29 Haziran 2012 Cuma

Yuva..

Yollar ayrılır..eşler ayrılır..
Çarpar kapılar,düşlerinizle ve kalbinizle birlikte kırılan dökülen ne varsa etrafa saçılır..
Özlem büker belki belinizi dayanamazsınız,ya da bir daha yüzyüze gelinmeyebilir..
Kesilir bitirilir ilişkiler ilk etapta..içine düştüğünüz öfke,gurur bulutu sizi boğar,mağlup eder...

Yerini o yakıcı duyguya bırakacağını hesaplayamaz, rahatlayacağınızı, sırtınızdan bir yük kalkacağını düşünürsünüz..

Dövmeler,yüzükler,hediyeler,mesajlar,zihninizden silinmeyen ama yazılı olan anılar,günlükler tek tek imha edilir ve yepyeni,özgür biz siz çıkacak sanırsınız bütün bu kasvetli kabuğun altından..

Birbirinize olan aşkınız koca bi yalanmış gibi uçup gitmesi beklenir böyle nafile çabalarla bir anda..
O uçmuş gibi davranır,belki de öyledir..kendisini bekleyen teselliye hazır kucaklara ,ordan oraya atabilir kendini hızla ve bir mutluluk oyunu başlar akabinde "sensiz mutluyum görüyomusun" dur adı..
İki kişide aynı anda bitmezmiş aşk,uzmanlar söylemiş bunu..ve bu acıyı yaşamadan bitiremezsiniz..

Tek koparamayacağınız,silip yokedemeyeceğiniz bağsa çocuklarınızdır.
Gelişini duyduğunuz anki mutluluğunuz,beklerken  huzurunuz,doğduğu anki coşkunuz,sevinç gözyaşlarınız ve onunla bir halkanın daha tamamlandığı,tam bir aile olduğunuz gerçeği onlara her bakışınızda tokat gibi çarpar yüzünüze..
Onlar ikinizden hayata kalan tek gerçek dövmelerdir ve asla silinmezler..çocuk ve babası-ya da annesiye ilişki bitirmeniz son noktadır.Ayrıkotu gibi yolup temizleyemezsiniz.Acımasızlıktır.Merhametsizliktir.

Bitirmek tek çaredir bazen yürümüyorsa tıkanmışsa yol.
Geçmişe anıları saygıyla teslim etmeniz gerekir yeni yolunuza yürüyebilmek adına ama geçmişinize saygınız varsa çocukları kullanmayın acı çektirme biçimi olarak.
O meleklerin duyguları ve sevgi ihtiyacı sizin şahsi kavganıza bedel olmamalı.

Hele de kendiniz yaşamışsanız bu acıları..
Sizin de aynısını yapmanız geçmişinizden en ufak bir ders veya ibret almadığınızın üzücü kanıtıdır..

Yuva

Yanyana geldikçe daha uzak
Birlikteyken daha kimsesiz
Bir ağırı sızım sızım yeri belirsiz
O da yalnız
Ben de yalnız
Acılar tütüyor bacamızdan
Görünmeyen taş duvarlar örmüşüz
Duvar olduk kendimize kendimiz
Ne yana dönsek
Kendimize çarparız.

demiş Aziz Nesin.

23 Haziran 2012 Cumartesi

Bugün neler öğrendin?


Bugün neler öğrendin? demiş Bricit her yazdığımı o gün öğrenmiş olsam da :p

Bugün kafam meşgulken bişeyler okumamam gerektiğini öğrendim.
Ne okusam zor anladım resmen.

Çabuk sinirleniyorum şu ara kendimi ne kadar sakin olmaya zorlasam da.Ya da insanlar damarıma basıyor kasten.
Böyle giderse asosyalleşicem iyiden iyiye insanlardan nefret etmeme ramak kaldı.
Sakin..sakin..en iyisi spor salonuna yazılmak ya da dövüş sporlarından birini yapmak abim gibi, hoş onu sakin bi adam yapmadı daha da saldırganlaştırdı:p

İnsanların hatalarını görmemek için deli gibi  başkalarını suçlayabileceğini bir kere daha öğrendim lakin bunu ne kadar öğrensem boş..bende bu iyi niyet olduğu sürece ben adam olmam..

Kuruntu yaptığım zaman bana "sen kafandaki saçma düşünceleri bırak beni dinle bana inan" diyen herkesin ne düşünüyorsam mutlaka onu yapacağını öğrendim, boşa senaryo yazmıyomuşum demek ki..
evren beni uyarıyor ama ne çare?

Bu sıcaklarda inatla saçlarım salık ve fönlü dışarı çıkmanın nafile bi çaba olduğunu öğrendim 15dk sonra tepemde toplanmış oluyolar kendiliğinden, valla bak:)

Ekleme: Evde meyveli yoğurt yapmayı öğrendim uydurarark tabi, buz gibi yoğurt, pudra şekeri,şeftali çilek muz ne isterseniz hepsi veya biri, üzerine 1 top dondurma da varsa fena, çok fenaa^^

22 Haziran 2012 Cuma

Ay bizde misağfir var yaaa



Yemin ederim bu cümleyi duymaktan bıktı usandı bezdi arkadaşlarım, çünkü bizim ev yolgeçen hanı, adeta bi konaklama mekanı sürekli gelen giden olur ,aslında sürekli kadro aynıdır muhtemelen ama ben çay yap, sofra kur kaldır,ikram yap,kahve yap, mutfağı toparla, fal baktır derken avare olduğum ,köle ısaura olduğum,bonus olarak kuzenler yazın bizde kaldığı için yatmak bilmediklerinden mütevellit bi türlü telefonda konuşamıyor hatta pc başında zevzeklenemediğim için isyanlardayım daha doğrusu ben değil bana ulaşamayanlar isyanlarda..

