28 Ocak 2014 Salı

Kör Heves..

Bu muhteşem ikilin bir tek şarkısına kocaman bir blog yazmıştım ben -ama burda değil:D- ve beklenen düet gelmiş, beklediğim şarkı bu değildi ama söz ve müziği Mabel Matiz in yaptığını duyunca bir kere daha hayran oldum.. Sıcak sıcak paylaşmak istedim sözleri içime işleyen bu güzel şarkıyı.. 


Not:Bu arada yayınlamadığım bir mesaj var ,adsız bir yorum daha doğrusu,onunla alakalı "anonim yazmak" konulu blog yazım çok yakında -daha doğrusu bir açıklama bu, ama yazdıklarının içinde çok büyük bir açık ve mantıksızlık var adsız,sana inanmak bir yana daha da emin oldum beni tanıdığına..neyse
.ismini açıklama cesareti olmayanlar için yorumlarımız isimsizlere de açık:)

Bak soğuyor hecemin altındaki bu dil
Ve hiçbir kere çıkılmamış gibi düştü bu yol


Elimde kan, kanımda senden bin zehir
Ne var ne yok yutuldu bu taşlar kefil
Kırıldı cam dağıldık dört bir yana
Kendimi kopardım gördüm
bu aşk değil



Kayboldum kayboldu içimden o sesler
Her şeydi, son buldu kör bir hevesle



-Şimdi o sarı çekmecelerde kahreden dualarım sel
Şarkısı büyür çığ gecelerde, söyledim burda, onu sev-



22 Ocak 2014 Çarşamba

Sekiz Haftada Bir Kadını Kaybetme Sanatı


1. Hafta
-"Bir kadını kendine aşık etmesini biliyorsun… Ancak…" dedin.
Güldüm,
-"Bükme dudaklarını, şımararak!" dedin.
-"İltifat etmiyorum sana aslında." dedin.
-"Aşık etmesini biliyorsun ancak aşık olmasını bilmiyorsun." diye de ekledin.

Köşeleri döndük, sokakları tırmandık, duvarları aştık. 
Kar, fırtına boran arasında, karşılaştık.
2. Hafta
-"Susma sakın".
-“Susma diyorum, dönme bana sırtını”.
dedin.
3. Hafta
Kolumdan tuttun, kendine çektin, yaklaştık.
-"Kaşlarını çatıp bakma uzaklara".
-"Küfret bana, kız bana, dön bana, bak bana"
dedin.
4. Hafta
Kucaklaştık.
-"Susuyorsun, yine başını sallıyorsun."
-"Kollarını bağlıyorsun, kaşlarını çatıyorsun."
dedin.
Bakıştık.
5. Hafta
-"İçine kapanıp, dalma derinlere."
-"Sev beni, sar beni, aşık ol bana."
dedin.
6. Hafta
-"Çekici gelmiyor muyum sana?"
-"Özlemiyor musun beni?"
-"Merak da etmiyorsun?"
-"Kıskanıyor musun? Kıskanıyorsun değil mi, kaçırma gözlerini."
-"Üzülür müsün gitseydim."dedin.
7. Hafta

-"Yoruldum artık."
-"Kahin mi olmalıyım ne düşündüklerini anlamak için?"
-“Çocuklaşmıyorsun artık.”
-“Beni arzulamıyorsun artık. Hissediyorum bunu.”
-“Eski halini öyle özledim ki.”
"Aynalarda, otobüs camlarında bana bakışını yakalamayı özledim."
"Yazdığın yazılarında bana dair şeyler görmeyi özledim."
dedin.
8. Hafta
-“Sence eskisi gibi olur muyuz?”
dedi...
Eskisi gibi olmadık.

