29 Mayıs 2012 Salı

Hedef saptırma deyince orda bi dur! Zekirdek!

Medya elinizde bir güçse bunu ne yönde kullanmalısınız?
Özellikle gençler üzerinde sözünüz etkiliyse?
Kaldı ki malesef bizim gençlermizin bir bölümü çok çabuk rol model alıyor gaza geliyor ve öfkeli bir bireyse özellikle.Tıpkı oolum bak git videosundaki çocuk gibi,haddinden fazla polatvari davranışlar sonu düşünülmeden yapılan eylemler asıl yapanın başını belaya sokabiliyor ,çocuğun tahrik etmesi sonucu ayarsızca vuran adam kafasını yarmış mesela ve buna gösterilen ilgiye, çocuğun deşifre edilmesine ben çok karşıyım. Bunun deliler gibi espri konusu olmasına strickerlarının bile çıkmasına anlam veremiyorum.

Şiddete anormal meylimiz var, gülüyoruz düşünmeden ki gençlere öğretilmesi gereken en önemli değer "serinkanlılık" herşeyin zamanı ve yerini doğru ayarlamak, sesini ne şekilde daha sağlıklı ve doğru duyurabileceğini öğretmek..kimler öğreticek?
Sen,ben hepimiz..Özellikle medyatik bir gücü olanların ekstra görevleri var düşüncelerini söylerken bile.
Kaldı ki onlar da gayet yanlış hatta argo kullansam başka bişey yazarım istedikleri tarafa konuyu saptırma yetisine ve kışkırtma gücüne sahip olduklarını acı biçimde deneyimledim..
Zekirdek benim yıllardır izlediğim bir radyo programı, ama eskilerdeki samimiyeti sıcaklığı bulmak zorlaşıyor gün geçtikçe. Özellikle izleyici katkısıyla yürüyen atraksiyonlarla ilerleyen interaktif bi program ve yıllarca izlenmesin sağlayan halktan karakterler var sürekli bağlanıp renk katan.Ya da atraksiyonları yerine getiren,tabii bu zekinin her söylediğini yapıp zaman zaman rezil olmaları demek bunun nesiyle eğleniyorlar anlamak güç olsa da dinlerken komik gelebiliyo. O zamanlar facebook bile yoktu ayrıca yalnızca siteleri vardı:D ve halktan yıldızları..Ayten abla için izleyenler onun bağlanmasını sabırsızlıkla bekleyenler çoktu hatta tv deki başarısızlıkla sonlanan 2. program girişiminde bizzat kullandı kendisini ama artık programa bağlamıyo ve bir husumet çıktığını ima eder sözlerde bulundu sorduğumuzda.Diğer bağlanmış izleyicileri de sürekli "sus beee" diye defalarca paylar,hattan alır Okan stayla ama Okan olmak o kadar kolay değil,yerinde konuşmak nerde ne espri yapacağını bilmek zor iş.Ayrıca bu program yalnızca dinleyenlerin aktif katılımı sayesinde süregelen bi format taşıyor.
Eskiden direk programın sitesinden yorum yazılır iletişim kurulurdu böylesi daha iyiydi ama ne yazık kii twitter çıktı ve zeki bunu keşfetti!! Ve programına dahil etmesi uzun sürmedi! Hemen her gece saçma bi cümle bulur,tt yapması için izleyen dinleyenlerine müthiş bi baskı yapar bu kadarmıyız,1. yapalım demekten başka bişey konuşmaz nerdeysee..Popüler kültürün dayattığı kişileri sevmez serdar ortaç,demet akalınla mahkemelik zaten. Ama seyirciler onun verdiği cümleyi tt yapsın diye sırf eziyet olsun diye aralıksız serdar ortaç çalar günlerce.Hilal cebeciyle muhabbetlere girer resimlerini paylaşır ama işin tuhafı yani bi duruşun ya vardır ya yoktur..Çalmam dediği şarkıcıları da çalar arada.11880 türü hatlara yaptığı dayatmacı saçma şakalar sonucu benim bildiğim işinden olan birileri var. Ama ısrarla savunur yaptığını.
Twitterda sürekli yazdıklarını görüyorum poltikacı edasıyla bazen bıt bıt bıt herkesn bildiği söylediği şeyleri tekrar eder,kendini tekrar eder,ironi yapar aralıksız,ve bazen de ayarını kaçırır ki mahkemelik olur bazıları ile.
Mesela şu an gerizekalı dangalak demekte birisi için:) konu:kürtaj.. gündemi yakalamakta üzerine yoktur hazırcevaplık ve laf cambazlığında sınırı da yoktur.O an cvp yazanla polemiğe girer uzun uzun..nedendir bilmem bir konuda fikrini belirtmenin tek yolu saldırgınlaşmakmıdır?
Bazı konularda çok haklı,hemfikirim ama uslubu..tartışılabilir.
Neyse pazar günü yine gündemdeki haberlere ironik yorumlar yapmaya başladı.İlk yazdığı şuydu:
KIBRISTA HANGİ POPÇUYA PET ŞİŞE YAĞMIŞ?
Duymamıştım haberi ama tahmin ettim elbettte her twitini yazan dalga geçen yerden yere vuran ve mahkemelik olan demet akalın elbette..ve yine bir kışkırtma hatta tt dalgası yaklaşıyordu işte:)ha demet yerden göğe hakediyo bunları o da küfürle tehditle ucuz yanıtlar veriyo anında ama hiç güzel hareketler değil bunlar. Neyse bulduğum haberlerde yazan şuydu:
Kürtler Demet Akalın'a şişe yağdırdı
KKTC'nin başkenti Lefkoşa'da bulunan Yakın Doğu Üniversitesi'nde yapılan bahar şenliklerinde yarım kalan Demet Akalın konserinde dün gece meydana gelen olaylarla ilgili 3 kişinin tutuklandığı bildirildi.
Benim anında odaklandığım oraya eğlenmeye giden o konserleri bekleyen diğer öğrenciler, sonra eylemi yapan tutuklanan öğrenciler oldu, her iki tarafa da zararı olmuştu bu saldırının ama sonuçta demet sahneden inip başını alıp gitmişti.Eyleme evet ama konser sonunda olabilirdi,dışarda yapılabilirdi aracına binerken yapılabilirdi,e doğrusu ses getireni bu olmazmıydı?
KAYNAKLARIM 1-2-3
Çok kullanmasakta twitterda fikirlerimizi belirtmek hakkımız. Diğer ünlülerle de bazen konuşuyoruz ben fanı olduğum bi sanatçı yok,ama Harun Kolçak ve Okan Bayülgen le de konuşmuşluğum-cvp almışlığım var ki onları da yayınlıcam bu olayın ardından.Haberleri birçok kaynaktan okuduktan sonra ben:
KİŞİSEL KİNİNDEN DOLAYI KÜRT ÖĞRENCİLERİN PANKART AÇIP KONSERİ CEHENNEME ÇEVİRMESİNİ,HERKESİN KEYFİNİ KAÇIRMASINI DESTEKLİYOSUN?
yazdım o anda şok olmuş biçimde...Zekinin bana verdiği zeki cevap ve konuyu saptırmasını buyrun okuyun  dokunmadığımın kanıtı olarak ama eksik mesajları var zekinin onu belirtmeliyim, ben insanların bam teline basıyorum bazen biliyorum ama işine gelmeyenin işine gelen yere çekmesine izin vermem!!
Hele de bana kimse asla IRKÇI diyemez!! Bu benim bam telim asla değilim olmadım da ben böyle büyümedim ben bu yazıyı yazdımsa ben ırkçı değilim demektir..anlayana.. ha olsaydım da orda konu bambaşkaydı bir medya gücün varsa bunu kışkırtıcı olarak kullanacağına  uzlaştırıcı olmalısın bence..
Bu arada eklemeden geçemicem kürt sözü ne zamandan beri ırkçılık bölücülük manasına geliyor bence asıl bu düşünce gayet ırkçı.Laz,çerkez,vs de yazsa haberde o kelimeyi kullanıcaktık!
Benim susmayacağımı gördü,arada kaynamış bir de benim ona laf cambazlığı yapma dediğim bölümler vs  var direk saptırdı konuyu ama bulamıyorum cevapları bana yazdığı cevap 3 tane değil yani!! kanıt:

Peki neden, bir baktım ki hızla mentionları silip yoketmiş ,farkettikten sonra çektiğim için sildikleri yok anlayacağınız.Bir yandan sileceksen neden yazıyosun?
Herkesi avukatıyla tehdit etmekten geri kalmayan kaydı alındı diyen insan neden siler ki mentionları ?
Harun Kolçak veya Okan Bayülgen silmiyorlar asla?
Susmadığımın kanıtı var ama^^Onun verdiği saçma sapan cevaplar yok anlatabiliyomuyum?
Ay neyse sinirlendimmmm sen en iyisi komedyenliğe devam et beceremiyosun gerçi onu bile..
konuşma alttaki gibi bitse de çok canım sıkıldı çook üzerime salmaya çalıştığı kesim bana bi zarar verirse gerçek düşüncelerimi bilmeden rahat eder belki?