Diğer yandan ne desem düzeltmeye çalışan, herşeyi uzatan sorun eden, beni ağlayacak ya da cinnet boyutuna getiren biri "seni artık üzmicem" dedi aniden ve sanki nur inmiş gibi, aksakallı dede rüyasına girmiş hatta bizzat kendi gibi, bally koklamışçasına huzurlu, sakin, damarına da bassam "laf vurmuşsun ama cnm" diye başlayan sakin cümleler kurmakta..

Bir anda greek müzik dinleme isteğim coştu ve dün google da dolu şarkı dinledim, beğendiklerimi indirdim
yunan radyosu dinledim netten vs, bu sabah hemen exa radyo açtım hatta yenlenmiş bi gün önce favori radyoları ayarladık habire arabesk çaldı nereye tıklasak dellendik güldük gırgır yaptık..neyse sabah tıkladım Bursa Fm açıktı genelde karışık hatta arabesk çalar, tam değiştirmek için elimi uzattım aaaa!!
gereek müzik!! yunanca çaldı bütün gün! delirdim ürktüm dokunamadım açıp kapasam eski haline dönücek diye ama o an twitterda bunu konuşur üçbuçuk atarken netten arattım değişti mi tarzı aniden bu radyonun diye,açtım türkçe çalıyodu!
Nini sakin, gizi benim gibi panikte, ve vardığımız sonuç: EVREN MESAJINI ALDI BEBEĞİM!!
muhahah diğerlerini de almasını umuyorum akşama kadar greek çaldı yemin ederim gözlerim yuvalarından fırladı ses klibi ve ekran ss aldım düşünün kendimden şüphe ettim ya yusuf yusuf olup:)
 Yunanca demişken severim çok nedense ve hatta sürekli dinlediğim bi şarkı var şahanee siz de dinleyin allaşşkına bak!! indirebilin diye erinmedim upload ettim size:

Listen or download antonis remos 04 - mi fygeis for free on Prostopleer
Sözlerinin çevisi şöyle:
bu gözler ki, bana sürekli bakardı
aynı gözler bugün bana farklı bakmaktalar
bu eller ki beni ısıtıyorlardı
ateş gibi..iki bıçak gibi
vücutta çentik bırakırlar
sakın gitme..sakın gitme!
su almış gemiye benziyor aciz kalp
sakın gitme,sakın gitme
nasıl karşı koyacağım bilmiyorum
beni denizin dibine çeken o şeye ..
kaç yıl harcadım senin denizinde
aşkımızın dalgalarına karşı
ne fırtınalar yaşadık
ama gene de hayatta kaldık
şimdi eğer gidecek olursan
iki kurban olacağız
o dudaklar ki
beni tatlı bir şekilde öperdi
aynı dudaklar
en sonunda beni aldatacaklar
sakın gitme..sakın gitme

şimdi eğer gidecek olursan
iki kurban olacağız...

19 Haziran 2012 Salı

Buyur burdan tak,

Buyur burdan tanı...
Takıntıların var mı yoksa kim takar takıntıları sallamışım dünyayı modunda mı yaşarsın hayatı..
demiş Umay :)

İşte bu tür mimler tam paslaşma merak içinde "ya sen?" demek benim için ve okumaya da yazmaya da bayılıyorum bunları yazar hakkında bi dolu şey öğreniyosunuz tabi açık verirse:p

Bi kere takıntı benim diğer adım,herkesin vardır mutlaka ama ben takıntıların diğer insanların hayatına müdahele şeklindeyse veya rahatsız ediyorsa frenlenmesinden yanayım ne de olsa başkasının özgürlüğünün başladığı yerde sizinki biter..

Annem mesela nereye  giderse gitsin misafir olan kendisiyse de bizde biri kalıyorsa da inatla kurallarını uygulamaya çalışır,ortalık gerilir,tatsızlık ve gözyaşları eşlik eder. Mesela yazlıkta bile gece onun uyku saatinde tv ve ışıklar kapanacak, çıt çıkmayacak. Odasına kapısını kapanıp yatması gerekirse kulak tıkacı ve uyku gözlüğü kullanması gerekirken o takıntısıyla hayatı zehreder millete:(

Neyse bak sinir oldum yine,benim takıntılarıma gelince, çok çabuk sıkılıp diğer bir işe geçme huyum var mesela. Odaklanma problemim olmamasına rağmen mesela tema değişirken sıkılıp öylece bırakıp yazı yazmaya onu bırakıp oyun oynamaya onu bırakıp sandviç yapmaya geçebilirim (acıktım da) ama mutlaka hepsini hakkıyla yapar ve tamamlarım başlayıp yarım kalan örgülerim hariç onlara da manevi bi bağım var mutlaka biticekler:p
Kitap okumak hariç bunlardan okurken dünya yansa bakmam:)

Sürekli biyere bişeyler yazarım,ajanda,defter,notpad tanımam çizerim^^ meselaa alışverişten sonra otururum çay içmeye yoksa dinlenemem,ve hemen neler aldım neler alıcam yazar çizer  liste yapmışsam bakar işaretlerim. Önemli günleri tarihleri o gün ne yaptığımı not alırım ,tarif duyar yazarım sürekli çok önemli notlarım vardır.Yazmazsam uçar gider sanırım..

