18 Ağustos 2011 Perşembe

Biraz uyu..İpek uyu...:(

Günlerdir sadece mp3 dinleyip kitap okuyorum zihnimdeki kara bulutlar dağılsın diye
bazen daha beter olsam da dinlemekten vazgeçemediğim bi şarkı var,sözleri öldürücü..
Ve dinledikçe daha da bağlanıyor insan.
Hele şarkının sonunda Cem Adrian ın süpriz gibi çıkması,birlikte devam etmeleri ve bir şiirle ve tamamlaması yok mu, sanki her bir satırı ben,ben yazmışım gibi dersiniz ve size dokunur ya inceden inceye bi yarayı sızlatır hani..öyle işte..
paylaşmak istedim..

Gelmiyorsa artık yardıma bir zamanlar ağladığın omuzlar
Soğumuyorsa  kalbine akan kaynar sular
Tanıyamıyorsa artık gözlerin aynadaki şu sessiz ve yorgun adamı
Kurumuyorsa yanağından akan tuzlu sular..

Nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan,tutunamıyor kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan...

Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığının yanına uzan ve biraz uyu

Durduramıyorsan artık adımlarını hep aynı ıslak kaldırımlarda
Sayamıyorsa parmakların geçen yılları
Unutuyorsa artık ellerin eskiden tuttuğu elleri
Kayboluyorsa aklından tek tek isimleri

Nefes alamıyorsan, açıklayamıyorsan, tutunamıyor kanatlanamıyorsan
Ve artık başaramıyorsan...
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığının yanına uzan ve biraz uyu

C.A
Olsun olsun varsın şimdi uyu biraz uyu
Kurşuna dizilmiş yalnızlığın yanına uzan ve biraz uyu

Sadece çocukken uyanıksındır bunu bil
Herşeyin farkındasındır her sese dönüp bakarsın
Büyümek, uyumak ve unutmak gibidir
Ve büyüklerin dediği gibi;
Uyuman gerekir büyümen için
Sağır ediyorsa sessizlik ve kör ediyorsa aydınlık
Sadece sana görünen ve kimseyi inandıramadığın bir hayalet gibi
Yanıbaşında otuyorsa yalnızlık bu gece
Hep aynı saatte kapını çalan bir düşman gibi bekliyorsa seni
Ve canına kast edecek bir kılıç gibi sallanıyorsa tepende
Unutabilmek için hepsini
Biraz uyu...

15 Ağustos 2011 Pazartesi

zorunlu yokoluş

Tatildeyim.zamansız ve gönülsüz de olsa..
Hayatımda istemediğim kötü süprizler de oluyor malesef.
Ama iyiym,olmak zorundayım.
Çünkü ben bana lazımım..

İyi bakın kendinize.

5 Ağustos 2011 Cuma

5 TL nız var mı?

İstesem verirdiniz değil mi 5tl borç?
Onu şimdi paylaşalım mı hayırlı bir şey için?

Çocuklar ölmesin! hiçbir yerde ölmesinler henüz yaşamın ne olduğunu anlamadan:(
Bu yazıma resim koymaya gönlüm dayanmıyor benim..

Bir çok kaynak var yardım toplayan mesela:
Buradan geniş bilgiye ulaşabilirsiniz.
Hatta anasayfadan çok daha geniş kapsamlı yardım konularına el verebilirsiniz.

Unicef e ise buradan ulaşıp bağış yapabilirsiniz.

5 TL bağışla Afrika açlıktan ölmesin AFRIKA yaz 3072 
veya 5601 e yolla..
yada ACLIK yaz 5777 ye gönder..

Bu cümleyi gün boyu birkaç kere twitter dan veya facebooktan paylaşmanız münkün,lütfen ihmal etmeyelim

Dini yada İslami içerikli bir yazı yazamam bunu sevgili Profösör yapmış sağolsun,
ben sadece vicdani şeylerden bahsedebilirim burda
Bütün gün oruca dayanıyorum acıktım ,susadım diye sıcaktan mızmızlanıp canımız ne çektiyse yüklenip evde on çeşit donanmış sofralara oturunca orucun amacını unutuyormuyuz?
Tutmak şart değil,nefsi terbiyeydi asıl amaç hani? Hangi, dinden mezhepten olursanız olun..
Tokluktan uykumuz gelip üstüne dondurma tatlı keyfi yaparken hep aç olanları unutmuyormuyuz ne dersiniz?
Oysa 2 dondurma parasına müsait oldukça sms atarak yardım eli uzatma şansımız varmış..


Ne zaman ülkemiz dışı bir muhtaçlara yardım konusu olsa "bizim memlekette aç kalmadı mı" diyen zihniyeti anlamam mümkün değil benim.
Gücünüz varsa yapın tabii önce kendi insanımıza,ama bizim insanımıza da böyle düşünüp yardım eli uzatmasalar nasıl olur onu da bir kenarında tutun aklınızın olur mu?
Bir somun paylaşacak maddi ve vicdani gücünüz varsa bir tane de diğerlerine verebilirsiniz,inanın gönlünüz verdikçe yücelecek kötülüklerden arınacaktır..

Bugün sokakta dilenen biri 5 tl ye burun kıvırırken (evet gözümle gördüm bunu meslek edinen ve sinirlenenleri) ,oturduğunuz yerden 5 tl ye yardım fırsatına hayır demeyeceğinizi ummak istiyorum ben..


İnternetten topladığım bilgilere göre
5 TL ile yardım yolları:

İHH
TURKCELL, VODAFONE VE AVEA tüm hatlardan "SOMALI" yazıp 3072'ye SMS göndererek 5 TL bağışta bulunabilirsiniz.
www.ihh.org.tr


Kimse Yok Mu Derneği
TURKCELL, VODAFONE VE AVEA tüm hatlardan “ACLIK” yazıp 5777`ye SMS göndererek,
5 TL bağışta bulunabilirsiniz.
www.kimseyokmu.org.tr

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI
1 Ağustos’tan itibaren başlayacak olan uygulama ile bütün operatörlerden
"AFRIKA" yazıp 5601’e gönderilecek olan SMS’ler 5 TL karşılığında olacak,
3 SMS gönderildiğinde bir fitre bir iftar parası verilmiş olacak.
www.diyanet.gov.tr

2 Ağustos 2011 Salı

“Beni anlamalısın. yaşarken anlaşılmaya mecburum”

