18 Mart 2013 Pazartesi

Ben senden sonra eksiğim..

SUNAY AKIN ANLATIYOR: 

 Mustafa Kemal Atatürk'ün naşı İstanbul'dan ayrılıyor,
 Ankara'ya götürülecek. İnsanlar üzüntülü, hüzün var her yerde... 
Karaköy'den geçerken birdenbire, 'Çıt' diye bir ses... 
Çıt! Çıt! Çıt! Aaa! Gökyüzünden düğme yağdı biliyor musunuz? 
Düğme yağdı gökyüzünden! Atatürk'ün o bayrağa sarılı tabutuna düğme yağdı... 
Rengârenk düğmeler! Düğme yağıyor! Çıt! Çıt! 
Düğme yağıyor! 
Herkes yukarı baktı!
 O caddedeki dükkânlarda, bürolarda Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi vatandaşları var pencerelerde...
 Ve Yahudi kardeşlerimiz, ülkenin Yahudi vatandaşları, önderlerini, 
 bu güzel insanı kendi (matem) geleneklerine göre "gömleklerinin ceketlerinin düğmelerini kopararak" uğurluyorlar... 
Nasıl bir görüntü... 
Atların çektiği top arabasında Mustafa Kemal Atatürk'ün tabutu 
 ve üstüne rengârenk düğmeler yağıyor, pencerede gözüyaşlı insanlar... 
Gömleklerin, ceketlerin düğmeleri kopartılarak uğurlama ne demekmiş 
biliyor musunuz?

 "BEN SENDEN SONRA EKSİĞİM"

Sunay Akını dinlemeye bayılırım öyle heyecanlı öyle güzel anlatır ki..Bu harika bişeydi paylaşmak istedim böyle özel bir günde.

18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü kutlu olsun ..


Çok mzledim blogumu bu da dönüş yazısı olsun:)

19 Şubat 2013 Salı

İki Zavallı Kuş feat. Teoman (Aylin Aslım)


 Sonumuz böyle olmayabilirdi
Kör olmasaydık eğer
Senle ben çok güzel bir resimdik
Aşık oldu görenler
 Ademle Havva olabilirdik
Cennet olsaydı eğer
 Hayatımın erkeği olabilirdin
Bulmasaydı gerçekler

 Tek bir söz söyle bana
Umut var hala
 Tek bir söz yetmez ama
Durur mu dünya
 Ne dua et ne inan
Ne ihanet ne yalan
Biz kanatları olmayan
Uçmak için çırpınan
İki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla ağla
Ne ucuz ne ağır roman
Tanrı mı bunu yazan
Aynı rüyayı göremeyen
Birbirini bulamayan
İki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla dünya durana kadar

 Söz: Aylin Aslım Müzik: Övünç Danacıoğlu

2 Şubat 2013 Cumartesi

Deli Ayten

Yaydım yani,bildiğin yaydım kendim sıkıldım bu durumdan en başta. 
Tamam çok renkli macera dolu survivor türü bi hayatım yok ama beni onca heyecanlandıran,sevindiren, kızdıran bi ton olay oluyo özellikle gündemdeki tatsız haberler.. 
Bunun harici yorumlarınıza cevap verememişim çok utanıyorum çok teşekkür ederim geçte olsa hepsine tek tek bi teşekkür yazmak istiyorum an azından.. Nolur mazur görün:(

 Şimdi bu yazı alıntı Bursa Kültür Sanat tan, çok kullanılan bir deyimdir "deli ayten", bilmem duydunuz mu sizde? Ve bunun aslında iç acıtan da bir öyküsü varmış. 
Tarihi bişey benim için bu şehir efsaneleri ve çok önemserim. Okuyalım:
Bursa’da yaşayanlar bilir; Deli Ayten lakaplı Ayten Şenaşık hanımın hikayesini... 
Bir de Ersin Kalkan Beyden dinleyelim bakalım; 2009′da Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısıyla…

DELİ AYTEN (AYTEN ŞENAŞIK) Kimdir

15 yıl önce Bursa’da Deli Ayten adında bir

kadın yaşardı. Omzuna bir davul takar, eline bir cümbüş alır, koluna rengarenk çantalar takar, sabahtan akşama kadar o çarşı senin, bu pazar benim dolaşıp dururdu. Esnaf onu çok severdi.

Yaz gelip de Bursalılar sahillere ya da sayfiyeye çekildiğinde çarşılarda işler durur, baharın curcunasının yerini derin bir eski zaman sessizliği alırdı. İşlerin kesat olduğu bu ıssız zamanlarda Kapalıçarşı’nın girişinden bir davul sesi duyulurdu önce. Herkes Deli Ayten’in geldiğini anlardı böylece. Can sıkıntısı yerini neşeye bırakırdı ansızın. Ayten önce davulunu çala çala bir uçtan diğerine geçerdi çarşıyı. Sonra da geldiği yoldan cümbüşünü inleterek geri dönerdi.

NEREDE MOLA VERİRSE ORAYA NUR YAĞARDI

Kapıların önüne yığılan esnaf, “Ayten Hanım buyurmaz mısınız?” diye önüne çıkar, Deli Ayten’i dükkanlarında ağırlamak için birbirleriyle yarışırlardı. Önünde bel kırıp reverans yapanlar da olurdu, amuda kalkanlar da.