O gün kendimi güzel hissetmedimse aksini bin kişide söylese kendimi iyi hissettiremez mümkünse saklanırım kimse görmesin diye:p

Bazen tembellikten öleceğimi sanırım oysa gecenin bi yarısı aklıma bişey yapmak gelse muffin meselaa kalkar yaparım gözüm kapalı hele de biri istemişse:)

Çanta takıntım vardır çantasız adım atmam, mutlaka o gün ne giymişsem uygun olmalı, her ihtiyacım içinde olmalı, asla dağınık olmaz içi çantamın bir makyaj çantası içinde ıslak mendil,kuru mendil,makyaj malzemelerim,mini kremim,1-2 not defterim,deri kaplı küçük ajandam,usb belleklerim,mp3üm,pillerim,kalemlerim,tokalarım,gazoz açacağım, gözlük kılıflarım ve gözlüklerim,cüzdanım,anahtarlığım gayet düzenlidir çantadan çantaya aktarmam 2 dk sürer:D

Ertesi gün giyeceğimi mutlaka akşam hazırlarım gözden geçirirm,hazırlarım içim rahat eder, gerekiyosa ütülerim iki ayağımı bi pabuca sokmam ve mutlaka uyumlu olmalı mutlakaa

Saçlarımı asla kirli dağınık dibi çıkmış vs göremezsiniz:) Başkalarını da görmeye dayanamam.

Koku ve diş temizliği takıntım var açmıyım daha fazla anladınız siz onu..toplum içine giriyosunuz bi diş fırçalamak deodorant sıkmak ellerini sabunlamak angarya olmamalı bi zahmet,kendinize değilse başlarına saygınız olsun dicem ama absurd bi cümle olcak..

Evim odam dolabım çalışma masam düzenli ve tertemiz olmak zorunda..İlla yumoş,parfüm,ev temizliğinde de sevdiğim tek deterjan var reklam olmasın bunların kokusunu duymalıyım^^

Türk dizi filmelerinde illa bi saçmalık mantıksızlık binbir kusur bulurum sinir olurum izleyeni de ederim, MANTIK takıntım var özetle her yerde her durumda, beni bişeye inandırmak zordur bu sebepten.

Kuruntularım vardır kafamda kurar kurar kahrederim kendimi elimde değil..

Yaza yaza hal oldum daha da yazarım hepsi takıntıya girmese bile..:D

nini,milena,elmyraucuc,aradia,muzurella,kuulumsu,mia nelere takıyomuş acaba?
edit: Kuulmsu da beni mimlemiş bu konuda,kalp kalbe karşı işte öpenzi:*

17 Haziran 2012 Pazar

Baba-sızlar günü..sızlar..

 Burada babamı anlatmıştım ufacık, onu anlatmaya sayfalar yetmez ki, ona olan özlemimi ve içimi yakan bu kimsesizlik duygusunu da aynı şekilde...anlatamam..
Yaşamayan da anlamaz, bir an dayanamayıp bişeyler yazmışım şurda.. da ama anlık değil hep var bu özlem..
Kucak dolusu kitaplar alıp bana ve kendine, kemik çerçeveli gözlüğünü yemyeşil gözlerine takıp röpteşambrı üzerinde tekli koltuğunda onu kitap okurken izlemeyi özledim..
Böyle bir zarafet ve şıklık bir daha göremeyeceğimi biliyorum ömrümce..yerine kimseyi koyamayacağımı da..Arabayla köprüden her geçişimizde "bak bir varmış bir yokmuş boğaziçinde tatlı bir kız yaşarmış bizim evde" diye şarkıları bana uyarlamasını özlüyorum.
Bana kalkıp dans etmeyi öğretişini özlüyorum. Kuğu gibi kızım benim demesini..
Ağladığımda beni tutup deniz kenarında gezdirmesini özlüyorum.
Sorduğum en önemsiz şeye bile elinde ne var ne yok bırakıp beni karşısına alıp ciddiyetle cevaplamasını özlüyorum..
Serçe parmağını tutarak başımı sırtına yaslayarak seninle uyumayı özlüyorum.
Elini belinden arkaya uzatmak kimbilir nasıl yoruyordu kolunu..ama ben elini tutmazsam uyuyamazdım ki..
Belki de hissetmişimdir sırtımı bir böyle sağlam bir dağa yaslamanın ömrümce sürmeyeceğini..
O sıcaklığı o kokuyu özlüyorum, çok üşüyorum ben...hep üşüyorum...
İstanbul u hiç sevmiyorum artık babamsız..
Hele de bugün...
Baba-sızlar günü...sızlayan kalbimi susturamıyorum..

Bazen sözcüler aciz kalır, çok kötü babalar da var biliyorum, onlar hakkında bişey bilmiyorum anlamıyorum da, olmamasından iyi midir bilmiyorum.
Ama eğer bir babanız varsa ve sabah kalkıp kuru kuru bir paket tutuşturup eline kutlayıp bir an evvel haftasonu nu arkadaşlarınızla geçirmek için hazırlanmaya adamışsanız gününüzü, bir kere daha düşünün ki onlarla geçirecek çok zamanınız olabilir, döndüğünüzde orda olmayabilir,
arkadaşların biri gelir biri gider yarın sizi terkedebilirler de..
Ama babanız ne kadar sizinle bilmiyosunuz.
Benim gibi bi sabah kalktığınızda babanızın artık olmadığını öğrenebilirsiniz.
Ağzınızdan çıkanlara yaptıklarınıza özen gösterin ki içinize yara kalmasın hiçbir şey..bir kere de benim yerime sarılın sımsıkı...
ve bu sıcaklığı bu kokuyu duyamadan yaşamanın ne olduğunu hissetmeye çalışın..
 ve tam o anda babanızın yüzündeki gülümsemeyi bana gönderin:')
Allah uzun ve sağlıklı ömürler versin bütün hayırlı babalara.Ellerinden öpüyorum.
Taş kalplilerin de kalbine merhamet ve sevgi aşılasın.
Parlak bir inciydim önce derinlerde saklanırdım 
Baba evi kabuğumdu hayat çok uzak sanırdım..
Düşlerimle yandım sonra sevdalarımla kavruldum
Düşlerimin peşi sıra kendimi yollara vurdum
Kanat takıp uçurur da bu düşler uyandırır en tatlı yerinde
Gün ortasında sabah seherinde hatırlanır yeniden
Yatak döşek yatırır da bu sevda uyandırır en tatlı yerinde
Gün ortasında sabah seherinde hatırlanır yeniden...