Benim bir Arya'm var ki benim tam tersim kelime cambazı,gevezemi geveze tatlı mı tatlı:)
Ve çoğu zaman blogunu okuyup nerdeyse tepinerek güler bir de yanımda kim varsa ona okur bi daha gülerim,en sıkıntılı zamanlarımda yüzümü güldürür ve o da hiç unutmaz beni:*
Zaten burda birkaç blogdaşım var ki, değerleri ölçülemez benim için:)
Ve bugün Arya nın blog günceli gelince aha dedim yine neler döktürdü acaba, tuhaf bir gün geçiriyorum bir anda üzülüyorum bir anda neşeleniyorum dengesizlik abidesi gibiyim bir nevi..kesin gülme komasına giricem tam olucak dedim ama verdiğim linkte harika bir yazı yazmıştı,kendi büyüdüğü dönemlere ait,ramazana ve unuttuklarımıza dair..
Aslen çok farklı ortamlarda büyümüşüz ve imreniyorum anlattığı zaman çocukluğunu,o ağaçlara tırmanıp kocaman bahçesinde her daim insanlar olan sofralar kurulan kapısı açık evlerde bense İstanbul un ortasında bir apartmanda büyüdüm komşularımız ne kadar muhteşem de olsa bir çocuğun özgürce sokakta oynayamamış olması çamura toza bulanmadan prenses gibi büyütülmesi inanın çok acı:(
Ve ona yazdığım yorum uzadıkça uzadı,bence önce onun yazısını okuyun şurdan ve benim yazdığım yorumu daha iyi anlayın..beni anlayın..lütfen..

Oğuz Atay der ki:Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum”

Ahhh ilk defa gülmeye gelip hüzünlendim bu kadar,ben çocukken istanbulda büyüdüm bu değerler gene vardı ama bu kadar içten değil,sonra babam hastalandı ben 12 yaşındayken ve bir köye taşındık (kasaba gibi bir yer) ama nasıl güzel,bahçeli evler,erik ağaçları..trafikten kötülükten korkan annenin koruma içgüdüsüyle sadece kitaplarıyla dost olup bi apartmanın en üst katında mahsur büyümüş bi çocuk için ne demek bunlar biliyomusun?
Okuldan gelirdim bahçede komşular,elleri dolu kimi kek yapar kimi hamur kızartır çay kaynar sürekli,herkesin kapısında bir ip..haber vermeden bu gece müsaitmisiniz demeden girip seslenirlerdi avludan.Kapı önünde çekirdek çitler dantel yapar çay demlerlerdi gene:)
Sokaktan eve girmek istemezdi canım ve ilk defa samimiyeti gördüm hayatımda..birbirini tanımayan çocukların paylaşmayı bilmeleri,sırayla bisiklete binmeleri,bir top var diye kocaman gruplar halinde yakartop oynandığını,herşeyim varken nasıl yalnız olup zevk alamadığımı öğrendim ben..Annelerden biri kocaman bi dilime salça,kekik,zeytinyağ sürerken kendi çocuğuyla beraber kaç çocuk varsa üşenmeden,esirgemeden nasıl hepsine sürüp verdiğini hayatımda ilk defa gördüm,evde hayatta  yemem dediğim ekmeği çocuklar yiyo diye yediğimi ve nasıl tatlı geldiğini..Annesi çağıran çocukların arkadaşlarıyla olmazsa yemediklerini:D
Ve ramazan geldi, ilk defa diyebilirim bu kadar özene bezene oruç tutulduğunu gördüm,baahçelerde erişteler kesildi tarhanalar yapıldı,salçalar hazırlandı..
Şölen bayram havasında geçti ramazan ,sokakta oynayan çocuklar asla su içmez ekmek yemezdi.
Ve her akşam komşular Allah ne verdiyse deyip yaptıkları yemekten börekten yollarlardı,annem de benimle onlara..Tutmayanlara küfür edilmez tutanlara hürmet gösterirlerdi diğerleri.
Hayatımın en güzel en mutlu dönemiydi.En şaşırtıcı..
Yazık ki kısa sürdü..gene metropole döndük..gene soğuk duvarlar..
Yani dönem falan değil güzel ülkemin şurasında bunlar böyleyken,başka tarafında kayıp bu değerler..
Hüzünlendim ben yine bunu bloguma yazayım çook uzun oldu,öperim:*

ps:daha uzun ayrıntılı anlattım ama:) aryama tşk

Ruh eşi..

Yunan mitolojisinde bir inanışa göre;

Olimpos Tanrılarından önce kainatı yöneten Titanlar insanı ilk önce iki başlı, dört bacaklı, dört kollu yaratmışlar.

Ancak Tanrılar,kendilerinden daha mükemmel olan bu yaratığı kıskanmışlar.

Derken savurdukları şimşeklerle bu bütünleşmiş harikulade yaratığı ortadan ikiye ayırmışlar.

O ayrılan bütünün bir parçası kadın diğer parçası erkek olarak yeryüzüne karıştırılarak dağıtılmış, dev tanrılar Titanlar tarafından...

İşte o gün bu gündür kadın, erkek olsun yeryüzünde hep öteki yarısını yani ruh eşini arar dururmuş...

31 Temmuz 2011 Pazar

The Smurfs☆¸.•*¨*`•.¸☆Şirinler❤

Eğer uslu bir çocuk olursanız ŞİRİNLERi bile görebilirsiniz...!

Kendimi bildim bileli acaip bi tutkuyla bağlıyım şu mavi şirinlere,
hiç kaçırmadan izlerdim ve hala da çizgi film izliyorum zaten büyük bir aşkla❤ ♡ ❤
Neyse çok yakında sinemada kavuşucaz zevkle koşarak gitmeyi planlıyorum
Bu da offical teaser ı,  fragman yani.. bu da bilgi şeysi (:



Bu arada galada Katy Perry gene yapacağını yaptı bütün dikkatleri üzerine çekmeyi başardı, bizim şöhret budalaları gibi komik duruma düşmüyorlar ama öyle güzel hazırlanmış ki fotoğraflarını görünce bayıldım şu güzelliğe bakınız bence saçlarını sarı yapmasa çok daha güzel olucakmış,tıklarsanız daha net görünecektir :




Yalnız google da görsel ararken farkettim ki,zaten bolca internette bulunan bu resimleri alıp blog adını damgalayıp çalınmasına(!) engel olanlar var,şoka girdim:D
Çok şey diyesim var da neyseee diyoruum kişi kendini bilmek gibi irfan olmaz alıntı çalıntı serbest benden dostlarım zaten bedava buldum (lol)

Simiiiitttttçiiiiiiiii

Az önce mahallede bi ses yankılandı, canhıraş giyinip balkona koştum ama simitçi değil eskici çıktı:(
kaçıncı kere hem de..anlık bile olsa bişey umup bulamamak nasıl acıtıyo bazen.
Bir içlendim ki anlatamam nedense..ve aklıma çok sevdiğim bi şiir geldi.
Daha dün sanırım twitter da sevgili Harun Kolçak" Koşullar her ne olursa olsun, insanı en fazla güçlendiren şey şükür duygusudur. Sizce şükretmeyi unuttuk mu ?"
demişti ve ben de "bitmek bilmeyen beklentilerimiz,hayallerim​iz ve bunların gerçekleşmiyor oluşu,elimizdekilerin değerini unutturup şükretmeyi unutmamıza sebep oluyo zaman zaman malesef" demiştim,arada güzel sohbetlerinden alıntılar eklicem bloguma:) birebir sohbet edip hatta paylaşıyor ona gelen yanıtları sevgili Harun,öyle bizden ki..
şükretmek için illa bizden bin beterini görmemiz gerekiyorsa yaşamın anlamını çözemiyoruz demektir.. demiştim mesela..
Şükretmeyi unutuyoruz,ne bekliyoruz hayattan? yok aslında benim fazla hayallerim..beni anlatıyor işte bu şiir bu yüzden:.