26 Mayıs 2012 Cumartesi

Ne yapsam da okunsam?

Bu gece yolum hiç görmediim bir bloğa düştü,ve yine bir isyanla karşılaştım. Bu uslup beni çok irite ediyo aslında biliyosunuz.Ama zaman zaman yapıyoruz ister istemez.Kimse kimseyi okumak,takip etmek,yorum yazmak zorunda değil burda sitem etmeye hakkınız yok,peki neden yorum yapıyoruz ya da ne zaman?
Okuduğumuz hakkında bir fikrimiz varsa
Okuduğumuzu belirtmek amaçlı
Yazarı ve yazılanı içten buluyorsak özellikle di mi?
Neden ne zaman takibe alıyoruz?
Bu kişiden kişiye değişir bu konuda da isyanlar görüyorum hiç girmicem bu konuya ama,
kendinizden bişeyler buluyosanız ya da sizden çok farklıysa merakınızı uyandıruyorsa,kendini methetmekten bir hal olmuyorsa, okurlarına seslenen gazeteci ya da satıcı ağzıyla yazmıyorsa,uyanık ceo taktiklerini her yazısında serpiştirmiyorsa (eski on tane yazısına link atmak, her yazıda izleyiciye soru sormak vs vs)
yazım tarzını dilini seviyorsanız diye sıralarım gider uzun uzun..
Neyse okunmak ve ziyaretçi sayısını arttırmak için türlü yollara başvurduğunu ama başaramadığını anlatıp isyan ediyordu özetle link özellikle vermiyorum burda kişi değil düşünceye odaklandım ben direk çünkü^^

Bir kere bloga girer girmez başlayan müzik yüksek sesiyle boğuştum kapamak ne mümkün bilgisayarımın sesini kapamak zorunda kaldım acilen:(
Ve yorum yazarken kelime doğrulama vardı bunu nerde görsem uyarırım mutlaka.Okuyucuyu zorlayıcı en ufak bir detay olmamalı kolayca ulaşıp okuyup yorum yazabilmeliler.
Bunlar ziyaretçiyi kaçıran en önemli 2 detay bana göre ilk etapta 3.sü ise tasarıma gösterilen özen ve arşivin yeri.Bunları zaten blogger etiketi taşıyan yazılarımda paylaştım hatta konuk yazar olarak ta:))
 Ve arkadaşa yorum yazıp yazmamak konusunda çok gidip geldim,iyi niyetle de yazsanız bazen öyle bir hışımla geri dönüş oluyor ki bin pişman oluyosunuz oysa halka açık ve yorum beklenen bir yerdesiniz ve okuyanın negatifte olsa düşündüğünü yazma hakkı var çirkenleşmeden ve hakaret etmeden elbette.
Hadi biz kimseyi demoralize etmeyelim diyoruz ve bizi de etmeleri hoş olmasa gerek..
Neyse anonim mi yazsam acaba dedim bir an ama bu sefer de arkadaş yorumumdan memnun olur da bişey sormak isterse ya da örnek görmek isterse ona haksızlık olacaktı.Zaten 1 sn sürdü bu düşünce tabisi:D
Yazdıklarımın arkasında olduğuma göre? Aslında onun neler yazdığını benim paragraflarımdan anlayacaksınız:

"İzleyici sayısının hiçbir önemi yoktur diyenlerdenim ve sözümün arkasındayım.Çünkü çoğu sadece sen de onları izle diye gelip takibe alır ve bir daha uğramazlar.Yani benim şişirme izleyici dediğim türdendir.
Sürekli iletişimde olduklarınsa,senin tarzına sana yakın olanlardır,bir elin parmakları kadardır,hani şu körler sağırlar dediklerin yani.Onlar blogdaştır,dosttur,candır.Olmadığında nerdesin derler içinde fırtınalar kopuyosa ilk onlar anlar paylaştığın bi satırdan..Gerçek anlamda izlerler seni.
Böyle bi sözü düşünmemelisin bile sürekli birbirini okuyup yorum yazan destekleyen insanlar onlar ve senin de hayalin bu?Ama bi bak ne kadar zamandır yazıyo ve birbirini izliyolar? ve yorum sayısı da ölçü değildir az evvel baktım benim yarım kadar takipçisi olmayan çok sevdiğim bi dostuma benden kat kat fazla yorum geliyor çünkü o benden daha çok zaman ayırıyo yorum yazmaya ve diğer blogları okumaya..ve kendisine gelen yorumlara da asla ters cevap vermemiştir.Sevgiyle,içten ve bişey beklemeden,karşılıksız.
İnan bana karşılık beklemeden verdiğin her şey bir gün sana geri döner.
Ben de bu yorumumu bloguma yazmak istiyorum şu an işte yazmak böyle bişey:))
içinden ne zaman ne gelirse:D

Henüz 3 ay olmuş,sadece 37 yazın var,(ben 74 tane yazmışım) yazdıklarının içeriği için bişey demiyorum benim özel alanım dediğin için..ilginç,ilgi çekici olmaya çalıştığın için kendin olmayı unutuyor olmayasın?Okunsun diye içinden geleni yazmıyo olabilirmisin?
Teknik konular da var,tasarımda fazlalıklar var kodlar açılmayı geciktirir,otomatik müzik her zaman okuru kaçırır ve sen daha çömezken , "yeni bloggerlara öneriler" gibi iddialı bi etiket kullanmamalı sen yeni bloggerlara önerilerde bulunan blogları iyice okumalısın.
Son olarak gerçekten yapman gereken içtenlikle ve nitelikli paylaşımlarda bulunman,yorum yazarken de başka bloglara bu geçerli.Bana da beklerim tarzı yorum yazanlardanmısın bilmiyorum ama konuyla direk alakalı yerinde yorum yapmalısın.
Bu yorumu aslında yazsam mı yazmasam mı çok düşündüm beni üzecek polemik yaratacak durumlar olmasını istemem asla.Ama yardımcı da olmak istedim.O zaman adsız mı yazmalıyım? peki o zaman sen bana ihtiyacın varsa ulaşamazdın,bu yüzden imzamı da atıyorum:)
sevgiler^^

24 Mayıs 2012 Perşembe

Kurabiye canavarı var mı?

Evet benim gene çayın yanına canım bişi çekti^^
Evde kuruüzüm,ceviz,çikolata üçlüsü görünce hemen bişey çeker zaten şaşmaz:)
Bu sefer kurabiyede karar kıldım ama öyle yımışak hamur gibi değil nefis bunlar ve bayatlamıyolar da

Malzemeleri alın koşun!
ekleme:yarım ölçü yapabilirsiniz epey çok çıkıyor bu ölçüyle..
3 yumurta 1inin akını bir kaseye alıyosunuz
1paket yumuşak ya da erimiş margarin,tereyağ ya da sıvıyağ karışık nasıl isterseniz bana laga luga yapmayın:p
1.5 bardağa yakın şeker
karbonat daha gevrek yapıyo bunu üstüne birkaç damla limon sıkın 1 kaşık unla malzemeye ekleyin karıştırın önce ama püf noktası bu (ama yoksa kabartma tozu)+un
1 çay bardağı ılık süt(oda sıcaklığında da olur,evde yoksa olmasa bile olur korkmayın)

gerisi arzunuza kalmış
portakal kabuğu rendelenmiş,azcıkta suyu
kuruüzüm suda biiraz bekletip süzüp (kağıt peçetede)sonra da unlamalısınız
iri dövülmüş ceviz
elle kırılmış çikolata tercihen bitter

Evet erinmedim hepsini kattım ben 0.o
Napim öyle güzel oluyo siz üşengeçgillerdenseniz hazır kurumeyveler ve damla çikolata da katsanız olur misal.
hamur çok sert olmasın elinizle yuvarlayın ve yumurta akına sonra susama veya toz şekere batırıp tepsiye dizin.
180-200 derece arası ısıtın fırını azcık ve gözünüz üstüne olsun dakika tutmuyorum da ben :F

Afiyet olsun kurabiye canavarlarım:*
Aha da resimler üstündeki kocaman kara şeyler çikolata valla nefisti nefisss:=)

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Bri mim bri mime gel böcüğü mimleyelim demiş

Bir tane daha soru-cevap içeren konuda mimlemişti beni Bri ve Dayatılanlarla Yaşamak ikisini bir post yapmaya karar verdim.
Bu son konular cidden post konusu olduğu için mimden saymıyorum bile zevkle de okuyorum herkes ne yazmış:)

1.Ruhunuzun rengi nedir?
Benim ruhumun rengi KIRMIZI gibi geliyor. Bazen alev alev, bazen bir ateş topu, bazen öfke, bazen de en asil duruşa tartışmasız o sahip..

