10 Mayıs 2012 Perşembe

Yağ satarım kitap yazarımmm :))



Program ve reklam eleştirmeye bayılız milletçe,özellikle diziler başlasın bir dakika susmayız analiz ederiz en iyi biz anlarız en iyi biz izleriz (elbette ki!) neden?
çünkü bunlar bizim izlememiz için yapılıyor? hedef kitle cart curt masalına bakmayın kim nerde ne izliyo belli değil satarken aman sen değilsin benim kitlem mi deniyo?Ya da izlemesene olum sen kitlem dışısın mı deniyo?

Ama yazarlık apayrı bişey.
Bloglar okurum zaman buldukça, bin türlü hayata bin türlü pencereden bakabilirsiniz o beceriksiz imlasız cümleler sayesinde çünkü.
Özellikle kafalarında aman takipçim artsın,keşfedileyim,bi de kitap yazdım mı yırtarım düşünceleri yoksa içtenlikle anlatıyosa tadına doyamazsınız.Sezersiniz zaten sürekli izliyorsanız bir blogu.
Tanırsınız zamanla.Bi komşunuz gibi.
Dergiler alırım,internete her ay bi kucak para dökerim,ama sıra kitap satın almaya geldiğinde elim sıkıdır kitap bana bişey vermeli, aldığıma değmeli, Stephen King de bana,kişisel gelişim de bir derece,Ayşe Kulin,Orhan Pamuk ya da diğer gerçek anlamda yazarları,tavsiye edilen her kitabı okurum arkadaşlarımla değiş tokuş yaparım, zaman zaman popüler olanları da okumuşluğumuz olsa da kastettiklerimi okumanın verdiği tadı bulamazsınız herhalde.
Havuzbaşı kitapları terimini duymuştum nerden bilemiyorum.Umarım da anımsamam:)) Ben bu gece pop müzikte kullanılan bakkal müziği deyimini daha uygun gördüm açıkçası..
Mesela Hande Altaylının ilk kitabı bir yaz tatilinde elime geçti, Aşka şeytan karışır. Akıllıca konmuş bir isim.hala bendedir, seks satar sözü yine vücut bulmuştur.Ve direk düşüncem rahmetli Duygu Asena nın bir nevi çakması olduğudur.Ama bir kere ünlüyseniz ucundan kıyısından, eş durumundan,şöhretin önünüze engel tanımazsınız artık bol bol bahsedilir.Yoksa başka tanınmamış biri yazsa bu kadar öne çıkması imkansız ilk kitapların genelde.
Bu gece Okan Bayülgen deydi. Yine öyle yapay, tanıtım yapan bir reklamcı edasıyla. Dilerim çok satar.
Ama 3 yılda bir kitap yazdığını ,son 1 yıl yoğunlaştığını ve 6 ay evden çıkmadığını söyledi.Okan da yine nefis cümlelerle "evett sen bir yazarsın gerçek bir yazar" dedi sık sık^^ Onun zaten o anlamlı hım humlarının hastasıyım..
Çocuğu bile "anne artık yeter bitsin şu kitap" demiş te, onları yollamamış ama o evden uzaklaşmış 16km bişey değilmiş ne varmış millet nerelere gidiyomuş. E millet dediklerin Orhan Pamuk falan olmasın? :S höö?
İzlerken şiştim  resmen haline tavrına..Ablacım neden bu kadar kasıyosun zorlanıyosun devekuşu yumurtası mı çıkartıcaksın ben anlamadım?
Yazma!!
Dayanamadım ve şunu yazmak geldi içimden (ve yaptım pişman değilim yine yaparım)
Evden 16km uzağa kaç,1 yıl-6 ay evden çıkma..buna yazar değil "zoraki yazar" denir.Popçuların bakkal müziği gibi

yazdım rahatladım. Kesmedi
 
Yaşasın içinden geldiği gibi yazabilmek,işi paraya dökmemek, yaşasın blogger!!! yuppp:)))

yazdım^^  araya para kazanmak ya da şöhret belası girince içtenlik kaybolur,mesleğe dönüşünce bir değeri kalmaz derken haksız olmadığımı gördüm bir kere daha. Gerçekten yazdığı okunur ve mesleğe dönüştürse de başarılı yazarları tenzih ediyorum tabii ki.
Bu da benim fikrim:) çünkü burası benim çöplüğüm ve çok mutluyum kimse dürtmeden yazıyor olmaktan.
Ohhh döktüm içimi bir anda gidiyorum.İyi ki varsın sevgili blogum:)
 
Mimlerimi yapıcam unutmadım^^ ayrıca mim nedir le alakalı bir yazı da yolda.
İzlemeye devam edin:p

Altın yumurtlıcam çünkü ben bence :)

6 Mayıs 2012 Pazar

Çok Yönlü Blogger Ödülü

Ben diğer mimi yazarken (ama bitiremezken) sevgili Deeptone ve daha sonra da Bricit beni bu ödüle layık görmüş çok teşekkür ediyorum öncelikle:)

Versatile Blogger Ödülü, meali: Çok Yönlü Blogger Ödülü.
Bu benim için gerçekten büyük bir onur^^

Ödülün kuralları:
1. Siz de 11 arkadaşınıza vereceksiniz bu ödülü.
Blog arkadaşı olduğum çok sayıda arkadaşım var. Seçim yapmak çok zor,ancak iletişimde sürekliliği sağladığımız arkadaşlarım öncelikli oluyor ister istemez,yine de adı geçmeyenler de üzerine alınsın lütfen:)
Aaaa mimlenmişmidir denmesi gerekmeyen bir konu bu ne güzel ki,saymadan sıralıyorum:
Elmyraucuc,Kuulumsu Kadın, 
Pembe kereste,Dayatılanlarla yaşamak,Nini,
Kokoş kelebek,Crazywoman,Milena,
Olmadı baştan,Miawallace,Profösör,
7.Oda,Misi, Muzurella,Şanslı kedi. 
Arya ve Lalişime takdim ediyorum *alkışalkış*