Ayten kibirle bakardı olup bitenlere. Bazen sinirlenir, “Ne o ? Kız Yakup gibi kıvırıp duruyorsunuz, hoppalık yapıyorsunuz” diye azarlardı esnafı. Sonra da gönlü hangi kapıda durmak istiyorsa o dükkanın önünde mola verirdi. Deli Ayten’in konakladığı dükkanda bereketin kilidi açılmış olurdu. Çayını kahvesini içerken davulunu tımbırdatıp cümbüşünü çalar, ardından kalkıp başka bir dükkana uğur ve bereket getirmek için harekete geçerdi.

AYTEN BURSA’DA BÜTÜN DELİLERİN KRALİÇESİYDİ

Bursalılar için Deli Ayten tam bir efsaneydi. Sokaklarda yürüdüğü zaman insanlar onu karşılamak için evlerinden çıkar, mahalleden ayrıldığında alkışlayarak uğurlarlardı. Arkasında daima çocuklardan oluşan uzun bir kuyrukla dolaşırdı.

Her mahallenin bir delisi vardı kuşkusuz. Ve bu deliler mahalleyi babalarının malı gibi görürlerdi. Hanedanlık alanlarına başka delilerin sızmasından da hiç hazzetmezlerdi. Ama Ayten’in delilerüstü bir kimliği vardı. O bütün delilerin tartışılmaz kraliçesiydi.

Bursa’nın delileri, her yıl Hıdrellez haftasının pazar günü Deli Ayten için bir çeşit takdis töreni düzenlerdi. Henüz ufuk ağarmamışken Deli Ayten, Kızyakup Mahallesi’ndeki derme çatma evinden yola çıkardı. O gün en güzel elbisesini giyer, en şık çantalarını koluna takar, en kırmızı rujuyla dudaklarını boyardı. Bir iki gün öncesinden temizlediği davulu ve parlattığı cümbüşü de yanında olurdu tabii ki.

İlk kendi mahallesinden başlardı festivaline. Meydana gelir, davuluna üç kere vururdu. Mahallede yaşayan iki deli çıkagelir Deli Ayten’in ardında yerlerini alırdı. Sonra hep birlikte ikinci mahalleye yürünürdü. Yine üç kez tokmak davula vurulur, oranın delisi de gelip konvoya katılır, böylece 15 mahalle dolaşılırdı.

Bursa’nın akıllıları derin uykularındayken Bursalı deliler Ayten’in ardında ayinlerini yapardı. Ayten, ardında 15-20 kişilik bir deli tümeniyle sokakları dolaştığında Bursalılar uyanıp camlara dökülür, konvoya alkışlarla tempo tutarlardı. Deli Ayten ve tebaası dönüp dolaşıp ikindi vaktine doğru, kraliçelerinin tenekeden şatosunun bulunduğu Kızyakup Mahallesi’ndeki Müzisyenler Kahvesi’nin önüne gelirdi. Burada onları müzisyenler darbukalar, davullar, kemanlar ve kanunlarla grubu karşılardı. Sazlar çalar, kızlar oynar, akşam da evli evine köylü köyüne giderdi.

GERÇEK DELİ AYTEN KİMDİ

Türlü çeşit tevatür dolaşırdı Deli Ayten hakkında. Kimisi çok zengin bir İstanbullu ailenin kızı olduğunu, çok gençken kafayı sıyırıp Bursa’ya geldiğini söylerdi. Bazıları onun Selanik’ten göç eden bir ailenin çocuğu olduğunu, annesini babasını bir yangında kaybettikten sonra yapayalnız kaldığını anlatırdı.

Bursa’da Deli Ayten hakkında çok sayıda insanla konuştuk. Ahalinin büyük kısmının mutabık kaldığı asıl hikaye yine Kızyakup Mahallesi’nde başlıyor. Adı soyadı: Ayten Şenaşık. Çocukluğunda ateşli hastalıklarla boğuşmuş. 16-17 yaşında genç bir adama aşık olmuş. Kendisinden beş altı yaş büyük olan Cümbüş Hasan (Bayındıroğlu) da sevmiş Ayten’i. Ama ailesi çok içki içiyor, gece alemlerinde kendini kaybediyor diye kızın sevdiği adama kavuşmasına engel olunca, yanıp tutuşan Ayten, yemeden, içmeden, uykudan kesilmiş.

SONUNDA HASAN’A KAVUŞTU AMA ARTIK ÇOK GEÇTİ

İşte bu dönemde açılıyor gerçeklikle aklı arasındaki mesafe. Tüm böyle hikayelerde olduğu gibi, tabip tabip dolaşıyorlar. Sonunda bir doktor, “sevdiği adama kavuşursa belki düzelir” diye tavsiyede bulunuyor ailesine. Altı yılın sonunda rıza gösteriyorlar evlenmelerine. Ama iş işten geçmiş, Ayten ile gerçek dünya arasında açılan mesafe bir türlü kapanmıyor. Alkolizmin derinliklerinde kaybolan Cümbüş Hasan da zeten bir gün evi terk edip gidiyor.

Ayten de kocasından kalan cümbüşü eline alıp, davulu boynuna takıyor, sokak sokak dolaşıp Hasan’ı arıyor. Birkaç yıl sonra Hasan hastalanıp ölünce defter tamamen kapanıyor. Ayten de kalan ömrünü sokaklarda tamamlıyor.