16 Haziran 2012 Cumartesi

İçimdeki Ses, bi sus!!

Sevgili deep beni mimledi sıcakken yap dedi ama sıra gelmedi bi türlü,o da benimkini yapmadı hem hıh *kafayıhavayadiker*
Sonra da Bricit mimledi, güzel de bir konu ama yazacak uzun bişeyim yok çünkü içimdeki sesi duymazdan geliyorum ben:)
Yosa anın tadını çıkartamam kimseye güvenemem kendimi yer bitiririm.
Güvenimizi sarsacak hayallerimizi yıkacak bizi şok edecek şeyler hepimiz yaşıyoruz günbegün.
İç sesim dur durak bilmez ben sussam o konuşur ve genelde hiç olumlu şeyler fısıldamaz bana..ne yazık ki her zaman olmasa da yüzde doksan haklı çıkar.
İçimizde bir uyarı sistemi olduğuna inanıyorum kulak verip vermemek bize kalmış çoğu zaman deneme yanılma yöntemini tercih ediyoruz tabii ki.
Hep ya öyleyse ya böyle olursa, ya gerçek amaç başkaysa ya başına bişey gelirse den tutun aklınıza gelebilecek her durumda eğer ki bana kötü bişeyler fısıldıyorsa içimdeki ses ne kadar kulaklarımı tıkamaya çalışsam da, ağzına çarpsam da susmaz..susmaz..
Bazen o kadar sıkarım ki kendimi iyi niyet adına bu sefer kabuslar görürüm karabasana döner..sanki bişeyler beni hep uyarmak ister gibi..
Birine karşı kuşku duyuyorsam mesela eğer o beni yanıltırsa kendi ayıbı kendisine yapar gerçek kötülüğü diye düşünmeye çalışırım sakinleşmem için bir tesellidir bu telkinler belki de bilinçaltı.
Üçüncü gözüm açıktır fazlaca ve bu beni mutlu eden bişey değildir umursamamaya çalışırım.
Ama ne yaparsan yap kaderden kaçılmıyor bazen:) böyle de bağlayamam işte konuyu:D

13 Haziran 2012 Çarşamba

Kız Kısmı! /Siminya

Hani bu yazmak dedikleri şey insanın egosunu şişirebiliyor bi zaman sonra bazen-ne yazık ki..
Bazıları gerçekten kaf dağının tepesinde görmeye başlıyor kendini ve orda samimiyetini içtenliğini kaybediyor, bununla beraber okunabilirliğini de.. örnek vermeme gerek yok.
Nolur beni okuyun modunda dolanırken bütün mecralarda zamanla yorumları sallamaz,kimseyi ziyaret etmez,tek satır yazmaz tepki vermez oluyorlar nedense. Paylaşmaktan mı bıkıyorlar ilgiden mi bilinmez.
Kimi de adım adım avına yönelen tilki gibi ilk günden itibaren bi strateji geliştirir önce gayet mütevazi içten numarasıyla ekleyeni ekler eklemeyeni ekler blog blog dolaşır yoruma boğar herkesi ve ona da aynısının yapılmasını bir biçimde sağladığında sürekli sizden bişeyler istemeye beklemeye başlar, bknz: bana destek olunsanıza yazım:p  Eskiden özellikle çok daha fazla ortak platform vardı av misali izleyici arttırabileceğiniz ve blogger ünlüsü olmak daha kolaydı adeta ama zamanla sapır sapır döküldüler,üye olmakla bitmiyor.
Genellemelere öfkeyle karşıyım biliyosunuz,ben de yapmıcam elbet bazılarımız okunma amacı gütmez yazar çizer bir iç döküştür bu ki yazdıkça yazar rahatlar ve bu ona yeter, ama zamanla okundukça yükü hafifler kendisini değerli hisseder ve en büyük ihtiyacımız "dinlenilmek" miş deriz..ama hepsi bu.
Gelmeyene gitmem, izleyeni izlerim, bana uyarsa izlerim elbet, yorumuma cevap vermeyene yorum yazmam, iletişimim yoksa zamanla soğurum okumam gibi şart şurtlar zamanla belirir, oturur ve beklentiler yumağına dönüşüp blog yazmaktan soğutabilir insanı. Yıllarca yazan ama bloglarını kapatıp sonra çok pişman olan biriyim ben daha önce anlatmıştım, yazmadığınız zaman blogları izlemeniz çok zor ve blogu olmayan birinin sürekli izleyici olduğu görülmemiştir olsa olsa yolu düşer okursa bi yorum yazar. Adsız yorumlar burnunuzun dibindeki bloggerlardandır size gıcık kapan:p
Ve her dönüşümde sürekli izlediğim özlediğim bloglara baktığımda çoğunun kapanmış olduğunu görürdüm ve şaşırmamaya başladım zamanla. Demek yazmaktan bıkılıyordu, paylaşacak bişeyler kalmayabiliyordu, işte sevgilisine adamışsa ayrılınıyordu, falandı fişmandı...
Ama demirbaş eşya gibi istikrarla yazan, taklit edilen, hayranlık uyandıran, özlenen ve yazmadığım zaman bile izlediğim bir blog vardı her daim^^ sosyal tüm mecraları da bi güzel kullanıyordu hem de ilk keşfedenlerdendi o.frendfeed,twitter,blograzzi vb. İşin enteresan yanı yatak odasındaki performansından, erkekleri nasıl parmağında döndürdüğünden falan bahsetmiyordu bu kız. Pala babasından, gecekondu mahallesinden, ev kızı olmasından dem vuruyor hadi yeaağğ dedirtiyordu ama hiçbir tutarsızlık yoktu yazılar arasında.Kendinizden bişeyler buluyo "ben de valla ya aynı" diyordunuz bazen de..kimdi ki bu?

