28 Eylül 2011 Çarşamba

Twitter ın var mı hacı? falov mi o zaman :F

Sabah heryeri açıyorum fırsat bulduğum an resmen:p
İlk işim haber başlıklarına bakmak oluyo ardından gırgır ki kafam dağılsın..
Önce hemen facebook açıp oyunlarımı oynuyorum,sonra diğer oyunuma bakıyorum hatta kenarda açık duruyo:p
Sonra twitter açıp tt lere bakıyorum bu çok hoş bazen de çok boş oluyo:)) yani toping trend:p o an en çok konuşulan kelimeler diyebiliriz kısaca ama illa frenkçesini dicez ya havalı oluyo^^
Benim twitter ne zaman neden açıldı haberim yok kulanmıyodum ama blogger a bağlamak amacıyla aktif ettim sonra elinden iphone unu düşürmeyen arkadaşımla iletişim kura güzel sözleri vs rt ede ede masaüstü eklentisi sayesinde izlemedeyim genelde.. çokta düşkün değilim takip ettiğim yerler bile bi avuç işte felsefe-güzel sözler-bloggerlar var birkaçı-turkcel(küfür etmek için lazım oluyo) bilmem ne..neysee,
Bu sabahın tt leri şöyleydi mesela:
Gündem: Türkiye

#askolsun
Mizgin Doru
Bdp Meclis
Bahadır Baruter
Shana Tova
İran Türkiye
Derya Tuna
İbrahim Tatlıses
Nagehan Alçı
bir de sabah #fenacokfena vardı saatler içinde değişiyo hale bakın:p
Amanın İbo evlenmiş İdo babasını reddetmiş Derya kıskançlıktan yarılmış gazeteciler onu kovalamış yere çakılıyomuş gridim mi bir anda paparazzi twitter ların içine bir an boğuluyorm nefes alamıyorum sandım:D
Bir de diğer cins twitcanlar var ki kanser eder alimallah başta erol köse. kendini dekan ilan etti her konuda yetkiliymiş gibi binlerce kelam ediyo sürekli kavga hakaret ediyo birilerine karışanlara da sen sus otur konuşturma diyo adam:F takip etmiyorum ama haberim var düşünün nası çaresizim rt ediyolar çünkü:p
Zaten baştan aşağı şikayet mercii haline dönüşmek üzere kimse kimseyi sevmiyo beğenmiyo:D
Sonraaa şöyle:
Selam ben çaydanlık
Selam ben Serdar Ortaç türü mesajlar,delirtiyo insanı taklitten geçilmiyo ortalık yazdıklarını yeniden yeniden yazanlara hastayım görmeyen kalmıştır mantığı herhalde bu da bu derece ilgiye muhtacız demek hacı:p
Küfürbazlık alkol muhabbeti ve belden aşağı espriler iyi para ediyo açıkçası..yani bana ırak.. hani face e gireyim mi,yok orası amele doldu muhabbeti vardı ya twitter türkçeleşti aynen orası da hilal cebecinin- de  katkıları ile doldu cidden:))

Twitter aslen bir MİKROBLOG mantığıyla hazırlanmış,
haberleşmek için de kullanılabiliyor tabii direk mesaj seçeneği olduğu halde her şeyi ortaya yazmanın alemi yok ama gel anlat yani canım yurdum insanı facebook gibi bunun da otunu çıkarttı,Akıllara zarart 12 twitter tipi varmış bayıldımm aynen şöyle:


Aaa unutmadan ben bunlara bir de kafayı takipçi sayısıyla bozanları eklemeden duramıcam seni izlemeye alır,sen de onu al diye almazsan birkaç güne sana küser unfollow eder:p bişiler dicek olursun ama artık izlemiyodur hahayt:)))
Bir de #takipedenitakipederim ciler var ağzını burnunu yımırasım var hepsinin!!