Basit yaşayacaksın.
Mesela susayınca su içecek kadar basit.
Dört çıkacak, ikiyi ikiyle çarptığında.
Tek düğmesi olacak elindeki cihazın;
tek bir düğme, tek bir cümle gibi;
sevince lafı dolandırmadan söylediğin
“seni seviyorum” gibi.

Basit bir öpücük yetecek sana;
basit sıcak bir öpücük
ve o öpücükle dolacak tüm günlerin, tüm düşlerin.
O öpücük için yapacaksın hayatının kavgasını,
o öpücük için yiyeceksin hayatının dayağını.

Kabak çekirdeği verecek sana rakamların veremediği mutluluğu.
El yazısıyla yazılmış eğri büğrü bir mektup olacak en değerli kağıdın;
hep yanında taşıdığın,atmaya kıyamadığın.

İki harekette giyiniverecek, iki harekette soyunuvereceksin.

Kısacık olacak uyanman
ve yola çıkman arasında geçen süre;

kısacık olacak
sıcacık kollara dolanman
ve yolculuklara çıkman arasında geçen süre.

Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını;bakışların bile anlatabilecek kendini.
Beklentilerin de basit olacak.
Kaf Dağı’nın önünde bekleyecek mutluluklar.
Bir ıslıkta bulabileceksin en uzun dostluk romanını;
ya da bir damla gözyaşı yaşatacak sana
en ucuz aşk romanını.

Pankreasının sağlığına dua edeceksin kapatırken gözlerini.
Zafer işareti yapacaksın tuvaletten çıkarken.

Bir kaşarlı tost olacak aradığın
nasıl oturacağını bilemediğin sofrada;
parmakların olacak en kıymetli çatalın.

Yine, aynı parmaklar çözecek en karmaşık denklemleri.
İskender’in kılıcı duracak avukat rehberinin yanında.

Bir filarmoni orkestrası veremeyecek sana
kontrplak bir gitarda, doğru basılmış bir“fa diyez”in mutluluğunu.

Makyajın ilk “a” sına kadar bilmen yetecek.
Temizlik kokacak en pahalı parfümün

“Bilmiyorum” diyebileceksin bilmediğinde
ve çok normal olacak onu da bilmeyişin.
Tek dereden su getirmen yetecek,bir “istemiyorum” diyebilmeye.

Ne durduğu farketmeyecek abanın altında.
Saatin, sadece saati gösterecek;
Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın.
Küçük bir not defteri olacak bilgini en hızlı sayan.

Basit yaşayacaksın, basit.
Sanki yaşamın bir gün sona erecekmiş gibi

basit...


Çay, simit ve peynirle...

29 Temmuz 2011 Cuma

Söyle aşkım senden uzak ne farkeder nefes almak?


Sıkıldığınız zaman hayattan ne yaparsınız?
Kafanızı takmamanız ruh sağlınız için hayırlı olacaksa da bile bile elinizde olmadan karamsar düşüncelere kapılıyor musunuz?
Kesinlikle evettir cevabınız biliyorum,kişisel gelişim makalelerine giriş gibi olsada devamı olmayan bi yazı bu, canım çok sıkılıyor ve bir çare bulamıyorum..Oyalanmak için nelere nereye saracağımı takılacağımı şaşırıyorum.
Nereye demeyin ama:S
Bazen deli gibi anlatmak istiyorum birilerine derdimi,hiç susmadan..anlamazlar oysa biliyorum kimse kimsenin içinde kopan fırtınaları anlamaz..
bazen de çıt çıkartmak kimseyle konuşmak istemiyorum.yapıyorum da bunu.
her ikisi de üzüyor işin garini beni merak eden sevenleri.ne yapsam memnun mutlu edemem kendim olamıyorum ki?

Neyse herkes gibiyim işte..o kadar yalnız..o kadar kalabalık içinde boğulmuş..o kadar kafamda kurgulamış bir çok şeyi..ve üzmüş beni sevenleri:(

 Çook eskiden hatırladığım sözlerini bi şarkı yeniden düzenlenmiş sanırım dizide seslendirilmiş ve genç bir ses resmen bambaşka bir can vermiş şarkıya tarzım değil diye ukalalık yapmıcam bir daha.zaten ne çekiyosam önyargılarımdan:/ Sözleri beni benden aldı resmen..


Burdan dinleyebilir bilgisayarınıza indirebilirsiniz bizzat upload ettim..
Ya da tıklayın:

Defalarca denedim olmuyor aşkım
Ne yaptıysam ben seni unutamadım
Bi söz var ya diyorsun " gel ayrılalım"
Ben senden vazgeçemem isteme yok hakkın
Söyle aşkım senden uzak
Ne fark eder nefes almak?
Unutulmak inan bana yok olmak
Söyle aşkım senden uzak
Ne fark eder nefes almak
Vazgeçtim ben her şeyden bak
Bir canım var oda senin olsun al
Unutulmak inan bana yok olmak..


Gül senin tenin
Ben de güller içinde kafesteyim
Vatanım senin yanın
Ben de senin kölenim...

3 Temmuz 2011 Pazar

Ya sen inanıyormusun?



Az önce izledim,çok hoşuma gitti ve paylaşmak istedim.Ama sanki yarım gibi değil mi?