SİMİNYA! 
Avatarı blog adı,teması değişmedi yıllardır.Pembe saçlı kızın o olup olmadığı herkesin ortak derdiydi bi ara..
Bu blogu açınca da ilk onu takibe aldım (her zamanki gibi) ve o da beni gelip okudu, yorum yazdı takibe aldı, ben şuncacık listemde gözden kaçırıyorken izleyicilerimi o binlerce kişi varken nası farketti bilemedim şaşırdım:) ha sonra okudu mu bilemem nasıl yaşadığını bilemiyorum twitterda çalışıyo sanırsam:D  Şaka bi yana orda da hemen onu aldım takibe o da beni, benim bi özelliğim yok, kankası değilim, zırt bırt seslenmem kimseye, kullanmaya çok merakım yoktur twitterı bilirsiniz, ama o kasılmaz,şımarmaz, damarına basanın cevabını yapıştırır, seslenmişseniz cevap verir hatta dm atar şaşırtır sizi:)
 Açıkçası yıllardır beni onu okumaktan ve eğer içimden gelmişse yorum yazmaktan hiçbişey uzaklaştırabilmiş değil çünkü ben onun gerçekten içten olduğuna inanıyorum (bu cümleyi o kadar az o kadar idareli kullanırım ki inanamazsın) ve en önemlisi öyle bir kalemi var ki kılıç niyetine de kullanabilir bu kız keman da...
Off ne uzun yazmışsın be siminya dersiniz bi başlarsınız su gibi gitmiş kahkahalar eşliğinde bitmiş..bazen de gözyaşları.
Kitabı çıkmalı bu kızın, ama asıl bu yazmalı diye çığrındım uzun süre, ama bence bir blogger blogundaki şahane postlarını toplamalıydı önce kitabında ki "bak bak ne okucam sana" diye en yakın yerdeki bilgisayara yapışmayalım elimizin altında dursun.Hem kitabın dokusu,kokusu özelliği bambaşka yazana da büyük bir anı geçmişnden kalan, anı defteri işte bir nevi.
Ondan önce bir sürü blogger kitabı çıktı eften püften, seven okuyan oldu evet ama ama en sonunda öyle bir kitap çıkarttı ki Siminya, önce neden yazdığıyla ilgili başlamış ve
kronolojik sırayla (yazı tarihleri değil kendi hayatının) blogundaki yazılarını sıralamış ve her bölümden bir sonrakine hem başka bi konuyla hem biraz daha büyümüş olarak geçiyosunuz. Blogunda olmayan yazılar bölümler var mı daha ayılamadım bitmedi çünkü. Mizahi bir dille yazılmış ama yok böyle teşbihler.
Hem elimden düşüremiyorum hem bitmesin istiyorum tadını çıkartarak çikolata yemek gibi bişey bu kimbilir kaç kere ve hangi bölümlerini kimlere okucam artık. Nerde okusam kendimi tutmama rağmen çıkarttığım sesler sebebiyle " ne gülüyonn" tepkisiyle karşılaşıyorum, yanımda kim varsa okuyorum bi paragraf ama yetmiyo dinleyene de:)
Kitabın kapkalın ve de boyutunun kocaman olduğunu görünce bi kere şok oldum " e siminya bunu ikiye bölsen kısaltıp (boyunu) 2 tane çıkardı" dedim hatta O.o
Spoiler yapan yumurtlayanlara öfke kustuğum için zorla tutuyorum çenemi bilin!! Yoksa anlatıcam yani:))

Bu arada daha kitabı çıkmadan son yazısında blogunda tanııttı ve ben tebrikler dedim, o bana dm ile benim onun hakkında aylar evvel sözlükte yazdığım bölümümün basın bültenine konmuş olduğunu söyledi:)
Bahsedilense benim ona asla bahsetmediğim, bir anda dolanırken haksızlık edildiğini düşünüp yazdığım bi cümleydi şu (tarihe de bakınız aman laf edilmesin yeni yazdı diye yolarım)

Görseli gönderirim basın bülteninin dedi ama bakalım gelince yayınlarım onu da.ben kitabı internetten sipariş ettiğim için göremedim malesef gidip bi mağazada.
Yolunun açık olmasını diliyorum ve daha çook kitap yazarsın sen diyorum,alın mutlaka kaçırmamanız gereken bişey.Hakkını vermek gerek başarılı insanın:)

Ekleme: İşte buymuş meğersem basın bülteni şeysi ,öperim onu çok, iyi şanslar diliyorum :))

BALADA

Dans ediyoruuuzzzz huuuuuuwww:D
Bayıldım bayıldım buna spor yaparken,plajda ve sabah uyanma zorluğu saatlerinde tavsiye etti doktor^^ Çocukta bebek çok şeker ama klibi koymıcammm burdan indirebilirsiniz de.. haydi huopp


Listen or download Gustavo Lima Balada Boa for free on Prostopleer

12 Haziran 2012 Salı

Terbiyesizim Panpa!!

