30 Nisan 2016 Cumartesi

Ne kozamdan çıkabildim,ne kelebek olup uçabildim..Bir tek günse bile ömrüm,yaşamaya korkmayıp sevgi dolu bir elde ölmek isterdim.. 

İpek B.

Şiirime harika bir görsel yapmışlar!


16 Nisan 2016 Cumartesi

Kimsin Sen?

Sevdiklerimizin ruhlarında oluşan anlık değişimleri, duygu sıçramalarını, her zaman çok da belirli nedenlere bağlı olmayan yakınlaşmalarını ve uzaklaşmalarını, bilinçlerinin alt kısımlarındaki ulaşılmaz bölgelere saklanmış arzularının değişik biçimlerde ve beklenilmeyen zamanlarda ortaya çıkışını izleyebilseydik, herhalde sakin bir denizde suların arasından aniden yükselen bir canavarı gördüğünde, zavallı bir balıkçının hissedeceği korkuyu ve şaşkınlığı hissederdik. Ürkütürlerdi bizi. Hiçbir zaman başka bir insanı , o insan en yakınımız olsa bile, tümüyle tanıyamayacağımızı, iki insanın arasında daima görünmez karanlık alanların bulunacağını, iki insanın asla tam anlamıyla bütünleşemeyeceğini, kimseye kendimizi bütün açıklığımızla gösteremeyeceğimiz gibi kimsenin de kendisini bize bütün açıklığıyla gösteremeyeceğini fark edip, kendimizi bu dünyada yapayalnız hisseder, yüzünü gördüğümüz, sesini duyduğumuz, günlerce, aylarca hatta yıllarca konuştuğumuz, birlikte en gizli zevkleri paylaştığımız birinin nasıl olup da bize yabancı olabildiğini anlayamamanın çaresizliğini yaşardık. Bütün bunları bilebilseydik, en sevdiklerimize bile, en kısa ayrılıktan sonra dahi, ''Kimsin sen'' diye sorma ihtiyacını hissederdik...
Ahmet Altan - Aldatmak

7 Nisan 2016 Perşembe

Hikayem Bitmedi

Bir hikayem var !
Bir hikayem bitmedi 
Yorgandan yastıktan 
Kokusu gitmedi 
Yaz bana ne yazarsan yaz doktor 
Ağladım ağlamaklar yetmedi 
Mutsuzum çok hastayım güldür beni doktor 
Öldüm ama hayattayım tarifi çok zor 
Çıkmaz bir sokaktayım gel bul beni doktor
Sanki çocuk yaştayım bana bilmeceler sor
Hava kapanır eser batıdan 
Bir çocuk evine döner yatıdan 
Soy beni sol baştan soy doktor 
Al beni kurtar bu sıkıntıdan 
Mutsuzum çok hastayım güldür beni doktor 
Öldüm ama hayattayım tarifi çok zor 
Çıkmaz bir sokaktayım gel bul beni doktor
Sanki çocuk yaştayım bana bilmeceler sor
Bitince kara kışlar 
Ulaşır ona mektubumla kuşlar 
Dinince yakarışlar 
Belki de yeni bir ömür başlar
Bomba değil mi şimdi bu?

3 Nisan 2016 Pazar

Sen biliyorsun, sende en acıklı duran hikayenin ben,benim hikayemin tamamımın sen olduğunu

