31 Ekim 2011 Pazartesi

Hikayesi olan şarkılarım..


Bugün pazartesi, güne mutsuz başladım bloglara baktım deep in blogunda epey oyalandım o kadar hızlı güncelliyo ki hayran olmamak imkansız en güzeli de hep pozitif o, şarkılar vardı bu sefer dinledim.
Daha ben post u yazarken beğendinse sen de yap demiş hemen^^
Düşüncelerimden acil sıyrılmam gerek, aslında bişeyler anlatacaktım ama yazıyı okurken aklıma gelen şarkılar vardı,onlar da uçup gitmeden yazayım o zaman
MiM konusuna gelirsek,
Şarkılar ve hikayeleri.
Hani bazı şarkılar vardır, ne zaman dinlesen gözünde aynı sahneler canlanır. 

Yaşadığın bir şeyle, tanıdığın biriyle o kadar bağdaştırmışsındır ki, ne zaman duysan hatırlarsın. 
Eskimez o şarkılar, çok özeldir. Bunların 5 tanesini hikayesiyle birlikte yazıyoruz. 

Kulağa gelen müzik tekse de, onu oluşturan notalar farklıdır
der ya Halil Cibran…
Bu benim ya da bizim şarkımız diye özel bir anlam yüklediğiniz şarkıyı öyle sahiplenirsiniz ki başkaları da sahiplenince sinirinizden ölüp rezil ettiklerini düşünebilirsiniz:p
İşte benim bu biçimde çok şarkım var. Müziksiz yaşayamam tutuk bir insan olduğum için duygularımı doğru kelimelerle ifade eden ya da ben yazmışım sanki dediğim çok şarkı var haliyle.Burdan paylaşıyorum zaten sizinle öyküleriyle birlikte çoğu zaman..Onları hariç tutuyorum o zaman çünkü popüler postlarımdalar.
Ben farkettim ki,gönderen yüzünden ve sözlerinin bana hissettirdikleri yüzünden diye ikiye ayrılıyor bende anısı olan şarkılar.
Arkadaşlarım beni yakaladıklarında bunu dinledin mi, biliyomusun veya aha tam senlik şeklinde muhabbetler eşliğinde bana şarkılar gönderirler. Doğaçlama biçimde benim keşfettiklerim de vardır BİRAZ UYU gibi.
Lakin ne gönderdiğim ne tavsiye ettiğim ne ona ithaf ettiğim şarkıların hiçbirini dinlememiş birisi var hayatımda,
Oysa benim için karşımdakinin iç dünyasının yansımasıdır dinlediği şarkı..bu yüzden ne yapar eder mırıldandığı sevdiği şarkıları bile bulup dinlerim defalarca..zıt kutuplar birbirini çeker dimi? bu konuda değil :S
Her tür müziği dinleyebilirim ben sözleri bir anlam ihtiva etmeli ve slow seviyorum daha ağırlıklı..
Neyse, başlayayım bana bir gün telefon edip bir türkü söyledi biri ( Onur Akın ve Yavuz Bingöl harici hiçmi hiç türkü dinlemeyen bana türküleri ,Hakan Yeşilyurt u,Oğuz Aksaç ı sevdirdi :))
işte bu o türkü
1-PİRAYE Aslında bunun daha uzun ve şaşırtıcı bir öyküsü var ama bu kadarını paylaşıcam:) Nazım ın eşi için yazdığı dizeler bunlar bu arada..ve harika bir melodisi var..

2-MACHETE - Нежность
Bu şarkının öyküsüyse uzun..Önce bana bir arkadaşım msn den gönderdi, bana harika şarkılar yollamıştır hep zaten ama bu kez klibi izle dedi:) ve biraz izledim "aa kız bana mı benziyo sanki:F" dedim..ve evet bunun için gönderdim dedi, ben de herkesin görebileceği bi yere astım sonraa asla izlemeyen hani:D İlk defa izlemişti ^^
Ve benim için daha da özel bir hal aldı bu yüzden.Bu şarkıyı ilk defa tumblr imde anlatmıştım linkini verdiğim.
Şimdi de burda devamını anlatmış oldum..sözleri,klibi herşeyi ile bana özel O.o Bu yüzden rica edicem ilk yazdığım yerden sözlerini de okuyup dinleyin hatta izleyin çakma ipekböceğini:p bence ben daha güzelim eheh

3- THE LAST WALTZ Yine size daha önce bahsettiğim benim için çok değerli biri sayesinde ilk defa dinlediğim bir şarkı bu da, film soundtrack larını çok severim ben ve bu da Oldboy un müziklerinden biri..beni dünyadan kopartıp başka diyarlara götürüyo desem abartmış olmam yıllardır mp3 ve tlf umda ve masaüstümde durur.

4-BENİ BENİMLE BIRAK Bu şarkı hakkında fazla bişey yazmak isemiyorum gerçekten böyle hissettiğim anda karşıma çıkan ve birebir beni anlatan,çokta ağlatan bir şarkı...bıkmam imkansız tlf melodim hatta, bununla ilgili bile inanılmaz bir tesadüf var ama dediğim gibi..uzun hikaye:)

5-Birkaç şarkı birden yazıcam öykülerinden bahsetmeden,aslında var elbette ama..uzatmayayım..
ruhuma dokunan diyeyim dinlemelisiniz bu zamana kadar dinlemedinizse büyük kayıp zaten hepsi.
SENİN ŞARKIN-Feridun Düzağaç
Sen yaralarsın..yaralarımı da sararsın hem öldürüsün hem hayata bağlarsın...
BİTERKEN HER ŞEY-Feridun Düzağaç
İlk şarkı buna cevap olarak verilmiştir tarafımdan..ona göre:)
Kalemimde anlam ve kağıdım biterken
Neden, neden sen?
Sen kimsin
Yıllardır şarkılarıma sığmayan
Sen kimsin bana sağır
Çağırdıkça kaybolan
Beni oyuncaksız bir çocuk gibi
Kalbi kırık koyan
Gözü yaşlı koyan
Durulmuşken süt liman
Yine yeni baştan...
HER NEYSE-Redd
Her neyse işte özledim seni ...o kadar...
EKSİK BİR ŞEY Mİ VAR?-Ezginin Günlüğü
Ağlayabilirim her dinlediğimde..özellikle "arka koltukta unutulmuş gibi.." ve
"terliklerimle gelsem sana,sonunda aşkı bulmuş gibi" satırlarında..
bu son iki şarkıyı da 3.sıradaki şarkıyı bana kazandıran kişiden duydum ilk defa.

6-DANCER ENCORE

Biri bana dur demedikçe devam edebilirim yerli yabancı bir çok şarkıyla
burda bir nokta koyayım,teşekkür ederim bu güzel mim için:)
Ben de  profösör ,enk ve   elmyraucuc umu mimliyorum:D

29 Ekim 2011 Cumartesi

Enkaz altında insanlık..umutlar..

Dürüst olalım kafamız çok karışık:

Bir süre yazmadım..Şehitlerimiz için yazacak tek söz bulamadım :( sürekli bir hal aldığı için isyan etmek istiyodum sadece ve huzur içinde yatmayacaklarını biliyorum bu iç savaş sona ermedikçe..
Blogumda politik görüşüme, etnik kökenime, inancıma  vs yer vermek istemiyorum ayrımcılık algılanmaması için.Çok hassas ve bazen bizi ikilemlere sürükleyen konular bunlar. Nedense her konuda çemkirmeye hazır ya da alınmaya hazır bi kitle var..
Ama yıllar süren bir kaos ve kesitler var beynimde..Bu ara patlak veren ard arda gelen kötü olaylar korkutuyor beni geleceğimiz adına. Hayatta en çok istediğim şey bir erkek çocuk, peki ne kadar benimle kalacak? Takdir i ilahi demesin kimse lütfen:(

Ermeniler, rum göçmenleri, çerkezler, zazalar, gürcüler,kürtler vardı çevremde büyürken ve ailem tarafından bu biçimde isimlendirilediklerini bile görmedim ben. Benim ailem asla ayrım yapmadı..Din,dil,ırk hakkında.
Ben Türk üm, marmaralı..öyle ki ailemizde nikah yoluyla dahi doğulu kimseyle evlenmiş veya melez bile yok. Ama asla ırkçılıkta yok. Kimse seviyorum deyip sevdiğinden ayırtılmadı..
İlk nefret söylemi ve "biz" sözünü bir öğretmenden işittim ben. Bir ilkokul öğretmeni, çocuklar yetiştiriyordu..
Devletmize hizmet ediyordu. Yan dairemize taşınmışlardı. Çok güzel bir oğlu vardı ve adı Dersim di. Onlara gelen üniversite öğrencileri benim yarı anlamadığım bi dilde konuşur organize olur giderlerdi, anlamazdım..
Bir gün Fatma abla, sen öğretmensin diye mi Dersim ismi bunun dedim gülerek ve evet diyeceğinden emin.
Küçük ellerim sımsıkı tutmuştu minik ellerini Dersim in sevgiyle,o da uzun kirpikli kapkara gözleriyle gülüyodu beni görünce,kardeşimdi o benim!