2.Maddiyat mı Maneviyat mı?Sıralama yapınız.
Yok sıralayamam ikisi de lazım:p
Soru mu bu elbette maneviyat o olmazsa paranın ne değeri kalır?
Maddi sıkıntılar çok fazla olunca da yıkılan yuvalar,evden kaçan çocuklar vs var hiç önemli değil demesin kimse.Ama aynı zamanda maddi hiçbir sorunu olmayan paranın azdırdığı bireyler de var ki evi barkı boşverip eşlerini boynuzlamakta bi sakınca görmüyolar ya da hayatın ciddiyetinin farkına varmaları biraz geç oluyor. Olgunluk yani. Sözün özü:
AZ VERİP ARATMA ÇOK VERİP AZDIRMA YA RABBİM :))

3.Hakkınızda bilinen yanlışlar
Sanalda insan birbirini ne kadar tanıyabilir ya da nasıl gerçekçi bir fikre sahip olabilir ki?
Ama olaylara verilen tepkilerden ve iç dünyamızı tüm çıplaklığıyla serdiğimiz şurda gösterdiğimiz alt kimliğimizden dolayı en yakınlarımızın farkedemediği taraflarımızı da keşfediyoruz bu gerçek.
Lakin burası öyle büyük bir tiyatral alan ki ne isterseniz sizi o sanabilirler de..
Mesela herkese kendisini mütevaz bi melek göstermeye çalışan,sahte nezaket abidesi gösteriş meraklısı birinin aslında nasıl hırslı,kıskanç ve haris olduğunu farkettim ben bir olay sayesinde blogu ve twitterı vasıtasıyla-ki ikisi de takip listemde değil birinden bir şey duyup baktım resmen(kulaktan kulağa) sonrasında zaten arada sırada baktığımda fikrimin yanlış olmadığını görmem yeterli oldu.
Benim hakkımda negatif bir fikre sahip olan olduğunu sanmıyorum,çok kişiyle muhatap olmadığım için en başta ve polemiğe girmem de,haksızlığa da gelemem..mesafeli biriyim benim yapım bu.
Yani duymadım ama yüzüme söylemek isteyen varsa ben de öğrenir cevap veririm böylece lütfen çekinilmesin.
Bricitim buna acaip matrak şeyler yazmış çok uğraşıyolar onla çok gezdiği için kıyamam haha:p

4.En Sinir Olduğun Üç Şey:
Yalancılar
Menfaatperestler-bi damla verip umman isteyen yüzsüzler
Paragözler
daha devam ederim ama zar zor 3 te bırakayım:p

2.mim canavarı güllü lokumum Bri den geldi yine:) Röportaj mimi yapıoruz

1-Blog deyince aklina ne geliyor?
Korkamadan sorgulamadan o an aklına ne geliyosa yazmak,kağıtlara defterlere yazmak gibi..ama burda sesinin yankısı var o farkı var.

2-Sence bloglarda en cok neler paylasiliyor?
En çok güncel olaylar hakkında fikirler ve kendi hayatlarımızdan yansımalar var.
Her blogun kendince bir misyonu amacı ya da türü var ama bu ara pıtır pıtır moda blogu adı altında bakın ne aldım dün-ben marka giyiyorm-kiralıyorum-sponsor buluyorum çaktırmıyorum-senden naaber tarzı artışta malesef ki..en çok bunları görmeye başladım ben.Ayna karşısına geçen eline canonu alan moda blogger efem^^

3-Paylasimda bir sınır olmali mi?
Sınırı sinir yazmışsın bi dumur oldum^^Olmalı elbette ki herşeyin adabı usturubu uslubu olmalı.
Cinsellik içerenler eklediği resimlere ve yazdıklarına dikkat etmeli zira onların muhatabı ergenler malesef:(
18 yaş uyarısı koysanız da tıkladığı an girebiliyor sonuçta felaket bloglar var. Küfürden tiksiniyorum okuyamıyorum bile ,amaçsız olduğunu ve o noktalı yere bişey yazacak kafaları olmadığını düşünüyorum.
Bir de genel konuşanları sevmiyorum. Şunun amacı budur,kadınlar böyledir erkekler şudur gibi..

4- Sence neyi paylasirsa bir insan asiriya kacmis olur?
Bir üstteki cevapla aynı. Ve 2.soruda:) İstemese de taze beyinlerde örnek teşkil ediyorlar negatif yönde.


5-Blog yazsaydin ismi ne olurdu ve hangi konularda yazardin?
Yazıyorum zaten gördüğün gibi olmasa bu mimi nereye yazcaktık aga? (oha soruya bak diyesim var net)


6-Benim blog yazarligim hakkinda ne düsünüyorsun?
Bricitim çok içten ve tanıdıkça asla art niyet hesap kitap barındırmadığını görüyosunuz:) Samimi ve tatlı ,çok seviyorum ki onu:*


7-Blogumu takip ediyor musun, itiraf et
Ediyorum tabii ki yoksa mimleyemezdin:p

8-Bloguma 10 üzerinden kac puan verirsin ve gelecek icin bana tavsiyelerin nelerdir?
Puan yok, o kadarı haddi değil kimsenin yeni tasarımı çok havalı yalnız^^ kısaca başarılar dilyorum:*.
------------------------
Bu konularda mimlemiyorum kimseyi soru cevap biraz zor oluyo anlet defterlerimiz vardı lisede onlar gibi:)
 cevaplamak isteyen yorumda belirtsin ismini ekleyeyim buraya ben mimledim diye:)

Öyle yürekten..

Gece gece, nerden çıktı bu şarkı radyoda?
İçimdeki kristalleri buz parça etti bir anda...
Bazen her yere yazmak asmak istiyorum bazı şarkıları,yazılarımı ya bu da öyle işte,illaki dinleyin,sözlerini okuyun beni anlayın diye belki de kendimi anlamam için..

Sevdim sandım
Sevildim sanırdım
Sonra uyandım
Sonunda ben anladım
Ayrı kaldım
Ayıldım bayıldım
Sonra uyandım
Sonunda ben anladım

Öyle yürekten seviyorsan
Aklı başından atacaksın..
Kimi yanında arıyorsan
Önce içinde bulacaksın..

Aklım nerde
Kaçırdım seninle
Sorma ne halde
Sorulmaz bu kimseye

22 Mayıs 2012 Salı

Aslında her şey, iki şey için ?




İnsanı iki şey öldürürmüş:
1- Sevmediği insanın silahından gelen mermi
2- Sevdiği insandan gelmeyen ilgi

İki şey "Kalitesiz insan" 'ın özelliğidir:
1-Şikayetçilik
2-Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1- Bakış açısını değiştirmek
2-Karşısındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1-Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
2-Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:
1-Demagoji (laf kalabalığı)
2-Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek)

İki şey insanı “Nitelikli İnsan” yapar:
1-İradeye hakim olmak
2-Uyumlu olmak

İki şey “Ekstra Değer” katar:
1-Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
2-Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:
1-Kararsızlık
2-Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:
1-Nitelikli çevre
2-Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1-Baskın yeteneği bulmak
2-Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:
1-Ustalardan ustalığı öğrenmek
2-Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1-Niyetin saf olması
2-Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1-Sorunun değil, çözümün parçası olmak
2-Hayata ve her şeye yeni (özgün,orijinal,farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek.