En iyi sen biliyorsun sana neyin iyi geldiğini,
neyin şifa, neyin zehir, neyin öylesine, neyin keyfe keder olduğunu sana, sen iyi biliyorsun.
Buraya bir bıçak bırakıyorum, yazı bitince, 
şanslı yastığına başını koyduğunda ağrıyan yerini kes at diye, 
sen çünkü sende kötü duran, ağırlık yapan,
sende ekseriyetle kanayan yaranın yerini iyi biliyorsun. .
Neyi anılar defterine yazacağını, neyi kötü tecrübe olarak kabul edeceğini, 
neye hata diyeceğini, ne için ve kim için “değiyor ama be” diyeceğini sen biliyorsun. 
Bana neyin iyi geleceğini de biliyorsun, sesimdeki çatalın nasıl düzeleceğini,
omzumdaki fil kafilesinden nasıl kurtulabileceğimi,
uykusuz geceleri ne ile dolduracağımı sen biliyorsun.
Sana anlatmadım mı ben her şeyi, noksan bir cümle, bir his, bir anı, bir hikaye mi kaldı bilmediğin, en çok sana kızıp, sana küsmedim mi, sana kadeh kaldırıp,
kadehle bileğimi kesmedim mi, söylesene ben en çok sana anlatmadım mı kendi eğrilerimi, doğrularımı,
hiçbir durumda yüzüne hüzün yapışmış insanlara kıyamadığımı, ama en çok sana..
“bana senin sesin iyi geliyor’‘u dilime en çok sende değdirdiğimi sen bilmiyor musun.
Kapı kuşlarımın pilleri bittiğinde bile üzüldüğümü,
zaman zaman ’'sana üzülmek bile yakışıyor” dediğini bilmiyor musun.
Yüzüme vuranı değil, sırtıma vuran güneşi sevdiğimi,
güneşi doğarken değil, batarken sevdiğimi, evvela seni her hususta, sevdiğimi,
sen bilmiyor musun?
Bana nerede deva, nerede yara olacağını, bu bıçağı yazının ortasına neden diktiğimi,
sen bilmiyor musun?
Sen biliyorsun, sende en acıklı duran hikayenin ben,benim hikayemin tamamımın sen olduğunu,
sen iyi biliyorsun.


Keşke ''keşke'' dilimize çok tuhaf ve yabancı gelen bir sözcüğe benzese

Keşke dünya hakikaten küçülse de biraz, gözlerimizin değmeye muhtaç olduğu kişilerle karşılaşabilme ihtimalimize biraz olsun inanabilsek.
Keşke yazıma değen istihzayı fark etse biri.
Keşke bir zamanlar benim de küçük bir kız çocuğu olduğumu biri bana hatırlatsa, keşke yetişkin tavrımızdan biraz uzaklaşıp, pamuklu şeker yesek, ne bileyim işte, bir şeyler için ağlayıp beş dakika sonra, o üzüntüden millerce ötelerde kumdan kaleler yaparken bulsak kendimizi. .

Keşke bir şeyler, geçmesini arzu ettiğimiz vakitlerde geçip gitse, daha kolay olurdu yaşamak, daha derin nefesler alabilirdik zannımca.
Keşke biri benden mütemadi kaygımı söküp alsa.
Keşke yaptıklarımdan çok daha fazlasını becermiş olsam da gırtlağıma yapışan bu başarısızlık hissi beni zaman zaman gece uykularımdan etmese.
Keşke sol omzumda benimle ikamet eden melek, ben hataya düşmeden evvel, ikaz etse beni, bana yapmayı, söylemeyi düşündüğüm şeyin, defterimde şık durmayacağını söylese.
Keşke bu kadar erken ağlamasam, keşke bu kadar geç kalınmasa bana, keşke ben sonsuza kadar bekleyecek sabra sahip olabilsem, bazen.
Keşke kapıları aralık bırakmadan çarpıp çıkmasam, kapı pervazları incinmese mesela.
Keşke aralık bıraktığım her kapıyı da kendime gözdağı veriyormuşum gibi algılamasam, keşke biraz yumuşak, hafif, naif olsa yaşamak, bu kadar ağır ağır binmese filler sırtımıza.
Geceleri uyuyarak geçirsek, sabah neşeleri biraz da bizim olsa, kahvaltı etmeyi sevsek, gururdan taç yapıp başımıza taksak, simit peynir yesek, domatesten nefret etmeyi bıraksak, kırmızıdan korkmasak.
Keşke biraz daha büyümesek.
Keşke ben de sezen aksu gibi
''gelsin, hayat bildiği gibi gelsin..''diyebilme gücüne sahip olabilsem.
Keşke ''keşke'' dilimize çok tuhaf ve yabancı gelen bir sözcüğe benzese...

Ezel Roz M.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...