2. Ödül aldıklarını bloglarına gidip haber vermeniz gerekiyor.
Mim ve ödülleri  bloglara tek tek gidip haber vermem hiç okursa görür diye :S
Okuyan imza atsın kalanlara gideyim olma mı:)

3. Kendimizle ilgili 7 gerçek paylaşıyoruz.
Bunları arada mimler bahanesiyle de yazıyorum zaten ama ilk aklıma gelen 7:
1-Aşırı alınganım bazen çekilmez oluyorum ben bile çekemiyorum o derece.
2-Elmyram bazen öyle bir donuyosun ki hiçbir tepki vermiyosun ne yapacağımı şaşırıyorum diyo( ne hissettiğimi bilemediği ve ne yapsa karşılık alamadığı için) işte sevdiklerimi bu duruma düşürdüğümü farketmek beni üzüyo..
3-Çok fazla iyi niyetlİyim suistimal edilesi:) ediliyorum da.
4-Menfaatperest insanlardan tiksiniyorum hala.
5-Blogumu seviyorum dostum gibi ona içimi döküyorum bazen ama bazen sutuğumda o da susuyo üzülüyorum..
6-Blogları hemen takibe almadan kısayollara ekliyorum ben de deep gibi ve takip ettiklerimi mutlaka okurum yorum yazmak konusunda çok zorlanıyorum ama nedense.
7-Sanal dünyadan tanıdığım insanlarla hiç bulumak tanışmak istemedim.Zaten çok azlar.Yapmadım da.Ama bana en güzel dostu da bu dünya verdi Ayçamı:*

4. Size ödül veren kişiye teşekkür edin.
En başta ettim zaten ve yorum olarak  ta,beni unutmadığın için çook teşekkür ederim sevgli Deep^^
Bu blogu ilk açtığım zamandan beri varsın ve hep olmanı diliyorum yanımda:)

Ve Bricit tanıdıkça ortak yanlarımızın arttığı tatlı içten arkadaşım,iyi ki varsın:*

5. Versatile Blogger Ödül fotosunu blogunuza ekliyorsunuz.

Tamamdır.

Sevgiler öpücükler:D

4 Mayıs 2012 Cuma

KADINLARA SUNULMUŞ TEK GELECEK EVLİLİK MİDİR ?

Evlilik bir mecburiyet midir?
Güzel bir konuda yazmış sevgili Misi ve beni de mimlemiş. Canım pasörüm Bricit te bu konuda mimlemiş,çok teşekkür ediyorum. Üstütmdeki kasveti atarmıyım bu bahane ile bilmem:)
Umarım aktarabilirim düşüncelerimi bu konuda..Uzun zaman oldu başlayalı ama bu konuya yetersiz geliyor her okuduğumda birşeyler eksik gibi..
Evlilik bir mecburiyetmidir deyince farklı , kadınlara sunulmuş tek gelecek midir deyince çok farklı iki konu bu bana göre.
Evlilik bir mecburiyet değil aidiyettir, bir sahiplenmedir,paylaşımdır özetle.. bir olmak bir ömrü paylaşmaktır.
Kadınlara sunulmuş tek gelecek tabii ki değildir tercih meselesidir, öncelik meselesidir, önce eğitim,iş kendi ayakları üzerinde duracak güçte olmak şarttır günümüzde ama sonrasında yalnızlığı tercih eden olamaz ömrünce- doğru insanı bulduğunda kendiliğinden oluşan bir durumdur evlilik..
Tek gelecek değildir ama gelecek planlarımız arasında yer alması gereken en güzel amaçlardan biridir evlilik.
Evliliği sadece imza olarak görmek apayrı bir konudur onu kendi düşüncelerimden uzak görüyorum ve girmiyorm. Buna karşı olanlar ve evliliği savunanlar ayrı bir yazı konusudur çünkü.
Bizim toplumumuzda,yöresel farklar olsa da, kız bebek doğduğu an ilk don atılır sandığına "donansın çeyizi" diye ve büyüme esnasında da en çok oynadığımız oyun "evcilik",görevse "anne" olmaktır.
Bize bebekler alınır bıkmayız onları giydirip yedirip elbiseler dikmekten..tıpkı annemizin bize yaptığı gibi..sessizce ayağımızda sallarız bebeklerimizi,severiz de azarlarız da, ilk olmak istediğimiz şeyse "gelin" dir..
Bilinçaltımıza işleyen bir şeydir büyüyünce yuva kurma gelin olma hayalleri..
Ve her kadının içinde vardır anne olma isteği, zamanla artıp azalmakla birlikte kadına verilen en büyük ayrıcalıktır anne olabilmek, sevdiğinden bir can taşıyabilmek,
Tanrıdan bir armağandır evlat ve bir gün bunu yaşamak isteriz er geç.
Kim istemez ki huzurlu mutlu bir beraberliği,kimbilir ne mücadeleler verdiği aşkını evllikle ve sonra şöyle bişeyle süslesin? Evlilik aşkı öldürmez güçlendirir bana göre ve gördüm bunu ben:) (mesela burda yazmıştım)
Ait olmak ve sahip olmak ayrılmaz bir bütündür önce birbirinize ve sonra sizden olacak bişeylere..
O verilen en güzel armağan en kutsal emanet değil mi yaradan dan bize? Birbirimize de emanetiz benim fikrimce,ait olmak-sahip olmak mal misali benimdir o ya da ben ona aitim demekten ibaret değil çok daha derin ve anlamlı..
Bazen ağlayacak bir omuz,huzurlu bir liman ,bazen fırtınalı tutkulu bir açık denizdir beraberlik..
Prensestir herkesin minik kızı..en değerli sıfatlarla tanımlar kızlarını tüm anne babalar..
Yuvadan uçacak bir kuş misali üzerimize titrer ve bembeyaz gelinliğimizle bizi kapıdan yolcu etmek ister anne babalarımız. Belimize eskilerin "gayret kuşağını" bağlamak ister babamız.. Gururla ,ama o kadar buruk..
Sonra yetiştiğimiz topraklara göre şekil alır kaderimiz..bazılarımızın o çıktığı kapıya dönme şansı yoktur bir daha,gelinlikle çıkar kefenle döner diye atasözümüz bile vardır malesef.
.Onlara sunulan tek gelecektir kaderdir evlilik malesef. Şansına mutlu olursa ne ala ama bi kumardır işte.
Binbir hayalle çıkılan yolculukta sonu hüsran olsa da öylece solup giderek ölmesine göz yumulur ne yazık ki üzerine titrenen nazlı çiçeğin..yeter ki "aileye bir söz gelmesin"
"Elalem ne der" ci "kaderin bu" cu ların elinde heba olup giden, hele de kendin istemişsen "kendi düşen ağlamaz" mantığıyla yaşamak yaşatılmak daha doğrusu ..Kalbe uyup verilen kararın,tercihinin hata olduğu yanlış okul seçminde bile makul bulurken bazı aileler nedense evlilikte bu hatayı bir türlü sindiremez içine.
Kimse kadına yapıştırılan"dul" olmanın ağırlığını kızı taşısın istemez de, ama sebepsiz değildir hiçbir kaçış..
Oysa yeni bir okula başlamak, kendine yeni bir yol yeni bir hedef seçmenin kendisini mutlu edeceğine inanan insan bu kararı zor da olsa yürümeyen evliliği için de kullanabilmeli ve ailesine en çok ihtiyaç duyduğu bu zamanda onları yanıbaşında bulabilmelidir.
Aşkla başlasa da araya aileler girince ciddi bir sorumluluğa dönüşür elbette oyun değildir evlilik, taşıyamayacak olanlar girişmemelidir.Lakin her masal "onlar erdi muradına" diye mutlu bitmeyebiliyor..
Evlilikten korkulmasının, dayatma görülmesinin,resmiyete kavuşmasını bir imzadan ibaret görmenin en büyük sebepleri bunlardır bana göre.Bu yola girince dönüşü yok düşüncesi kimi huzursuz etmez korkutmaz ki?