İki şey gelişmeyi engeller:
1-Aşırılık (mübalağa,abartı,ifrat,tefrit)
2-Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:
1-Tebessüm (gülümseme)
2-Sükut (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:
1-Anne
2-Baba

İki şey geri alınmaz:
1-Geçen zaman
2-Söylenen söz

İki şey gerçek sondur:
1-Cennet
2-Cehennem

İki şey ulaşmaya değerdir:
1-Sevgi
2-Bilgi

İki şey özgürlüktür:
Vatan ve Bayrak

İki şey “hayatta önemli olan her şey” içindir:
1-Nefes alabilmek
2-Nefes verebilmek

21 Mayıs 2012 Pazartesi

Silgi kullanmadan resim çizmeye hayat denirdi di miii?

Erdost, Mia beni mimlemişler aynı konuda..Çok teşekkür ediyorum.Bir de Crazywomen mimlemiş:)
Konu için Erdost gibi ben de görsel hazırladım  çok hoşuma gitti çünkü:


Bekleyen 2 mimim daha var belki de 3 ama öncelikle "MİM "konulu bir yazı yazmak istiyordum ben.
Ve hiç silmeden bu konudan devam edeyim o zaman yeri gelip konuyu açmışken ilk düşündüğüm bu oldu çünkü)
Bu ara çok tatsız yazılar okudum mimlerle ilgili.Mimlerin sadece link değişimi amaçlı olmasından mimleyen kişinin bile mimlediklerini okumadığına,yazacak bişey bulamayanların blogunu bunlarla doldurduğunu kadar bir ton şey.Arada sırada dile getirilir bunlar yeni değil.Rahatsızlık veren şeyler de var yok değil.Ama uslup denen şey önemli ve ben buna takık biriyim açıkçası.Sonuçta bir paylaşım bu nefret kusulacak bir şey değil.
Benim de sevdiğim ve sevmediğim mim türleri var elbette ve size kendinizi veya bir konuda fikrinizi anlattırmayacak hoşunuza gitmeyen bir mimi nazikçe es geçebilirsiniz,bunda kırılacak bişey de yok ayrıca mimleyen adına. Benzer mimler yapmışsam da yazmıyorum ben mesela.Soru-cevap mimleri bir bütünü sağlamıyosa sevmiyorum. Aynı sorunun bin türevi içeren mimleri de sevmiyorum mesela bu ara bir kitap mimi var böyle..Sevmediğimi de yapmıyorum bunda alınacak bir durum yok.
Çok fazla ismin mimlenmesinden de pek hoşlanmıyorum tek postta , bu o kadar fazla blogda benim adım geçsin çabası gibi görünüyor mimleyen adına negatif bir durum bu, (amaç bu değilse de) buna dikkat edilmesini öneririm her birine gidip okuyup yorum yazamazsınız ayrıca bu biçimde? E cevapları okumayacaksanız neden mimliyosunuz?
Yazıcak bişey bulamayanlar mı mim yapar olmuş? Mim uydurmak adına saçma sapan sorulara rastlamıyor değiliz bunu onaylayıp cevaplamamak ve birilerini mimlememek bir an önce bitmesine yardımcı olur bu türün:p  E sadece mimlerden oluşan bir blog ne kadar samimi gelir ne kadar okunur ki,gene mi mim der çıkarsın ya da hiç okumazsın panelinde görünce bir süre sonra. Böyle yapanlar varsa da içerik sıkıntısı çekiyordur yapmamalıdır.Çok mimleniyorsanız birkaç post kendi yazılarınıza yer vermelisiniz en azından.
İlk postlarımda bunu siminyayla da konuşmuşuz yorumlarda.Link değişimi amaçlı mı bunlar? E link olarak vermeyin siz de,ve de çok zor yahu:( nasılsa yorumlara gelecek bahsedilen blog sahibi. Zaten birbirini takip eden,izlediği bloglarda bulunan insanların salt link değişimi söz konusu olmaz bana göre,birbirlerine destek oluyorlardır zaten bu sadece bir paslaşma.
Mim bence bir oyun,kokoloji gibi, ya da bir konuda "ben bunu düşünüyorum ya sen?" demenin en güzel yolu. Hepsi bu.Öyle de konular var ki o konuda yazmak aklınızda yoksa eğer kendinizi sorgulamanıza sebep oluyor. Yaratıcı ve okuyana da yazana da bişeyler katan mimler var.
O konudaki fikrinizi mim sayesinde anlatmış oluyorsunuz mesela  misinin bu mimini ben çok beğendim ve kendime sormadığım bir soruyla karşılaştım,her cevaplayan da kendince ele aldı.
Babalar ve kızları mimi elmyram ve beni apayrı sebeplerden ağlattı ve birbirimizi daha iyi tanımaıza sebep oldu. Çok eğlenip cevaplarına güldüğümüz mimler de oldu harem mimi mesela:D

Öyle sorular var ki,merak ettiğiniz bir bloggerı eğer soruları önemsemiş ve düzgün cevaplar vermişse (ki öyle olmalı,saygısızca geçiştirerek yazıcaksanız yazmayın hiç) onu tanıma yolunca ciddi adımlar atarsınız. Hatta çok ortak yanımızı bulduğumuz bloggerlar bu yolla keşfedilebiliyor da:) MiM etiketine tıkladığımda amaann dediğim yada özenerek yazmadığım tek konu yoktur.
Çok anlam veya art niyet yüklenmemeli ama dikkatli olunması gereken noktalar var onları da saydık.

Mimden korkmayınız sizi yemez, suyunu çıkartmayınız size zararı olur der öperim:*
Bir de elmyramı ,aradia ve muzurellamı mimlerim yanına:D

17 Mayıs 2012 Perşembe

Tolki Volki



Yeryüzü kurulalı beri ÇÖPÇATAN lık bitip tükenmek bilmeyen bazen suistimal edilen binbir yolla karşımıza çıkmakta,art niyetliler veya kendini bilmezlere sonsuz olanaklar sunmaktadır.Zira ben hayrını görene rastlamadım..aklıma ilk gelenlerle kendimce bi tarihçe yaparsam mesela;

Bi zamanlar telsizler vardı geceleri evde ya da site bahçelerinde gençler elde telsiz "meraba stop ben camışcan stop" diye birileriyle iletişim kurmaya çabalardı:)
(bakınız kemal sunal yakışıklı filmi)

Sonra evlerde telefonlar arttıkça telefon sapıkları ayyuka çıktı her eve bi tane lazımmış gibi hatta promosyon olarak bi tane de bedava verildi mubarekler kökleri kazınmak bilmedi telefon sapıklarının hem de sabit !
(bakınız 3.sayfa haberleri)

Gazete köşelerinde rumuz kullanılarak eş arayan veya mektup arkadaşı arayanlar vardı posta kutusu kiralayıp
(bakınız rumuz goncagül filmi)

Gençlik dergilerinde mektup arkadaşı arayan 11-18yş arası gençler olurdu sonra yerini msn adresleri aldı bilmem anımsarmısınız?
(bakınız 18,hey girl vs dergilerin 80-90lı yılları son sayfaları)

Sonra bilgisayarlar evlerimize girdi chat siteleri çıktı, yetmedi kameralı sesli vesaire aldı yürüdü. Cılkı hoşafı çıktı başından kalkmayanlar hastalıklı biçimde kullananlar yine manşetlere oturdu çok gençlerin beyni yıkandı(bakınız:intihar eden ya da birilerini öldüren satanistlerin öyküleri,cinayet işleyen maşaların ifadeleri)

Ardından siberalemler,netlog,gayet.net,yonja,hi5 ve bir dolu site ünlü oldu hepsine de kaydoldu aynı kişiler.
Ünlülerin de ordan buldukları kişilerle aşk yaşaması ve basında yer alması ilgiyi arttırdı.
Bir msn ,bitmek bilmedi nedense sürekli ekleyen olurdu rastgele artık olmuyor yıllardır fazla da kullanılmıyor zaten,facebook skype vesaire sayesinde sanıyorum..ama o da webcam ın var mıı diye başlayan yılışık muhabbetlere epey hizmet etti zamanında. (Belki de halen ama benim haberim yok:p)