25 Haziran 2011 Cumartesi

KOKOLOJİ ve Çilek Mimi:))

MiM ler bazılarını eğlendiriyor bazılarını rahatsız ediyor yada dalga konusu olabiliyor gördüğüm kadarı ile.
Ama bir kesim de birbirine çabuk kaynaşmak,daha yakından iç dünyasını tanımak ve sohbet edip düşünce paylaşımına olanak verdiği için olumlu düşünüyor.Ve okuduğumuz her mim,yazar hakkında bir fikir sahibi olmamızı sağlıyor iyi veya kötü yönde.
Hah ben ve mimlemeye cüret ettiğim sevgili blogdaşlarım bu 2. sınıftanız.
Hatta canımız yazmak istemezken blogumuza yeniden uğramamızı bile sağlayabiliyor
*bknz:ben*

Bazı mimler sadece soru cevap bazıları hayal dünyamızın kapılarını açıyor ardına kadar ama
son gelen mim dalgası herkesin değil ama bazılarının farkettiği gibi kokoloji sorusuydu.Ben yaz tatilinde her iki kitabını da alıp oldukça eğlenmiştim cevaplarını arkadaşlarımla vs kıyaslayarak,testvari bişey ama %100 doğru sizi yansıtıyor değilse de sizi çok eğlendirecektir çilek mim i gibi:)))

Yani soruların temsil ettiği soyut birşeyler var..
Birkaç kişiye aaa bu bir kokoloji sorusu dediğimde o da neyy dediler bu yüzden önce kısaca "alıntıyla tabii"
açıklıyoruz nedir ne değildir özetle:
Kokoloji Nedir?
İnsanların bazı sorular karşısında verdiği tepkiler aslında gizli bir anlam taşıyor.Oldukça keyifli bir test.
Size sadece soruları okuyarak uygun yanıtı vermek kalıyor.
Kokoloji Japonca kokoro; akıl, ruh ve duygular, Yunanca’da ise logia yani öğrenim ile birleşerek ortaya çıkmış bir kelime…İnsanların bazı sorular karşısında verdiği tepkiler aslında gizli bir anlam taşıyor.
Kokoloji ile içsel yolculuğa çıkıp ruhunuzun derinliklerinde saklı kalan duygularınızı bulmaya çalışıyorsunuz. Oldukça keyifli bir test aslında bu. Size sadece soruları okuyarak uygun yanıtı vermek kalıyor.
Cevaplarınızda saklı kalan gerçek benliğinizi keşfederken yüzünüzden gülümsemenin eksilmediğini farkedeceksiniz.
Kokoloji oynamak için sekiz ipucu gerekiyor.Kural da denebilir.
1.Aklınıza ilk geleni söyleyin
2. Eğer mümkünse başkalarıyla oynayın
3. Cevapları tahmin etmeye çalışmayın
4. Kendinize karşı dürüst olun
5. Hazırlıklı olun
6. Sırası gelmeyen yerleri okumayın
7. İnsanların tepkilerini izleyin
8. Açık fikirli olun
Daha fazla bilgi,ve kitabın görüntüsü vs şurda

Ve bizim çilekli mim in temsil ettiği şeylere göre yanıtlarınızı değerlendirin bakalım:D
İlk kim bu muzur mimi çıkartıp bu soruyu merak etti bilmem ama YASAK AŞK a dairmiş bu:)

 1
Çilek bahçesinin etrafındaki çitin yüksekliği sizin kendinizi kontrol yeteneğinizin ve cinsel dürtülerinize göstereciğiniz direncin derecesini gösterir.
Çit ne kadar yüksekse sizin de savunmanız o kadar güçlüdür. Tamamen kapalı bir çit düşünenlerin takdire şayan bir sınırları vardır. Çileklerin sadece çıtalar arası diz yüksekliğinde iple çevrili olduğunu söyleyenleriniz aşk alevleri arasında cayır cayır yanma riski taşırlar
..................
2
Çaldığınız çilek sayısı aşık olduğunuza (ya da arzuladığınıza) inandığınız kişi sayısını gösterir. Eğer bir tane yedikten sonra durduğunuzu söylediyseniz aşk hayatında sadık birisiniz. İki haneli sayılarla cevap verenleriniz ciddi olarak libidolarını frenlemeyi düşünmelidirler. Kimse o tempoda uzun süre yaşayamaz.
.................
3
Çiftçiye söylediğiniz sözler yasak bir ilişki sırasında yakalanırsanız söyleyeceğinize eşittir. Sizin özürünüz neydi? "Özür diliyorum. Söz veriyorum bir daha yapmayacağım." Kimi zaman itiraf etmek ve iyi davranmaya söz vermek paçanızı kurtarmak için en iyi yoldur.

"Çok güzellerdi. Elimden bir şey gelmedi." Aslında elinizden bir şey geldi; başkasının çileklerini yediniz! Ama dürüstlük en iyi davranış şeklidir. George Washington için işe yaramıştı, kim bilir belki siz de bir gün başkan olursunuz.

"Çilekler harikaydı! Birkaç tane daha yiyebilir miyim?" Çiftçilerin av tüfekleri vardır. Eşlerin boşanma avukatları. Neyse ki sözlerinizi değiştirmek için hala şansınız var
..................
4
Maceranızı ve çileklerin tadını açıklayıcı sözleriniz geçmiş ilişkiniz hakkında düşüncelerinize eştir.

"Aslında göründükleri kadar lezzetli değillerdi. Bütün bunlara değmezmiş." Çoğu yasak ilişki için doğru sözler. Bu da bir tecrübe oldu diye düşünün ve geçmişte bırakın.

"Çok tatlıydı! Sulu ve lezzetli! Daha önce hiç böyle bir şey tatmamıştım!"
Sizin aşka aşık olduğunuzu söyleyip konuyu kapatalım.

"Çilekler fazla güzel değildi ama tüm olay eğlenceliydi."
İstatistiksel bir bakış açısıyla siz suç tekrarlamada yüksek risk grubuna dahilsiniz. ..

Beni benden alan e.n.k ve Arya nın beni anlayıp koptuğuna eminim şu anda:p

ve minicik bi soru daha,cevabınızı yoruma yazabilirsiniz:
*Çok nadir bir taşı bulmak için dağa tırmanmak üzere
yola çıkıyorsunuz. Dağ hakkında neler düşünüyorsunuz

*Sonunda aradığınız taşı buldunuz. Ne tür bir taş ?
Boyunu, ağırlığını ve değerini tanımlayın

24 Haziran 2011 Cuma

Civciv çıkacak CİN ÇIKACAK :))

e.n.k im olmazsa olmazım beni mimledi!!

Ben e.n.k in tam aksine gerçek bir hayalperestim ama hayaller umuttur, onlar olmasa tutunamam ki bişeylere?
Dolayısıyla hep mucizeler düşünürüm ben, yazsam apayrı bi dünya kurabilirim:)
mim konusu da böyle işte:
Karşınıza bir lamba cini çıksa ve “Dile benden ne dilersen sahip” dese, bir tek dilek hakkınız ve düşünmek için de 1 saatiniz olsa,

Ne yaparsınız?
Ne dilersiniz?
Dileğinizi seçmeniz kolay olur mu?