Bir de evlliği baskı yapan aileden kurtulma, statü atlama, maddi rahata kavuşma yolu olarak görüp amacı kendi çıkarı için kullanan ve hayatı eşine zehir eden bayanlar yok değil. Bu ara felaket örnekler görmekteyim:)
Evlilik her iki taraf için de bir gelecektir, sevgi ve aşk varsa temelinde siz inşa edersiniz el ele..



Son olarak  sevişmek için devlete imza vermek olarak basit görmüyorum evlliği, bu acımasızlık olur.
Cinselliği kim nasıl yaşıyor hangi inanca veya ahlaki yapıya sahiptir bu konuda konuşmayı da uygun görmüyorum, kişisel ve çok özel bir konu bu ne birbirimizi yargılmaya ne akıl vermeye ne kınamaya da hak görmüyorum.. ama diyebilirim ki evlenmeyi beklemiyor büyük bir kitle (inkar etse de gizlese de toplum baskısından dolayı-ki zaten bahis konusu olması gerekmiyor) yani sadece bunun için evlenilebileceğini de aklım hayalim almıyor benim.. Çok çok dar kesimlerde belki.. çok büyük bir hatanın başlangıcı olur bu ( kastettiğim yalnızca bu nedenle evlenmeye kalkışanlar)
Yine de nesiller ilerledikçe su yüzüne iyice çıkan duygusal ve bedensel dejenarasyonun sonu nereye varacak bu da bizim dışımızdaki avrupai toplumları da endişelendiren bir durum.
Duygusal olarak bir şey hissetmediğin biriyle yaşanan bedensel ilişkiler zamanla ruhta onarılmaz yaralar açıyor, okuyoruz çevremizde de şahit oluyoruz.Ben şahsen bu konuda çok örnek verebilirim (ama vermicem tabiiki üstteki satırlarıma bağlı kalarak) Zamanla bişey hissetmez hale geliyorlar çok vücut hiç vucut ve ruh oluyor:p

Neyse bu konu uzadıkça uzar sapar hatta burda kesiyorum unuttuklarım illaki vardır aklıma geldikçe eklersem dizi olur:D
Okuyan herkes mimlenmiştir.

21 Nisan 2012 Cumartesi

Singing In The Rain

Bricit beni mimlemiş yağmurlu bir gün mimiymiş, hatta ben onun sayfasını okur bunu yazmaya başlarken o gelip yorum yazdı canım yaa kalp kalbe karşı:) teşekkür ediyorum canımıcımaa ve o zaman önce açıyoruz şarkımızı ^^


Kendini nasıl hissediyorsun?
Allak bullak hissediyorum..özellikle bu ara:(

Vurulduğun dizelerden aklına ilk geleni?
"Ölümlerden ölüm beğendim,üzerime olmadı
zor günler için sakladığım bir intihar vardı cebimde
çıkarttım baktım, kurtlanmış
sebebi var elbet bu gözyaşlarının
anlamaya çalışmayın, anlayın..!

bir ressamın tuvalinden düştüm
hiçbir renk kurtaramadı beni
beyazlar giymiş bir duygunun içinde,
ismim sırdır artık..."
Son zamanlarda izlediğin hangi filmi çok beğendin (ve favori repliği) ?
İncir Reçeli - Finali-burdan tek cümle çıkartmam imkansız üzgünüm..