Kızyakup’taki kulübesinde 12 Mart 1992 günü ölü bulunan Ayten, ertesi gün Ahmet Dai Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Pınarbaşı’nda defnediliyor. Cenaze namazına 3 binden fazla Bursalı katılıyor. 2001’de, dönemin Belediye Başkanı Hilmi Şensoy’un girişimiyle mezarı granit kaplanıyor, mezar taşına davullu bir fotoğrafı konuluyor.

CENAZESİNE 3 BİN BURSALI KATILDI

Osmangazi Belediyesi Kız Yakup Mahallesi’nde çöküntü alanı olan bir bölgeyi kamulaştırarak Kamberler Tarih ve Koordinasyon Parkı’nı inşa etti. İki sene önce ulusal bir yarışmada kazanan projenin uygulandığı parka aralarında Osman Gazi, Orhan Gazi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Zeki Müren’in de bulunduğu ünlülerin büst ve heykelleri dikildi. Belediye Başkanı Recep Altepe’nin önerisiyle Deli Ayten’in de parka dikilmekm üzere bir heykeli yaptırıldı. Ama kaidesi ve çevre düzenlemesi bitmediği için henüz yerine dikilmeyen heykel Saadet Partisi Bursa Gençlik Kolları tarafından protesto edildi. O kadar ünlü Türk büyüğünün yanında deli bir kadının heykelinin ne işi var, dediler.

Konu belediye meclisinde de gündeme geldi fakat Başkan Altepe kararından geri adım atmıyor: “Deli Ayten’in Bursa’da yaşamış ve yaşı 30’u aşmış herkeste bıraktığı bir hikaye vardır. Bir trajedi kahramanı olmasına rağmen, her sabah etrafına neşe ve sevinç taşımış olan bir insandır Deli Ayten.”

Başkan kararlı. Deli Ayten’in Kent Müzesi’nde de bir köşesi olduğunu ekleyerek şöyle diyor: “Bursalılar kadirşinastır. Deli Ayten, Kızyakup’ta doğup ömrünü burada tamamlamış, 40 yıl sokaklarında dolaşmış. Şimdi biz buraya bir tarih ve anı parkı yapacağız da onun heykelini dikmeyeceğiz öyle mi?” Heykel, kraliçelik töreninin yapıldığı Hıdrellez’de dikilecek. Deli Ayten böylece, 16 yıldır ayrı kaldığı yuvasına, Bursa’sına kavuşmuş olacak.

Paylaşım için Serap Kaplan'a teşekkürlerimizle...

18 Ocak 2013 Cuma

Güçlü Kadınlar...


Güçlü kadınlar vardır her işlerini kendileri halletmeye çalışan..
Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen.
Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler. Evdeki tüm tamirat tadilat işlerinden anlarlar. 
Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. 
Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler
.Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü...

Âşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler.
Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan 
o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan yansıtmazlar çünkü.
Para var mı, iş yerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği.
Çünkü istemezler kimse onlara acısın.
Sonra da bir bakarlar ki bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz.
Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür.
Eskaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar bu sefer de sorunlu kadın - kaprisli kadın - tahammül edilmez kadın damgasını yerler.
Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar!

Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.
Sonra bir dosttan eşten ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış.
Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin.
Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

Mesela fatura filan yatıramazlar anlamazlar çünkü. Nereden yatırılır onu da bilmezler.
Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar çünkü taşıyamazlar onca torbayı.
Hep yorgun olurlar bütün gün spor salonları kuaför o mağaza bu mağaza gezerler.
Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. Akşam eşleri eve geldiğinde bugün nereye yemeğe gidelim diye sorarlar. En kötü ihtimal dışarıdan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere.
Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar. Huysuzluk da ederler ama bu erkeğin hoşuna gider çünkü kadın ona muhtaçtır söylenmeyen güçlü kadının aksine hiçbir şeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar.
Pek teşekkür etmezler kıskançlık krizlerini de severler Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler.

Çünkü o güçsüz kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur.Koruyup kollanmalıdır her an o!.
 Zayıf kadınlar hiç çökmez buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır.
 Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar..


7 Ocak 2013 Pazartesi

Günaydıın, haftanız güzel başlasın:)
Üşenmedim bileştirdim tıklarsanız kocaman olur

5 Ocak 2013 Cumartesi

Mesela;



Bıraksam MUTFAKTA biriken bulaşıkları,

Çeksem arkamdan kapıyı,
KADIN başıma gitsem bir meyhaneyi dağıtsam..!

FONDA bir masa,

Arkada Sezen'in şarkıları çalsa;
Ben AĞLASAM...
Şişenin dibine dibine vursam..!

MESELA diyorum;
Sokaklardan bütün ERKEKLERİ kovsam,
Bu gecelik evlerinde otursalar..
Korkmadan dolaşsam bütün şehri,
Kimse DOKUNMASA bana,
Bir sandalda sabahlasam...!

Alabildiğince KADIN,
Alabildiğince ÖZGÜR olsam.
Küfür etsem ağız dolusu, utanmasam;
Şehre isyanımı haykırsam.

Kim bilir kaç kere satılmıştır, bu dünyanın ANASI...!
MESELA diyorum;
Bu gece de ben BABASINI satsam..!