Hah tam benlik dediğim gibi,ama bu öyle bir soru ki,artık cin mi kaldı miirim eskiden 3 dilek hakkı verirlermiş şimdiki pinti cin 1 tane veriyomuş:/  buna takar trip atarım cin e diğer 2 sini kendin mi dileyeceksin diyee, öhömm bi saat düşünme hakkımıza geçelim;
O zaman tüm  dertlerin dermanıdır desek para istesek,hani sağlık bile nerdeyse ona bağlı..aşk ın ucu da paraya dokunuyo malesef ki,çıkar ilişkileri değil kastettiğim, ama yuva kurmak-iş kurmak-kendine ait bir evin araban olması gibi sadece insani dileklerin için bile para lazım malum..ve gerekli şartları oluşturana kadar evlenmek şöyle kalsın yemeğe bile çıkamazsınız haftada bir kolay kolay..
Zaten tuzu kuru olanlar hak vermeyebilir ama büyük bir kesim için durum bu malesef. Lakin para mutluluk getiriyor mu? azdırıp şaşırtıp yaşam gailesi olmayınca sapıtan hele de buldumcuk olan az buz örnek yok değil mi? Yani rahat edelim aşkımızı yaşayalım para derdine düşmeyelim oh negzel derken bas bas paraları leylaya modunda yakalayabilirsiniz sevgilinizi:F gerçi zaten o karakterde birini kaybetmiş sayılmazsınız isabet olur..
Bu şıkkı elemek 5dk sürdü gördüğünüz gibi:)) Sevgisiz kalmaktansa parasız kalmak evladır çalışıp emeğinle kavuşmak gibisi yok..
Aşk dilemekle olmaz o bambaşka bir boyutta zaten hiç ummadığın anda ve yerde çıkabilir..
Sağlık ömrünce demir gibi olsan nolucak bunu da geç..
Sevdiklerime hayatları boyunca hiç zarar gelmemesini dilerdim ya da ama o da absürd olurdu,her ne kadar hayali bişey  varsaysak ta mantığım engel oluyo fazlasına:p
*cineolmuyoama*

Ben isterdim ki,bana ait ömür boyu iflas etmeyecek güzel bir işyerim olsun hayatımı gene çalışarak ve hakkımı kazanarak idame ettireyim..Ama yalnız değil sevdiğimle birlikte:)
Kovulma ya da iflas korkusu olmaması yeter de artar bile diye düşünmekteyim..

Siz ne dilerdiniz Arya, Crazywomen(gene yapmıştır bunu da alerjim var es geçer hihi),ve yeni blogdaşımız  birdelisevda, dalgaizleri de yapar belki ^^Bir de artık LoLLa m hayata dönme zamanı? 2.mimin bu

Bu arada görsel araken bi fıkra buldum tam bizim durum :p

- Tamam, tamam... Beni lâmbadan kurtardın... vs. vs. vs... Bu, bu ay içinde lâmbadan dördüncü çıkarılışım ve bu işten sıkılmaya başladım.. bu yüzden 3 dileği unut. Sadece 1 dilek hakkın var!''
Adam oturmuş ve bir süre düşünmüş :
- Her zaman Hawaii'ye gitmek istedim ama uçaktan korkarım ve deniz beni çok kötü tutar. Benim için Hawaii'ye bir köprü yap, böylece arabayla oraya gidebileyim.
Cin gülmüş ve:
- Bu imkânsız. Bu işin lojistiğini düşün! Köprünün ayakları nasıl Pasifik'in dibine ulaşabilir? Ne kadar beton gerektiğini, ne kadar çelik gerektiğini düşün! Hayır, başka bir dilek düşün.
- Adam:
- Tamam, demiş ve güzel bir dilek düşünmeye başlamış. En sonunda:
- Dört kere evlendim ve boşandım. Bütün karılarım her zaman duyarsız olduğumu ve onlarla ilgilenmediğimi söylerlerdi. Bu yüzden, kadınları anlayabilmeyi diliyorum. Nasıl hissettiklerini ve neden ağladıklarını, bir şey söylemedikleri zaman gerçekten ne istediklerini, onları nasıl gerçekten mutlu edebileceğimi bilmek istiyorum...
Cin:
- Köprü iki şeritli mi olsun dört şeritli mi?

23 Haziran 2011 Perşembe

Sevgili bugünlük, beni teneşir paklasın ya da deli gömleği!



Bugün o kadar yoğun geçti ki,diğer yandan yine kendimi doğru ifade edemediğimi gördüm yeniden..yeniden..sanırım bunu yapmaya çalışmaktan vazgeçmeliyim.
Anladım ki ben sevdiğim insanlara yanlış bir şey dediklerinde "yok böyle demek istememiştir" diye düşünüp frene basıyorum hemen.
Otokontrolüm çok gelişmiş ama hava yastıkları her zaman korumuyor beni(:
Öfke ve kinle dolu demiş olsa bile "sen bunu nasıl söylersin" deyip üzerinde durmadan geçiştirilmesine izin veriyorum. Asla 3.kişiyle paylaşmıyorum olan biteni akıl yada teselli almak adına bile olsa..
Çünkü ben bu hatayı bir kere yaptım,gördüm ki o sinir yada üzüntüyle bişiler anlattığınız kişi diğerine düşman oluyor,siz sorunu çözüyosunuz ama yarım kalmış bi film gibi sadece kötü kısmı izleyen neden niçin nasıl barıştığınızı bilemiyor:(  İki kişiyi birbirine düşman etmenin en kolay yolunu arıyosanız işte budur?
Ama sonuda her ikisinin arasında kalacağınız ve bir tercih yapmak zorunda kalacağınızı göze almalısınız.
Ben anlatmam.Ya yen içinde kalıcak ya birlikte kaynaştırıcaz kırıldığı yerden kolu..
Böylece asla ne kadar kırıldığımı ya da şaşırdığımı anlamamış oluyorlar.
Üst üste geldiğinde bazı şeyler sert çıkıyorum ama mutlaka bi öncesi oluyor patlamanın.Ne oldu şimdi en çok duyduğum sözlerden biri bu yüzden,oysa o sabır çizgisine sığamaz olduğum son damla..

Ama %100 aynı durumda ben aynı anlayışı,"belki başka sorunu vardır" türünde olsun ufacık hoşgörüyü,
ya da "o bana böyle dememişti" yi göremiyorum,kaybetmemek için alttan alınması durumunu yaşamıyorum.
Direk "işine gelirse benden bu kadar" "hep şikayet ediyosun" türü şeyler duyuyorum ya da hiçmi hiç hoşlanmadığım kişiler iki kişinin sırrına ortak olmuş hatta söz hakkı bulmuş oluyor kendilerinde ki en delirdiğim şey de bu..
Benden dinledin mi? Bana sordun mu? Tarafsız ya da objektif olmak diye bişey var hiç duymuşmuydun?
Belki benim son tepkimin bir başı sebebi vardır delimiyim, ha herkes herkese göre sorunlu,rahatsız zaten..
Susmuyo bitirmiyo sonu gelmiyo saçma sapan konuşmaların..kan beynimde gene anlayacağınız kısaca özce:(

22 Haziran 2011 Çarşamba

Tadilat

Offff tema deneyeyim derken altı üstüne geldi blogun aman yarabbim:F

21 Haziran 2011 Salı

Çilek Çaldıran MİM


Bende 2 adet bulunan KOKOLOJİ den sanırım bu soru ama cevaplara göre yorumları nedir bakmadım.Bitirnce bakıp belki buraya yazıcam:))


Şehir dışında bir yürüyüşte nefis çileklerle dolu bir tarlaya geldiniz. Mideniz guruldamaya başladı ve etrafta kimsecikler yok. Siz ve bedeva öğle yemeği arasında sadece bir çit var.



