21 Kasım 2020 Cumartesi

Sonunda geldin

 


Yüzüne bulaşmış güvercin tüyleri
Hafif hissediyor musun dünyanın çekilmez ağırlığında?
Sırtındaki taşları karıncalara emanet ettin mi?
Sorulacak sorular kısır döngü içinde can çekişen nefeslerle sırra kadem bastı
Mazur gör beni daha önce hissettiğin gibi
Sonunda geldin ya önemi yok rayların
Titreyen pencerelerin
Yüreği buz olan ve sonrasında bin bir parçaya ayrılan aşkların
Sahi nasıl buldun bensizliğimi?
Pusulamızı seneler önce bir üzüm bağında kırmıştık
Sevgimizi kemiren gelincikleri avlayamadım senelerdir
Yüzüne bulaşmış güvercin tüyüyle
Farklı görünerek aynılaştın gözümde
Sorulacak sorular kısır döngü içinde can çekişen nefeslerle sırra kadem bastı
Sonunda geldin ya önemi yok kaşıkların
Ve çok sevdiğin kolalı beyaz karmaşanın
Sahi
Sırtındaki taşları karıncalara emanet edip hafifleyebildin mi dünyanın çekilmez ağırlığında?

1 Ağustos 2020 Cumartesi

Derdin neyse davan odur.

“Sizin davanızı bilmek isterim, mananızı öğrenmek için.
Mananızı bilmek isterim davanızı öğrenmek için. 
Her İnsan kendine bir değer biçer, atfeder ve vehmeder.
Sonra kendine biçtiği bu değere şahit arar. Bu değere şahitlik edenleri sever. 
Biçtiği bu değerden bile çok değerli olduğuna şahitlik edenlere ise aşık olur. 

Çektiği acıların kaynağı budur.
Bu yazıyı okuyan okuyucu yüreğine bakarsa dikkatlice ayan beyan görecektir ki, çektiği en büyük acı, ona hak ettiği değerin başkaları tarafından verilmemesi, bu değer iddiasına şahitlik edilmemesidir.
İnsanlar yalancı şahit arar dururlar.
Bazen bulurlar, en başlarında sevgi duyarlar bazen de aşk yaşadıklarını iddia ederler ve sonunda cayır cayır yanar yürekleri.
Yalancı şahitlik kısa sürede biter zira.

Kişinin değeri, anlamı kadardır. 
Kişinin anlamını onun manası belirler, mana yoksa anlam olmaz. 
Kişinin manası, davası kadardır.
Kişi ancak davası kadar mana taşır.
O halde kişi davasını nasıl öğrenebilir? 
Kişinin davası ancak derdidir.
Derdin neyse davan odur. 

Ya derdini dahi bilmeyenler?
Kişinin derdi en çok konuştuğu şeydir.
Ey iddiacı sen derdin kadar değerlisin. 
Bırak başkalarını da “gerçek” derdine bir bak… 
Vesselam...” 


-Şems-i Tebrizî 




31 Temmuz 2020 Cuma

Sevgi

Ben çocukken sahaflarda büyüdüm bilmem bilir misiniz sahafları, babacım çok severdi ermeni bi amca vardı İstanbul'da ve kucak dolusu piyasada satışı olmayan kitaplar bizim evde olurdu. Babam hep okurdu ve ben ne zaman okuma öğrendiğimi bile bilmiyorum okuldan önceydi, yani ben aşırı severim okunmuş yaşanmışlık kokan kitapları içinde minik notlar altı çizili satırlar olur bambaşka bir odanın kapıları açılır bunu tarif edemem kitap sevmeyen veya illa yeni olsun diyen birine. 
Okumayı sevmeyen bir arkadaşıma bir ton yolladım bende anısı olan kitaplardan, pişman değilim belki de bu sayede ona okumayı sevdirdim çünkü artık bol bol okuduğunu biliyorum. Bense çok zor okuyorum nedense artık. 
Bu iki kitap okunmuş, internette Nadir Kitap var belki bilirsiniz her yerde olmayan artık basılmayan bir çok kitap buldum orada ve şu ikincisi nasıl eski ve not var içinde, hediye edilmiş muhtemelen 1984 de. Bu bir dostumun #leobuscaglia nin bir alıntısını yazmamdan dolayı oldu, sen SEVGİ yi okudun mu rehberimdir benim dedi ve ikinci el aramiyordum aslında, ama bu sayende yakaladım şu hissi nasıl duygulandım babamı andım bi bilseniz çocukluğumun kokusu burnumda, nelere yol açtı bir tek cümle.. Hayatta böyle çığ gibi ardından neler getirecek bilmiyoruz hiç bir eylemin ya da cümlenin ne yazık ki, bazıları delip geçiyor, okunmuş altı çizilmiş eski bir kitap oluyoruz fırlatıp atılan. Ya da en değerli yerde saklanan. Dilerim güzellikleri getirsin ardından hakeden herkese. Bu anı ile eksilmiş ve bu yüzden hiç sevmediğim bayramınızı kutluyorum.
Sevdikleriniz hayattayken lütfen sarılın 🙏 Mutlu sağlıklı bayramlar.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...