27 Aralık 2012 Perşembe

Beni Affet

Şubat dizisini izliyormusunuz?
Ben birkaç bölümü izledim, oyuncuları çok beğensem de nedense sokak mafyasının amerikanvari giyimi ve tarzı beni itiyo şiddet içeren filmleri oldum olası sevemedim zaten..
Neyse geçen bölümüne denk geldim ve merakla izledim tabii kaçırdığım için anlayamadım neler olmuş ama bu şarkıyı duyduğum an sesi tanıdım ve ben benden gittim resmen..
Müthiş acıklı bi sahne,ve özellikle laliş ve fd nin bayılacağına emin olduğum bi şarkı..Üşenmedim dnüştürdüm indirdim upload ettim:))

 Beni affet
 Kaybetmek için çok erken ,sevmek için de çok geç
 Beni affet bir adım kalmalı geriye kırılmış şeylerin nihayetine
 Yalnızlığın eşiğinde beni affet
 Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde yağmurlar yağardı
 Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde ayrılık kurşun gibi ağırdı
 Beni affet şiirler gözlerini şarkılar saçlarını söylemedi
 Beni affet bir adım kalmalı geriye kırılmış şeylerin nihayetine
 Yalnızlığın eşiğinde beni affet ...

23 Aralık 2012 Pazar

Yeni yıl dilekleri mii

Yeni yıl dileklerimizi yazıyoruz hadiyin dedi bricitim ben de muhtemelen bu tembellikle bir yeni yıl yazısı yazmayacağım için hem soruları cevaplayıp, hem tarihte ilk defa zamanında mim yazayım dedim.
Şimdi bu dilekler bizim için mi herkes için mi bilemedim bricit tekil yazmış ben de o yüzden kendim için diye farzederek yazıyorum:)
Geçen yılda yapmışım ben bu mimi işte burda, ne yazık ki bunu yaptıktan 10gün sonra farkettim ahaha işte burda


  1. Huzur istiyorum, şu yukarıdaki evde..kendi evimde yaşamak istiyorum artık:(
  2. Sağlık .Klasik gibi gelebilir ama bağışıklık sistemi zayıf biriyim ve hayattan soğutuyo bu..
  3. Hayal kırklığı olmasın bu sene ne aşkta ne dostlukta lütfen tanrım!
  4. İş hayatımdan memnunum ama daha iyisini diler herkes elbet kendisi için di mi?
  5. Hayata bağlanmak için bir sebep istiyorum. Bir yaşama amacı.Birçok hatta!
  6. Piyango gibi biyerden havadan para kazanmak istiyorum fahiş miktarda, ne yapacağım bana kalsın:)
  7. Kadere ve şansa inancımı değiştirecek bişeyler istiyorum..belki bir mucize..
  8. Annem herşeyden şikayet etmesin ve demir gibi sapasağlam olsun artık istiyorum hoş gene şikayet eder ya :f
  9. Zaman ayıramadığım arkadaşlarıma, aileme, bana kırılanlara tek tek zaman ayırmak istiyorum.
  10. Daha çok kitap okumak istiyorum eskisi gibi..
  11. Yeni bir bilgisayar ve tablet istiyorum ^^
  12. Yeni yılda olmam gereken yerde olmak istiyorum bu yıl:(

Ve sizin için de sağlık mutluluk huzur AŞK ve gönlünüzden geçen her dileğin gerçek olmasını diliyorum!

2011in son yazısı burda

Mantık mı duygular mı?

Yeni blogger arkadaşlarımdan biri Melek Bahar beni mimlemiş, kırmadım elbette ki cevaplıyorum ve başarılar diliyorum blog hayatında:) Mimlenip yapmayanalara fena tehditler temenniler var hatta:p


Anketvari soru cevap mimlerinin hepsini yapmıyorum aslında ama bazıları yazarı tanımak ve kaynaşmak adına önemli bir adım diye düşünüyorum,mimleri yapacaksam geçiştirmeden düşünerek ciddiye alarak yapan biri olarak, böyle yapmamanın zaten mimleyene de okurlarınıza da büyük saygısızlık olduğunu düşünüyorum.
Hiç yapmama hakkınızı saklı tutun ve hatta kullanın daha iyi.

Gelelim sorularımıza;
 -Mantığın mı yoksa duyguların mı ön plandadır?
Mantığım sürekli duygularımla savaş halindedir hiç abartmıyorum. Duygularıma yenik düşüyorum diyebilirim çoğu zaman. Ama asla mantığıma sığmayacak bi saçmalık yapmam yine de.

 -İnsanlar niye mutlu değiller? Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar? 
En başta elindekilerinin değerini bilmemek ve şükretmeyi unutmakla alakalı görüyorum bu durumu.
Buna dış etkenler de var elbette.Sürekli daha iyi, daha güzel, daha sağlıklı, daha zengin vs vs insanların hayatı artık twitter ve facebook hatta bazı yaşamlarını paylaşan bloglar sayesinde daha da ön planda,özendirici ve isyan ettirici etkisi olabiliyor zaman zaman özellikle genç kesime-malesef. Tabi doyumsuz ve sonradan görme denebilecek bir kesimin düşüncesizce ve sorumsuzca yaptığı gösteriş büyük etken buna.
Parayla satın alınamayacak,eksikliği giderilemeyecek şeyler var ve sahip olduğumuz bu değerler bizi mutlu etmeye,şükretmemize yetmeli bir yerde.

 -Çok para harcayıp keşke almasaydım yada harcamasaydım dediğin bir şey var mı? 
Şuursuzca alışveriş yapmam bişeye paraya kıymışsam değer pişman olmam:)

 -Haklı olduğun bir konuda hakkını savunur musun yoksa susmak adalet mi dersin?
Susmak adalet değil yenilgiyi kabullenmektir bir yerde,hakkımı savunur söylemem gerekeni söyler arkasında dururum lafımın.. ama bazen de karşınızdaki size sağırsa konuşmak hiçbir fayda vermeyecek hatta ne deseniz size şiddetle ters dönerek geri gelecekse susarsınız..anlamasını sakinleşmesini pişman olmasını beklersiniz..