25 Eylül 2011 Pazar

Sabah fırçanı yedin mi bebişim,afiyet olsuunn:S


Lanet olasıca telefon elimden dibimden ayırmam gözüne bakarım ama çalmazz -ve ne zaman bıraksam
-yapışık yaşamayacağıma göre - on kere çalmış olur ne hikmetse.
Ama oo ne hikmetse olur mu tipik bir .... olduğuma göre buna şaşırmam bile hata.*bulamadım ne diyeyim*
Durduğum yerde durmam evde olduğumda telefon sehpadaysa kalkmış mutfağa gitmişimdir şarja takılıysa benim odamdadır her durumda gözümün önünde tutamıyorum işte :( sesi kısık çünkü ne zaman çalsa meraklı gözlerle bana bakan birileri olur çevremde zaten rahat konuşamam çoğu zaman bu sebepten..
Ha bunda kızacak anlaşılmayacak ne var asıl ben bunu anlamıyorum.
Sabah çalan telefona sevinirsin,gün nasıl başlasa öyle gider derler ya,gülümseyerek uyanmayı umarsın sen de uyku sersemi bile olsan sürekli gülersin neşe ve enerji vermeye çalışırsın karşındakine..ama ne olur??
Sen de bu umutla açmışsındır ama karşındaki neden görmedin aradığımı,gördünse sen neden aramadın,hah geç mi olmuştu? uyudum mu sandın,ooofff bana düşünceli numarası yapma,sen kızıyosun ama o zaman sen de... diye başlayan, kaldırabileceğinden daha ağır ve zamansız cümleler kurar bağırıp çağırır ve ağzına geleni söyler...
ertesi gün bu sözleri kendisinin unutacağını ama benim unutmayacağımı ise tamamen aklından çıkartmıştır...

23 Eylül 2011 Cuma

Ruhumla buluşamıyor kelimelerim...

 Yazmak isteyip yazamamak sürekli susup söylemek istediklerimi içime hapsetmemin bir eseri değil mi? öyle mi ya da..
Bugün farkettim ki her gün anlatacak yığınla şeyim varmış gibi (ya da var zaten sürekli yazanlara baktığımda görüyorum bunu) her gün düzenli olarak paneli açıp güncellenmiş bloglara bakıyorum, yeni kayıt sekmesine tıklıyorum...sonra?
O kadar işte hepsi:)
Bak yine anlatacak olduğum neydi unuttum, sayfa saatlerdir açık çünkü.
O kadar hızlı dağılıyor ki zihnimde kelimeler
Gece başımı yastığa koyuncadestan yazıyorum oysa içimden kalkıp yazmak ölüm geliyo o anda..
Neyse Zakkum  un teoman la düetini paylaşmışlar bugün klibi izleyin tüm klipleri olağanüstü zaten..




Bir de Can Dündar ın ruhumuzla buluşmak başlıklı yazısını ben çok beğendim:)
Bir alıntıdan yola çıkarak yazmış gerçi o da..

Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyor ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; “hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? “
Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki;


“Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetismesini bekledik...”

Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve “niye” ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor
İnkalar’ın yaşlı torunu.

Çünkü bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki, ruhumuz çok arkada kaldı, hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz. Çocuğunu kaybeden annelerin çılgınlığında bir sağa bir sola saldırıyoruz hepimiz, ama bir farkla, biz neyi aradığımızı bile bilmiyoruz...

Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki cok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hic kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki?

Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden icimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz. İşte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp,çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz... Gerçekte hIz çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe , ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!

Bence doğanın kara bir laneti bu. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor. Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; ”yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor.

Telefon hızlılık mesela, konusulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Ben kendi adıma her zaman yavaşlıktan yanayım. Mesela uçaklardan hiç hoşlanmam, yeni bir şehre, yeni bir iklime hazırlanmaya, hatta hayal kurmaya bile vakit bırakmıyor bana ”Küt” diye başka bir hayatın içine giriveriyorum. Ve en kötüsü de dönüşler, daha ayrılığın hüznünü bile yaşamadan İstanbul’da olmak sahiden de cok tatsız. Tabii ki ruhumun beni terk edip oralarda kalması da cok normal. Oysa trenler karanlık geceyi yırtan keskin düdüğü, uykuda olanlara yolculuk düşleri gösteren kara trenler... Dağları bölen, nehirlerle yarışan, köprülerden geçen, agaçları selamlayan, cocuklara el sallayan, güne bakanlara göz süzen, geçmişin hüznünü, geleceğin umudunu yaşatan, yolcularına yepyeni dostluklar hazırlayan kara trenler var bir de.

Uçak değil, tren olmak istiyorum. Böylece ruhum benden hiç ayrılmaz. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş... Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, basarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Bu benim bedenim!! ?