  • Çitin yüksekliği ne kadar?


  • Hmm çok yüksek olmasa gerek aşılabilir yükseklitedir, tarla olduğuna göre *ben ve susmayan kahrolası mantığım*



  • Bahçeye girdiniz ve çilekleri yemeye başladınız. Kaç tane çilek yediniz?


  • En fazla bir avuç,2-3-4 tane nefsimi körleyecek kadar,göz hakkı derler ya.. *tedirgin olurum çünkü*



  • Birden çileklerini çalmakta olduğunuz çiftçi ortaya çıktı ve size bağırmaya başladı.Kendinizi savunmak için neler derdiniz?



  • Bir kere acaip ağrıma gider bayılabilirim şak diye(: Toparlanırsam isterse parasını verebileceğimi söyler özür dilerim.Göz hakkı helal et amca da diyebilirim:F
    (3-4 çileğe ne bu kadar yırtınıyosun çirkef demek vardı ama hihihi:))



  • Tüm olan biteni bir kenara bırakıp söyleyin, çileklerin tadı nasıldı?



  • Çok güzeldi,olgun ve mis kokulu,öyle olmasa bakmazdım bile ..


  • Ve çilek çalma maceranız sona erdikten sonra kendinizi nasıl hissettiniz?


  • Boğazıma dizdi adam ama gene de güzeldi,ağzımda kalan hoş tadın hatrına çekilir:)) ama bir daha bu biçimde yemem asla..!
    İçses:3-5 çilek için laf işittim allah kahretsin böhüü:'(
    ...
    Şimdi,ben cevap anahtarını buldum ama mimi yanıtlayan ve merak eden ark lara göndericem sadece buraya yazarsam zevki kalmaz. Ama kendi cevaplarım beni şok etti açıkçası

    Ben de beni yokken de unutmayan E.N.K,Profösör, ve ARYA mı mimledim:*
    Bir de Lolla m çok sever mimi:)

    23 Mayıs 2011 Pazartesi

    Nerdesin ipek?

    • Sen yazmayı seviyodun hani, konuşamadığımızda yazarsın işte dedi
    • Nereye? dedim
    • Hani vardı ya blogspottaa *dişlerinigıcırdatır*
    • Haa tamam da blogger kapandı açıldı ayarlar mahfoldu falan derken soğudum şimdi de istiyorum ama yazamıyorum nedense
    • Yazamazsın ki artık ne yazıcan *kendindenemin*
    • Neden ki? aslında içimden gelmiyo kafamı toplasam yazıcam yine,niye sahi?
    • Ben yokum ki,ben yoksam yazacak ne var?


    Haklı..haklısın..ne diyim:(
    Okumasan da kızınca,eğlenince,kırılnca,özleyince ama sana hep sana yazıyomuşum ben:')
    Ama sen de okumuyorum derken,onca kızarken buraya yazdığıma,sanki okuyomuşsun hepsini..
    Sessiz takipçim,rahatsız olmayayım diye sakladın hep di mi?

    29 Nisan 2011 Cuma

    "YARIN KIMSEYE VAAD EDiLMEMIŞTIR."

    Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.

    Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar,onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.
    Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.
    Kendimize,çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile
    çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.
    Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
    Eğer şimdi değil ise ne zaman?...
    Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya
    karar vermektir.
    En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza' ya aittir.
    Der ki; "Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım.
    Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet
    edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı.
    Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."

    Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi. Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her
    anın kiymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin. Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.
    Öyleyse; Okulu bitirene kadar, 100 milyar kazanana kadar, Çocuklarınız olana kadar,
    Çocuklarınız evden ayrılana kadar, Işe başlayana kadar, Evlenene kadar, Cuma gecesine kadar, pazar
    sabahına kadar, Yeni bir araba, ya da ev alana kadar, Borçlari ödeyene kadar, Ilkbahara kadar, Yaza
    kadar, Sonbahara kadar, Kışa kadar, Maaş gününe kadar, Şarkınız söylenene kadar, Emekli olana kadar,
    Ölene kadar.....

    MUTLU OLMAK IÇIN IÇINDE BULUNDUĞUNUZ 'AN' DAN DAHA IYI BIR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR VERMEK IÇIN BEKLEMEKTEN VAZGEÇIN. MUTLULUK BIR VARIŞ DEĞIL, BIR YOLCULUKTUR. "PEK ÇOKLARI MUTLULUĞU INSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR,
    BAZILARI DA DAHA ALÇAKTA. OYSA MUTLULUK INSANIN BOYU HIZASINDADIR."
    Unutmayın "YARIN KIMSEYE VAAD EDiLMEMIŞTIR."

    Murathan Mungan

    27 Nisan 2011 Çarşamba

    Ondan şikayet bundan şikayet ne iştah kaldı ne de ben...


    Kalabalıklar içinde yapayalnız hissediyorum kendimi.
    Neye tutunsam elimde kalıyo..yoruluyorum..
    Blog yazmaya içimi dökmeye tam alışmışken yasaklar geldi ,pc ayarları yüzünden daha sonra da giremedim girsem de yazsam ne olucaktı ki?
    Kötüyüm bu ara..gittikçe kötüleşiyorum..
    Hep ben fedakarlık etmek,anlayış göstermek,gülümsemek zorundayım içim kan ağlasa bile.Evlat,kardeş,dost,arkadaş,sevgili her ne olursam ben aynıyım..
    Hiçbişey başladığı gibi devam etmiyo,beklentilerim yok desem de,en azından tepki bekliyor olduğumu görüyorum.İstemekten utanıyorum..utanmalımıyım bilmiyorum?
    Ben ilgi sevgi göstermek için elimden geleni yaparken?
    Zavallı bi kedi yavrusu gibi okşanmayı neden bekliyorum ne ayıp değil mi?
    Benim vermeyeceğimi karşımdakinden asla beklememeye çalışıyorum halbuki.
    Yaptığım fedakarlıkları dile getirmiyorum olması gereken sanıp..oysa benim sürekli yüzüme vurulur en ufak hatam da -bana yapılan en sıradan iyilik te..
    Peki olması gereken??
    İçimdeki coşku ölüyo günbegün..heyecanla,neşeyle beklediklerim yokmuşum gibi ya da hep çok meşgullermiş gibi geliyo,hep hak veriyorum,bana aynı anlayışı göstermeyeceklerini yada göstermediklerini bile bile..
    İçim içime sığmazken aniden öyle bişey oluyo ki o an ölmek istiyorum..ve bir daha asla ne yapsam eskisi kadar coşkulu olamıyorum.Ve bende neleri öldürdüğünü asla bilmiyo karşımdaki.Yine değişen ben oluyorum,şaşıyolar..
    Tek kelime etmiyorum çünkü.. Belki de yine hayalkırıklığına uğramamak için savunma mekanizması geliştiriyo ruhum..
    Düşünmeden sarf edilen sözlerden, 1 dakikada yapılacak şeylerin ihmaller zinciri olmasından yoruldum,çok kırılıyorum.. ve bende alışkın oldukları ve beni sevdikleri o coşkulu halimden gitgide uzaklaşıyorum..
    Ölüyo ruhum..ölüyorum:(

    20 Mart 2011 Pazar

    Siz Kimin Tanığısınız?