Sonra teknoloji jet hızıyla gelişti cep telefonlarında aynı olaylar döndü,ödemeli aramalar rastgele mesajlar,bazı ortamlarda bluetoothla rastgele resimler mesajlar virüsler havada uçuştu az buz kavga kıyamet kopmadı hattagazetelerde tv lerde gördük anımsarsınız.
Bu arada cepten internete girebilmemizle hızla cepten chat tuzakları kuruldu örneğin avea chat az buz fatura şoku yaşatmadı veya diğerleri gençlere:D

Telefonlar gelişti,internet paketleri bir derce daha makul hale geldi,facebook aldı yerini pek çok çöpçatanlık hizmetinin.Bağımlılık haline gelen internet kullanımı gençlerde asosyalliğe, evli çiftlerde ise boşanmaya neden olabiliyor haberleri manşetlerden düşmedi.
Evden veya cepten sürekli face e bakmak ihtiyaç halini aldı tuzak oyunlar vs ile kendisine ve sandalyesine bağlamayı başardı insanları facebook.Sonra twitter bağımlılık halne geldi.Nedense herkeste önüne geçilmeyen bir arkadaş sayısı arttırma,tanışma vetakip edilme arzusu peydah oldu ve bunun için olmayacak yollara başvuruldu.Hala da devam ediyor tabii.
Cepten bağlanılması ise oturduğu yerde bile etrafındakilerle iletişimini kesti insanların..Yok yaaa diyen yoktur sanırım?Göz teması olmadan konuşmaya alıştınız mı siz yoksa?

Türkiye’nin ilk mobil arkadaşlık uygulaması diye yutturulmaya çalışılan:p (diğer anlattıklarım hatta unuttuklarımın yanında esamesi olmaz)
Tolki fırtınası esti bir ara ilk twitter da gördüm bu saçma ve yakışıksız uygulamayı,yine olanca art niyete açık bi çöpçatan uygulaması bilmemkaç metre uzaklıktaki kişilerle sizi eşleştiriyo ve muhabbet ediyosunuz o arada zaten konuşma belli bi süre sonra kesileceğinden sanırım telefon msn face verilmiş oluyodur 0.o
Ve sevgili kavgaları,kuşkular,kavgalar anında başladı twitterda bilee:)
Ootomatik olarak karşınıza birileri çıkıyor ve bu da şahane bişey gibi yansıtılıyor?
Ama korkutucu olan gösterilen ilgi, o kadar hızla çığ gibi büyümüş ki okurken şok oldum resmen:
24 Şubat’ta App Store’a eklendikten sonra 24 saat içinde App Store Social Networking kategorisinde, 48 saatte de tüm ücretsiz uygulamalar içerisinde birinci sıraya çıkmayı başarmış olan Tolki, bir ayda 60 bin kişi tarafından indirildi. 1 ayda Tolki’ye 75 bin fotoğraf yüklendi. Tolki, App Store’a eklendiği ilk günden itibaren yoğun ilgi gördü ve sosyal medyada sıkça konuşuldu. Twitter’dan Tolki hakkında yaklaşık 2000 tweet atıldı.Çok deneyimli bir ekip tarafından işletilen ve 7/24 kontrol altında olan, güvenli (what?) ve kullanıcı dostu Tolki uygulaması, rahat ve eğlenceli detaylarıyla özellikle kadınların vazgeçilmezlerinden olmaya aday.(!!)-nası yani?
Tolki kullanıcılarının %77’si İstanbul, Ankara ve İzmir’den. Bu şehirleri Antalya ve Bursa takip ediyor. Toplam kullanıcıların %60’ını 18-28 yaş grubu oluşturuyor.-kalıbımı basarım 13ten başlıyodur ergenler baştadır

download apps.
Description
tolki, seni yakınındaki insanlarla karşılaştıran, belki iyi bir arkadaş, belki de aşkı bulacağın yepyeni bir uygulamadır.

"tolki’de aramak, taramak, beklemek yok. Nasıl tiplerden hoşlandığını işaretle, gerisini tolki’ye bırak."
Eeee sonra bana ruh eşimi mi bulucaksınız?Bunları mı:p  yo yo böyle biskolata tipler olacağını hiiç sanmam:D

Bu nasıl bir korkunç uygulamadır güvenlikten neyi kastediyorlar anlamış değilim ben? neden bu kadar ilgi görmüştür bunu da anlamam mümkün değil benim,ama aklıma gelen tek şey var ki,teknoloji gelişiyor olsa da,eğitim ve iş çevremiz eskisinden kalabalık olsa ve internet-cep telefonlarımız sayesinde iletişimimiz gerçek arkadaşlarımızla kopmuyorsa da (kullanım amacı bu olmalı zaten),kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyor muyuz acaba ne dersiniz?
Eskiden daha kapalıydı daha sıkıydı ortam ve arkadaş bulmak için bazı yollar bulmaya çalıştı insanlar.
Her dönemde de iyi ve yalnız insanları bulup dolandıran,suistimal eden,kötü emellerine alet eden insanlar peydah oldu.Bundan çocuklarımızı,gençlerimizi,kendimizi nasıl koruyabiliriz bunu düşünen var mı?

Bunlara bu kadar bağlı olmanın yalnızlaşmak ve aradığını bulamamak gibi sebepleri olsa da ilginin bu kadar artması bana endişe verici geliyor vesselam. Peki ya size?

Çikolatalı Sufle yaptım ki ben!!

Şimdi,arada baktığımız bloglar var sürekli izlediklerimiz var elbette,kısayollarımda olan blogardan biri hesionka bir pamuk şeker kızı var ki arada merakımdan gidip bakıyorum(bebek hastası oldugum için) neyse yine bloguna gidip bebişin resimlerine bakarken daldan dala atlayıp çikolatalı sufle tarifine denk geldim,malzeme çok azdı kolayca yaparım sandım ama yapılışını okuyunca vazgeçtim:p
Yine de dayanamadım ve eve giderken çikolata alıp hemen yaptım^^ benden de okuyan yapmak isteyen olabilir diye paylaşmak istedim özetle.
Malzemeciklerimiz:
6 adet yumurta
1 büyükce kaşık margarin (100gr.margarin kestim ben üzerinde ölçüleri var malum artık)
yarım bardak toz şeker
1,5 bardak süt
3 kaşık un
3 kaşık kakao
1 paket bitter çikolata

Yapılışı:
Isıya dayanıklı kaseciklerimizi yağlayıp hazırladık.Bizde sufle kapları vardı:)
Yumurtaların sarıları ile aklarını ayıralım önce.. Aklarını büyükçe bir kaba ayırın sarılarını ayrı bir kaseye.
Kaserolün içine margarini koyup eritiyoruz,kısıyoruz altını ve şekeri, sütü, unu, kakaoyu koyup iyice karıştırıyoruz ben elde çırpma teli kullandım. Çikolatayı da kırıp içine atıyoruz ve iyice karıştırıp eritiyoruz. Koyulaşana kadar karıştırmaya devam...Koyu kıvamlı bir karışım yaptık mı yaptık,altını kapatalım.
Şimdi yumurta aklarına bir tutam tuz koyarak kar kaline getiriyoruz-mikser veya robotun karıştırma ucuyla,köpürmesi gerekiyor olabildiği kadar fazla.
Şimdi ocaktaki çikolatalı karışımın içine önce sarıları koyup çırpıyoruz ,sonra da yumurta aklarını koyup iyice karıştırıyoruz sanırım tahta kaşıkla olması daha iyi (tv de görmüştüm) Bu arada fırını yakalım 180 derece .
Kaplara bölüştürelim 6-7 adet çıkıyor ve fırına verelim 20-25 dk pişiriyoruz. Püf noktası kenarlarının kek gibi ortasının ıslak kalması. Bıçak ya da kürdanla kontrol edebiliriz. Kenarlara batırdığınızda kuru, ortaya batırdığınızda ıslak çıkıyorsa tamamdır demiş hesi:D
Dondurma, krema ya da pudra şekeri ile servis ediyoruz.Böyle de nefis pufidik bişey bu suffle^^
Allah ım nirvanaya ulaşmış gibiyim artık evlenebilirim diy mii:))))

15 Mayıs 2012 Salı

Sübliminal Aşk

Bazen,insanlara esin kaynağı olursunuz,bazen de özendirirsiniz güzel bişeyler yapıyorsanız eğer:)
Blogum bazen twitter da tanımadığım kişiler tarafından övgü alınca inanılmaz mutlu oluyorum. Siz de yazın diyorum ve bir sorunları olursa yardımcı oluyorum. Ama bu kez ilk defa biri ben blog açmak istemiyorum sen yayınlarmısın dedi ve mailime gönderdi yazısını:)
Sonra benden yorum bekledi ama ben yorumu sizlerden rica ediyorum. Facebookta da paylaşmış bu yazısını ama sanırım yazıp yazmama konusunda tereddüttleri var. Benden ilk kez böyle bişey rica edildiği için kırmak olmaz.
Buyrun okuyalım:)


Sübliminal aşk

Herkes her daim aşktan bahseder; konu ne olursa olsun siz farkında olmadan değişir ve yol aşka çıkar. Çok farklı anlatılır herkes tarafından. Bazılarının acıları bazılarının ise mutlulukları vardır. Ben size farklı bir açıdan aşkı anlatmaya çalışacağım. Aslında herkesin gördüğü ama belki bu açıdan bakmadığı bir aşk tarifi diyebiliriz. Tabii ki bu tarifte birazda isyan olacak.