"Şimdi kapat gözlerini,
yapacağın güzel şeyleri düşün,
beni unut demeyeceğim, çünkü ben seni unutamazdım;
ama sakın hayata küsme,
ben yaptığın her şeyde yanında olacağım,
sabah yine radyonun sesiyle uyanacaksın,
enerjiyle yatağından fırlayıp radyoyu kısacaksın,
sonra pencereyi açıp dışarı doğru gerineceksin,
dışarıda hikayelerini anlatmanı bekleyen binlerce hayat var,
hepsi de anlaşılmayı bekliyor benim gibi,
yaz aşkım, hiç durmadan yaz;
birbirlerini anlat onlara,
birbirlerine değerek, dokunarak yaşayabilmenin güzelliklerini anlat,
birbirlerine karışmayı anlat,
yaşam savaşı içinde yaşamayı, yaşatmayı unuttuklarını anlat,
sevişmeyi anlat onlara,
en zor anlarda bile hiç ayrılmamacasına tek vücut olabilmeyi anlat,
yalnız yürümek zor, kolayını anlat..
şimdi aç gözlerini aşkım,
söz veriyorum her şey çok güzel olacak.
ben sana karıştım aşkım,
artık daha güçlüsün..

bir gün,söförün aniden camı açabileceğini anlat…"

En sevdiğin "The Smiths" şarkısı hangisi?
Bu yazarın en sevdiği grup olarak değişmeli diye düşünüyorum ben şahsen. Şu an benim aklıma gelen en güzel grup mmm mangaa ve şarkısı ise şu:

ve eğer dinlemedinizse çok şey kaçırırsınız diye düşündüğüm şu şarkıları:


Soru az olduğu için kaytarmadım gördüğünüz gibi bol müzikli oldu^^
Ve elmyram ,dönence,milena,misi mimlendiler kabul ederlerse:)

Reklam teklifleri alıyorum ki :p

Merhaba,

Ilk once sunu soylemek istiyoruz; bu mail otomatik bir email degil. O yuzden okumani umuyoruz.

Moda bloglarina goz atarken blogunu gorduk ve henuz 1,5 yasinda olan sitemiz www****com icin kisa bir yazi yazip linkimizi paylasip paylasamayacagini ogrenmek icin bu emaili gonderiyoruz.

Eger dilersen karsiliginda biz de senin blogunu bizim twitter ve facebook sayfamizda paylasabiliriz.

Eger zamanim yok diyorsan o zaman elimizde hazir olan bir yazi ve logoyu sana gonderebiliriz.
Bize olumlu olarak donersen cok mutlu oluruz

Esenlikle kal,
****- ****.com

Otomatik bir mesaj değilseniz eğer bir moda blogunda olmadığınızı nasıl farkedemezsiniz?
Nasıl oluyorsa o kadar özensiz gönderildiği belli ki,neye göre seçildiğini bilmiyorum da reklam vermek istedikleri blogları ama karşılığı da bir kerecik senin adını yayılıcaklar sen logosunu sürekli sidebarda tutucaksın yok böyle bir akıl :D Ayrıca neden yapayım bunu ve madem ototmatik değil ben reklam almışmıyım hiç bloguma bir bak di mi??
İşin tuhafı bu yazı tam şu yazıyı yayınladıktan sonra geldi:)))
Ve cevap olarak maile : Blogumu gerçekten ziyaret edip okudunuz mu? yazdım ve inanın cevap gelmedi^^


 Ve bir diğer örnek:
ipeksi.blogspot.com site sahibi,

Sitenizden reklam geliri elde edebilirsiniz. Yeni oluşturduğumuz yapı ile sizi reklam ağımıza davet ediyoruz. Bunun için yapmanız gereken tek işlem sitenize özel oluşturulacak reklam kodu ile reklamları sitenizin istediğiniz yerine yerleştirmek olacaktır. Elde edeceğiniz gelir her ay size ödenecektir.

Reklam geliriniz yerleştirdiğiniz reklamların tıklanma adedine göre ücretlendirilecektir. Her ay sonunda sitenizden reklamlara ne kadar tıklama olduğu ve o ay içinde ne kadar gelir elde ettiğiniz size otomatik rapor ile gönderilecektir. Hesabınızdaki tutar 20 TL üzerinde olduğunda ödeme talep edebilirsiniz. Ödeme talebinizde hesabınızdaki tutar size ödenecektir.

Size Gönderilecek Aylık Raporlar(örnek istatistik raporu var burda)
 --
 Bunlar gibi teklifler zaman zaman alıyorum ama açıkçası önemsemiyorum.
Reklam sever dostlar blogumu para kaynağı görmüyorum ve üzerinden bir para ya da menfaat akışı gerçekleştirmeyi düşünmüyorum. Teşekkür ederim :D
 türü bir bölüm benim blogumda yok ve diğer bloglarda görmekten de hoşlanmadığımı belirtmiştim.
Saygılar amirim^^

19 Nisan 2012 Perşembe

So sweet blog award


Şanslı Kedi bu ödülü bana da  paslamış, bi kere yeni tanışmamıza rağmen keşifte geç kaldığım için üzülmekle birlikte çok çok mutlu olduğumu belirtmek isterim:)) Çok teşekkür ederim.Şu güzelliğe bakınnn :D
Ve Bricit te mimlemiş beni bu konuda, çok mutlu oldum ^^

1) Mesleğin seni mutlu ediyor mu?
Evet mutluyum.

2) Dilediğin meslek miydi?
Çocukken sadece doktor veya öğretmen olmayı dilersiniz hayatın önünüze koydukları ve sizin yetenekleriniz zamanla size yeni seçenekler sunar. Dolayısıyla dilediğim bir meslek yoktu ama verdiğim karardan memnunum.