28 Ekim 2011 Cuma

Soğudum..


"Senden soğudum elimde değil zamanla seni arkadaş olarak görebilirim belki o zaman düzelirim" dedi bana...
Daha önce zaten arkadaşız sandığım çok iyi anlaştığım,çok gevezelik edip güldüğüm
bir çok şey paylaştığım bir erkek arkadaşım..kanka derler ya,öyle gibi. Şok oldum toparlanamıyorum.
Çok erkek arkadaşım yok bu tarif ettiğim biçimde ve mesafeli bir insanım ben tarz olarak öyle yüz göz olmam benim tabirimle flörtöz davranışlar içine girmem.
Nasıl anlatayım karşımdakinin kafasında "acaba benden hoşlanıyor mu" düşüncesi yaratmamak için elimden geleni yaparım-bilinçli değil ama özetle böyle..
Bu yüzden bana arkadaşça yaklaşıp sonra bozulan ve uzaklaşan çok dost"!" gördüm..paranoyak değilim hani.
Tarif edilir mi bu bilemedim şimdi. Biri kafamda ne ise başta ileride de odur değişmez yeri kolay kolay.
Ve sadece bu arkadaşımın yanında kendimi rahat hissetmişimdir acaba beni yanlış anlar mı dememişimdir ve ben de onun için demedim..göremedim belki de kendi beynime verdiğim komuttan dolayı.
Yeni değil en az 3 yıllık bir arkadaşlıktan bahsediyorum.
Ama yerine kolay kolay kimseyi koyamayacağım, yokluğunu hissedecek kadar çok sevdiğim alıştığım biri.
Çok sık zaman ayıramasam da görüştüğümüz zaman  aniden ona bişey sormak, şuna baksana demek, heyecanla gülerek anlatmak ve bi şarkıyı bile paylaşmak için ( yakaladığında hemen şarkı gönderirdi ya da benden isterdi bi aresi kuramadığı için)
şimdi beni yeniden şekillendirmesini beklemeliyim :(  yanlış duymuyosun beni..
Ne yani şimdi format atıp ipek i masaüstünden alıp d diskine mi atıcak ki:S 
Bir daha asla eskisi gibi olmayacakmıyız? Ben mesafeli olmak zorunda kalıcam o ise hep kırgın ve kızgın olduğunu söyledi beni her gördüğünde..çok dokundu ama duymazdan geldim.
Böyle bişey hiç başıma gelmemişti..daha farklısı gelmişti çoook eskiden (onu da bir gün anlatırım)
Yaklaşık bir hafta önce bana patladı ama daha önce çok konuda kavga etmişliğimiz küser gibi olmuşluğumuz var yine öyle sandım konu bambaşka da olsa. Birden anlayamadığım bir öfkeyle bişeyler dedi ve gitti.
Anlam veremedim, sen ne düşündüğünü söylemeden nasıl bilebilirdim e sen benim arkadaşım değilmisin.. dediğimde cevap bile veremedi sustu.
Zamanında içinde tuttuklarına,söylemediklerineydi asıl öfkesi 
bana değil.. o an anlayamadım..
Ellerinizin arasından kayıp gitmeden farketmezmisiniz sizin için değerli olan şeyleri?

14 Ekim 2011 Cuma

Başlık bulamadım İSYAAANNN olsun mu:(


İçim dolup dolup boşalıyo bugün..
Resmen içim içime sığmıyo , bir an patlamak konuşmak istiyorum sonra yine yerini büyük bi küskünlük sessizlik alıyo her zamanki gibi...

O kadar aciz o kadar karasız o kadar direnç içindeyim ki..kendimle savaşım sürekli..kendimi kan revan içinde bırakıyorum.
Yalnızca kendimle başbaşa kaldığımda dökülüyo doğru kelimeler ağzımdan o zaman da hiçkimse duymuyo?
Oysa duysalar,anlayacaklar belki ama benim asıl küskünlüğüm beni birşey açıklamadan söylemeden de tanıyor olmalarını ummam karşımdakilerin:(

Umursanmıyorum..çabuk harcanıyorum ve nedense hep benden bekleniyor ilk hareket bir gerginlik soğukluk anında.
Oysa o kıvılcımı ben çıkartmadım? Yangın haline gelmeden söndürmeye çalıştım daha ne yapabilirdim?

Ya da hani ufacık bi ışık yaktıklarında kocaman bir haksızlığa rağmen, hemen koşmamı bekliyorlar ya o minik ışığa koşan minik böcekler gibi..yapamıyorum bazen..
Oysa bazı şeyleri telafi etmek o kadar basit değil..daha çok çaba görmek istiyorum belki,gözden bu kadar çabuk çıkartılmadığımı görmek..olmuyo..
"Neden ?" diye sorduğum an cevap istiyorum keskin ve net! yok veremeyecek kıvırıcaksanız kelimeleri azıcık özenli seçin dimi,imkansız..ama benim ağzımdan öfkeyle bi kelime çıksa bedelini öde öde bitiremem.
En azından "keşke öyle yapmasaydım ya kusura bakma" gibi dürüst bi cevap bekliyorum hakkım değil mi
ama asla pişman değil kimse söylediği ya da yaptığından inanamıyorum:(

Ve günbegün, her saat, bir kere daha anlıyorum ki benim verdiğim değer bana biçilmemiş ve yapabileceğim hiçbişey yok...eriyor içim gözlerim dolup boşalıyor istem dışı.
Çok sevdiğim insanları böyle giderse tamamen kaydeceğimi düşünmek çok acı veriyor bana..yine ben alttan alsam hemen kucaklarını açarlar biliyorum ama unutamıyorum içimde tortusu kalıyo olmadık anda patlak veriyo buna değer mi? kendimi güvende his-se-de-mi-yo-rum! bu yüzden işte

Hangi dala tutunsam elimde mi kalacak ömrüm boyu merak ediyorum, hep benden beklentiler olmadığı,
 "sen neden" diye başlayan cümleler duymadığım gün ne zaman gelecek?

Hiçbişey yokmuş gibi davranmaktan,içim ağlarken gülmekten renk vermeyince de ruhsuz sanılmaktan bıktım artık:/



Aret Vartanyan ın /Bin Yüz Bir İnsan kitabındanmış bu satırlar:

Sana ya da başkalarına göre,eksikliklerin,yanlışların,pişmanlıkların,defoların,günahların olabilir.
İnsanız ve ölü değilsen elbetteki bunlar olacak.
İnsanın koşullarını,yaşamın ona neler getirdiğini bilmeden doğru ya da yanlış diyemezsin, yargılayamazsın.
Benim dünyamda bunların önemi yok.
Benim için bunların ardında ne olduğu önemli.
Maskelerinin,rollerinin ardında ne var?
Yüreğinde neler var?
Binlerce kez yaşadım.
Bir insana gerçekten sarıldığında,maskesiz yaklaştığında sayısız güzellik buldum.
Yaptıkların,kim olduğun değil,
NE olduğun önemli..

8 Ekim 2011 Cumartesi

ZIT KUTUPLAR

Hani çok duyduğumuz sözlerdendir aslında bir yanımız bu söze hiçte inanmaz ya,
"zıt kutuplar birbirini çekermiş"
Başta bu sizde merak uyandırabilir,endişe uyandırabilir yakınlardaysa:p, sonuçta şu bir gerçek ki size benzemeyen insanlar ilginizi çeker,karşıdan izlemek hoşunuza gidebilir.
Dilerseniz içine de girip bakabilirsiniz bir biçimde ama bu zıtlıklar zamanla yollarınızı ayırmanıza sebep olabilir,eğer ki siz "hmm farklı pencereden demek böyle görünüyor" diye kale alıp,değer vermez ve karşınızdakinin fikrine katılmasanız bile saygı duymayı beceremezseniz karşılıklı bu işler yürümez.
Bazen "doğru tektir" desek bile sizin hiç düşünmediğiniz biçimde bir bakış açısı daha iyi anlamanıza sebep olur karşılaştığınız olayları.İyi gelir..objektifse hele diğer göz, tadından yenmez..
Farklılıklar derken başkasına zarar verecek ,art niyetli zıtlıklar değil anlatmak istediğim,dostluk,arkadaşlık..sevgi kısaca:)
Yoksa ben de biliyorum her ortamda uzattığınız her eli çevirmekle kalmayıp sizi aşağı çeken insanlar var.