Öncelikle ''sübliminal'' ve ''aşk'' kelimelerini ele alalım. Sübliminal; bir insanın bilinçaltının kişi fark etmeden yönetilmesidir. Bu aslında çok olan bir şey; yani sinirlenince alışverişe gitmemiz, hiç tanımadığınız bir markayı satın almanız bile sübliminal yöntemin işidir. Çünkü sistem bunu öğretir siz bunun farkında bile olmazsınız. Aşka gelince biraz öncede dediğim gibi herkesin farklı bir anlatısı vardır. Aşkın insanı alıp götürmesi, gözünü kör etmesi, herkesi silebilecek duygular besleyip; Dünya’yı elimizde çevirme gücüne bile sahip olacak hissetmemiz aşkın size verdiği bir güçtür. Bu güç sizin elinizde değildir yani geçmiş olsun artık yönetiliyorsunuz. Sübliminal aşk tamda burda başlar. Aslında aşkın kendisi sübliminaldir.

Farkındamısınız; dönün ve kendinize bir bakın aşk hayatınızda nedir? Bazıları için mutluluk, bazıları için mutsuzluk, para diyende olabilir, aile diyende, bazıları içinse aşk duygusunu yaşamadığı için birşey ifade etmeyen kelime olarakta görebilir. Her ne derseniz deyin aklınızda; yalnızda olsanız aşkın sizin için ifade ettiği şey vardır. Siz aşkı ne olarak görüyorsanız aklınızda daima o yer alacaktır ve onu istersiniz. Elde ettiğinizde; size verdiği haz bittiğinde artık sizin için bir anlam ifade etmez yeni haz verecek, ayaklarınızı yerden kesecek başka şeyler bakarsınız. Nedenmi sevgiye dönüşmemiştir yani çocuk büyümeden öldü. Bunu şöyle düşünün biri için ve ona ulaşmak için herşeyi yaparsınız elde ettiğiniz de artık sizin için bir anlam ifade etmeyebilir. Aşk bu yüzden çoçuktur çünkü sadece istediğini alana kadar mız mızlanır, ağlar zırlar, uğraşır ve alınca vazgeçer. Bu aşkın sizi bilinçaltınız da yönetmesidir. Yönetmek diyorum çünkü siz olgun planlar kurarken sizi kendi yönüne çevirir. Sizi olgun yapan sadece sevgidir. Birisi bir aşk yaşar ve siz '' ne güzel mutlular benim niye yok lan'' dersiniz. Ama sizin olduğunda ''bekarlık sultanlıktır'' olur. İnsan elde eder ve yok eder. İnsan bunun için yaşar. Ancak bilmezlerki aslında aşk sizi kullanır ve atar bir paçavra gibi. Siz sizi bırakana isyan ederken aslında aşka isyan edersiniz. Ben ne kadar aptalmışım derken aşkın sizi yukarılara çıkarıp aşağı bıraktığını bilir ama insanoğlunu suçlarsınız. Düşünsenize aşık olmadan önce dahi veya umursamaz bir adam/kadın olsanız bile aşk sizi dünyanın en güçlüsü veya en yenik insanı yapabilir. Bu yönetilmek değilde nedir? Hayatınızda en inandığınız aşk bile sizi yönetirken asla sikayet etmeyiz. Ama sonu iyi olmayan herşeyden şikayet ederiz. Bize ne kattığı hiç önemli olmaz biz sadece biraz daha olgunlaştığımızı sanarız. Halbuki başka bir aşkta daha beter tutuluruz. Çünkü sanarız ki bir önceki acımızı dindirecek adam/kadın odur. Farkındaysanız diğerinin acısı çıkmamıştır. Hatta hemen boşluğu doldurduğumuzda olmuştur ama fayda etmez kendi çukurumuzu bir güzel dizayn ederiz. Aldatır aşık olduğunuz adam/kadın ama olsun der yine sineye bile çekebilirsiniz. Asla affetmem demeyin yaparsınız. Hayal kırıklığıda budur.
Çünkü farkındayken olaylara kör olmak tutsaklıktır. Aşkın tutsağı olmakta budur.

Bunların tam tersini yapmak mümkünmüdür derseniz tabi ki derim. Ama bu sizin aşk tarafından dışlanmanıza neden olur. Sonuçta toplumda her hangi birşeyin dışına çıkan bir olay yaptığınızda bu sizin sonunuz bile olabilir. Sizin kabul edilmeniz için farklı düşünseniz bile içinde birazda olsa topluma uygun bir düşünce barındırması gereklidir. Aşkta böledir dışına çıkmak istesenizde o sizi abluka altına alacaktır. Tamamen dışına çıkmanız ise sizi yalnız bırakacaktır. Hatta vicdanınızı bile yitirebilirsiniz. Çünkü yukarda söyledigim gibi aşk çocuktur ayrıca romantik duyguları ortaya çıkarandır. Aşık olmayan adam/kadın argo tabirle odun olarak kalır. Kadınların bazı erkeklere odun demeside bu yüzdendir. Bazı kadınlarda romantizm den anlamaz. Hayat budur bunun üzerine kurulur ve bu döngü dışına çıkamazsınız. Her ne kadar duygularınızı pastorize hale getirip bilinçaltınıza atsanızda o tekrar gün yüzüne çıkarak sizi yönetmeye devam eder. Eğer yalnız kalmaya razı iseniz ''ben yönetilmem'' derseniz aşkı reddetmeniz gerekir. Tabi reddettiğinizden emin olun yoksa intikam için geri döndüğünde darbesi ağır olur.

Not: Hayatın kendisi sübliminaldir. Bu yazıda sübliminal yöntemle yazılmıştır. Ama hayatı bu denli ince ayrıntıyla yaşarsanız hayatın bir anlamı olmaz. Hayatın anlamı bazen anlamsız olmaktır, anlamsız olanda anlam aramamaktır.

Mansur YILMAZ

10 Mayıs 2012 Perşembe

Herkes gider mi?



Meleklerin şarkı söylediğini duyuyorum.Müthiş!

Bunu asla yapmayacağımı düşünürdüm hep..neyi kınarsan başına getiriyor hayat.
Oysa bir anda yaşamak için bir amacınız kalmadığını farkedebiliyormuşsunuz..yangında son kurtarılacak,
ilk vazgeçlen obje olmak acıtıyo..ama suç ya da suçlu yok asla..her güzel şeyin bi sonu vardır.
Sanırdım ki, keşke diye başlayan ya da isyan eden uzun uzun bişeyler yazar herkes giderken oysa susuyormuşsunuz.
Verdiğiniz sözleri,size verlen sözleri,beklentilerinizi,umutlarınızı,yaşadıklarınızı,yaşayamadıklarınızı düşünürken
öylece donup kalıyor,boğazınızda kocaman bi yumrukla nefes alamaz oluyormuşsunuz..
Görmek istemediklerinizi her gün görmektense,size vereceği acıya katlanamayacaksanız,benim kadar güçsüzseniz gözlerinizi sonsuza dek kapamayı yeğ tutabiliyormuşsunuz..
Saçma sapan olgunluktan uzak ergen kalmış insancıkların aptalca ego şişirmesine seyirci kalmak,art niyetlerini anlamazdan geliyo gibi yapmak çok zor bazen.
Çok kayıp verdik binbir sebeple bazıları sessiz bazıları büyük bir kıyametle bazıları kırgın gitti.
Ben hiç hazırlıklı değilmişim ki bir son sözüm bile yok.
Sadece günlüğüme bakmak istedim geçmişime,içimi tarif edemeyeceğim bir hüzün kapladı,öyle çok şey yaşamışım ki.O kadar yanılmış o kadar yolda kalmışım ki,ve o kadar mutlu olmuşum ki..
En mutlu olduğum günlerde en büyük felaketleri yaşamışım ne tuhaf..
Ve ummadığım anlarda doğmuş yeniden güneş..