3) Yalnız mı ilişkide yaşamayı mı tercih ediyorsun?
Kimse, sıcacık bir omuz yerine ya da evde kendisini bekleyen biri yerine ömrünce kapıyı anahtarla açmayı tercih etmez. Tercih değil seçimdir yalnızlık. Ama istemdışı..(iyi kıvırdım di mi:p)

4) Tatsız durumlardan kaçınmak için yalan söyler misin, dürüst ol?
Nadiren. Rahatlıkla sıfıra yakın diyebilirim hatta bedeli daha ağır olsa da.Renk veriyorum hemen beceremiyorum çünkü.

5) Yabancı bir dil konuşuyor musun?
Sıksam konsolos olurum ne diyosun:)

6) Rüyandaki evde oturuyor musun? Taşınmak veye yurt dışına gitmek istiyor musun?
Evimizi seviyorum ama rüyamdaki ev kendi ellerimle her detayını döşeyeceğim içimi açan soft,rahat bir ev hayalim var..parça parça resimlerini paylaştığım,bir gün birleştiricem burda:F ve Taşınıcam evet:D

7) Mobilya değiştirmeyi sever misin?
Eğer kendi ellerimle döşemisem ve anılar yüklenmişse zamanla biraz zor olabilir. Ama mesela çalışma masası, yatak,kitaplık,sehpa türü hemen atarım hiç acımam:)

8) Çevre hayvan koruma hiç katkın var mı?
Cümle bozuk ama anladığım kadarıyla çevreye doğaya ve hayvalara bir faydan var  mı kardeş denmiş,zararım yok ama çok faydam oladuğunu söyleyemem aktif bir çalışmam yok ileride olur umarım.

9) Televizyon ve filmleri sever misin?
Severim çok düşkün değilim dikkatle aman susun fln diye izlemem dizim var diye koşmam eve vs.

10) Bırakmak istemediğin kötü huyların var mı?
İstemediğim? o zaman kötü değildir,dolayısıyla yok.

11) Loto veya benzeri şans oyunu oynar mısın?
Nadiren. Amorti ya da küçük bişey çıkar genelde.


Elmyram, Aradia,Crazywoman,Profösör,Aryam,Pembe kereste,FD,Muzurella ve tüm sevdiğim arkadaşlarıma yolluyorum.

18 Nisan 2012 Çarşamba

What's up baby?

Mimlerimi yaptım, beklemede kaldı çok özür dilerim.
Bu arada acilen öğretmen blogger arkadaşım varsa beni bi dürtsün:))

Akşama burdayım görüşmek üzere^^

14 Nisan 2012 Cumartesi

Konuk yazar ipekböceği~


İnternet günlüğü, yani blog yazmak internetin evlerimize girmesiyle hayatımızda yer bulmuş bir alışkanlık bazılarımız için. Benim gibi sürekli okuyan, sevdiği yazıları,öyküleri, şiirleri gözünün önünde tutmak isteyenler ya da günlük hayatını yazma ihtiyacı duyanlar, hobileri, el becerileri, ilgi duyduğu şeyleri, hayata dair görüşlerini özetle tercihi her yönde herşeyi paylaşabileceğimiz alanlar sunulmasıyla bunu ücretli ya da ücretsiz halde gerçekleştirme şansı buldu pek çok insan......
Başarılı olanlar, olamayanlar, keşke yazmasa dedirtenler olmakla birlikte bir süre moda diye başlayıp hevesini alıp bırakanlar ya da herhangi bir sebeple blogunu bırakanlar çok olmuştur. Deşifre olmuş olmak, sesini duyurmak istediği insanla ayrılan yollar gibi..herkesin yazmak için ve yazmayı bırakmak için kendi adına geçerli bir sebebi vardır..
Benim keşfetmem aşama aşama oldu diyebilirim, uzun süredir yazanların çoğu geçmiştir bu aşamaları sanıyorum.Okulda kompozisyonlarınız elden ele dolaşır,edebiyat dersini çok seversiniz ve küçüklüğünüzden beri bişeyler yazdığınız defterlerinizle doludur kitaplığınız:) ve bunu zamanla sanal ortama taşırsınız.
Mesela önce msn adreslerimize bağlı space denen alanlar verildi ve birkaç msn adresi alıp mesela birinde sevdiğimiz şiirleri, öyküleri ve şarkıları tuttuk, diğerinde özel fotoğraflarımızı hayatımıza ait anılarımızı yazdık.Bizim kilitli pembe günlüklerimiz dijital ortama taşınmış oldu böylece bir nevi.
Tabii kilitli olup olmaması bizim elimizdeydi, sadece bize veya arkadaşlarımıza ya da herkese açık yapabildik bunları. Sonra bir dönem deli gibi moda olan msn hackleme ve patlatma olaylarından ve bazı düzensizliklerinden ötürü space larımızı bırakıp ücretsiz blog servislerine taşındık :)
İlk benim bildiğim ve kullanmaya başladığım blogcuydu ve işin içinden çıkılmaz kullanımı zor halleri herkesi bloggera yönlendirdi zamanla. Önce blogger yalnızca ingilizceydi ve bu da yoğunluğun az olmasına sebebiyet veriyordu aslında en güzel zamanlarımızdı mı demeliyim acaba diye düşündüm şu an:)
Sonra türkçeleşip bir de gmail desteğiyle güçlenince deyim yerindeyse sırtını sağlama aldı ve daha da popüler oldu,e sürekli kendini geliştirmesiyle büyük aşama kaydetti diyebilirim rahatlıkla. Sonuç olarak benim açıp kapadığım bloglarla birlikte yazma maceram 8-9 yılı bulmuştur.
Her aşamasında kullandığım için blogspot u birkaç örnek verebilirim meselaa; şablonlar hazır az miktarda tema veya html kodunda olabiliyordu sadece ve o zaman direk html den girmeniz gerekiyordu mesela sidebara konacak resim,izlediğiniz bloglar, blograzzi vb eklentileri yerleştirebilmek için.
Ve her tema değişiminizde bunları yedeklemeniz ve yeniden eklemeniz gerekirdi.
Resimler ototmatik küçülmezdi mesela çok büyük eklerseniz şablon kayar giderdi vs.Zamanla bunlara tek tek çözümler eklendi.En güzeli kişiselleştirebilmeniz için harika bir şablon tasarım bölümü var hiç bu işlerden anlamayan biri bile font rengi,büyüklüğü vs dahil dilediği gibi kendine özel bir hale getirebiliyor blogunu.
Bir blogun kişiye özel olması ilk girişte çok önemlidir. Tasarımı ve düzenine özen gösterilmeyen bir blogu okumak istemezsiniz muhtemelen,okuyup anlamaktaki güçlükleri bir yana ziyaretçisine de önem vermiyor izlenimi bırakır özellikle kaçırtacak durumlar mevzubahisse.