Tipik pazar günü,geç uyanış kahvaltı keyfi,o arada paparazzi açık oluyor genelde o saatte daha iyi bişey olmadığı ve azıcıkta makara yapmak için:D

Tv de Mehmet Ali Alabora ve eşiyle ayaküstü röportaj,oldum olası yakıştıramadım gitti bunları ama tatilde daha beter örnekler gördüm yakışıklı erkek-çirkin kadın üzerine artık pes ettim:p
Önemli olan ruh uyuşması de geç:F
Muhabir tipik sorular sorar Mali ve eşine: "çocuk düşünüyomusunuz",
çirkin karısı "hayır" (neden bu sıfatla belirttiğimi anlayacaksın okuyucu)
muhabir:eşinizin söz hakkı yok galiba?
Mali de genetik miras nezaket,o konuda tüm sözler ona aittir deyip gülümser,
Ama çemkirir nedense(ne gerek duyduysa)  çirkin karısı: ÇÜNKÜ BENİM BEDENİM!
Hayatımda bu kadar bencilce bu kadar korkunç bir cevap duymadım..küfürler patladı içimde..kıpkırmızı olmuşumdur.Hani bam teliniz vardır ya bir yerde..Ona denk geldi tam da sanki.
Bir kere sen vücudunla veya güzelliğinle para kazanıyosun haberimiz mi yok ,acaba neden bu kadar kıymetli,madem kıymetli neden ona bakmıyosun güzelleştirmek için?
yok güzellik anlayışımı değiştiricem ben bu gidişle ,yoksa bu aşırı özgüven zaytung haberi hatırlattı bana yani bkz
Beni asıl rahatsız edense bambaşka bişey, dünya güzeli de dese bunu tepkim nefretim aynı olurdu benim..
Bir çocuk sahibi olmak hayatta başınıza gelebilecek en büyük mucize bence..tipik cümleler kurmak istemiyorum aşık iki insan, sevgi dolu bir yuva ve bakabilecek olgunluk ve maddiyat gibi koşullar varsa..
Yoksa düşüncesizce dünyaya bir can getirmeye çilenize ortak etmeye hakkınız yok,olmamalı :(
Ben etrafımda çocuk sahibi manken gibi kadınlar görüyorum annelik daha bir olgunluk güzellik katmış artı bir yıl içinde mutlaka ilk doğumda eski kilosuna dönüyor bünye eğer agopun kazı gibi iştahınız açıldı diye her bulduğunuzu yutmuyosanız.
Bu bilimsel yanı ve benim gördüğüm biz sıradan kullarda kanıtlandı hatta ufaklık yaramaz ve siz titizseniz eski kilonuzun çok altında kalabiliyosunuz da..
Anannecim anne olmayanın merhameti olmaz derdi, taş yürekleri yumuşacık yaparmış annelik..
Ama aslolan insan sevdiğinden bir parça hayatına dahil etmek nasıl istemez?
Böyle bir sebeple hele de..
Çocuk sahibi olmak çirkinleştirir mi bir kadını? annelık kadar güzellik veren bir şey daha var mı bir kadına..o bir mertebe Allah isteyen bakabilecek durumda olan herkese nasip etsin..
Var mı annenizden daha güzel bir kadın?

Aşkın en somut hali bu ikinizden bir parça..size ve hayata armağan..
Ve hayat arkadaşının söz hakkı nasıl olmaz:S hayatta senin olsun o zaman paylaşma kimseyle!
Yok paylaşıyosan bedeninde ruhun da herşeyin üzerinde söz hakkı vardır sevdiceğinin..hele çocuk konusunda..baba olmak hangi erkeğin hayali değildir huzurlu bir yuvada??

Adını bile yeni öğrendim ama ben diyorum ki bu bayana,bu düşüncede olup dillendirdiğin,yani..
O an olduğundan beter çirkinleşemezsin inan!

18 Eylül 2011 Pazar

Anason kokarken sofralar yaşlandırıyor seni aynalar...


Bu yıl gruplar büyük bir patlama yaptı bence.Çokta iyi oldu.
Her yerde bu yeni sesler dinlendi klipleri izlendi zevkle.
Kolpa,Model,Gece,Tnk bunca zamandır nerdeydiniz dedirtti :)
Serdar Ortaç ,Demet Akalın ve Sibel Can ın her yaz çıkardığı copycat albümlerle içi dışı hoşaf olmuş bünyelere,tv ve radyo kanallarına bir soluk aldırdı^^
zaten Gripin ve diğer grupları biliyoruz zevkle de dinliyorum ben şahsen sizi bilmem ama..Her grubun birkaç şarkısı patladı ama ben bahsetmiştim ya;
Biraz uyu ile kendimi bulduğum ya da yitirdiğim koskoca bir yaz geçirdikten sonra tüm şarkılarını dinlediğim Zakkum un yine aynı etkiyi yaratan 2.bir şarkılarını da aynı biçimde binbeşyüz defa ard arda dinlemekten usanmış değilim hala..sözler yine derinden sarsıcı..

ANASON un klibi şarkı kadar anlamlı olmuş..
Söz: Cem Senyücel (saçları yapışık olan)
Müzik: Yusuf Demirkol (muhteşem solist)

Dokunsalar ağlayacaksın
Ama hiç dokunmuyorlar..
Biçare bakan gözlerin bırak kanasın..
Gücüne gitsin şarkılar..