Ama bu sefer... söyle bana küçük adam herkes gider mi?

Yağ satarım kitap yazarımmm :))



Program ve reklam eleştirmeye bayılız milletçe,özellikle diziler başlasın bir dakika susmayız analiz ederiz en iyi biz anlarız en iyi biz izleriz (elbette ki!) neden?
çünkü bunlar bizim izlememiz için yapılıyor? hedef kitle cart curt masalına bakmayın kim nerde ne izliyo belli değil satarken aman sen değilsin benim kitlem mi deniyo?Ya da izlemesene olum sen kitlem dışısın mı deniyo?

Ama yazarlık apayrı bişey.
Bloglar okurum zaman buldukça, bin türlü hayata bin türlü pencereden bakabilirsiniz o beceriksiz imlasız cümleler sayesinde çünkü.
Özellikle kafalarında aman takipçim artsın,keşfedileyim,bi de kitap yazdım mı yırtarım düşünceleri yoksa içtenlikle anlatıyosa tadına doyamazsınız.Sezersiniz zaten sürekli izliyorsanız bir blogu.
Tanırsınız zamanla.Bi komşunuz gibi.
Dergiler alırım,internete her ay bi kucak para dökerim,ama sıra kitap satın almaya geldiğinde elim sıkıdır kitap bana bişey vermeli, aldığıma değmeli, Stephen King de bana,kişisel gelişim de bir derece,Ayşe Kulin,Orhan Pamuk ya da diğer gerçek anlamda yazarları,tavsiye edilen her kitabı okurum arkadaşlarımla değiş tokuş yaparım, zaman zaman popüler olanları da okumuşluğumuz olsa da kastettiklerimi okumanın verdiği tadı bulamazsınız herhalde.
Havuzbaşı kitapları terimini duymuştum nerden bilemiyorum.Umarım da anımsamam:)) Ben bu gece pop müzikte kullanılan bakkal müziği deyimini daha uygun gördüm açıkçası..
Mesela Hande Altaylının ilk kitabı bir yaz tatilinde elime geçti, Aşka şeytan karışır. Akıllıca konmuş bir isim.hala bendedir, seks satar sözü yine vücut bulmuştur.Ve direk düşüncem rahmetli Duygu Asena nın bir nevi çakması olduğudur.Ama bir kere ünlüyseniz ucundan kıyısından, eş durumundan,şöhretin önünüze engel tanımazsınız artık bol bol bahsedilir.Yoksa başka tanınmamış biri yazsa bu kadar öne çıkması imkansız ilk kitapların genelde.
Bu gece Okan Bayülgen deydi. Yine öyle yapay, tanıtım yapan bir reklamcı edasıyla. Dilerim çok satar.
Ama 3 yılda bir kitap yazdığını ,son 1 yıl yoğunlaştığını ve 6 ay evden çıkmadığını söyledi.Okan da yine nefis cümlelerle "evett sen bir yazarsın gerçek bir yazar" dedi sık sık^^ Onun zaten o anlamlı hım humlarının hastasıyım..
Çocuğu bile "anne artık yeter bitsin şu kitap" demiş te, onları yollamamış ama o evden uzaklaşmış 16km bişey değilmiş ne varmış millet nerelere gidiyomuş. E millet dediklerin Orhan Pamuk falan olmasın? :S höö?
İzlerken şiştim  resmen haline tavrına..Ablacım neden bu kadar kasıyosun zorlanıyosun devekuşu yumurtası mı çıkartıcaksın ben anlamadım?
Yazma!!
Dayanamadım ve şunu yazmak geldi içimden (ve yaptım pişman değilim yine yaparım)
Evden 16km uzağa kaç,1 yıl-6 ay evden çıkma..buna yazar değil "zoraki yazar" denir.Popçuların bakkal müziği gibi

yazdım rahatladım. Kesmedi
 
Yaşasın içinden geldiği gibi yazabilmek,işi paraya dökmemek, yaşasın blogger!!! yuppp:)))

yazdım^^  araya para kazanmak ya da şöhret belası girince içtenlik kaybolur,mesleğe dönüşünce bir değeri kalmaz derken haksız olmadığımı gördüm bir kere daha. Gerçekten yazdığı okunur ve mesleğe dönüştürse de başarılı yazarları tenzih ediyorum tabii ki.
Bu da benim fikrim:) çünkü burası benim çöplüğüm ve çok mutluyum kimse dürtmeden yazıyor olmaktan.
Ohhh döktüm içimi bir anda gidiyorum.İyi ki varsın sevgili blogum:)
 
Mimlerimi yapıcam unutmadım^^ ayrıca mim nedir le alakalı bir yazı da yolda.
İzlemeye devam edin:p

Altın yumurtlıcam çünkü ben bence :)

6 Mayıs 2012 Pazar

Çok Yönlü Blogger Ödülü

Ben diğer mimi yazarken (ama bitiremezken) sevgili Deeptone ve daha sonra da Bricit beni bu ödüle layık görmüş çok teşekkür ediyorum öncelikle:)

Versatile Blogger Ödülü, meali: Çok Yönlü Blogger Ödülü.
Bu benim için gerçekten büyük bir onur^^

Ödülün kuralları:
1. Siz de 11 arkadaşınıza vereceksiniz bu ödülü.
Blog arkadaşı olduğum çok sayıda arkadaşım var. Seçim yapmak çok zor,ancak iletişimde sürekliliği sağladığımız arkadaşlarım öncelikli oluyor ister istemez,yine de adı geçmeyenler de üzerine alınsın lütfen:)
Aaaa mimlenmişmidir denmesi gerekmeyen bir konu bu ne güzel ki,saymadan sıralıyorum:
Elmyraucuc,Kuulumsu Kadın, 
Pembe kereste,Dayatılanlarla yaşamak,Nini,
Kokoş kelebek,Crazywoman,Milena,
Olmadı baştan,Miawallace,Profösör,
7.Oda,Misi, Muzurella,Şanslı kedi. 
Arya ve Lalişime takdim ediyorum *alkışalkış*


2. Ödül aldıklarını bloglarına gidip haber vermeniz gerekiyor.
Mim ve ödülleri  bloglara tek tek gidip haber vermem hiç okursa görür diye :S
Okuyan imza atsın kalanlara gideyim olma mı:)

3. Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz.
Bunları arada mimler bahanesiyle de yazıyorum zaten ama ilk aklıma gelen 7:
1-Aşırı alınganım bazen çekilmez oluyorum ben bile çekemiyorum o derece.
2-Elmyram bazen öyle bir donuyosun ki hiçbir tepki vermiyosun ne yapacağımı şaşırıyorum diyo( ne hissettiğimi bilemediği ve ne yapsa karşılık alamadığı için) işte sevdiklerimi bu duruma düşürdüğümü farketmek beni üzüyo..
3-Çok fazla iyi niyetlİyim suistimal edilesi:) ediliyorum da.
4-Menfaatperest insanlardan tiksiniyorum hala.
5-Blogumu seviyorum dostum gibi ona içimi döküyorum bazen ama bazen sutuğumda o da susuyo üzülüyorum..
6-Blogları hemen takibe almadan kısayollara ekliyorum ben de deep gibi ve takip ettiklerimi mutlaka okurum yorum yazmak konusunda çok zorlanıyorum ama nedense.
7-Sanal dünyadan tanıdığım insanlarla hiç bulumak tanışmak istemedim.Zaten çok azlar.Yapmadım da.Ama bana en güzel dostu da bu dünya verdi Ayçamı:*

4. Size ödül veren kişiye teşekkür edin.
En başta ettim zaten ve yorum olarak  ta,beni unutmadığın için çook teşekkür ederim sevgli Deep^^
Bu blogu ilk açtığım zamandan beri varsın ve hep olmanı diliyorum yanımda:)

Ve Bricit tanıdıkça ortak yanlarımızın arttığı tatlı içten arkadaşım,iyi ki varsın:*

5. Versatile Blogger Ödül fotosunu blogunuza ekliyorsunuz.

Tamamdır.