Tek bi cümle gibi de dursa başlık 2 ayrı şarkının ismi aslen:D
Bi video keşfetmiştim dinlemelere doyamadım nasıl eğlenceli ama mutlaka sözlerini iyi dinleyin nolurrr:))


Şimdi de bunu dinledim ve bayıldım bayıldım:)) Yine Oğuzhan Uğur un..bu adam kimdir nedir meraktan öldüm ben de araştırmaya vurucam kendimi yok böyle mimikler ve danslar ahah ve yine sözlere bakın:

Oğuzhan Uğur:
Ciddiyim bu ilişkimde
Öncesinde pek lakayittim papapa
Evlilik denen müesseseye
Fazla ihtimal vermezdim papapa
Kesin yüzük alıcam ben bu sefer
Yoksa sevgilim beni keser
Pisipisine bağlanıyor başım
Hayal oldu kaçamaklarım
Hatun tuttu ellerimden
Götürüyor nikah masasına
Bu işi dönüşü yok anladım
Balayından kart atarım
Galiba sanırım evliyim artık
Anam babam bile beni ona verdiler
Hiç kimse korumadı beni evlilikten
Bir de torun istediler yuh
Sağa sola baktım pırıl pırıl Tanrım
Donlarımı bile ütülüyo resmen
Eve geç kalma lüksüm yok artık
Ölü sayılırım kısmen… Ben
Bora Öztoprak:
Korkma genç sende lütfen bu kadar
Evlilik her erkeğe yarar papapa
Bekarlık sultanlık haha
Bu yalana şimdi kim kanar papapa
Salla artık geçmişini de mutlu et güzel eşini
Çapkınlık nihayete ersin bırak kızların peşini
Kimseden de yardım bekleme evlilik iki kişilik
Evet dönüşün yok anladım
Mutluluklar arkadaşım…
Oğuzhan Uğur:
Nasıll…
Galiba sanırım evliyim artık
Anam babam bile beni ona verdiler
Hiç kimse korumadı beni evlilikten
Bir de torun istediler yuh
Sağa sola baktım pırıl pırıl Tanrım
Donlarımı bile ütülüyo resmen
Eve geç kalma lüksüm yok artık
Ölü sayılırım kısmeeeen
Anasına anne babasına baba
Diyeceğiz galiba artık panpa
Ortamlarda beni soran olursa
Öldü dersiniz yalnızca hahaha
İmzayı da attık evliyiz artık
Yaşlandık pörsüdük ve sarktık
Üç beş toraman çocuk bile yaptık
Aşk bitti şimdi mantık… Vay
Aldırma sakın sen sözlerime gelinim
Tek eşlilikte fazlasıyla yeniyim
Kaçınılmaz söze kalacaksın
Seni seviyorum aşkım…

9 Haziran 2012 Cumartesi

Anneler bize neler öğretti farkındamısınız?



Dualarin gücünü: Yat, kalk dua et ki baban müzik setinin bozuldugunu farketmedi.. :)
Mantikli düsünmeyi: Ben öyle diyorsam öyledir!
Ileri görüslülügü: Çikmadan önce temiz bir çamasir giy. Yolda Allah korusun basina bir sey gelir, kirli çamasirla etrafa rezil olursun. -:(
Trajikomikliği: Sen daha gülmeye devam et, birazdan ben seni tam güldürecem.
Çeliskileri: Kapa çeneni çorbani iç!! Bu çok güzell :) )
Dayanıklılığı: O ispanak bitene kadar sofradan kalmak YOK
Meteorolojiyi: Su daginikliga bak.. Yabanci biri görse, odadan kasirga geçmis sanir.
Abartmayi: Sana 500 bin defa söyledim, kirli ayakkabilarinla içeri girme diye..
Korkmayi: Dinleme bakalim anne sözü dinleme! 
Kafana meteor düsecek kenara çekil diye bagirsam, onu bile dinlemezsin di mi?
Kıskanmayı: Dünyada senin annen baban gibi mükemmel bir aileye sahip olmayan,
 kaç milyon çocuk var biliyormusun?
Sabırli olmayı: Baban eve gelsin sen görürüsün..
Diyalog kurmayı: Sana bir sey sordugumda cevap ver!
Ne söyleyeyim anne?
Sus!! Bana cevap verme!!
Tıp bilgilerini: Gözlerini sasi yaparken bir gün öyle kalivereceksinn
Olgunluğu: Bu tabagin hepsini bitirmezsen asla büyüyemezsin
Genetiği: Bütün kötü huylarin babadan geçtiğini
Bilgeliği: Benim yasima gel de anlarsin o zaman..
Ve, adaleti: Birgün senin de çocuklarin olacak. Insallah onlar da sana simdi bana yaptiklarini yaparlar..

7 Haziran 2012 Perşembe

Herşeye Rağmen..

Az önce twitterda bir tt gördüm "#herseyeragmen" çok sevdiğim bir cümledir bu,çok güzel şeyler yazılmamıştı hakkında gözüme çarpan ama,aklıma direk çok sevdiğim çok kendmi bulduğum bir şarkıyı getirdi:)Diğer mini blogumda da burda da paylaşmaya değer buldum, peki sizin HERŞEYE RAĞMEN leriniz neler?

Zengin çocukla fakir kızın aşkına
Bir türlü kavuşup mutlu olmayışına
Gözüm doluyorsa hala
Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

Bahçenin yemyeşil canlanışına
Kirazın hınzırca çiçek açışIna
Yüzüm gülüyorsa hala
Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz
Anlaşacak dostlarım tükenmedi
Yorgunluk kırgınlık hepsi gelir geçer
Her şeye rağmen yaşamak güzel

Düşenin dostunun olmayışına
Düzenin buna hiç aldırmayışına
Kanım donuyorsa hala
Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

Senin beni yanlış anlayışına
Çoktandır heyecan duymayışına
Canım yanıyorsa hala
Korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

Anlatacak hikayelerim bitmedi henüz
Anlaşacak dostlarım tükenmedi
Yorgunluk kırgınlık hepsi gelir geçer
Her şeye rağmen yaşamak güzel

Söylenecek şarkılarım bitmedi henüz
Söyleyecek sözlerim tükenmedi
Yorgunluk kırgınlık hepsi gelir geçer
Her şeye rağmen yaşamak güzel

6 Haziran 2012 Çarşamba

Piraye olsun kızımın adı...

Nazım Hikmet'in hayatını okumuşsunuzdur bundan bahsetmicem bu yüzden.
Beni hayal kırıklığına uğrattı okuduğumda çünkü.
Bazen,insanları sözlerine ,dizelerine göre öyle bir yere koyuyoruz ki,insani zaafları,hataları,yadırganabilecek yanları olduğunu görmek hayal kırıklığına uğratabiliyor.
Tıpkı bir blog sahibini yazdıkları ve yansıttıklarıyla kafamızda yaratıp (bir nevi resmini çizip) düşündüğümüzden çok ayrı biri olduğunu görmek gibi..