Ahkam kesmek kimsenin harcı değil bu işin bir okulu yok olamaz da çünkü doğaçlama bişeydir yazmak,profesyonel olanlar zaten blogger sınıfına girmez bana göre ve bir bloga ihtiyaçları olmaz genelde.
Olsa da ücretli web alanları tercih eder hem reklamlarını yapar hem kısaca daha büyük kitleye hitap edebilirler, ama bloggerlar arası sıcaklık ve örülen ağ sebebiyle önce blog açıp sonra siteye çevirenler de oldukça fazladır.
Herkesin birbirine köstek değil destek olmasını, en azından bu kişiye özel alanlarda saygı duymasını savunurum her daim.

Diğer yandan blogunuzu kişiye özel yapmaya ve bişeyleri değiştirmeye çalıştığınız zaman mevcut uygulamalar yeterli olmayabilir. Bu durumda çoğumuz google a başvurur bu amaçla açılmış blog ve forumları ziyaret ederiz.
Hiçbir karşılık beklemeden her türlü sorunuza cevap veren, ihtiyacınız olduğunda yardımını esirgemeyen hatta sadece aradığınız detayları içeren bloglar var. Bir nevi başucu kitabımız olurlar blogger dünyasında.
Ve bir sorununuz olduğunda karşılaştığınız bu blogların bir kısmı orda yazanları yapsanız da eğer sizde sonuç vermemişse, yorum yazarsınız ama hiçbir sorunuza cevap vermez:(
Ama bazıları içtenlikle ,mümkün olduğunca bekletmeden sorunlarınıza çözüm bulmanıza kafa yorar ,yardımını esirgemez işte böyle güzel bir blog, eski ve yeni bloggerlar 1-2 ve diğer yazılarımı da görüp bana anlattığım konularda yazdığım yazıları derlememi veya yeniden yazmamı , "konuk yazar" uygulamasına katmamı teklif etti.
http://www.bloggermodifiye.com
, zaman zaman mutlaka yolum düşerdi,başucu kaynağı dediğim değerli bir site, mutlaka ziyaret etmelisiniz:) Blogunuzla ilgili pek çok soruya cevap bulabilirsiniz. Çok teşekkür ediyorum yeniden:)

Buraya kadar olan kısma yorum alabilirim:))
Ama elbette bölümler halinde devamı var
DEVAMI MI?
Bakın burda ve burda :))

9 Nisan 2012 Pazartesi

Ben Olsam Mimi

Biricit  beni mimlemiş,çok eğlenceli bir mim bayıldım^^ milat öncesi mimiymiş bence alakası yok ben olsaydım mimi bu:p Ama ben karasız bir insanım tek şıkla yetinemem kii:(

1) Yemek olsam ne yemeği olurdum?
Portakallı ördek :p ya da ıstakoz olurdum,yenmesi zor ve herkesin damaktadına uymayan lezzetler^^
Kolay lokma mı sandın bebişim muhahah:)


2) Müzik aleti olsam hangisi olurdum?
Keman. Gözlerini kapattığında bambaşka bir dünyaya götürebilirdim çalmayı bilen usta ellerde...


3) Araba olsam hangisi olurdum?
4X4 olurdum kesin.Darbelere dayanıklı. İçi görünmez ve güçlü. Land Cruiser V8tabii ki Toyota:) gerçi benim boyutumla Yaris olur anca ama :p

4) Aylardan hangisi olurdum?
Eylül olurdum, hüzün ve sonbaharı temsil eden..
Cemal Süreya ~ demiş ki;
Eylüldü dalından kopan yaprakların sararan yanlarına yazdım adını
Sahte bir gülüşten ibarettin oysa
Ve hiç bilmedin ellerimin soğuğunu
Eylüldü di’li geçmiş bir zamandı yaşadığımız
Adımlarımızın kısalığı bundandı
Bundandı gözlerimin durgunluğu
Sarı sıcak cümlelerde sözün kadar yalan ellerin kadar ıssız sen kadar zamansız molalar veriyordum
Ve çocuksu bir bencillikti hüznümüz
Eylüldü.. izlerini sildiği zaman ansızın gidişinin şimdi yoktu bi anlamı suskunluğun
Çırılçıplak kalakaldım  sessizliğinin orta yerinde
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım
Gözlerinse asılı bıraktığın yerdeydiler hala..
Gözlerini sildi zaman..
Dedim ya.. eylüldü
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin..