İnsanların birbirine güvenmesinin çok zor olduğu, her davranışın ucunda acaba bir beklenti yada menfaat mi var diye zaman zaman korkuya kapıldığı bir toplumda yaşamak zorundayız..
Kötü örneklerden ele alındığı zaman her şey insana zarar verebilir korkusu yerleşiyor içimize..Haklı olarak diyemiyorum çünkü ben buna çok karşıyım aklım almıyor.Tanrı irade vermiş değil mi,bir de beyin değişik kapasitelerde..
Daha fazla değildir  aldığınız risk ,siz ne niyetle amaçla kullanıyosunuz ?
Bunu ayırd etme yeteneğinden mahrum olmanızdır size zarar verebilecek tek şey hayatta..
Bazen de şanslıysanız ve seçiciyseniz size nefes kadar yakın olanlarda bulamadığınız yakınlığı karşılık beklemeden sevgiyle sunar size biri,düştüm sanarken tutar ellelerinizi..Bir yabancıya anlatmak istersiniz içinizdekileri tarafsızdır çünkü diğerine gidip yetiştirir mi ya da ileride aleyhinize kullanır mı endişesi sizi yorsun istemezsiniz. zaten bu kendi duygularınızı özgürce sansürsüz anlatmanıza engel olur..
Ve paha biçilmez arkadaşlıklara sahip olursunuz ömürlük, çevrenize dahil olmayan hatta sizden çok farklı insanlarla.Kumda bir inci tanesidir o derece nadir ve değerli..

Ayrı şehirlerdeyiz..
Apayrı dünyalardayız..
Ayrı zevklere, yaşam biçimine sahibiz:)

Uçuçböceğim var benim,
Ortak yanlarımız da var çokça..bir o kadar zıtlıklarımız
Aşırı duygusalız,alınganız, yer yer yaralıyız hayattan..iyi niyetimizden çok zarar görmüşlüğümüz kazık yemişliğimiz var mesela..
Çok konuşuruz keyfimiz yerindeyse, çok güleriz, çabuk kavgaya tutuşur ama küsemeyiz,birbirimizin kalbinden eminizdir çünkü..
Aniden pırrr diye parlayan da her daim tüm şefkatiyle beni kucaklayıp yumuşacık cümlelerle gözyaşımı silen de odur..dinleriz biz birbirimizi saramasak ta yaralarımızı paylaşır hafifletiriz yükümüzü.aslen ihtiyacımız olan
 "hepsi geçecek her şey çok güzel olacak gör bak" tır belki de:) ama böyle de gerçekçidir uçuç:

Msn de çocukça bi mutluluğa gülme krizine kapılırız smileyler görünse de sıralasak ama en çok lol der uçuç^^

Kahve severiz, illa ki sturbucks..ben alkol sevmem o sever:p
Ben evde kedi sevmem o sever bir de besler O.o
İçimdeki hayvanseveri uyandırır kedileriyle sarmaş dolaşken resimlerini atıp:)


Kola severiz,Duman severiz:p ama hangi dumanı?

5 Ekim 2011 Çarşamba

Kendini Yaşamak, Başkaları Adına Yaşamaktan Vazgeçmekle Başlar


Hiçbir şey için asla çok geç değildir
ya da benim durumumda, istediğin kişi olmak için çok erken değil.
Zaman sınırı yoktur,istediğin zaman başlayabilirsin.
Değişebilir ya da aynı kalabilirsin.
Bunun bir kuralı yoktur.
 En iyisini ya da en kötüsünü yapabiliriz.
Umarım,sen en... iyisini yaparsın.
Umarım,seni şaşırtacak şeyler yaşarsın.
Umarım,daha önce hiç hissetmediğin şeyler hissedersin.
Umarım,değişik bakış açıları olan insanlarla tanışırsın.
Umarım, gurur duyacağın bir hayatın olur.
                  Öyle olmadığını anlarsan...
                                  Umarım, en baştan başlayacak gücü bulursun."

3 Ekim 2011 Pazartesi

Wedding Time!!

Deeptone mim yollamış hem de 2 tane,yer değiştirdim ama 2.mim bir alt postta:)

nasıl bir evlilik hazırlığı ve töreni isterdin diye mimlemiş beni deep o evlenme teklifinden başlamış diyebilirim ama diğer yazan arkadaşlara bi göz attım aslen konu:
Hayalimizdeki evlilik merasimini baştan sona anlatmak.
Yani yaz yaz bitmez belki de:)
Şöyle ki,birkaç yıl öncesine kadar huzurumu asla kimse bozamaz, halimden çok memnunum deyip evlilik lafının e sini ettirmeyen ben, son 1-2 yıldır iç çekerken,düşünürken hatta paniklerken ve korkarken
buluyorum kendimi açıkçası..
Herşeyin bir zamanı var hazır olmak gerekiyor tam anlamıyla bu çok büyük bir sorumluluk elbette ama ben evlenmiş olmak için,aile hatırı için, ya da yepyeni bir çevre ve statü için evlenenlere ağzımı bir karış açıp bakar bir de elimde olsa tükürürüm..:D
Sevdiğinle aynı evde yaşama ve kendine ait bir hayatın olması inanılmaz bişey..
En başta bu gönül işi size bunları hayal ettirme gücüne sahip olan sadece sevgi dolu bir  kalp..bende öyle oldu herkeste öyle olmalı diye düşünüyorum bilmem yanlışmıyım?
Kimse aksini kabul etmese de bakar bakmaz anlarsınız bazılarının gözlerindeki olmayan parıltıyı ya da kar zarar tablolarını değil mi?
Bir ömrü birlikte geçireceğinize beraber yaşlanacağınıza ve o yolları omuz omuza katederken yolda kalmayacağınıza inancınız tam mı, çirkinleşse de,fakirleşse de,hastalansa da?
En hassas olduğum konuysa ihanet, ona güvenle sarılabiliyormusunuz ne olursa olsun gözünüz arkada değil mi, ona bir hayat emanet edeceksiniz ve bir yuva..işte bu dünyalara bedel.
Neyse daha da derinlere dalmadan o zaman gönül rahatlığıyla hayallerimizdeki-aslında çokta uzak olmayan düğüne dalalım:
Teklif konusuna kısaca girmek gerekirse romantik bir yemekte mumlar ve şarapla asla istemiyorum.
Körfez turunda veya ada vapurunda martılara simit atarken istiyorum mesela hatta bunun hayalini çok kurduk..
Uzun nişanlılıklardan nefret ederim hemen hazırlıklar başlamalı..

Benim hayalimde, yani ailelerin mürüvvet ve görkemli düğün beklentilerine göğüs germek mümkünse,sade
ve samimi bir tören var zaten hepsi bu.
Eğer mümkünse bahçe içinde çimlerde yalınayak oynayabileceğimiz ailece yemek yiyebileceğimiz bir kır düğünü ne güzel olur mesela..
Ya da sade bir nikah ardından ailelerimizle yenecek bir yemek ..asıl istediğim bu, hemen ardından salondan balayına kaçmak mesela :)
Hatta deniz kıyısında kumlara basa basa evet diyeceğimiz kaçak bi nikah^^
Sadece hatırladıkça gülümseyeceğimiz anılar,ailelerimiz ve dostlarımız yanımızada olsun yeter
Gelinlik konusuna gelince,kabarık olmasın,straplez asla olmasın bence model değil çünkü:p
rahat hareket etmeli oynayabilmeliyim içinde kukla gibi duracağım bişey istemiyorum yoksa gidip eşofman giyebilirim hahaha:D beyaz spor ayakkabılarım mutlaka düğünün bir yerlerinde şık ayakkabılarımın yerine geçecektir kesin o derece rahatıma düşkünüm yani..
Kırık beyaz fransız danetlleri ile nostaljik bi elbise tarzı ve kep olabilir, şöyle mesela ,saçları da aynen istediğim gibi doğal bukleli,minik çiçeklerle incilerle süslenebilir

hatta azıcıkta kısa ve marjınal olsun bu fotoyu hep saklarım ayakkabı ve saç aksesuarı özellikle bana göre

 ayakkabılar onlar olamazsa:




Atladığım bişey kalmışsa hatırlatın ha gelin çiçeği:
Ha unutmadan ben de missbone u,arya mı,crazywomen i bir de elifi mimledim:D
Kaldı mı başka bekar ahah

İngiltere'de gelin ve damatların düğünlerinde ilk dans için seçtiği klasikleşmiş 10 şarkının listesi yayımlanmış
Listedeki şarkılar ve bu şarkıları seslendiren şarkıcı ve topluluklar şöyle:
Benim favorimse listeden olmalıysa belli sözleri ve melodisiyle açık ara;)
ve bu Love love me do <3
1- Amazed (Lonestar)
2- Everything I Do (Bryan Adams)
3- Angels (Robbie Willams)
4- You're Beautiful (James Blunt)
5- Don't Want to Miss A Thing (Aerosmith)
6- Still The One (Shania Twain)
7- Truly-Madly-Deeply (Savage Garden)
8- Have I Told You Lately (Van Morrison)
9- From This Moment On (Shania Twain)

Lüküs Hayat

Hayattaki en büyük lükslerimiz
Bir günde 2 post yazdığım görülmemiştir haftada 1 hatta 3 ayda bir yazan biri olarak kendi rekorumu kırıyorum şu anda bu benim adıma bi lüks:)
Lüks deyince sadece yapabildiklerimiz mi,yapamadığımız bu bana lüks dediklerimizi de eklesek mi bilemedim ama kişiselleştirebilmek adına bu kez deep harici okumadım diğer mimlenenleri.
Çünkü lüks kişiye göre değişebilen bir değer,paranın satın alıp size sağlayabileceklerinden daha öte olabilir bu yüzden.Önemli olan da bunları paylaşmaktır sanırım..