Nazım Hikmet şiirlerinin yeri ayrıdır çoğumuzu için..ben şiirleri hep çok sevdim, en sevdiğim ders hep edebiyat oldu ve zaman geldi bana bir türkü söylendi aniden ki hep kulaklarımda:
Bulutlar geçiyor haberlerle yüklü ağır
Buruşuyor hala gelmeyen mektubun avucumda
Yürek kirpiklerin ucunda
Benim bağırasım gelir
Piraye piraye piraye diye..


piraye hakan yeşilyurt

Ve belki de ..ben.. kızım olursa adını PİRAYE koyucam, ama sonunun ve kaderinin benzememesini dileyerek..
Kısa keseyim, bu yazıya Nazım ın ölüm yıldönümünde başladım ama elim varmadı bitirmeye..belki de kalbim..
Ve en sevdiğim şiirlerinden biri:

BİR AYRILIŞ HİKAYESİ

Erkek kadına dedi ki:
Seni seviyorum, ama nasıl, avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak..kırasıya,çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,ama nasıl,kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla;severek, korkarak, eğilerek,dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık biliyorum:
Toprağın -yüzü güneşli bir ana gibi-en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına/başımı kurtarmam kabil değil!
Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak.. Sen yürümelisin,  beni bırakarak...
Kadın sustu...
SARILDILAR..
Bir kitap düştü yere...Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...

3 Haziran 2012 Pazar

Kahvaltı kadınları...?

Son yazımızdan sonra gördük ki bizi bizden alan özellikle haftasonu kahvaltıları..ama şöyle türk usulü,zengin ve gazete-tv-muhabbet eşliğinde...ve bu bana yıllar önce okuduğum bi yazıyı hatırlattı ama tamamını değil başlığını ve aradım hoş bir yazımıydı diyerekten o an yazarını hatırlayamadım lakin Reha Muhtar mış,sevdiğim bi yazar değil anlam kargaşaları da var yazıda zaten konuşurkenki gibi:p Pek bir tuhaf ama süslü püslü yazılmış bi giydirme esasen..
Misal sanki adam amerikalı,bizim toplumda biz bayanlar ilk tanıştığımız,ilk yemeğe çıktığımızla hobaa yatıyoruz  da (yapanlar yok mu var,one night stand meraklıları da, istisnalar kaideyi bozmaz ama onlar da kahvaltıymış sevilmekmiş takmaz be kizaçimu) o esas alınmış,erkekler de aynı biçimde tek gecelik afedersiniz et peşinde koşan salaklar baz alınmış yerden yere vurmuş önce erkeği sonra kadını (bir de mağdurmuş gibi yazmış ki dudak büktüm okurken vah vah yatakta saadeti bulamamış yavrimu diye:p)
her satırına diyecek sözüm var da neysee..Bir satırı doğruysa 3 ü fos..ben demiyim siz deyin bişiler istiyorum yoksa paylaşmazdım ama eğlence çıksın istedim bu sefer velhasıl kelam (böylede osmanlıcaya bağlarım peehh)


Erkekler akşam yemeğe çıkartacak kadın ararlar...
Kadınlar, akşam yattıktan sonra sabah kahvaltı edecek erkekleri...
Erkek akşama ve geceye odakladır...
Akşam yemeğe çıkartacağı güzel kadınla samimiyeti artırmayı umar...
Oradan başka bir eğlence mekanına gitmeyi tasarlar...
Hoş başlayan yemeğin romantik devamından medet umar...
Eğlence mekanın alkollü arsızlığından gecenin devamını arar...
Bulursa rahatlar...
Her halükarda, noktayı gece uykuya dalarken koyar...

Erkeğin nokta koyduğu yerde kadın hayatı yeni başlar...
Kadının arayışı esasen, erkek uykuya daldıktan sonra başlar...
Akşam yemeği, ilk gece için hoş olsa da etkili değildir...
Gidilen eğlence mekanı, zevkli olsa da belirleyeci değildir...
Belirleyci olan sabah kalkıldığında ne durumda olunacağıdır...
Akşamki beraberlik beraberlik değildir...
Esas sabah kalktıktan sonra beraberlik varsa, onun adı beraberliktir...
İlk akşam yenilen yemek yemek değildir...
Sabah edilecek kahvaltı kadın için ilk yemektir...
Her kadın, her halükarda ve mutlaka bir kahvaltı kadını olmayı arzular...
Vücudunun değil, kendi değerinin bilinmesini ister...
Sadece erkekliği değil, erkek adamı uyandırmayı düşler...
Ön sevişme diye adlandırdığı akşam yemeğini değil, sevişme sonrası kahvaltıyı arzular...
Flörtü sevse de, sevgiyi arar...
Kadınlığından gurur duysa da esasen aşkı arar...
Özgür birliktelikleri savunsa da, ait olacağı adamı arar...
İlk akşam yemekte ses etmese de, kahvaltıyı umar...

Erkek duyarsızlıkları yoğun aşk durumları dışında, kadın kahvaltısını anlamaz...
Sabah nemrutluğu, akşamki özenin tersidir...
Verilen sözler sabah unutulmuştur...
Gece fethedilen dünyalar, sabah kaderlerine bırakılmıştır...
Paylaşılan kalpler yalnızlığa terkedilmiştir...
Kadın için sevgi çokça yerini yeni bir öksüzlüğe bırakmıştır...
Erkek için hayat normal ritmine dönmüştür...
Çoğu zaman böyledir ve böyle olacaktır...
Çoğu zaman böyle olduğu ve böyle olacağı için, kadın kahvaltılı birliktelikler ister...
Erkek geceye noktayı koymuş ve uyumuşken, kadın virgülü koymuş ve düşünmeye başlamıştır...
Kadın için gecenin nasıl geçtiği gece belli olmaz...
Sabah belli olur...