16 Ocak 2014 Perşembe

Yüzüm kime dönük olursa olsun , yüreğim hep sana dönük olacak…

Cemal Süreya , her yerde olan ansiklopedik bilgileri kopyalayıp doldurmayı oldum olası sevmemişimdir,
şiir okumayı ve anlamayı keşfettiğim ilk uyanış dönemlerimde, önce uzun şiirler sevdim, kafiyeli şiirler,Ümit Yaşar Oğuzcan şiirleri mesela, içinde kırık bir aşk barındıran, bir hedefi ve hikayesi olan şiirler.Sonra kısa şiirler sevdim, bu kadar az sözcükle nasıl bu kadar büyük duyguları anlatabildiklerine hayran oldum hep..
Özdemir Asaf, Afşar Timuçin, Oruç Aruoba ve diğerlerini tanıdım sonra..
Nazım Hikmet mesela şiirleriyle sevdim, hasret şiirleriyle Piraye'sine yazdığı, ama öyküsünün kalanını duyunca hiç sevmedim onu..hiç. Boş, büyük sözler demek lafta kalabiliyo ihanetle taçlandırılabiliyordu.
Bu yüzden ben en çok Piraye'yi sevdim.. o onurlu, beklemeyi bilen kadını, sadece şunu okumak bile benim için yetti:
Piraye'nin kendisine yazdığı bir mektubu 'mısra ve kafiyeleştirip' şiirleştiren Nazım Hikmet; şu açıklamayı da ekler: "Senin yüreğini çalmışım karıcığım şiirlerini de aşırmağa hakkım var."
 Bu şiirdeki vasiyette de Piraye öldükten sonra yakılıp, külleriyle bir kavanozda, 
Nazım'ın odasındaki ocak üzerinde olmayı istiyor ve ekliyor:
Fedakarlığımı anlıyorsun
Vazgeçtim çiçek olmaktan
Senin yanında kalabilmek için

Ama Piraye'nin bir de şartı var, ölünce Nazım'ın da yanına gelmesini istiyor. 
Nazım'ın vasiyeti olan, Anadolu'da bir köy mezarlığındaki çınar dibinde yatma isteğinin gerçekleşmemesi gibi bu da gerçekleşmemiştir..

Ben bu yazıyı yazmaya başladığımda Cemal Süreya'nın ölüm yıldönümüydü ..

ama yarım kalan pek çok yazım gibi bunu yazana kadar da bugün Nazım Hikmet'in de ölüm yıldönümüymüş..
Alıntıyı yazarken bile gözlerimden akan yaşlar durmadı :(
Aşkı onlar gibi anlatan kalemler yok artık, onlarla sevdik biz şiirleri ama felsefecilerin kuramlarına aykırı hayatlar sürmesi gibi şiirlerine de aykırı yaşayan şairler olmuş belli ki..
Şimdiyse çok daha yalın çok daha basit kelimelerle tanımlanıyor aşk, belki de anlamını yitirdiğindendir..
Hep dendiği gibi, o eski aşklar yok artık..başaramıyoruz..başlıyoruz ama gerisi gelmiyor, bir kitaba başlayıp bitmeden diğerine heveslenen hiçbirinden bişey anlamayan, adapte olamayan şaşkınlar gibiyiz..Bazen aklımıza geliyor, "nerde kalmıştım?" ya da "acaba gerisi nasıldı?" desekte kitap ortadan kaybolmuş oluyor..
Bazılarımız da ördüğü buzdan duvarın ardından bir adım atıp öteye geçmeye o kadar korku duyuyor ki, neleri ittiğini bile bilemiyor..Kim gibi mesela?

Herkesin beklentisi farklı da olsa hayattan aşktan yana,anladım ki  benimki sadece buymuş mesela:
Ama..bu dizeleri ben bu biçimde birleştirmeyi akıl edememişsem, yazsam da kimse görmemişse eğer, anlamamışsa ya da bana söylenmemişse..(söylenip de o söz tututlmamışsa özellikle de)
işte onları farklı kılan, bam telimize dokunduran budur..
Bir erkek bir kadına üsttekini ve bunu söylemeyi akıl edebiliyorsa, onu sevmemek imkansızdır:')

En azından benim için..hah ben o adama ömür boyu çayımı sen demler misin dediğinde hayır diyemem..der miyim yoksa? :)
Herkesin ruh eşini bulmasını dilerim..(imkansızı istemek olsa da)

Umudum benim,Kadınım !
Çayı en güzel sen demlersin...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...