Aklıma gelen ilk şeyse şu oldu izleyelim:)

Şimdi,benim için kendime ayırdığım ve kimseyle paylaşmadığım,ne yapacağımı şaşırdığım zaman dilimleri lüks..
Genelde bölünür çünkü ya da planladıklarımı (hani boş zamanım olsun şunu yapardım dersiniz ya)yapamam yada tadına varamadan sona erer.
Tatilleri çok severim bu yüzden işte.Plajda saatlerce amaçsızca şemiye altında yatmaktır göze görünen ama aslen ben orda saatlerce kitap,dergi,bilimum uykusuz türü okurum,mp3 kulağımdan hiç çıkmaz denize bile girmeye yeltenirim o derece:)
Bu vesileyle bilmem kaç defa dinlediğim şarkıları yeniden keşfederim hiç duymadığım dizeleri keşfederim..
Yalnız bu yaz yabancı turistler kitapları tablette okuyolardı acaip hoşuma gitti tam lüküs hayattı yani,çokta imkansız bir hayal değil tamam ama ben mesela kıyamam plaja götürmeye teleonum bile eksiyo diye acıyıp en ucuz mp3 üm hangisi ise onu alıp gidiyorum ben plaja o derece malım kıymetli ^^
Alışverişi severim her dişi gibi (kadın-bayan tarışmasından gına geldi)

Önce ihtiyacım olana yönelirim müsrif değilim gurur duyarım bununla ve çok zaman harcamayı da sevmem alışverişe herşeyi denemem ,gezeceğim varsa dolaşırım ama adım başı starbucks a otururum sıcak soğuk farketmez tam bir kahve tiryakisiyim ben:D ama heryerde aynı sefayı süremiyorum bi lüksüm de bu oluversin..

Sonraa yeni bir telefon, mp3 ama illaki yeni bi çanta almak beni havalara uçurur küçük bi çocuğun bayramlıklarını kucaklaması gibi gözümün önünde tutmak isterim:D
Alışverişe gidip kendime özel ayırdığım zamanlar vardır kafama göre kombinler yaparım,indirimleri denk getirirm enayi gibi kazık yemem sezon başında indirime giriyor artık zaten sonu diye bişey yok.
Araba kullanmayı kim sevmez,karışan olmadan hatta kendim de nereye gideceğimi kesiremeden yollara düşmek benim için lüks,hatta o kadar ki arabam olmasına rağmen bunu hiç yapamadım:/
 Yemek yapmak sevdiklerimin en sevdiği yemekleri ve sofralar donatmak zevktir benim için dolayısıyla lükstür bal gibi XD
Evimin dekorasyonunu değiştirecek küçük ayrıntılar beni mutlu eder, mumlar ve tütsümü yakıp sakin sakin keyini sürmek bile lükstür benim için:)
Yani müzik,mum,slow bir müzik benim için yeterlidir akşamları..ama paylaşacak biri olunca yanımda daha değerli olacaklar (bkz:1 önceki post)
Ve olmazsa olmazım dizüstü bilgisayarım ve kulaklıklarım bir de şunu unutmuşum olmazsa olmazlarımdan biri de çay ve simit:D


Bu sefer Alya anlatsın bakalım lüks ne demek onun için:D

28 Eylül 2011 Çarşamba

Twitter ın var mı hacı? falov mi o zaman :F

Sabah heryeri açıyorum fırsat bulduğum an resmen:p
İlk işim haber başlıklarına bakmak oluyo ardından gırgır ki kafam dağılsın..
Önce hemen facebook açıp oyunlarımı oynuyorum,sonra diğer oyunuma bakıyorum hatta kenarda açık duruyo:p
Sonra twitter açıp tt lere bakıyorum bu çok hoş bazen de çok boş oluyo:)) yani toping trend:p o an en çok konuşulan kelimeler diyebiliriz kısaca ama illa frenkçesini dicez ya havalı oluyo^^
Benim twitter ne zaman neden açıldı haberim yok kulanmıyodum ama blogger a bağlamak amacıyla aktif ettim sonra elinden iphone unu düşürmeyen arkadaşımla iletişim kura güzel sözleri vs rt ede ede masaüstü eklentisi sayesinde izlemedeyim genelde.. çokta düşkün değilim takip ettiğim yerler bile bi avuç işte felsefe-güzel sözler-bloggerlar var birkaçı-turkcel(küfür etmek için lazım oluyo) bilmem ne..neysee,
Bu sabahın tt leri şöyleydi mesela:
Gündem: Türkiye

#askolsun
Mizgin Doru
Bdp Meclis
Bahadır Baruter
Shana Tova
İran Türkiye
Derya Tuna
İbrahim Tatlıses
Nagehan Alçı
bir de sabah #fenacokfena vardı saatler içinde değişiyo hale bakın:p
Amanın İbo evlenmiş İdo babasını reddetmiş Derya kıskançlıktan yarılmış gazeteciler onu kovalamış yere çakılıyomuş gridim mi bir anda paparazzi twitter ların içine bir an boğuluyorm nefes alamıyorum sandım:D
Bir de diğer cins twitcanlar var ki kanser eder alimallah başta erol köse. kendini dekan ilan etti her konuda yetkiliymiş gibi binlerce kelam ediyo sürekli kavga hakaret ediyo birilerine karışanlara da sen sus otur konuşturma diyo adam:F takip etmiyorum ama haberim var düşünün nası çaresizim rt ediyolar çünkü:p
Zaten baştan aşağı şikayet mercii haline dönüşmek üzere kimse kimseyi sevmiyo beğenmiyo:D
Sonraaa şöyle:
Selam ben çaydanlık
Selam ben Serdar Ortaç türü mesajlar,delirtiyo insanı taklitten geçilmiyo ortalık yazdıklarını yeniden yeniden yazanlara hastayım görmeyen kalmıştır mantığı herhalde bu da bu derece ilgiye muhtacız demek hacı:p
Küfürbazlık alkol muhabbeti ve belden aşağı espriler iyi para ediyo açıkçası..yani bana ırak.. hani face e gireyim mi,yok orası amele doldu muhabbeti vardı ya twitter türkçeleşti aynen orası da hilal cebecinin- de  katkıları ile doldu cidden:))

Twitter aslen bir MİKROBLOG mantığıyla hazırlanmış,
haberleşmek için de kullanılabiliyor tabii direk mesaj seçeneği olduğu halde her şeyi ortaya yazmanın alemi yok ama gel anlat yani canım yurdum insanı facebook gibi bunun da otunu çıkarttı,Akıllara zarart 12 twitter tipi varmış bayıldımm aynen şöyle:


Aaa unutmadan ben bunlara bir de kafayı takipçi sayısıyla bozanları eklemeden duramıcam seni izlemeye alır,sen de onu al diye almazsan birkaç güne sana küser unfollow eder:p bişiler dicek olursun ama artık izlemiyodur hahayt:)))
Bir de #takipedenitakipederim ciler var ağzını burnunu yımırasım var hepsinin!!

25 Eylül 2011 Pazar

Sabah fırçanı yedin mi bebişim,afiyet olsuunn:S


Lanet olasıca telefon elimden dibimden ayırmam gözüne bakarım ama çalmazz -ve ne zaman bıraksam
-yapışık yaşamayacağıma göre - on kere çalmış olur ne hikmetse.
Ama oo ne hikmetse olur mu tipik bir .... olduğuma göre buna şaşırmam bile hata.*bulamadım ne diyeyim*
Durduğum yerde durmam evde olduğumda telefon sehpadaysa kalkmış mutfağa gitmişimdir şarja takılıysa benim odamdadır her durumda gözümün önünde tutamıyorum işte :( sesi kısık çünkü ne zaman çalsa meraklı gözlerle bana bakan birileri olur çevremde zaten rahat konuşamam çoğu zaman bu sebepten..
Ha bunda kızacak anlaşılmayacak ne var asıl ben bunu anlamıyorum.
Sabah çalan telefona sevinirsin,gün nasıl başlasa öyle gider derler ya,gülümseyerek uyanmayı umarsın sen de uyku sersemi bile olsan sürekli gülersin neşe ve enerji vermeye çalışırsın karşındakine..ama ne olur??
Sen de bu umutla açmışsındır ama karşındaki neden görmedin aradığımı,gördünse sen neden aramadın,hah geç mi olmuştu? uyudum mu sandın,ooofff bana düşünceli numarası yapma,sen kızıyosun ama o zaman sen de... diye başlayan, kaldırabileceğinden daha ağır ve zamansız cümleler kurar bağırıp çağırır ve ağzına geleni söyler...
ertesi gün bu sözleri kendisinin unutacağını ama benim unutmayacağımı ise tamamen aklından çıkartmıştır...

23 Eylül 2011 Cuma

Ruhumla buluşamıyor kelimelerim...