Sevgiler öpücükler:D

4 Mayıs 2012 Cuma

KADINLARA SUNULMUŞ TEK GELECEK EVLİLİK MİDİR ?

Evlilik bir mecburiyet midir?
Güzel bir konuda yazmış sevgili Misi ve beni de mimlemiş. Canım pasörüm Bricit te bu konuda mimlemiş,çok teşekkür ediyorum. Üstütmdeki kasveti atarmıyım bu bahane ile bilmem:)
Umarım aktarabilirim düşüncelerimi bu konuda..Uzun zaman oldu başlayalı ama bu konuya yetersiz geliyor her okuduğumda birşeyler eksik gibi..
Evlilik bir mecburiyetmidir deyince farklı , kadınlara sunulmuş tek gelecek midir deyince çok farklı iki konu bu bana göre.
Evlilik bir mecburiyet değil aidiyettir, bir sahiplenmedir,paylaşımdır özetle.. bir olmak bir ömrü paylaşmaktır.
Kadınlara sunulmuş tek gelecek tabii ki değildir tercih meselesidir, öncelik meselesidir, önce eğitim,iş kendi ayakları üzerinde duracak güçte olmak şarttır günümüzde ama sonrasında yalnızlığı tercih eden olamaz ömrünce- doğru insanı bulduğunda kendiliğinden oluşan bir durumdur evlilik..
Tek gelecek değildir ama gelecek planlarımız arasında yer alması gereken en güzel amaçlardan biridir evlilik.
Evliliği sadece imza olarak görmek apayrı bir konudur onu kendi düşüncelerimden uzak görüyorum ve girmiyorm. Buna karşı olanlar ve evliliği savunanlar ayrı bir yazı konusudur çünkü.
Bizim toplumumuzda,yöresel farklar olsa da, kız bebek doğduğu an ilk don atılır sandığına "donansın çeyizi" diye ve büyüme esnasında da en çok oynadığımız oyun "evcilik",görevse "anne" olmaktır.
Bize bebekler alınır bıkmayız onları giydirip yedirip elbiseler dikmekten..tıpkı annemizin bize yaptığı gibi..sessizce ayağımızda sallarız bebeklerimizi,severiz de azarlarız da, ilk olmak istediğimiz şeyse "gelin" dir..
Bilinçaltımıza işleyen bir şeydir büyüyünce yuva kurma gelin olma hayalleri..
Ve her kadının içinde vardır anne olma isteği, zamanla artıp azalmakla birlikte kadına verilen en büyük ayrıcalıktır anne olabilmek, sevdiğinden bir can taşıyabilmek,
Tanrıdan bir armağandır evlat ve bir gün bunu yaşamak isteriz er geç.
Kim istemez ki huzurlu mutlu bir beraberliği,kimbilir ne mücadeleler verdiği aşkını evllikle ve sonra şöyle bişeyle süslesin? Evlilik aşkı öldürmez güçlendirir bana göre ve gördüm bunu ben:) (mesela burda yazmıştım)
Ait olmak ve sahip olmak ayrılmaz bir bütündür önce birbirinize ve sonra sizden olacak bişeylere..
O verilen en güzel armağan en kutsal emanet değil mi yaradan dan bize? Birbirimize de emanetiz benim fikrimce,ait olmak-sahip olmak mal misali benimdir o ya da ben ona aitim demekten ibaret değil çok daha derin ve anlamlı..
Bazen ağlayacak bir omuz,huzurlu bir liman ,bazen fırtınalı tutkulu bir açık denizdir beraberlik..
Prensestir herkesin minik kızı..en değerli sıfatlarla tanımlar kızlarını tüm anne babalar..
Yuvadan uçacak bir kuş misali üzerimize titrer ve bembeyaz gelinliğimizle bizi kapıdan yolcu etmek ister anne babalarımız. Belimize eskilerin "gayret kuşağını" bağlamak ister babamız.. Gururla ,ama o kadar buruk..
Sonra yetiştiğimiz topraklara göre şekil alır kaderimiz..bazılarımızın o çıktığı kapıya dönme şansı yoktur bir daha,gelinlikle çıkar kefenle döner diye atasözümüz bile vardır malesef.
.Onlara sunulan tek gelecektir kaderdir evlilik malesef. Şansına mutlu olursa ne ala ama bi kumardır işte.
Binbir hayalle çıkılan yolculukta sonu hüsran olsa da öylece solup giderek ölmesine göz yumulur ne yazık ki üzerine titrenen nazlı çiçeğin..yeter ki "aileye bir söz gelmesin"
"Elalem ne der" ci "kaderin bu" cu ların elinde heba olup giden, hele de kendin istemişsen "kendi düşen ağlamaz" mantığıyla yaşamak yaşatılmak daha doğrusu ..Kalbe uyup verilen kararın,tercihinin hata olduğu yanlış okul seçminde bile makul bulurken bazı aileler nedense evlilikte bu hatayı bir türlü sindiremez içine.
Kimse kadına yapıştırılan"dul" olmanın ağırlığını kızı taşısın istemez de, ama sebepsiz değildir hiçbir kaçış..
Oysa yeni bir okula başlamak, kendine yeni bir yol yeni bir hedef seçmenin kendisini mutlu edeceğine inanan insan bu kararı zor da olsa yürümeyen evliliği için de kullanabilmeli ve ailesine en çok ihtiyaç duyduğu bu zamanda onları yanıbaşında bulabilmelidir.
Aşkla başlasa da araya aileler girince ciddi bir sorumluluğa dönüşür elbette oyun değildir evlilik, taşıyamayacak olanlar girişmemelidir.Lakin her masal "onlar erdi muradına" diye mutlu bitmeyebiliyor..
Evlilikten korkulmasının, dayatma görülmesinin,resmiyete kavuşmasını bir imzadan ibaret görmenin en büyük sebepleri bunlardır bana göre.Bu yola girince dönüşü yok düşüncesi kimi huzursuz etmez korkutmaz ki?

Bir de evlliği baskı yapan aileden kurtulma, statü atlama, maddi rahata kavuşma yolu olarak görüp amacı kendi çıkarı için kullanan ve hayatı eşine zehir eden bayanlar yok değil. Bu ara felaket örnekler görmekteyim:)
Evlilik her iki taraf için de bir gelecektir, sevgi ve aşk varsa temelinde siz inşa edersiniz el ele..



Son olarak  sevişmek için devlete imza vermek olarak basit görmüyorum evlliği, bu acımasızlık olur.
Cinselliği kim nasıl yaşıyor hangi inanca veya ahlaki yapıya sahiptir bu konuda konuşmayı da uygun görmüyorum, kişisel ve çok özel bir konu bu ne birbirimizi yargılmaya ne akıl vermeye ne kınamaya da hak görmüyorum.. ama diyebilirim ki evlenmeyi beklemiyor büyük bir kitle (inkar etse de gizlese de toplum baskısından dolayı-ki zaten bahis konusu olması gerekmiyor) yani sadece bunun için evlenilebileceğini de aklım hayalim almıyor benim.. Çok çok dar kesimlerde belki.. çok büyük bir hatanın başlangıcı olur bu ( kastettiğim yalnızca bu nedenle evlenmeye kalkışanlar)
Yine de nesiller ilerledikçe su yüzüne iyice çıkan duygusal ve bedensel dejenarasyonun sonu nereye varacak bu da bizim dışımızdaki avrupai toplumları da endişelendiren bir durum.
Duygusal olarak bir şey hissetmediğin biriyle yaşanan bedensel ilişkiler zamanla ruhta onarılmaz yaralar açıyor, okuyoruz çevremizde de şahit oluyoruz.Ben şahsen bu konuda çok örnek verebilirim (ama vermicem tabiiki üstteki satırlarıma bağlı kalarak) Zamanla bişey hissetmez hale geliyorlar çok vücut hiç vucut ve ruh oluyor:p

Neyse bu konu uzadıkça uzar sapar hatta burda kesiyorum unuttuklarım illaki vardır aklıma geldikçe eklersem dizi olur:D
Okuyan herkes mimlenmiştir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...