Anason kokarken sofralar
Yaşlandırıyor seni aynalar
Her geçen yıl birer birer
Masadan eksiliyor dostlar

Aklın ilk göz ağrısında
Hatırlıyor mu seni hala ?
Dikiş tutmayan bu büyük yara
Bazı geceler kanıyor hala..

Bilirim, gidenler ölünmez ama
Kalanlarla da yaşanmıyor...

Anason kokarken sofralar
Yaşlandırıyor seni aynalar
Her geçen yıl birer birer
Masadan eksiliyor dostlar

Sessizce aktı gitti yıllar
Seni hiç uyandırmadan...
Ve bir sabah uyandığında
Kalmışsın tek başına

Artık son bir dalga beklerim..
Alıp beni de götürsün diye...


Size de 3 şarkılık bir playlist yaptım tıklayıp dinlemeniz için , kliplerini izleyebiliyosunuz burdan ayrıca.
Hipokondriyak ta harika sözleri de yine canından can alıyo:
hep birliktelik, kalbinin emzireceği bir yeni bebektir.
önce emeklemeyi, sonra yürümeyi öğretmen gerekir..
kalbindeki sütü tüketmediler mi?
bazen hiç başlamaması, bir gün bitmesinden iyidir..
çünkü beraberlik yaşlanırken, bir terkediş gençleşir
seni hiç terketmediler mi?
diye başlayıp canına okuyo insanın:(

Bunu da deeptone dan çaldım:p eskiden vardı ama esnips vs şimdi ne oldu bilmiyorum:)
İyi izlemeler

MusicPlaylist
Music Playlist at MixPod.com

17 Eylül 2011 Cumartesi

Ben.. DÜNÜM..


Ben dünüm... 
Senden sonsuza dek uzaklaştım...
Senden ayrılıyorum ama her zaman seninle olacağım.
Bir zamanlar adım yarındı! ..
Sonra sana eşlik etmeye başladım ve adıma “Bugün” dendi...

Artık dünüm ve üzerimde senin hiç çıkmayacak izini taşıyorum.
Ben kitabın sayfalarından biriyim.
Benden önce ve benden sonra da pek çok sayfa var.
Solgun görünüyorum, çünkü hiç umudum yok.
Elimdeki tek şey anılarım...
Zenginim çünkü bilgilerim var...

Bir çocuk doğurdum sana bıraktım, adı deneyim! ..
Bana bakmaktan hiç hoşlanmıyorsun.
Hiç güzel değilim çünkü...
Yalnızca heybetli, sadık ve ciddiyim...
Ben dünüm, bugünden ya da sonsuza dekten farkım yok, çünkü 

ben senim, kendinden kaçamazsın.

Seni sevmiyoruz, senden nefret de etmiyoruz.
Yargılıyoruz seni! ..
Şefkat duymuyoruz, yalnız bugün yapabilir bunu!
Seni cesaretlendiremiyoruz da...
Bu da yalnızca yarının elindedir.
Geçmişin kapısında durmuş, geçen günleri karşılıyoruz.
Yarınların bugün olduğunu görüyoruz, sonra onlar da aramıza katılıyorlar...
Yavaş yavaş yaşamını emiyoruz, tıpkı vampirler gibi! .. 
Sen yaşlandıkça biz düşüncelerimizi yudumluyoruz... 
Giderek daha bize dönüyorsun, yarından yavaş yavaş uzaklaşıyorsun...

Yarınlar belirsiz, bugünler anlamadan geçiyor.. 
Bugünü boğmak, yarının önünü kesmek için geleneklerin uzun, güçlü, gri kollarına sığınıyoruz!
Biz dünyanın dünleriyiz...
Eğer bize karşı ayak diremeyi bilseydin, daha hızlı yükselebilirdin. 
Ama bizim sırtına binmemize izin verdiğinde, sana baskı yapıyor, seni boğuyoruz...

Ben dünüm. 
Benim yüzüme bakmayı, beni kullanmayı, benden korkmamayı öğren!

Ben senin dostun değilim...
Yalnızca seni yargılar ve korkuturum...
Senin dostun yarındır! ..