 Yazmak isteyip yazamamak sürekli susup söylemek istediklerimi içime hapsetmemin bir eseri değil mi? öyle mi ya da..
Bugün farkettim ki her gün anlatacak yığınla şeyim varmış gibi (ya da var zaten sürekli yazanlara baktığımda görüyorum bunu) her gün düzenli olarak paneli açıp güncellenmiş bloglara bakıyorum, yeni kayıt sekmesine tıklıyorum...sonra?
O kadar işte hepsi:)
Bak yine anlatacak olduğum neydi unuttum, sayfa saatlerdir açık çünkü.
O kadar hızlı dağılıyor ki zihnimde kelimeler
Gece başımı yastığa koyuncadestan yazıyorum oysa içimden kalkıp yazmak ölüm geliyo o anda..
Neyse Zakkum  un teoman la düetini paylaşmışlar bugün klibi izleyin tüm klipleri olağanüstü zaten..




Bir de Can Dündar ın ruhumuzla buluşmak başlıklı yazısını ben çok beğendim:)
Bir alıntıdan yola çıkarak yazmış gerçi o da..

Meksika’da İnka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyuluyor. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılıyorlar. Aynı hızla tempoyla biraz daha yol aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuyor ve böylece beklemeye başlıyorlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam veremiyorlar.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola koyuluyor ve sonunda tepenin üstündeki görkemli İnka tapınaklarına geliyorlar.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere soruyor; “hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? “
Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzel ki;


“Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetismesini bekledik...”

Niye içimiz de hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığımızı, niye mutlu olmayı beceremediğimizi, niye kendimiz olmayı başaramadığımızı ve “niye” ile başlayan daha bir dolu sorunun cevabını açıkça veriyor
İnkalar’ın yaşlı torunu.

Çünkü bu aptal hayat içinde o kadar hızla yol alıyoruz ki, ruhumuz çok arkada kaldı, hatta onu nerelerde unuttuğumuzu bile hatırlayamıyoruz. Çocuğunu kaybeden annelerin çılgınlığında bir sağa bir sola saldırıyoruz hepimiz, ama bir farkla, biz neyi aradığımızı bile bilmiyoruz...

Herkes bir arayış içinde, ama hiç kimse ne aradığını bilmiyor. Sanıyoruz ki cok paramız, sürekli yükselen bir kariyerimiz, bahçeli bir evimiz, spor bir arabamız olunca biz de çok mutlu olacağız.

Hadi maddeciliği bir kenara bırakalım; niye herkes aşktan şikayetçi? Çevremiz de kaç kişinin aşk hayatı iyi gidiyor? Eminim parmakla sayılacak kadar azdır. Ve eminim hic kimse yanlışın nerede olduğunu da bulamıyordur. Ben ten uyuşması kadar ruh uyuşmasının önemine inanırım. Hatta insanların eş ruhlarının olduğuna bile inanırım. Ama ruhları olmayan bedenler birbirleriyle ne kadar uyuşabilir ki?

Evet, önce göz görür fakat ancak ruh sever. Ayrıca ruhumuz olmadan eş ruhumuzu bulmak gibi bir şansımız olmadığına da eminim... İşte bu yüzden icimiz de sürekli bir eksiklik duygusuyla yaşıyoruz hepimiz. İşte bu yüzden sürekli duvarlara çarpıp,çarpıp kendimizi kanatıyoruz ve işte bu yüzden mutluluğu bir türlü yakalayamıyoruz... Gerçekte hIz çağında yaşıyoruz. Her şey o kadar hızlı geçiyor ki, ne işe , ne arkadaşlarımıza, ne ailemize, ne çocuğumuza, ne kendimize yeterince vaktimiz kalmıyor. Akrep ve yelkovanla yarış halindeyiz. Bu yüzden bütün ilişkiler yarım yamalak, bütün sevgiler bölük pörçük. Sevmeye bile vaktimiz yok bizim. Oysa teknolojinin nimetlerinden fazlasıyla yararlanıyoruz. Ne çamaşır yıkıyoruz ne de bulaşık, çayımızı kahvemizi makineler yapıyor. İşlerimizi bir telefon, bir faksla hallediyoruz. Uçaklar bizi iki saat içinde dünyanın bir ucuna taşıyor. Hatta artık gitmeye bile gerek yok, internetle dünya elimizin altında. Ama yine de vaktimiz yok işte!

Bence doğanın kara bir laneti bu. Biz ondan uzaklaştıkça, o da bizden bütün zamanları çalıyor. Milan Kundera “yavaşlık” adlı kitabında; ”yavaşlık hep aldatır,hızlılık ise unutturur” diyor.

Telefon hızlılık mesela, konusulanları, söylenenleri unutturur. Mektupsa yavaşlık, hep vardır ve hep hatırlatır. Ben kendi adıma her zaman yavaşlıktan yanayım. Mesela uçaklardan hiç hoşlanmam, yeni bir şehre, yeni bir iklime hazırlanmaya, hatta hayal kurmaya bile vakit bırakmıyor bana ”Küt” diye başka bir hayatın içine giriveriyorum. Ve en kötüsü de dönüşler, daha ayrılığın hüznünü bile yaşamadan İstanbul’da olmak sahiden de cok tatsız. Tabii ki ruhumun beni terk edip oralarda kalması da cok normal. Oysa trenler karanlık geceyi yırtan keskin düdüğü, uykuda olanlara yolculuk düşleri gösteren kara trenler... Dağları bölen, nehirlerle yarışan, köprülerden geçen, agaçları selamlayan, cocuklara el sallayan, güne bakanlara göz süzen, geçmişin hüznünü, geleceğin umudunu yaşatan, yolcularına yepyeni dostluklar hazırlayan kara trenler var bir de.

Uçak değil, tren olmak istiyorum. Böylece ruhum benden hiç ayrılmaz. Evet freni patlamış kamyon gibi yaşamanın hiç anlamı yok. Ayağımızı gazdan yavaş yavaş çekelim ve biraz mola verip ruhumuzun da bize yetişmesini bekleyelim artık. Aceleye ne gerek var?

Hayat yalnız biz izin verdiğimiz gibi geçer. İyi ya da kötü hızlı ya da yavaş... Her şey bizim elimizde, sevgi de, aşk da, basarı da. Ama ancak kendi ruhumuzla buluştuğumuzda...

19 Eylül 2011 Pazartesi

Bu benim bedenim!! ?

Tipik pazar günü,geç uyanış kahvaltı keyfi,o arada paparazzi açık oluyor genelde o saatte daha iyi bişey olmadığı ve azıcıkta makara yapmak için:D

Tv de Mehmet Ali Alabora ve eşiyle ayaküstü röportaj,oldum olası yakıştıramadım gitti bunları ama tatilde daha beter örnekler gördüm yakışıklı erkek-çirkin kadın üzerine artık pes ettim:p
Önemli olan ruh uyuşması de geç:F
Muhabir tipik sorular sorar Mali ve eşine: "çocuk düşünüyomusunuz",
çirkin karısı "hayır" (neden bu sıfatla belirttiğimi anlayacaksın okuyucu)
muhabir:eşinizin söz hakkı yok galiba?
Mali de genetik miras nezaket,o konuda tüm sözler ona aittir deyip gülümser,
Ama çemkirir nedense(ne gerek duyduysa)  çirkin karısı: ÇÜNKÜ BENİM BEDENİM!
Hayatımda bu kadar bencilce bu kadar korkunç bir cevap duymadım..küfürler patladı içimde..kıpkırmızı olmuşumdur.Hani bam teliniz vardır ya bir yerde..Ona denk geldi tam da sanki.
Bir kere sen vücudunla veya güzelliğinle para kazanıyosun haberimiz mi yok ,acaba neden bu kadar kıymetli,madem kıymetli neden ona bakmıyosun güzelleştirmek için?
yok güzellik anlayışımı değiştiricem ben bu gidişle ,yoksa bu aşırı özgüven zaytung haberi hatırlattı bana yani bkz
Beni asıl rahatsız edense bambaşka bişey, dünya güzeli de dese bunu tepkim nefretim aynı olurdu benim..
Bir çocuk sahibi olmak hayatta başınıza gelebilecek en büyük mucize bence..tipik cümleler kurmak istemiyorum aşık iki insan, sevgi dolu bir yuva ve bakabilecek olgunluk ve maddiyat gibi koşullar varsa..
Yoksa düşüncesizce dünyaya bir can getirmeye çilenize ortak etmeye hakkınız yok,olmamalı :(
Ben etrafımda çocuk sahibi manken gibi kadınlar görüyorum annelik daha bir olgunluk güzellik katmış artı bir yıl içinde mutlaka ilk doğumda eski kilosuna dönüyor bünye eğer agopun kazı gibi iştahınız açıldı diye her bulduğunuzu yutmuyosanız.
Bu bilimsel yanı ve benim gördüğüm biz sıradan kullarda kanıtlandı hatta ufaklık yaramaz ve siz titizseniz eski kilonuzun çok altında kalabiliyosunuz da..
Anannecim anne olmayanın merhameti olmaz derdi, taş yürekleri yumuşacık yaparmış annelik..
Ama aslolan insan sevdiğinden bir parça hayatına dahil etmek nasıl istemez?
Böyle bir sebeple hele de..
Çocuk sahibi olmak çirkinleştirir mi bir kadını? annelık kadar güzellik veren bir şey daha var mı bir kadına..o bir mertebe Allah isteyen bakabilecek durumda olan herkese nasip etsin..
Var mı annenizden daha güzel bir kadın?