 -Tok gözlü müsün yoksa herşeyim olsun diyenlerden misin?
Her şey ,bunun tanımı herkese göre değişir. Hırslı biri değilim açgözlülük kavramı içinde ama çalışkanım en iyisine sahip olmak isterim herşeyin imkanlarım dahilinde..Ve benim için sıradan olan bişeye herkesin sahip olamayacağını düşünür aklımı başıma toparım acilen:D

Geç oldu ama yapabildim, dönmesine az kaldı elmyramın ona ve aradiaya paslıyorum bunu da:))

13 Aralık 2012 Perşembe

Sana Bir Boyun Atkısı Gerek..



Sana bir boyun atkısı gerek..
Çünkü kış geldi.

Ve sular bir uzun geçmişe hazırlanır. 
Nerdeyse.

Bir çocuk ölür. .Bir kadın hastalanır..
Odalar, bulutlanır.

Su içmekten.. Uzak bir köfte kokusundan
İnsan uzak  bir memleket havasından.
Belli belirsiz bir şeylerden utanır.
Yapışkan ve dayanılmaz bir vicdanın eşliğinde
Gece.
Hatırlarız bir günlerde üşümediklerimizi.
Üşümeyeceklerimizi.

Kimilerine bir şarkı gibi gelir bütün bunlar. .
Oysa.

Bir kez daha söylüyorum üstümüze yağanları.
Uzun eski. Olumsuz. Güneşlere aykırı.
Haziran mintanları.  Kopkoyu kent garları.
Alınıp götürülenler.  Yerlerine konanlar.
Anladığımız ve.
Şaştıgımız kalabalıklar.

 Bir korku aşka benzer yalınlığı. Bir korku.

Kuduz korkusu gibi sudan.
Bir korku.
Semercilerin. Bakırcıların. Nalbantların. Arzuhalcilerin.
Kantarcıların ve demircilerin ve çilingirlerin.
Parmakçıların dinsizlik korkusu. Takunyecilerin.
Bir odada kalanların ölüm korkusu.
Bileycilerin, bezzazların ve ölü yıkayıcılarının.
Ve pazarcıların. Gökyüzü korkusu.
Bütün garipliğiyle esnaf çarşılarının  ve uygunluguyla ve yenilmişliğiyle
bir sancı gibi dolanır içimizi.
Yarı aç yarı tok dolaştıgımız bir Ankara’da
Bir haşhaş gibi sanki. .

Bir acı su.

Bir yagmur cömertliğiyle Anadolu’dan.
dolaşır içimizi onların akşamları.



Yaralı olmak, yerinde olmamak, uzun gecikmesi son kesinliğin bir sabah..
 biliyoruz elbet neyi bölüştüğümüzü göz göze bakışınca. .
Biliyoruz neyi bölüştüğümüzü.
Konuşmasak da.


Şimdi tutalım bu diriliği artık. Zamanıdır.
Zamanıdır.

 Nerdeyse kar başlar. 
Küçük kuşlar ölür.

Semerciler ve dilsizler ölür.
Seninle ben kalırız. Yeni bir yaşamaya.
Gökler ve kentler ufalır. Seninle ben kalırız.
O şarkı sanılanlar bir kavga halini alır.
Nerdeyse kar başlar.
Birini düşünür gibi oluruz. Biliyorum
Ellerin de üşür. Biliyorum ama
Isıtabilirsin onları. O ateşte.
Hazırsın da. Biliyorum.

Ama

sana bir boyun atkısı gerek. 
Kış geldi...

Mutlu Yıllar (Cem Adrian)

6 Aralık 2012 Perşembe

Uykusuz heer gecee


Baktım da eskiden her haftasonu geç kalkıp uzun uzun kahvaltı keyfi yapar sonra yazı yazarmışım, haftanın kritiği, sıkıntılarım,planlarım, yaptığım kekler poğçalar ettiğim muhabbetlere dinlediğim müziklere kadar gepgeniş bir yelpazem varmış:)


Şimdi yelpazem nereye gitti bilmiyorum ama o olmazsa pervane olmadı klima idare edicem. Zira bu ara bi ton şey oluyo güdüğüm, sevindiğim,üzüldüğüm..herkes gibi.


Bir kere benim çok sevdiğim, yüzünü görmeden inanlmaz bir bağ kurduğumuz uçuböceğim vardı ya ,<ıt kutup hem de eş ruhum hani:D uzun uzun beklemiştim hatta döndüğünde bayram yapmıştık ya, hah onunla o an çok önemli gelen ama sonra dönüp bakınca 