(Dr. Frank Crane)

15 Eylül 2011 Perşembe

MisS gibi mim :)


Missbone mis gibi bir mim uyduruklamış:F
Sonuçta mim denen şey birimizin fikridir diğerleri bu konuda ne düşünüyor,ne diyor o olsa ne yapardı vs içerikli bir nevi ankettir ve birbirini tanıma fırsatıdır bloggerların.
Bu yüzden de okumak çok eğlencelidir..severiz biz mim leri^^
Bu mimi mutasyona uğratmak serbestmiş bişeyler ekeyebilirim ama aslen çıkartmam gerekir.Sebep mi?
En başta ben fazla seçiciyim ve izlediğim blog sayısı çok fazla değil. Keşfettikçe ekliyorum listeme ve sessizce takip ediyorum çoğunu.Bu ara daha çok okuyorum yeni keşfettiklerimi önce bir süre doğrusu bu.
İzleyip nadiren yorum yazıp aynı sıcaklığı hissedemediğim blogger ları okurum ama yorum yazmam ya da zamanla okumayı bırakabilirim.Popülerlik benim için değersiz bir kavram daha önce söylemiştim..Ciddiyim.
Yorum bakımından kısırım diyorum kendime ne yazık ki..benim kusurum da bu.Özellikle yorum doğrulama çıkarsa yazdığımı yayınlatmadan kaçtığım çok olmuştur:)
Şimdi,aynen missbone un cümlelerini yazıp cevaplamaya çalışayım nasıl soru bu demeyin dicekseniz misse diyin:p Cevapları burda vermiş oldum gerçi ben ama..
Sonra aklıma gelirse ben de eklerim bişeyler.

İlk düzenli okuduğunuz blog ve hissettikleriniz; Ben çok uzun zamandır yazıyorum dediğim gibi ve kapadım bloglarımı.İlk blogcuyu keşfettim sonra blogger a terfi oldum:p  ama ilk kimi okuyodum hatırlamıyorum bile.Benim blog açtırdığım arkadaşlarım var onları dahil etmiyorum bu soruya.
En uzun zamandır okuduğum yazar Siminya diyebilirim.Bir de Laçin hatta Lacheen.org du XD

Sanal alemden tanışıp görüştüğünüz Blogger'lar;Yok.Sanal arkadaşlarımla rl de tanışmam.Ama Lollamla ayrı bi muhabbetimiz var açıkçası. Çok ihmal etti beni ve blogunu bu ara ama neyse *-*

Blog dünyasına adım attığınızda,gökyüzünde ki yıldız kadar parlak gelen,asla onun gibi olamam diye düşündüğünüz Blogger'lar; Hiç böyle fanatik bir düşünceye kapılmadım  kimse için, bunu miss imin yaşına veriyorum:p -ama yazım şekline hayranım Arya nın bunu da saklamıyorum^^

Kendinize yakın bulduğunuz Blogger'lar;Öncelikle sırasıyla değil belirteyim,Arya,E.n.k,Crazywomen..son zamanlarda Misbone um:* böyle devam ederim tutmazsan..

Moda blogları arasında en sevdiğiniz Blog;Sevmiyorum.izlemiyorum.bu konuyla alakalı blog post yazdım ama yayınlamadım.yanlış giden hoş olmayan bişeyler var..çoğunda..öneri ise götürmüyorum kimse dönmez gittiği yoldan ve yanlış anlşılmayı kaldıramam bu ara hele..
Ama ben Laçin tarzı blogları severim.Eski halinden beri de izlerim onu mesela. yaratıcı,kendi emeğiyle ve ekonomik bişeyler ortaya çıkartan.Yararlı önerileri var gençlere özellikle.O da artık kombinlerini yayınlıyor ve nerden aldığını vs umarım diğerlerine benzemez:)
Yoksa bastım parayı bakın ne giydim (ki izleyenlerin yaş grubu küçük ve satın alma sınırlarının yüksek olduğunu sanmıyorum,ha varsa da neden akıl alsın sıradan birinden bloglara bakıp mağazalara bakar alışverişi kim sevmez) anlamsız ve ayıp geliyor bana.Nokta.

Okuduğumuz dizüstü edebiyatın kitaplarını puanlayalım ( 1-10 arası ); Okumadım merak dahi etmedim buna inanın:)
daha nitelikli kitaplara zaman harcamaktan yanayım eğlenmek istiyosam Gülse Birsel ya da İclal Aydın ın kitaplarını tercih ederim.Tatilde böyle yapıyorum bazen mesela.Ya da uyumaya yakın..