Aşkın en somut hali bu ikinizden bir parça..size ve hayata armağan..
Ve hayat arkadaşının söz hakkı nasıl olmaz:S hayatta senin olsun o zaman paylaşma kimseyle!
Yok paylaşıyosan bedeninde ruhun da herşeyin üzerinde söz hakkı vardır sevdiceğinin..hele çocuk konusunda..baba olmak hangi erkeğin hayali değildir huzurlu bir yuvada??

Adını bile yeni öğrendim ama ben diyorum ki bu bayana,bu düşüncede olup dillendirdiğin,yani..
O an olduğundan beter çirkinleşemezsin inan!

18 Eylül 2011 Pazar

Anason kokarken sofralar yaşlandırıyor seni aynalar...


Bu yıl gruplar büyük bir patlama yaptı bence.Çokta iyi oldu.
Her yerde bu yeni sesler dinlendi klipleri izlendi zevkle.
Kolpa,Model,Gece,Tnk bunca zamandır nerdeydiniz dedirtti :)
Serdar Ortaç ,Demet Akalın ve Sibel Can ın her yaz çıkardığı copycat albümlerle içi dışı hoşaf olmuş bünyelere,tv ve radyo kanallarına bir soluk aldırdı^^
zaten Gripin ve diğer grupları biliyoruz zevkle de dinliyorum ben şahsen sizi bilmem ama..Her grubun birkaç şarkısı patladı ama ben bahsetmiştim ya;
Biraz uyu ile kendimi bulduğum ya da yitirdiğim koskoca bir yaz geçirdikten sonra tüm şarkılarını dinlediğim Zakkum un yine aynı etkiyi yaratan 2.bir şarkılarını da aynı biçimde binbeşyüz defa ard arda dinlemekten usanmış değilim hala..sözler yine derinden sarsıcı..

ANASON un klibi şarkı kadar anlamlı olmuş..
Söz: Cem Senyücel (saçları yapışık olan)
Müzik: Yusuf Demirkol (muhteşem solist)

Dokunsalar ağlayacaksın
Ama hiç dokunmuyorlar..
Biçare bakan gözlerin bırak kanasın..
Gücüne gitsin şarkılar..

Anason kokarken sofralar
Yaşlandırıyor seni aynalar
Her geçen yıl birer birer
Masadan eksiliyor dostlar

Aklın ilk göz ağrısında
Hatırlıyor mu seni hala ?
Dikiş tutmayan bu büyük yara
Bazı geceler kanıyor hala..

Bilirim, gidenler ölünmez ama
Kalanlarla da yaşanmıyor...

Anason kokarken sofralar
Yaşlandırıyor seni aynalar
Her geçen yıl birer birer
Masadan eksiliyor dostlar

Sessizce aktı gitti yıllar
Seni hiç uyandırmadan...
Ve bir sabah uyandığında
Kalmışsın tek başına

Artık son bir dalga beklerim..
Alıp beni de götürsün diye...


Size de 3 şarkılık bir playlist yaptım tıklayıp dinlemeniz için , kliplerini izleyebiliyosunuz burdan ayrıca.
Hipokondriyak ta harika sözleri de yine canından can alıyo:
hep birliktelik, kalbinin emzireceği bir yeni bebektir.
önce emeklemeyi, sonra yürümeyi öğretmen gerekir..
kalbindeki sütü tüketmediler mi?
bazen hiç başlamaması, bir gün bitmesinden iyidir..
çünkü beraberlik yaşlanırken, bir terkediş gençleşir
seni hiç terketmediler mi?
diye başlayıp canına okuyo insanın:(

Bunu da deeptone dan çaldım:p eskiden vardı ama esnips vs şimdi ne oldu bilmiyorum:)
İyi izlemeler

MusicPlaylist
Music Playlist at MixPod.com

17 Eylül 2011 Cumartesi

Ben.. DÜNÜM..


Ben dünüm... 
Senden sonsuza dek uzaklaştım...
Senden ayrılıyorum ama her zaman seninle olacağım.
Bir zamanlar adım yarındı! ..
Sonra sana eşlik etmeye başladım ve adıma “Bugün” dendi...

Artık dünüm ve üzerimde senin hiç çıkmayacak izini taşıyorum.
Ben kitabın sayfalarından biriyim.
Benden önce ve benden sonra da pek çok sayfa var.
Solgun görünüyorum, çünkü hiç umudum yok.
Elimdeki tek şey anılarım...
Zenginim çünkü bilgilerim var...

Bir çocuk doğurdum sana bıraktım, adı deneyim! ..
Bana bakmaktan hiç hoşlanmıyorsun.
Hiç güzel değilim çünkü...
Yalnızca heybetli, sadık ve ciddiyim...
Ben dünüm, bugünden ya da sonsuza dekten farkım yok, çünkü 

ben senim, kendinden kaçamazsın.

Seni sevmiyoruz, senden nefret de etmiyoruz.
Yargılıyoruz seni! ..
Şefkat duymuyoruz, yalnız bugün yapabilir bunu!
Seni cesaretlendiremiyoruz da...
Bu da yalnızca yarının elindedir.
Geçmişin kapısında durmuş, geçen günleri karşılıyoruz.
Yarınların bugün olduğunu görüyoruz, sonra onlar da aramıza katılıyorlar...
Yavaş yavaş yaşamını emiyoruz, tıpkı vampirler gibi! .. 
Sen yaşlandıkça biz düşüncelerimizi yudumluyoruz... 
Giderek daha bize dönüyorsun, yarından yavaş yavaş uzaklaşıyorsun...

Yarınlar belirsiz, bugünler anlamadan geçiyor.. 
Bugünü boğmak, yarının önünü kesmek için geleneklerin uzun, güçlü, gri kollarına sığınıyoruz!
Biz dünyanın dünleriyiz...
Eğer bize karşı ayak diremeyi bilseydin, daha hızlı yükselebilirdin. 
Ama bizim sırtına binmemize izin verdiğinde, sana baskı yapıyor, seni boğuyoruz...

Ben dünüm. 
Benim yüzüme bakmayı, beni kullanmayı, benden korkmamayı öğren!

Ben senin dostun değilim...
Yalnızca seni yargılar ve korkuturum...
Senin dostun yarındır! ..


(Dr. Frank Crane)

15 Eylül 2011 Perşembe

MisS gibi mim :)


Missbone mis gibi bir mim uyduruklamış:F
Sonuçta mim denen şey birimizin fikridir diğerleri bu konuda ne düşünüyor,ne diyor o olsa ne yapardı vs içerikli bir nevi ankettir ve birbirini tanıma fırsatıdır bloggerların.
Bu yüzden de okumak çok eğlencelidir..severiz biz mim leri^^
Bu mimi mutasyona uğratmak serbestmiş bişeyler ekeyebilirim ama aslen çıkartmam gerekir.Sebep mi?
En başta ben fazla seçiciyim ve izlediğim blog sayısı çok fazla değil. Keşfettikçe ekliyorum listeme ve sessizce takip ediyorum çoğunu.Bu ara daha çok okuyorum yeni keşfettiklerimi önce bir süre doğrusu bu.
İzleyip nadiren yorum yazıp aynı sıcaklığı hissedemediğim blogger ları okurum ama yorum yazmam ya da zamanla okumayı bırakabilirim.Popülerlik benim için değersiz bir kavram daha önce söylemiştim..Ciddiyim.
Yorum bakımından kısırım diyorum kendime ne yazık ki..benim kusurum da bu.Özellikle yorum doğrulama çıkarsa yazdığımı yayınlatmadan kaçtığım çok olmuştur:)
Şimdi,aynen missbone un cümlelerini yazıp cevaplamaya çalışayım nasıl soru bu demeyin dicekseniz misse diyin:p Cevapları burda vermiş oldum gerçi ben ama..
Sonra aklıma gelirse ben de eklerim bişeyler.

İlk düzenli okuduğunuz blog ve hissettikleriniz; Ben çok uzun zamandır yazıyorum dediğim gibi ve kapadım bloglarımı.İlk blogcuyu keşfettim sonra blogger a terfi oldum:p  ama ilk kimi okuyodum hatırlamıyorum bile.Benim blog açtırdığım arkadaşlarım var onları dahil etmiyorum bu soruya.
En uzun zamandır okuduğum yazar Siminya diyebilirim.Bir de Laçin hatta Lacheen.org du XD

Sanal alemden tanışıp görüştüğünüz Blogger'lar;Yok.Sanal arkadaşlarımla rl de tanışmam.Ama Lollamla ayrı bi muhabbetimiz var açıkçası. Çok ihmal etti beni ve blogunu bu ara ama neyse *-*

Blog dünyasına adım attığınızda,gökyüzünde ki yıldız kadar parlak gelen,asla onun gibi olamam diye düşündüğünüz Blogger'lar; Hiç böyle fanatik bir düşünceye kapılmadım  kimse için, bunu miss imin yaşına veriyorum:p -ama yazım şekline hayranım Arya nın bunu da saklamıyorum^^

Kendinize yakın bulduğunuz Blogger'lar;Öncelikle sırasıyla değil belirteyim,Arya,E.n.k,Crazywomen..son zamanlarda Misbone um:* böyle devam ederim tutmazsan..