ceviziçi doldurmayacak şeylerden kırdık birbirimizi bence ben daha fazla kırıldım, ona göre o.. 
çünkü karşındakini ne kadar seversen o derece hayal kırıklığına uğrayıp incinirsin.bu yüzdendir ki kim daha ileri gitti asla sonucuna varamazsın.
En kötüsü bir türlü kendini doğru ifade edememek. Neyse sonunda gururu inadı bi kenara itekleyip bi adım o bi adım ben yarım adım ileri iki adım geri derken birbirimizi ne kadar özlediğimizi, ayrıyken de birbirimizi gizlice izlediğimizi itiraf ettik rahatladık:)
Gerçi benim ve onun ayrılık-küsme biçimi farklı bunu gördük, ben aleni twitterdan, birlikte oynadığımız oyundan, heryerden izledim doğum gününde mesaj bile attım ,mutlu bi haberine gözün aydın da dedim:) tutamam kendimi kasamam çünkü huyum kurusun. Oysa harıl harıl heryerden silip uzaktan gizlice bakmış üstüne alınmış bazı yazıp çizdiklerimi ah bilseydim neler yazarddııım eheh:D
Bu ara onun yoğunluğundan dolayı özlediklerimizi yapamasakta orda olduğunu bilmek bile güzel.
Ben derim ki kendinize böyle ekstra yükler yüklemeyin bir daha hiç konuşmayacaksanız bile, yüreğinizin kapılarını kilitlemeyin ki açılacaksa daha tez açılsın.Di mi:))
Bu da böceğime:**(Duvarların sağlam yıkılmaz sanıyorsun, sen öyle zannet ben anlarım:))

Yazmama ve okumama sebeplerimden biri de -bahane değil ama-  Yeni tasarımı sevmedik bu bizi iyiden iyiye soğuttu her gelen yenilik rahatınız için dense de en azında bu zamana kadar olduğu gibi tercihi kullanıcıya bırakabilirlerdi.Güncellenen bloglara bakmakta çok zor kendi blogumla oynamakta:( Ara verince temamla oynamaya bayılırım mesela ama yapamıyorum:/

Uykusuzuğum had safhada cidden doktora gitsem mi diyorum ama şu zamana kadar zar zor doktora giden ben hiçbir derdime çare bulduklarını görmedim astım olduğum bile  branşı olduğunu düşünmediğim doktor tarafından anlaşıldı nedense:S

Bu da uykusuz gecelerimden birinde bitebildi..

Twitterdan gündemi takip ediyorum bazen tv izlerken özellikle ben de bişiler yazıyorum arada keyfi birkaç arkadaşımla paslaşmak bana yeterken bakıyorum insanlar o minnacık portalda şöhret peşinde, becerebilirsem bu konuda da komikli bişeyler yazıcam:p

4 Aralık 2012 Salı

Sen yarim idun

Bazen, bir film, bir doğal sohbet esnasında veya radyoda bi şarkıyla türküyle karşılaşırız, bam telimize basar ve "neden daha önce duymadım" diye kendimize kızarız.. Bu da öyle bir türkü, o kadar güzel o kadar dingin ki.. ve ben popüler diye kısık kısık söylenmiş halini dinlemeye razı olamazdım, orjinalinden dinleyin bir de:)

3 Aralık 2012 Pazartesi

Yaşıyorum demek..


Çok merak ediyorum kendimi, 
Başıma bir şey mi geldi? 
Öldüm mü? 
Kaldım mı?
 Hiçbir haber yok kendimden. .
Bu sabah kapımı çaldım, 
Kapıyı açan kendim
Bir süre kendime baktım, 
Bu güleç yüz bendim..
 Oh ne güzel bir sabah 
Bugün de yaşıyorum demek.
 Benden başka yok kimsem 
Beni merak edecek.


Bu da şarkım^^

 * Aziz Nesin

16 Ekim 2012 Salı

Beş şey..

Bricitim beni mimlemişti,anca sıra geldi malum yazasım yok kışın düzelirim umarım
Çok eğlenceli bir mim bu da,zaten sarmazsa yapmıyorum biliyosunuz..
Beş şey mimi:)
Bunu duyunca sabah haberlerde gördüğüm beşizler akıma geldi direk, evlerine dönmüşler ve bebeklerin isimlerini karıştırdıkları için künye yapmışlar diyordu haberlerde, ama anneye isimleri sorduklarında bende bi kahkaha koptu, dumur oldum aynı zamanda:)
Her bebeğe ikişer uzun isim koymuşlar resmen, akınızı seveyim canınıza mı susadınız dedim yahu millet 2 bebeği birbirine karıştırırken 10 isim ve 5 bebek yazıya da beş O.o huh!

*Çantamdaki 5 şey :
Makyaj çantam, ama içinde sadece makyaj malzemesi yoktur,gazoz açağı,plastik kaşık,not defterlerim,kalemlerim,ayna,ıslak mendil,selpak,krem,mini dikiş kiti dahil bi sürü şey:)
Telefonum ve şarj aletim, genelde birinden biri evde de kalabilir..
Cüzdanım
Anahtarlığım
Parfümlerim

*Odamdaki 5 favori şey:
Kitaplığım
Etejerim
Parfümlerim ve makyaj kutumun olduğu köşe
Ders masam ve antika masaüstü bilgisayarım (terkedilmişte olsa)
Perdelerim,yatak örtülerim,yer minderlerim..