    Az önce okuduğum bir yazıyı kaybetmemek için nereye saklayacağımı bilemedim bir an,sonra da blogumun bunun için var olduğunu hatırladım,sadece benim kalemimden çıkanlar için değil..
    Mutlaka okumalısınız diye de not düşmeden etmek istemiyorum:

    Eşim yıldızla bir sabah boğazda kahvaltı yapıyoruz. Sırtım boğaza dönük; karşımdaki masada genç aileler birlikte kahvaltı yapmaya hazırlanıyorlar. Gelen ailelerden birinin dört-beş yaşlarında bir oğlu var; konuşmalardan adının Hakan olduğunu öğrendim.
    Boğazdan geçen bir gemiyi gören Hakan babasına "Büyük gemi geçiyor," diye bağırdı. O sırada bir arkadaşıyla konuşmaya çalışan baba oğlunun konuşmayı kesmesinden rahatsız bir tavır içerisinde, tamam duydum, dedi ve konuşmaya devam etti.
    Çocuk babasının sinirlendiğinin farkına bile varmadı, annesine dönerek, yine aynı heyecanla, büyük gemi geçiyor, dedi.
    Annesi de o sırada bir kadın arkadaşlarıyla konuşmaya dalmıştı, ama o gülümsedi, hı hıhı tamam, dedi.
    Ne anne ne baba dönüp gemiye bakmadı.

    Hakan daha büyük bir heyecanla ve daha yüksek sesle babasına, büyük gemi geçiyor, diye bağırarak onun dikkatini çekmek istedi.
    Babası daha sert bir tonda, tamam, duydum, yeter, dedi ve arkadaşıyla konuşmaya devam etti.
    Hakan babasının sinirlenmekte olduğunun farkında olmadan annesine döndü ve çırpınır bir tarzda, büyük gemi geçiyor, diye adeta bağırdı. Arkadaşıyla konuşmaya devam eden annesi, dimi dimi, diye yine geçiştirdi.
    Hiç kimse o gemiye dönüp bakmadı. Hakan çırpınıyordu.

    Son bir gayret yeniden babasına döndü, büyük bir çırpınışla, büyük gemi geçiyor, diye bağırarak babanın dikkatini çekmeye çalıştı.
    Babası bu defa, kapa çeneni, yeter be, öff, tamam duyduk, diye açıktan çocuğa bağırdı.
    Babasının öfkesinin o zaman farkına varan Hakan birden durdu, donuklaştı, yüzünden müthiş bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı içerisinde olduğu belli oluyordu. Mahzunlaştı ve hüzün dolu gözlerle önüne baktı.
    Hakan'ın mahzunlaştığının farkına varan masadaki bir bayan, "Evet, Hakan çok büyük bir gemi geçiyor, değil mi?" dedi. Hakan o kadına donuk gözlerle baktı ve hafif bir sesle, "evet," dedi. Hakan'ın ruhu incinmişti.

    Önümde olup biten bu olayı seyrediyordum. En korunması gereken şey olduğu halde Hakan'ın ruhu bilinçsizce incinmişti. Bu baba kötü bir baba değildi; ama oğlunun ruhunu incittiğinin farkında bile değildi. İçimde hüzün vardı.

    Seminer verirken, aramızda hukukçu var mı, diye soruyorum. El kaldıran avukat, hakim ya da savcının önüne gidiyorum, Selim Bey adında biri beni öldürmeye kalktı, dava açabilir miyim, diye soruyorum. Tabi açabilirsiniz, diyorlar. Peki, ne gerekli dava açmam için? Delil gerekli, şahit gerekli, diyorlar. Peki, ya delilim ve tanığım yoksa? O zaman, diyorlar, dava tutmaz, düşer.
    O an konferanstaki bütün insanlara dönüyorum diyorum ki, yaşamınızın tanığı yoksa psikolojik olarak siz var olamazsınız; bedenen var olursunuz, ama psikolojik olarak var olamazsınız.

    İnsanların varoluşunun altı temel boyutu vardır


    (1) ait olma, birey olma,
    (2) umursanma, önemsenme,
    (3) kabul edilme, yargılanmama,
    (4)değerli olma, yegane olma,
    (5) elinden iş gelme, yapacağına güvenilme ve
    (6) sevgye layık olma.

    Şimdi bu boyutlar çerçevesinde olaya bakalım. Hakan onu çok heyecanlandıran bir gemi gördü. Heyecanını paylaşmak istedi. Çünkü sezgisel olarak Hakan biliyordu ki paylaşılmayan şeyin anlamı yoktur ve anlamsız olaylar insana yük olur. O paylaşım sırasında Hakan'ın hayatı anlam kazanacaktı, kendisini ait hissedecekti, önemli biri olacaktı.

    Orada heyecanlanmış olmak tuhaflık oldu, salaklık oldu, aklı ermezlik oldu, kendisini değersiz hissetti ve sevilmeye layık görülmedi. Ruhu incindi. Ve bir insanın ruhunun incinmesi çok acı bir şeydir; incinen ruhun tamir edilmesi çok zordur.

    Bu tür dört beş olayla, İçimizdeki Çocuk kitabında söylemiş olduğum, utanca boğulmuş iç çocuk oluşmaya başlıyor. Analar, babalar, öğretmenler, diğer büyükler, farkında olmadan içimizdeki çocuğu utanca boğarlar.
    Aile en önemli tanıklık ortamıdır. Her çocuk bir tanıklık ortamında yetişir. İçinde büyüdüğü ailenin tanıklığı içerisinde çocuk kimliğini, kişiliğini bulur.