Yazılarını okurken keyiflendiğiniz Blogger'lar; Beni en depresif anımda bile güldüren Arya açıkçası,bazen de Missbone acaip veryansın ediyo çok hoş ahaha:D

Sürekli sayfasını açtığınız,okuyup yorum bırakmadan çıktığınız Blogger'lar;Hepsi!!Yorum özürlüyüm demiştim. Mustafa Soydan  muhteşem çizimleri var.Deep ve Profösör ü yorum yapmadan okuyorum çoğu zaman.
Keşiflerimden Mia ve Birniceses i de okuyup kaçıyorum hihi:)

'Blogger' dediğiniz an aklınıza ilk gelen isimleri yazıyoruz ,burda link vermiyoruz,aklınıza gelenleri patır patır yazıyoruz sadece.
Bakalım kimler aklımıza yer etmiş ve nicklerini ezberlemişiz.
Arya,Enk,Crazywomen,Missbone,Ella,Lolla,Siminya,Profösör,Deep,Mr.E,Melly,Giz li teras, hepsini sayabilirim ben?
Yunus Günce ve Harun Kolçak ın bloglarını da seviyorum..

Burda adı geçen herkes eğer arzu ederse mimlenmiştir bekleriz efem^^

12 Eylül 2011 Pazartesi

İyi bir blog teması-header nasıl olmalı ki?

Header yapıyorum demiştim ya bir kısmı işte burada, çok üzerinde durulmadan dar zamanlarda yapıldılar ne yazık ki ama ben çok seviyorum bu blog tema ve header değişimi işini..

Bir blog teması ve header yani blog şeysi,nesi desek dingilizce oluyo yahu :S
Ben değişiklik severim sıkıntılı ve kararsız bir insanım ruh durumuma göre değişebilir tema ve header im anında.
Ben eski blogculardanım demiştim fi tarihindeyken tema değiştirmek çok eziyetliydi .
Kendinize özgü herkeste olmayan ve sizi blogunuzla tamamlayan bir tema istiyorsanız ciddi bir emek istiyordu bu.E bir ürün yaratmışsanız ambalajıdır değil mi onu hoş gösteren?
En basiti sidebar dediğimiz yani yan duvardaki kodları bir notpad e kopyalamanız ve bunu kaybetmemniz gerekiyordu.Şimdi tek tıkla eklendiği gibi tema değişirken de kalıyorlar yerlerinde.
İzlediğiniz blogları da html şablon kullanmışsanız gidip html den eklemeniz gerekirdi tek tek.
Google reader  bu konuda ilk rahat nefes almamızı sağlayan yerdir yoksa güncellenmiş bloglardan bihaber dolanır tek tek bakardınız her gün:(
Bunun dışında header ve blog genişletmekten tutun font renk ve biçimlerine kadar html den değişip durur en küçük hatada blogunuz yerle bir olurdu .Ve ben o zamanlar onlarca blogger a yardımcı olup baştan aşağı temalarını değişip bir o kadar da header yaptım.-ücretsiz elbette- canımı sıkan durumlar da çok fazla oldu burayı geçiyoruz:)
Blogger bu yeni tasarım biçimlendirme ve bol seçenekleri sundu ve hala birbirinin aynı, özellikle blogun içeriğiyle alakasız bloglar görmek beni hayrete ve dehşete düşürüyor desem abartmış olmam kesinlikle.
Çünkü hiçbişey anlamıyor bile olsanız ordan bir tasarım biçimi seçip renklendirmeyi genişliklerini gönlünüze göre ayarlıyorsunuz dakikalar içinde harika bişey bu!
Yok ben anlıyorum bu işten diyorsanız başta bu site olmak üzere çok kaynak var internette.Ama hepsi tasarım kısmından biçimlendirielmediği için tarif ettiğim gibi değişiklikler yapmanız gerekecektir.
Sadece blogumun ismini farklı fontlarla yazmak yeterli diyorsanız Photoscape ile yapabilirsiniz bunu ya da banner maker diye aratırsanız program ve online bannermaker siteleri çıkacaktır.1-2 örnek mesela.
En zevkli ve asıl zurnanın zar hatta zort dediği yer bence temanın başlığı, girer girmez ilk göze çarpan ve blogunuz hakkında fikir veren budur çünkü.
Ve özensiz kötü bir header kötü bir dergi kapağı gibidir okuma hevesimi kaçırır benim şahsen çünkü
 blogun görüntüsüne özenmeyecekseniz ya da uğraşmak istemiyorsanız en sadesini seçmeniz en doğrusudur
en azından dikkat sadece yazılanlarda kalır dağılmaz.
Bunun en güzel örneği Derinlik sadeliktedir diyen deep in blogudur mesela.Resim bile fazla kullanmayı tercih etmez ama tasarımı da yormaz sizi.İsmine ve içeriğine sadıktır böylece..Ve sadeliği güzel yazılarıyla renklendirmeyi çok iyi başarıyor:)
Aynı biçimde çok fazla kodlar içeren abartılmış bloglar da okuma zevkini yokedenlerin başında gelir.İlk sebebi blogun ağır açılmasıdır kodlar blogunuza hamallık yaptırır çünkü çok gerekli olmayanları temizleyin abartmayın derim ben acizane.Ve ve benim şu an kullandığım türden temanın aşırı gepgeniş olanından uzak durun girdiğim an kaçasım geliyor satırın sonu gelmek alt satıra geçmek bilmiyor ve çok sıkıyor bu.Ve resimleri asla koskocaman koymayın dijital fotoların boyutu çok büyük bunları önce küçültüp bloga alın sayfa hem yavaşlamasın hep tıklayınca dev boyutta olmasınlar.
Ben şahsen fotomu koymam koyulmasından hoşlanmam pek çok arkadaşım da böyle ama siz koymak istiyorsanız zamanında mahkemelik olunmuş durumlar olduğunu unutmayın mağdur olmamak için resminizi mutlaka damgalayın kesilemeyecek yerinden. Hatta yüzünüzü.Bu konuda aratırsanız çok sonuç göreceksiniz boşuna uyarmış olmadığımı gözlerinizle teyid edebilirsiniz.
Ve tekrar yorum onaylarınızı kaldırmanızı ve yorum bölümünü pop up açılacak biçimde ayarlamanızı rica ediyorum lütfen lütfen :S
Sorularınız olursa yardımcı olmaya çalışırım birkaç kendime yaptığım header ile bitiriyorum topluca missbone um ve kendim için yaptıklarım baştaki linkte zaten ağırlaşmasın sayfa diye.
Tıklatınca büyürler  kuzularım:D
Fikrinizi söylerseniz sevinirim hangileri güzel:p