5) Ayakkabı olsam hangisi olurdum?
Converse olurdum gelinliğin altına dahil herşeye yakışan, kalitesi tartışılmaz olan.Ama ulaşılmaz olmayan.
Ya da bodrum sandaleti. aynı sebeplerle:)

6) Kıyafet olsam hangisi olurdum?
Diesel jean olurdum koyu renk, sımsıkı saran, kalitesi tartışılmaz ama bir o kadar rahat ve girdiği her ortama uyum sağlayacak kadar özgüvenli ve şık. Cazibesine kim karşı koyabilir ki,ama doğru modeli seçmelisiniz yoksa ...

7) Renk olsam hangisi olurdum?
Hangi renksiniz testleri yaptım siyah çıktı:D
SİYAH : Duygusallığı ve hüznü simgeler. Gücü ve tutkuyu temsil eder. Bizde ve batıda siyah matemi temsil ederken, Japonya'da siyah mutluluktur. Siyah fonda kullanılırsa karamsarlığı çağrıştırır. Einstein konsantre olabilmek için perdeleri siyah, gün ışığı olmayan odaları tercih ederdi.

8) Hayvan olsam hangisi olurdum?
Muhabbet kuşu:)

9) Şu an okuduğum kitabın 137. sayfasında neler var?
Tanrı Yanılgısını okuyorum ama yanımda yok. Şu an yanımda olan kitabın 137.sayfası

SENSİZLİĞE ALIŞMAK..HER TÜRLÜ SÖZÜ BİR İHANET GELİYOR KULAĞIMA. NE TUHAF Kİ DÜN SENİ BANA KÖTÜLEYEN DİLLER, BUGÜN SENSİZLİĞİN EFKARINDAKİ MEVLANA'YI TESELLİ İÇİN DİL DÖKÜYORLARDI..

Aşkın Gözyaşları-Tebrizli Şems

Elmyraucuç, Aradia,  Olmadı baştan,Kısaca FD, Crazywoman, Lalişim mimlendiniz:)

Bana Destek Olunsanıza!!



Bir de bu moda çıktı, yetmiyo sağdan soldan fırlayan reklamlarınız, daha emeklemeden yürümeye çalışmanız,blogunuzu para kaynağına çevirme halleriniz, her açtığım blogda "bana destek olun" ?!
Tesadüfen girdiğim kaç blogda gördüm bunu bilemezsiniz.Bugün yine görünce açtım ağzımı, ha okuyan alınan olsun olmasın umurumda değil benim fikirlerim benim tarzım benim çizgim, sonuç olarak burası benim çöplüğüm! Ona tepki verme buna bulaşma çamur üstüne sıçrar iz bırakır derken tepkisiz sessiz bi toplum olduk sürüye dahil olmak zorunda değiliz en azından bazı konularda renginiz belli olsun ebruli olmayın.
Destek.. ne için,neden? sen topluma ne veriyosun?
Burda ortaya çıkarttığınız şey sonuçta sizin kendiniz için yaptığınız bişey öncelikle,yazmak..iç dökmek..
yok başkalarına yardım ediyorum ben bu blogda, yok kendim için bişey istiyosam namerdim havalarında illa benim adımı twitterda yazın, yetmez face te izleyin,takibe alın dört bi yandan yoksa yazmaya devam edemem geniş kitlelere ulaşmalıyım tehdidi ve mantığı nedir biri bana açıklasın?
Bunun için hatta hediyeler veren bloglara hiçbişey demek bile istemiyorum polemik başlatmamak açısından. Hoş başlayamaz bu benim fikrim. Sabit. İlk yazımda var bu konu nerdeyse buyrun kanıt.
Yardım kuruluşu ya da sosyal vakıfmısınız logonuz var herkes bloguna koyucak allahaşkına?
Bu ara bir de çay bahçesi tadında uyanık bloggerlar türedi, falancalar klübü,yok topuklu giyenler buraya,yok babeteliler şuraya,bekarlar oraya, nedir bu toplaşma merakı canım?
ha bir de  sadece face te sayfa açtık "sizi tanıtıcaz" aman yarabbim bu sihirli sözcük mubarek sizden az izleyeni çevresi var tanıtmasa ne tanıtsa ne? aynı hızla dolu blog tanıtılıcak kaynayıp gidiceksiniz.
Siz kendinizi kendiniz tanıtın, içtenliğinizle, fkirlerinizle, kendiniz olarak yazın.. 
Diğer yazanları okuyun kendinize yakın hissettiklerinizden bir çevre gelişmeye başlar zamanla. Sabredin.
Zaten yeri geldikçe güven duyduğumz sevdiğmiz blogger arkadaşlarımıza destek oluyoruz bahsediyoruz tavsiye ediyoruz:) yardımlaşıyoruz..seve seve, ama kimse kimseden istemeden beklemeden.
size gelin toplaşalım,ya da tanıtıcam blogunu türü bişey söylüyosa karşılık isteyecektir emin olun. Lakin birini ikisini değil kaç tanesini gördüm bu biçimde. Sosyalleşmek bir oluşuma dahil olmak demek değildir illa.Gerçekten başarılı, sizi izlemese de izleyip severek okudugunuz bloglar böyle bişeye ihtiyaç duymuyorlar unutmayın ki.Sonra o kasıntı ondan gibi komik bi açıklama yaptıklarında kanmayın:p
Bu samimiyetsizliğe gaflete düşüp destek veren reklam yapanlara da ayrı Allah zihin açıklığı versin evladım demek geliyo içimden ne yalan söyliyim.
Sosyal medya  kullanmaya mecbur kalıyoruz ,sadece blog yeter ama "benim blogum yok face sayfan veya twitter yok mu ordan izleyelim" dendiği için açmak zorunda kaldık ama zamanla blogla aynı anda değil, Bunlar seçenekler halinde sidebarda sunulur. Birinden birini veya birkaçını kullanmak isteyen dilediğini seçsin diye. Aman ama sen benim face imi beğenmedin,twittera eklemedin muhabbeti getireceği bile aklıma düşmezken benim, bu delice rakam hırsı nedir nereye kadardır merak içindeyim.
Hiçbir niteliği ve yazım başarısı olmayan,sahte ilgi alakayla blog blog gezen ama kendi blogu niteliksiz bloggerların #takipedenitakipederim mantığı içinde yüzlerce "göstermelik" takipçisi olmasını inanın kimse yutmuyor:)