Moda blogları arasında en sevdiğiniz Blog;Sevmiyorum.izlemiyorum.bu konuyla alakalı blog post yazdım ama yayınlamadım.yanlış giden hoş olmayan bişeyler var..çoğunda..öneri ise götürmüyorum kimse dönmez gittiği yoldan ve yanlış anlşılmayı kaldıramam bu ara hele..
Ama ben Laçin tarzı blogları severim.Eski halinden beri de izlerim onu mesela. yaratıcı,kendi emeğiyle ve ekonomik bişeyler ortaya çıkartan.Yararlı önerileri var gençlere özellikle.O da artık kombinlerini yayınlıyor ve nerden aldığını vs umarım diğerlerine benzemez:)
Yoksa bastım parayı bakın ne giydim (ki izleyenlerin yaş grubu küçük ve satın alma sınırlarının yüksek olduğunu sanmıyorum,ha varsa da neden akıl alsın sıradan birinden bloglara bakıp mağazalara bakar alışverişi kim sevmez) anlamsız ve ayıp geliyor bana.Nokta.

Okuduğumuz dizüstü edebiyatın kitaplarını puanlayalım ( 1-10 arası ); Okumadım merak dahi etmedim buna inanın:)
daha nitelikli kitaplara zaman harcamaktan yanayım eğlenmek istiyosam Gülse Birsel ya da İclal Aydın ın kitaplarını tercih ederim.Tatilde böyle yapıyorum bazen mesela.Ya da uyumaya yakın..

Yazılarını okurken keyiflendiğiniz Blogger'lar; Beni en depresif anımda bile güldüren Arya açıkçası,bazen de Missbone acaip veryansın ediyo çok hoş ahaha:D

Sürekli sayfasını açtığınız,okuyup yorum bırakmadan çıktığınız Blogger'lar;Hepsi!!Yorum özürlüyüm demiştim. Mustafa Soydan  muhteşem çizimleri var.Deep ve Profösör ü yorum yapmadan okuyorum çoğu zaman.
Keşiflerimden Mia ve Birniceses i de okuyup kaçıyorum hihi:)

'Blogger' dediğiniz an aklınıza ilk gelen isimleri yazıyoruz ,burda link vermiyoruz,aklınıza gelenleri patır patır yazıyoruz sadece.
Bakalım kimler aklımıza yer etmiş ve nicklerini ezberlemişiz.
Arya,Enk,Crazywomen,Missbone,Ella,Lolla,Siminya,Profösör,Deep,Mr.E,Melly,Giz li teras, hepsini sayabilirim ben?
Yunus Günce ve Harun Kolçak ın bloglarını da seviyorum..

Burda adı geçen herkes eğer arzu ederse mimlenmiştir bekleriz efem^^

12 Eylül 2011 Pazartesi

İyi bir blog teması-header nasıl olmalı ki?

Header yapıyorum demiştim ya bir kısmı işte burada, çok üzerinde durulmadan dar zamanlarda yapıldılar ne yazık ki ama ben çok seviyorum bu blog tema ve header değişimi işini..

Bir blog teması ve header yani blog şeysi,nesi desek dingilizce oluyo yahu :S
Ben değişiklik severim sıkıntılı ve kararsız bir insanım ruh durumuma göre değişebilir tema ve header im anında.
Ben eski blogculardanım demiştim fi tarihindeyken tema değiştirmek çok eziyetliydi .
Kendinize özgü herkeste olmayan ve sizi blogunuzla tamamlayan bir tema istiyorsanız ciddi bir emek istiyordu bu.E bir ürün yaratmışsanız ambalajıdır değil mi onu hoş gösteren?
En basiti sidebar dediğimiz yani yan duvardaki kodları bir notpad e kopyalamanız ve bunu kaybetmemniz gerekiyordu.Şimdi tek tıkla eklendiği gibi tema değişirken de kalıyorlar yerlerinde.
İzlediğiniz blogları da html şablon kullanmışsanız gidip html den eklemeniz gerekirdi tek tek.
Google reader  bu konuda ilk rahat nefes almamızı sağlayan yerdir yoksa güncellenmiş bloglardan bihaber dolanır tek tek bakardınız her gün:(
Bunun dışında header ve blog genişletmekten tutun font renk ve biçimlerine kadar html den değişip durur en küçük hatada blogunuz yerle bir olurdu .Ve ben o zamanlar onlarca blogger a yardımcı olup baştan aşağı temalarını değişip bir o kadar da header yaptım.-ücretsiz elbette- canımı sıkan durumlar da çok fazla oldu burayı geçiyoruz:)
Blogger bu yeni tasarım biçimlendirme ve bol seçenekleri sundu ve hala birbirinin aynı, özellikle blogun içeriğiyle alakasız bloglar görmek beni hayrete ve dehşete düşürüyor desem abartmış olmam kesinlikle.
Çünkü hiçbişey anlamıyor bile olsanız ordan bir tasarım biçimi seçip renklendirmeyi genişliklerini gönlünüze göre ayarlıyorsunuz dakikalar içinde harika bişey bu!
Yok ben anlıyorum bu işten diyorsanız başta bu site olmak üzere çok kaynak var internette.Ama hepsi tasarım kısmından biçimlendirielmediği için tarif ettiğim gibi değişiklikler yapmanız gerekecektir.
Sadece blogumun ismini farklı fontlarla yazmak yeterli diyorsanız Photoscape ile yapabilirsiniz bunu ya da banner maker diye aratırsanız program ve online bannermaker siteleri çıkacaktır.1-2 örnek mesela.
En zevkli ve asıl zurnanın zar hatta zort dediği yer bence temanın başlığı, girer girmez ilk göze çarpan ve blogunuz hakkında fikir veren budur çünkü.
Ve özensiz kötü bir header kötü bir dergi kapağı gibidir okuma hevesimi kaçırır benim şahsen çünkü
 blogun görüntüsüne özenmeyecekseniz ya da uğraşmak istemiyorsanız en sadesini seçmeniz en doğrusudur
en azından dikkat sadece yazılanlarda kalır dağılmaz.
Bunun en güzel örneği Derinlik sadeliktedir diyen deep in blogudur mesela.Resim bile fazla kullanmayı tercih etmez ama tasarımı da yormaz sizi.İsmine ve içeriğine sadıktır böylece..Ve sadeliği güzel yazılarıyla renklendirmeyi çok iyi başarıyor:)
Aynı biçimde çok fazla kodlar içeren abartılmış bloglar da okuma zevkini yokedenlerin başında gelir.İlk sebebi blogun ağır açılmasıdır kodlar blogunuza hamallık yaptırır çünkü çok gerekli olmayanları temizleyin abartmayın derim ben acizane.Ve ve benim şu an kullandığım türden temanın aşırı gepgeniş olanından uzak durun girdiğim an kaçasım geliyor satırın sonu gelmek alt satıra geçmek bilmiyor ve çok sıkıyor bu.Ve resimleri asla koskocaman koymayın dijital fotoların boyutu çok büyük bunları önce küçültüp bloga alın sayfa hem yavaşlamasın hep tıklayınca dev boyutta olmasınlar.
Ben şahsen fotomu koymam koyulmasından hoşlanmam pek çok arkadaşım da böyle ama siz koymak istiyorsanız zamanında mahkemelik olunmuş durumlar olduğunu unutmayın mağdur olmamak için resminizi mutlaka damgalayın kesilemeyecek yerinden. Hatta yüzünüzü.Bu konuda aratırsanız çok sonuç göreceksiniz boşuna uyarmış olmadığımı gözlerinizle teyid edebilirsiniz.
Ve tekrar yorum onaylarınızı kaldırmanızı ve yorum bölümünü pop up açılacak biçimde ayarlamanızı rica ediyorum lütfen lütfen :S
Sorularınız olursa yardımcı olmaya çalışırım birkaç kendime yaptığım header ile bitiriyorum topluca missbone um ve kendim için yaptıklarım baştaki linkte zaten ağırlaşmasın sayfa diye.
Tıklatınca büyürler  kuzularım:D
Fikrinizi söylerseniz sevinirim hangileri güzel:p







Bu arada temanızın firefox ve IE de farklı görüneceği gerçeğini unutmayın her iki tarayıcıda açıp kontrol edin mesela bu kullandığım firefox la harika ama ie de vasat:(