Bu arada temanızın firefox ve IE de farklı görüneceği gerçeğini unutmayın her iki tarayıcıda açıp kontrol edin mesela bu kullandığım firefox la harika ama ie de vasat:(

9 Eylül 2011 Cuma

Bir gün BEYlik beyliktir mim i:p




My Story beni mimlemiş^^ ve hatta Missbone da mimlemiş..Alya da beni düşünmüş ben yazar iken aldım kabul ettim:D
Çok teşekkür ediyorum kızlar:*
Güzel ama afallatan bir soru aslında,demişler ki;

-Bir gün için karşı cinsin bedenine girseydik 
ancak ruhumuz ve beynimiz aynı kalsaydı  ne yapardık?-

İlk okuduğum an aklıma düşen "kimin bedenine" oldu hani tanıdığım birinin mi,
sonra yok dedim yeni bir erkek karakter yaratıcaksın Sims ler gibi:F
Yani ruhu benim ruhum kalacağına göre buna hakkınca bir cevap düşünemeyiz aslında bana göre.
Çünkü her dişi,erkekte göremediği -bulamadığı ,eksik -kusur gördüğü şeyleri kendi eliyle yaratacağı,kendi ruhunu taşıyacağını farz edeceği erkek karaktere monte edecektir :)
Bir nevi kendi ruhuna hitap edecek MÜKEMMEL ERKEK yaratacak.Yalansa yalan deyin:)
Oysa doğuştan erkek olmak bambaşka koşullar,dış etkenler ve ruh icab ettiriyor.Pohpohlanarak büyütülmek,sen dokunma kızkardeşin var diye bardağı bile kaldırmamak, her hatalarının hasır altı edilerek büyütülmek gerek önce..Anlayamazsınız bunu kızlar:p
Hatta ruhsuzluk ihtiva edeni daha makbuldür biz bayanlar arasında.Onları inatla sever canımızı yakmalarına izin verir burunlarını kaf dağına çıkartır asjdjdjf egolarını şişirdikçe şişirirz istemeden!..
"Ne zaman çekici bir kadınla karşılaşsam onunla sevişmeyi istemiyormuşum gibi davranmak zorunda kalırım." demiş North by Northwest, genel anlamda mantıkları da bunun üzerine kuruludur.
İyileri mükemmelleri yok mudur elbette vardır ama mutlaka önceden kapılmıştır ya da asla ruh eşlerini bulamazlar onların da kadersizleri var yani.
Geri kalan durumlar ve erkekler için NUMUNE ya da isnistalar kaideyi bozmaz derim ben.
Onun için okuyup isyan eden erkek olmasın lütfen:D