    Küçük Hakan'ın önce babasına bakması tesadüf değildir. Daha sonra annesine baktı; besbelli ki babanın tanıklık gücü o an daha önemliydi. İlişki içinde her bir insanın bir tanıklık katsayısı vardır. Bazı insanlar bizim için daha güçlü tanıklardır.
    Hakan baba tarafından farkına varılsaydı, eğer baba durup bir otuz saniye, nerede, hani, aaa evet, çok büyük bir gemi geçiyor, gerçekten, arkadaşlar bakın, çok büyük bir gemi geçiyor, teşekkür ederim oğlum, sağ ol, deseydi Hakan başka bir yaşam yolculuğu yapmaya başlayacaktı. Önemli olduğunu hisseden, aklına güvenen, kendine güvenen mutlu bir çocuk olarak yolculuğuna devam edecekti.

    Şimdi siz okurlarıma soruyorum:
    Tanıklık yaptığınızın farkında mısınız?
    Kimlere tanıklık yapıyorsunuz?

    Evet, kimler bizim tanığımız, biz kimlerin tanığıyız? Bu hafta yaşamınızı gözleyin; mutlaka bu soruların yanıtlarını bulacaksınız.

    Doğan Cüceloğlu (20.02.2011)

    13 Mart 2011 Pazar

    Nerde Kalmıştık?

    Her panele tıklayışta ayarları yaptığım halde bi yasaklanmıştır yazıp bir açılan blogger beynimi yese de,
    mimlerimi unutmadım,(yalan,unuttum hatırlatın lütfenn)
    canım Crazywomen ve de Deep beni "Gülümseten Blog"larından seçmişler çok teşekkür ederim bunu yapabiliyosam ne mutlu bana:)
    En başta tabii ki beni de onlar güldürüyor,bunun dışında ilk aklıma gelen ARYA tabii ki:p sonra UÇUÇBÖCEĞİM, E.N.K ,SİMİNYA yı çok beğeniyorum :))


    Ve güldürmek demişken bi fıkra anlatıp gidiyorum:p

    Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır.
    Markete geçer ıspanak alır. Koştura koştura eve döner..
    Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar.

    Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir.

    Bir yandan sofrayı hazırlar… O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR !
    ...
    Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar.
    Hah bu evde işte,

    Kocadan Kocaya değişen cevaplar:

    1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin

    ( laçkalaşmış koca)

    2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki. E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim, toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur, sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız.

    ( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..)

    3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor........(İşte bu aldatan koca)

    4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca )

    5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca)

    6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)

    7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca)

    8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca)

    9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim (Yok böyle koca) :))))(Espiridir lütfen kimse alınmasın:):)

    4 Mart 2011 Cuma

    ISINMA TURU:)



    Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi bloguma kolumu kaldırıp yazasım gelmiyor nedense,
    yetmezmiş gibi takip ettiğim blogları okumaya yada okuduklarıma yorum yazmaya da elim varmadı,özür dilerim..hiçbişey yapmak gelmiyor içimden bu ara oyun oynarken bile sıklıyorum:p
    Bir sürü mim birikti teşekkür ederek hemen onlara başlarsam ısınabilirim diye düşünüyorum:)
    Yalnız şu saçma blogger kapanması olayı birkaç yıl önce de olmuştu,gene maç yayınladığı iddia edilen bloglar yüzündendi sanırım sebep her ne olursa olsun bireysel bir suç koskoca bir ağı kapattırabiliyor..
    hatta buna bir zamanlar wordpress te maruz kalmıştı ,bu çok tatsız ve saçma.
    Olan hevesimizi de kırdıkları ve özel alanlarımıza müdahele hakkı buldukları için tebrik ediyorum bu bağnaz zihniyeti.Bir avuç suçluyu bulmakta erinen milyonları kapattırma gücünü nasıl buluyor anlamıyorum.Onlar sanki başka sunucuya taşınmıyor mu? Engel yolu bumudur yani?
    Birkaç bozuk yumurta tüm sepeti kokutuyo ve hep bu tedirginlikle yaşamamıza sebep oluyo yazıklar olsun:S
    Ve ben daha önce bu blog taşıma vs olaylarını yaşadığım için hevesim kaçmıştı bir daha taşıyamam başka adresim yok.Olmayacakta.Buraya girdiğim başlıkları otomatik haber veren bi twitter ım var işte..amacı için kullanmıyorum diyebilirim yani..blog olmazsa ona da bişey yazacağımı sanmıyorum.
    Neyse,

    .Vişne Çürüğünden gelen mim:
    Çok şeker sorular bayıldım,teşekkür ederim^^

    1-Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
    Süpriz. Aniden çalan kapı ,telefon,mesaj,mail,blog..her şey beni, uçurabilir ama...ama uçurmuyo işte:p

    2.Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
    Çanta:p uyuyabilirim belki ama aklımdan çıkmaz rahat edemem almadan özellikle daha önceden görüp beğendiğim,indirime girmişsee bir de istediğim merak ettiğim bir kitap varsa almadan rahat edemem:D

    3. Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
    Hmm,yemeksiz yaşayabilirim aylarca, zaten dikkat ediyorum her zaman ama pasta canım çekmişse dünya başıma yıkılsa duramam:) bol çikolatalı!!vee vişneli böğürtlenli .Meyveli de olur :p

    4.Uğurun var mı?
    Yok.Ben uğursuz diyorum kendime de nerden uğurum olucak pehh:/

    5.Kendine en yakıştırdığın renk?
    Bana her şey yakışır:) Mavi ve kırmızı bi başka ama sanki..(aldığım tepkilere göre)

    6.En sevdiğin takın?
    Büyük halka küpeler..çok severim.Bi rde kolyeleri:)


    7.Takıntın?
    Mp3 üm olmazsa yaşayamam.Bir de hep hep en kötüsünü düşünmek gibi bi takıntım var kurtulamıyorum:S

    8.Bavulum çoktan hazır gitmek gitmek istediğim şehir, ülke?
    İstanbul,hem de hemen..
    Yazın da Marmaris e gitmek istiyorum gidince de sıkılıyorum.

    9.Ben bu şarkıyı duyunca şakırım
    Bir sürü şarkı var tabii ki coştuğum ama ilk aklıma gelenler şu an için:
    Barış Manço-Balböceğim:)
    Yalın-Bi bakmışın ben yokmuşum
    Mavi ışıklar-İyi düşün taşın
    Mustafa Sandal-Demo

    10.Solunda ne var?
    Cep telefonum var masamda solumda ve kulaklığım takılı şu an:)

    NOT:BEN BU YAZIYI YAZARKEN GENE ERİŞİM ENGELLENDİ ALAY EDER GİBİ VE BEN SADECE ŞU YÖNTEMLE ÇÖZEBİLDİM SORUNU DNS AYARI FLN FOS,TEŞEKKÜR EDERİM EMEK VEREN ANLATAN ARKADAŞA

    Yarın da kurdele mimi (süslü olduğumu düşünen ARYAM yolladı)
    DEEP ten bir mim var,hediye daha doğrusu:)
    CRAZYM den de aynı şekilde..çok teşekkür ediyorum yazıcam
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...