*Bu ay planladığım 5 şey:
Bloguma geri dönmek,içimden gelerek yazabilmek
Planladığım ve askıda olan iş görüşmeleri
Gitmek istediğim kurs ve spora zaman ayrabilmek
Hastalanmamak
Ağlamamak

*Almak istediğim 5 şey:
Vestel çorbacı  -Tam benlik olduğunu düşünüyorum, her çeşit çorba merak eder yaparım ve çok severim
Argan yağı -Saçlarda ve ciltte muzilere yatattığına gözlerime şahit oldum bayıldım acil almam gerek,sponsorlarım olup göndermediği için:p
Haki yeşil far ve lens :)
Yeni bir uzun+kalın +kapşonlu hırka, birini bulsam diğer özelliği bulamıyorum ama hepsini tek hırkada bulucam olmadı örücem o derece kararlıyım!Bulan duyan haber versin
Odam için antika görünümlü bir kocaman ayna,etejerimin üzerine:)
Bir de şu zayıfatan ayakkabıları çok merak ediyorum yahu,zayıflamaya ihtiyacım olmasa da yürürken daha çok kalori harcatıyosa ne güzel di mi^^
Aslında imkansızı isteriz genelde:


Beni mimleyen kişi Bricit ve ondan etkilendiğim 5 şey :Bu tarz sorular bana eski anket defterlerimizi anımsatır defter sahibi hakkında ne düşünüyosunuz yazın modu:)) Etkilenmek yanlış bir ifade sanki bence ama.
Briciti çok içten buluyorum, kendisi biliyo ne derece sevdiğimi,bazen saflık derecesinde iyi niyetli olmasına kızıyorum uyarıyorum hattaa:)),renkli ve eğlenceli olmasını çok seviyorum,pozitif olmasını ve bunu yansıtmasını da..iyi ki var dediğim arkadaşlarımdan biri :**

Ben de eğer okur ve yapmak isterse muzurella, crazywoman,pembe kereste,umay,safransarı ve erdost u mimliyorum:) ama gidip haber veremem:p

Erol Günaydın la Aşk-ı Kıyamet ..


Bu kliple bir kere daha hayran olduğum, 
şarkı ve klipteki o kısacık tiyatral muhteşem oyunculuğu sayesinde ölümsüz şarkılarıma eklediğim bu klibiyle ebediyete uğurlamak istedim kendimce..Çok ağlamışımdır bu kliple..
Yine ağlıyorum:(
Baba dede kaybı kadar acı verdi içimi sızlattı ..
Örnek bir hayat sürüp son zamanlarına kadar kendi ayakları üzerinde durabilmek..
Bu kadar çok seveninin olması..

Çok özlenecek o güzel yüzün:(

12 Ekim 2012 Cuma

Ne kadar da tatlı bi o kadar farklı:p


Tatil bitti, aslında henüz tam olarak dönmedik ama her güzel şeyin bir sonu var malum.
Ben bu taslağı yazalı da 1 ay olucak neredeyse o da ayrı bi dram:S
Nedense faza sıcak beni bunaltıyo sevmiyorum bildiğiniz gibi, gider gitmez hastalandım ağır bi bronşit krizi ve bademcik iltihabıya başladım ama moralimi bozmamaya çalıştım direk doktora gidip ilaçlarımı aldım ve mızmızlanmadım ama umdugumdan az bronzlaştım daha az plaja gittim bu sebeple ve açılmaya başladım bile:p
Bu tatilde hiç dinlenmedim aksine kafam gittiğimden daha alak bullak.Anladım ki yepyeni planlar ,düşüncelerle gidiyor olsanız bile bütün sorunlarınız sizinle birlikte olduğu sürece hiçbirini gerçekleştirmeye haqta hayal etmeye ne gücünüz ne imkanınız olabiliyor..
Yani tedbil-i mekanda ferahlık falan yok! kim demişse gamsızın önde gideni olmalı pıhh:/

Hayatımda çok fazla fırsat kaçırdım kaçırıyorum ama en ufak bir eksi getireceği gerçeği diğer onca artıyı siliyor gözümde eimde değil. Adım atamıyorum çakılıyorum olduğum yere..

Neler yaptım mesea bu kadar zamandır? Bi kere gerçekten laptopumu almadım yanıma.
İnternet cafeye sadece 1 kere gittim. Telefonumdan da bağlanmadım.(alkış rica ediyorum)
1 aya yakın internetten uzak kalmak asıl tatil bence, her adımını resimleyen imleyen foursquare den badge almak için yarışan ,habire tumblr twitterdan nefes almadan yazanar ne ara tatil yapıyo ya da tatil anlayışları nedir ben bilemedim:p
Benim anladığımsa full şezlongta kitap okuyup mp3-radyo dinlemek ve sonrasında şu:

İnternet yokken sürekli lazımmış gibi geldi alışkanlıklarımız var ne de olsa, notlar aldım ama hiçbirine bakmadım hala:p
Neyse en çok radyo dinledim, zaten bunu hep yaparım ama odaklandım resmen..
Yeni şarkılar keşfettim bazılarını sevdim bazıları gına getirdi, yalnız şu var kesinlikle kulaklıkla dinlemek çok farklı sesleri melodileri bambaşka duyuyorsunuz

Bu arada 2. Halil Sezai vakası diyebileceğim birini keşfettim bayılıyordum sesine ama 2 bilindik şarkıyı öyle bir rezil etmiş ki inanamadım! bilin bakalım kim:))

Bir radyo istesiyle çok yakında huzurlarınızda olacağım sanıyorum tabii kendi fikirlerimle..