Buna göre gayette objetif olmayan bir cevap veriyorum en azından dürüstçe:p
En başta kesinlikle sadık ruhlu, bir kızla flörtleşirken hatta sohbet ederken beyni 5 dk içinde olması gereken yerden aşağı doğru kayma durumu yaşamayan,akıllı,esprili ve nazik bir erkek olurdum ben.
Rahat,kendine güveni olan,en önemlisi saygılı.Trafikte maganda maç izlerken holigana dönüşmezdim.
Birine gönül bağım varsa free gibi takılmazdım kısmetim kapanmasın bi gün lazım olurlar diye yedeklemezdim de kızları kenarda..Bakımlı ve misler gibi kokardırm ayrıca pehh
Ama kelebek gibi bir gün ya hani bu erkeğe dönüşme Alya gibi de yapabilirdim.:p

Ama kendini bi halt sanan sürekli erkeklerden bişeyler bekleyen, erkeklere yolunacak kaz muamalesi yapan kadınlık onurunu yerle bir eden yaratıkları yanıma bile yaklaştırmazdım.Alan razı veren razı mantığı bana ters, bu mantıkta kaşarları da ters çevirirdim gün bitmeden:F

Ben Arya ,Lolla ve Crazywomen ne der merak ediyorum bu duruma gerçi mimlenmişlerdir zaten ama^^

8 Eylül 2011 Perşembe

Yapabilir miyim sahi?



Alınınca yemeye kıyamadığım elma şekerlerimi,
kurtlanıncaya kadar sakladığımda öğrendim;
değer vermek saklamak değildi ve "zaman" herşeye iyi gelmezdi..

Artık elime geçen mutlulukları gelip gelmeyeceğine emin olmadığım
bir "sonra"ya bırakmayacağım.
Tadını çıkaracağım "an"ın ve an gelip geçerken bir "anı"olarak yer edecek hafızamda.
Ellerim şilepe, dudaklarımın kenarları pembe boyalı,
yüzümde kocaman bir gülümsemeyle yaşayacağım hayatı.
Pembe gözlüklerimi bulacağım yeniden
ve barbie bebeklerimi gezintiye çıkaracağım.

Vazgeçtim, ben hep çocuk kalacağım...

7 Eylül 2011 Çarşamba

Blog N leri


Benim canım vefalı arkadaşım yokluğumu her farkedişinde bana seslenip mutlu eden canım Crazywomen
En kendini anlatan bloggerlar arasında beni de göstermiş çok mutlu oldum çok teşekkürler:)
Benim için kategorilere ayırmak çok zor eskiden sevip sonra sarmayan bloglar var, eleştirini söylesen kötü olursun sonuçta şahsi alanlar bunlar.
Bir de sonradan keşfettiklerim var ve hiç böyle düşünmemiştim açıkçası en şu en bu gibi^^
Benim için şöhreti,izleyeni kaç yorum aldığı ölçü değildir umurum olmaz.Samimi ve sıcak mı,
içtenlikle paylaşıyor mu içindekileri ve abartıdan uzak mı ona bakarım hepsi bu..

En İyi Tasarıma Sahip Blogger :Tasarımın bloggerı ifade edeni makbuldür o da zordur açıkçası.Ayırd edemicem.Siminya nın tarzı tasarımları seviyorum.

En Güncel Blogger : Deep diyecektim ama yok:/

En Meraklı Blogger :Lolla sorar da sorar:D

En Çok Gezen Blogger : La Fanino tabii ki:)

En Çok Bilgilendiren Blogger :  Fikir Atölyesi ,Profösör

En Çok Eleştiren Blogger :Mr.E olabilir mi acaba ,bir de Uktürk fena :p
sadece eleştiriye yönelik bir blog izlemiyorum açıkçası.Hepimiz her konuda az çok eleştiri yapıyoruz.

En Çok Kendini Anlatan Blogger : E.N.K, Crazywomen:)

En Akıcı Yazan Blogger :Melly, Arya, Enk hepsi hatta akıcı olmazsa okuyamam açıkçası.

En Aşık Blogger : E.N.K onun aşkı sabır ve özlemle sarmalanmış çünkü <3

En Çok Güldüren Blogger : Aryaaaam ve Siminya

Arya,E.N.K ve Lolla mimlensin derim ben:D
Bu arada Deep neredeee?:(


Bu mimi başlatan arkadaşın bir ricası var bu bölümü yazı sonuna kopyalamamız:
Her türlü soru, istek ve şikayetlerinizi birinceses@gmail.com adresine mail olarak atabilirsiniz. 
Ayrıca soru sormak için Formspring hesabımı, kısa yorumlarınız için de Twitter hesabımı kullanabilirsiniz. 
Mim ay sonuna kadar devam edecek ve bayramın ilk günü Blogger N'lerini seçmiş olacak.
Mim sonuçlanmış ama dediğim gibi beni yarışmadır falanddır bağlamaz benim birincilerim hep birinc!!:))
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...