9 Eylül 2011 Cuma

Bir gün BEYlik beyliktir mim i:p




My Story beni mimlemiş^^ ve hatta Missbone da mimlemiş..Alya da beni düşünmüş ben yazar iken aldım kabul ettim:D
Çok teşekkür ediyorum kızlar:*
Güzel ama afallatan bir soru aslında,demişler ki;

-Bir gün için karşı cinsin bedenine girseydik 
ancak ruhumuz ve beynimiz aynı kalsaydı  ne yapardık?-

İlk okuduğum an aklıma düşen "kimin bedenine" oldu hani tanıdığım birinin mi,
sonra yok dedim yeni bir erkek karakter yaratıcaksın Sims ler gibi:F
Yani ruhu benim ruhum kalacağına göre buna hakkınca bir cevap düşünemeyiz aslında bana göre.
Çünkü her dişi,erkekte göremediği -bulamadığı ,eksik -kusur gördüğü şeyleri kendi eliyle yaratacağı,kendi ruhunu taşıyacağını farz edeceği erkek karaktere monte edecektir :)
Bir nevi kendi ruhuna hitap edecek MÜKEMMEL ERKEK yaratacak.Yalansa yalan deyin:)
Oysa doğuştan erkek olmak bambaşka koşullar,dış etkenler ve ruh icab ettiriyor.Pohpohlanarak büyütülmek,sen dokunma kızkardeşin var diye bardağı bile kaldırmamak, her hatalarının hasır altı edilerek büyütülmek gerek önce..Anlayamazsınız bunu kızlar:p
Hatta ruhsuzluk ihtiva edeni daha makbuldür biz bayanlar arasında.Onları inatla sever canımızı yakmalarına izin verir burunlarını kaf dağına çıkartır asjdjdjf egolarını şişirdikçe şişirirz istemeden!..
"Ne zaman çekici bir kadınla karşılaşsam onunla sevişmeyi istemiyormuşum gibi davranmak zorunda kalırım." demiş North by Northwest, genel anlamda mantıkları da bunun üzerine kuruludur.
İyileri mükemmelleri yok mudur elbette vardır ama mutlaka önceden kapılmıştır ya da asla ruh eşlerini bulamazlar onların da kadersizleri var yani.
Geri kalan durumlar ve erkekler için NUMUNE ya da isnistalar kaideyi bozmaz derim ben.
Onun için okuyup isyan eden erkek olmasın lütfen:D

Buna göre gayette objetif olmayan bir cevap veriyorum en azından dürüstçe:p
En başta kesinlikle sadık ruhlu, bir kızla flörtleşirken hatta sohbet ederken beyni 5 dk içinde olması gereken yerden aşağı doğru kayma durumu yaşamayan,akıllı,esprili ve nazik bir erkek olurdum ben.
Rahat,kendine güveni olan,en önemlisi saygılı.Trafikte maganda maç izlerken holigana dönüşmezdim.
Birine gönül bağım varsa free gibi takılmazdım kısmetim kapanmasın bi gün lazım olurlar diye yedeklemezdim de kızları kenarda..Bakımlı ve misler gibi kokardırm ayrıca pehh
Ama kelebek gibi bir gün ya hani bu erkeğe dönüşme Alya gibi de yapabilirdim.:p

Ama kendini bi halt sanan sürekli erkeklerden bişeyler bekleyen, erkeklere yolunacak kaz muamalesi yapan kadınlık onurunu yerle bir eden yaratıkları yanıma bile yaklaştırmazdım.Alan razı veren razı mantığı bana ters, bu mantıkta kaşarları da ters çevirirdim gün bitmeden:F

Ben Arya ,Lolla ve Crazywomen ne der merak ediyorum bu duruma gerçi mimlenmişlerdir zaten ama^^

8 Eylül 2011 Perşembe

Yapabilir miyim sahi?



Alınınca yemeye kıyamadığım elma şekerlerimi,
kurtlanıncaya kadar sakladığımda öğrendim;
değer vermek saklamak değildi ve "zaman" herşeye iyi gelmezdi..

Artık elime geçen mutlulukları gelip gelmeyeceğine emin olmadığım
bir "sonra"ya bırakmayacağım.
Tadını çıkaracağım "an"ın ve an gelip geçerken bir "anı"olarak yer edecek hafızamda.
Ellerim şilepe, dudaklarımın kenarları pembe boyalı,
yüzümde kocaman bir gülümsemeyle yaşayacağım hayatı.
Pembe gözlüklerimi bulacağım yeniden
ve barbie bebeklerimi gezintiye çıkaracağım.

Vazgeçtim, ben hep çocuk kalacağım...

7 Eylül 2011 Çarşamba

Blog N leri


Benim canım vefalı arkadaşım yokluğumu her farkedişinde bana seslenip mutlu eden canım Crazywomen
En kendini anlatan bloggerlar arasında beni de göstermiş çok mutlu oldum çok teşekkürler:)
Benim için kategorilere ayırmak çok zor eskiden sevip sonra sarmayan bloglar var, eleştirini söylesen kötü olursun sonuçta şahsi alanlar bunlar.
Bir de sonradan keşfettiklerim var ve hiç böyle düşünmemiştim açıkçası en şu en bu gibi^^
Benim için şöhreti,izleyeni kaç yorum aldığı ölçü değildir umurum olmaz.Samimi ve sıcak mı,
içtenlikle paylaşıyor mu içindekileri ve abartıdan uzak mı ona bakarım hepsi bu..

En İyi Tasarıma Sahip Blogger :Tasarımın bloggerı ifade edeni makbuldür o da zordur açıkçası.Ayırd edemicem.Siminya nın tarzı tasarımları seviyorum.

En Güncel Blogger : Deep diyecektim ama yok:/

En Meraklı Blogger :Lolla sorar da sorar:D

En Çok Gezen Blogger : La Fanino tabii ki:)

En Çok Bilgilendiren Blogger :  Fikir Atölyesi ,Profösör

En Çok Eleştiren Blogger :Mr.E olabilir mi acaba ,bir de Uktürk fena :p
sadece eleştiriye yönelik bir blog izlemiyorum açıkçası.Hepimiz her konuda az çok eleştiri yapıyoruz.

En Çok Kendini Anlatan Blogger : E.N.K, Crazywomen:)

En Akıcı Yazan Blogger :Melly, Arya, Enk hepsi hatta akıcı olmazsa okuyamam açıkçası.

En Aşık Blogger : E.N.K onun aşkı sabır ve özlemle sarmalanmış çünkü <3

En Çok Güldüren Blogger : Aryaaaam ve Siminya

Arya,E.N.K ve Lolla mimlensin derim ben:D
Bu arada Deep neredeee?:(


Bu mimi başlatan arkadaşın bir ricası var bu bölümü yazı sonuna kopyalamamız:
Her türlü soru, istek ve şikayetlerinizi birinceses@gmail.com adresine mail olarak atabilirsiniz. 
Ayrıca soru sormak için Formspring hesabımı, kısa yorumlarınız için de Twitter hesabımı kullanabilirsiniz. 
Mim ay sonuna kadar devam edecek ve bayramın ilk günü Blogger N'lerini seçmiş olacak.
Mim sonuçlanmış ama dediğim gibi beni yarışmadır falanddır bağlamaz benim birincilerim hep birinc!!:))

18 Ağustos 2011 Perşembe

Biraz uyu..İpek uyu...:(

Günlerdir sadece mp3 dinleyip kitap okuyorum zihnimdeki kara bulutlar dağılsın diye
bazen daha beter olsam da dinlemekten vazgeçemediğim bi şarkı var,sözleri öldürücü..
Ve dinledikçe daha da bağlanıyor insan.
Hele şarkının sonunda Cem Adrian ın süpriz gibi çıkması,birlikte devam etmeleri ve bir şiirle ve tamamlaması yok mu, sanki her bir satırı ben,ben yazmışım gibi dersiniz ve size dokunur ya inceden inceye bi yarayı sızlatır hani..öyle işte..
paylaşmak istedim..

Gelmiyorsa artık yardıma bir zamanlar ağladığın omuzlar
Soğumuyorsa  kalbine akan kaynar sular
Tanıyamıyorsa artık gözlerin aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
Kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sular..

Nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan,tutunamıyor kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan...

Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığının yanına uzan ve biraz uyu

Durduramıyorsan artık adımlarını hep aynı ıslak kaldırımlarda
Sayamıyorsa parmakların geçen yılları
Unutuyorsa artık ellerin eskiden tuttuğu elleri
Kayboluyorsa aklından tek tek isimleri

Nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan, tutunamıyor kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan...
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığının yanına uzan ve biraz uyu

C.A
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil
Herşeyin farkındasındır her sese dönüp bakarsın
Büyümek, uyumak ve unutmak gibidir
Ve büyüklerin dediği gibi;
Uyuman gerekir büyümen için
Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık
Sadece sana görünen ve kimseyi inandıramadığın bir hayalet gibi
Yanıbaşında otuyorsa yalnızlık bu gece
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni
Ve canına kast edecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende
Unutabilmek için hepsini
Biraz uyu...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...