Bu arada mini bir bilgi öğrendim not almışım:
Yaz aylarında alkol alırken dikkat:
Bira: 149 KCal, Şarap: 100 KCal, Rakı: 250 KCal,
Votka: 263 KCal, Viski: 138 KCal, ve
SU: O (SIFIR) KCal

Bu da ben yokken gelen veriler:p
Son bir ay bir hafta ve tüm zamanlar google aramalarında ne yazıp bana gelmişler:D
Benim anladığım magazin ve dedikodu seviyor bizim insanımız ve bu beni rahatsız etti,yine de yazmaya devam ederim ummadıkları bir bakış açısı onlara be düşündürüyor bilmek isterdim melissa konusu gibi:p
Link koymuyorum pek çokları gibi oraya tık buraya tık burda yazmıştım, yok cınım yemezler tıklamıyorum bilesiniz merak eden bulur :)))




4 Ekim 2012 Perşembe

Yalnızlığı en güzel anlatam adam.. Cem Adrian

Cem Adrian.. bir zaman ergen kızların emo halleri için kullandığı bir meta gibi olsa da (bu ekilde tanıyanlar olmuştur mutlaka) zamanla yerine oturan taşlar gibi, Feridun Düzağaç gibi mesela kendi söz ve müzikleri ile tarzını yarattı, özel bir yetenek,eğitilmiş bir ses ve duygularını kağıda inanımaz aktarma gücüyle artık çok daha güzel şarkı söylüyor ve çok daha iyi görünüyor bence..Başarı grafiği gittikçe yükseldi.
Harika düetlere imza attı bu arada Umay Umay(en eskisi bu),Yavuz Çetin,Aylin Aslım, Halil Sezai ve Zakkum la BİRAZ UYU olmak olmak üzere..hala en sevdiğim şarkı..
Yepyeni bir albüm adı Siyah Veda..
Yanızlık şarkısı ve kliple çıkmış ortaya -şükür ki- ama hemen eleştiriler almaya başlamış kliple ilgili, eleştirmek adına izleniyo her şey ,okunuyo her yazılan,bıktırıcı bu gerçekten..direk rahatsız edici açık saçık bir sahne içermemesine rağmen, ve kendi facebook hesabından cevap vermiş hemen,çok beğendim ve çok içten buldum açıkçası değeri bir kat daha arttı gözümde cesur ve açık sözlü insanlara ihtiyacımız var en azından dürüst..
Tebrik ediyorum kendisini bu harika şarkısı,inanılmaz sözleri ve yanızlığı bu kadar güzel anlattığı için.
.CAN EVİMDEN VURDU YİNE..
Vurmuyor yüzüne eskisi gibi sanki 
Güneşin ısıtmıyor içini 
Gelmiyor içinden uzatmak ellerini 
Ellerin tutamıyor bir kalbi 
Bir kağıt, bir kalem, bir yanmış, bir sönmüş, bir bitmiş sigara 
Hayatın bu sökülmüş, atılmış, kırılmış, dökülmüş hep paramparça 
Yolun sonu bu Yalnızlık 
Saklandığın o küçük delikte buluyor seni 
Yalnızlık Seviştiğin o kalpsiz bedende uyuşturuyor seni 
Yalnızlık Sıkıştığın o küçük evinde vuruyor seni 
Yalnızlık öldürüyor seni 
Öldürüyor beni 
Yalnızlık çağının kalbi kırık çocukları 
Yalnızlık o simsiyah ellerinde 
Yalandan ninnileriyle büyütüyor bizi 

 Söz: Cem Adrian Müzik: Cem Adrian

29 Eylül 2012 Cumartesi

Soğan Ekmek (Oğuzhan Uğur) 2012




 yeni yazımı yazdım ama çok uzun oldu azıcık daha bekleyin, beklerken bunu dinleyin gene döktürmüş:D

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Uzun tatil...


Eskiden olsa, tatil öncesi kendimi ordan oraya atar alışveriş hazırlık derken şenliğe çevirirdim hazırlık safhasını.
Bu kez en büyük valizimi yatağımın ayak ucuna açtım gelip gidip olmazsa olmazları içine yerleştirip kalanı dolabıma yerleştirdim. Bu arada koskoca dolabı yeniden indirip geri kaldırdım ama olsun..

Bugün evden çıkmadan aheste aheste kahvaltı ettim yemek yedik temizliğin dibine vurdum ve şimdi valizimi kapatıcam. Yolculuk gece yarısı, umarım uyurum hemen, çok yorgunken nedense algılar açık olur her yanım ağır ve uykum kaçar. Bu kez öyle olmaz umarım ki.

Diyeceğim o ki bedenen ve ruhen çökmüş hissediyorum bu tatil çok geç kaldı ama uzun sürecek sanırım.
İlk defa bilgisayarımı yanıma almıyorum. Arada cafeden bakarım. Bu yüzden sessizliğimi mazur görün..
Şezlongta bütün gün mp3 dinleyip kitap okumaktan ve haşlanmadan bronzlaşmaktan başka amacım olmıcak:p
Tabii kafamdaki sesler susar ve burada kalmayı kabul ederlerse..
Geçen sene bir an seneye acaba ne yapıyor olurum buraya geldiğimde ne farklılık olur hayatımda gibi binbir soru sorarken bulmıştum kendimi, tatil bana iyi gelmiyor mu ne?
Zembereği boşalıyor ya beynimizin ve duygularımızın daha mı çok düşünecek zaman bulmamızdan acaba?
Dönüşte anlatacak çok şeyim olur umarım. Ben başkaları gibi şunu aldım bunu yedim bunu da giydim bakın bu da bikinim vs vs yazmayacağıma ve fotoğraflamayacağıma göre ne anlatırım bilmiyorum :p

İyi bakın kendinize...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...