Her zaman sabah kahvaltısı yapılmasa da, kahvaltılı birliktelikler müthiş güzeldirler...
Büyük aşk olmasa da sevgi doludurlar...
Vücutlarını paylaşanların, birbirlerini paylaşması önemlidir.
Ruhu güzelleştirir, sakinleştirir, dinginleştirir...
İnsana insan olduğunu hissettirir...
Hayvanlardan ayrı olduğunu özümsettirir...
Bunu bilmeyenlere hanzo denir...
Yüzüne söylenmese de arkasından söylenir...
Akşam yemekler davetlerinin çokluğu kadınlara dişi olduklarını hissetirir...
Mutlaka gereklidir...
Sabah kahvaltıları ise, kadınlara kadın olduklarını özümsetir...
Gerekli olmanın ötesinde gereksinimdir...
Olmaması büyük eksikliktir.
Kahvaltısız kadınlar o eksikliği erkeğe mutlaka hissetirir..
Akşamın güzelliği sabahki kahvaltanının içindedir...
Kahvaltı birlikteliktir...
Sürekli olmasa da paylaşılan bir güzelliktir...
Kadınlar kahvaltılı olmalıdır.
Kahvaltısız bırakılmamalıdır...
Sabahlarını çokça kahvaltısız geçiren bu satırların yazarı için bile, bu durum değişmeyecektir...
Hayata ilk defa giren kadınlar mutlaka kahvaltılı olacaktır...

1 Haziran 2012 Cuma

Oh La La!!

Kuulumsustarım bi mim uydurdu yinee ,biz seviyoruz işte böyle mimleri ve de sen ne dersin diye paslıyoruz sevdiklerimize demiştim ya, gel de yapma bunu şimdi, resimlerle beni mutlu eden şeyler..Oh la laa :))

ya da mutluluğun resmini böyle de çizerim mimi bu:)
 Beni neler mi mutlu eder,küçük şeyler ...

 Önce pazar kahvaltısı!!Normalde sabah su içmeyen bendeniz, 
pazar akşama kadar kahvaltı sofrası önümde gazete elimde magazin programı açıp pinekleyebilirim.
Geç kalkıp kahvaltıya misafirde varsa kafa dengi vay vay vay tadından yenmez,börek,çörek,simit,sucuklu yumurta ^^ bayılırım bin tane resim koyarım ahanda:

 Sonra mesela hafta sonu hava güzelse kulağıma mp3ümü takıp uzuun uzun yürümek..ve tabii müzik!

Pazar alışverişi sonrası kahve içmek,illa ki Sturbucks,aksi halde çay içerim :D

Alışverişe çok düşkün biri değilim (şaşırabilirsiniz ama:))  benim de kaçırmadığım indirimler var tabii,
özellikle çanta:) Yani bazen vitrinlere bakmak,AVM gezmek hoşuma gidebilir 
özellikle aniden böyle bana özel kelebekimsi bişey bulursam mesela alabilirim hemen bu arada butiğin ismine dikkat:)

Kitap almak,okumayı geç seçmek dokunmak heyecanla almak ve hemen bi yere oturup ilk sayfaları karıştırmak..mest oluyorum resmen,hatta kocaman bir çarşı var alt katta ders ve 2.el kitaplar satan üst katta aradığınız her tür kitap,orda saati zamanı unutup kaybolabilirim^^

Film izlemek, sinemada veya pc de farketmez benim için bir de dizlerimiz var bu ara favorim
Once Upon a Time nefisss kesinlikle tavsiye ederim^^
 
Ve kendi ellerimle A dan Zye döşeyeceğim rahat,iç açıcı bir evim olması beni mutlu ederdi,ama yalnız değil :

Sonraaa bu ederdi kuşkusuz,huzur mu desem buna:
Hemen ardından bu ederdi diyesim var:)yoksa da eder yani en feministimizin bile içinde
 bir anaç tavuk kuluçkada yatmakta bence^^
Yağmurlu günlerde cam önünde neskafe kitap film keyfi yapmak vazgeçilmez
ve son aklıma gelen mutfakta olmak beni mutlu ederdi..ediyoda takiptemisiniz:p
Resme tıklarsanız 3-5 tarifime ulaşabilirsiniz:p

Resimlerle zevkle anlatacağına emin olduğum elmyraucuc,erdost,mia,deeptone,biricit belki yapmak isterler:))

Bir süre sonra..

Bir sure sonra
Bir eli tutmakla bir ruhu zincirlemek arasindaki ince farki ogrenirsin..
Ve askin yaslanmak,
birlikte olmanin da guvende olmak anlamina gelmedigini ogrenirsin..
Ve öpücüklerin sözlesme,
ve hediyelerin de vaad olmadigini ogrenmeye baslarsin..
Ve yenilgileri,
basin dik ve gozlerin acik karsilamaya baslarsin..
Bir cocugun uzuntusuyle degil, 
bir yetiskinin zerafeti ile  ve herseyi bugunu dusunerek yapmayi da ogrenirsin..
Cunku yarin ile ilgili hersey belirsizdir..
Bir sure sonra
Gunes isiginin yakici oldugunu ogrenirsin,
Eger fazla maruz kalirsan..
Bu yuzden;
Baska birisinin sana cicek getirmesini beklemeden
Kendi bahceni yarat ve kendi ruhunu kendin susle..
Ve goreceksin ki dayaniklisin..
Ve kuvvetlisin..
Ve degerlisin...



Veronica A Shoffstall


Bu şiirin verdiği bütün gücü,bu şarkı alıp gitti ellerimden bugün...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...