Bi blog gördüm atarlandım yine. Saçmalamayın dilenciye dönüşmeyin gözümüzde rica edicem.
Sosyal medya birer seçenekten ibarettir. İzlemeye zorlayıp şişirme yada niteliksiz takipçi sayıları kimseye de bişley ifade etmesin. Bunaltmayın.Aptal değiliz.Dokuz köyden kovulsak ta bu böyle.
Koyun hiç değiliz. Olmayın daha doğrusu. Büyük bir sürü haline gelmiş insanlar gözüme batmıyo değil hani.
İştahımız kabarıyo evet:p
Unutmayın insanlar koyunları yerler :))

5 Nisan 2012 Perşembe

TABIRCI!!



Yeni toparlandığım grip 3-5 gün sonrasında hasretime dayanamamış olmalı ki,daha yıkmadığı hücreler olduğuna kanaat getirerek eski sevgili misali kalan son takatimi de almak üzere geri döndü.
Ha bu bişey değil,o geldiğinde zaten bel ve karın krampları ile cebelleşiyor olmam da cabası.
Ayaklarım sıcak tuzlu su dolu leğende sırtımda polar yeleğim itinayla polar battaniye yayılmış sandalyemde komik ötesi bir haldeyim.(Sıcak tuzlu su pedikür için değil boğazlara iyi geliyomuş haberiniz var mı:p)

Ve gazetelerde makaleler okudum o sırada facebook bitbitlendi (mesaj sesi bu taam mı)
-Döndüm ben heyy artıkın hiç gitmicem
-Aaaaa diye  bir çığlık attım ki!
Canımın içi çıktığı yolculuktan beklediğimizden erken dönmüş, ne diyeceğimizi bilemedik alt alta
yaşasın!
lol!
yup! yazıp durduk
 <3 :** ler de gırla:D

Çook şükür kavuşturana Allah kimseleri sevdiklerinden dostlarından ayrımasın yarabbim (aminn)
Anlatıcak biçok şeyimiz birikti, oynayacak oyunlarımız yazacak öykülerimiz değişecek temalarımız var:))
Bir de filmlerimiz aynı anda izlediğimiz:')
Ve ne mutlu ki bunu yapacak bol bol zamanımız , bu akşamdan itibaren

weblogta aynen şöyle tanımladım elmyramı:
birlikte oyun oynamaya,film izlemeye,saniseler içinde kavga etmeye sonrasında 5 dk içinde ama ben çok seviyorum seni diye barışmaya bayıldığım,pc kucağımda sabahladığım,dertleştiğim, ve şu an deli gibi özlediğim can arkadaşım,dostum.. ismi tanıştığımızda uçuçböceğiyken "elmyra yım ben,bir sevgi arsızı" diye bi yazı yazmıştı benim için ve "sen elmyra olsana" dediğimde kırmayıp değiştirmişti bunu bile:') onu yazmıştım blog yazmaya teşvik ettiğim zaman buyrun tanıyın: http://ipeksi.blogspot.com/2011/10/zit-kutuplar.html

Çok seviyorum seni elmyram sımsıkı sarılıcam sana^^

ve ve bu gece bize şarkılar yolladı,tema yaptık bir yandan ufak ufak..ve bizim şarkımız olsun mu dedi elmyram^^ evet aradia,elmyra ve ipekböceğinin şarkısıdır bu:

29 Mart 2012 Perşembe

Kibir, kadını yaralar



Bir yazı okudum.. boğazım düğüm düğüm oldu..
Hiç ummadığım birinden, önce ilerde bu durum geçip eski haline döner diye başladığım 
ama sonunda içime batan bi yazı.
Sonra kendi yaşadıklarımı düşündüm, çok büyük benzerlikler vardı, çok büyük farklar da..
Ve beni okudukça derinden işleyen bir yazı aklıma geldi, en kırıldığım an yazmıştım bir yere 
ve yerini bulmuştu.
Keşke ben yazsaydım dersiniz ya bazen, işte öyle bi yazı.
Benim yaşadıklarım,benim geçtiğim evreler..  herkes gibi.."ödetme" kısmı bana çook uzak yazı içindeki öykünün ama aslında Ahmet Altan ın yazdığı bölümler beni vuran.
İstedim ki bunu okusun ve hiç unutmasın yazısı beni şaşırtan arkadaşım..
unutmasın ki ne olur yaşanmasın yaşanamadan kaybedilenler.. 
Anlatabiliyomuyum?
Yoksa yarım kalıyoruz..paramparça..

Bir Ahmet Altan yazısı bu..bazı bölümlerin altını çizmek istedim, kendimi/n bulduklarımı belki..

"Paris kafelerinde erkek elbiseleriyle dolaşıp, kitaplarını bir erkek imzasıyla yayınlayan George Sand, aralarında Balzac’ın da bulunduğu birçok ünlü sanatçıyı peşinde koştururken solgun yüzlü, uzun dalgalı saçlı, soyluluğu ve servetiyle alabildiğine kibirli şair Alfred de Musset’ye aşık olmuştu.
Fransız edebiyatının bu iki unutulmaz yazarı uzun yıllar sürecek, "entelektüel sosyeteyi" dedikodularıyla oyalayacak çalkantılı bir ilişkiye girmişlerdi.
İlk başlarda, Sand bütün isyankarlığını unutarak evcimen hayaller kurmaya başlamıştı.
Birlikte seyahatlere çıkacaklar, Paris yakınında bir kır evinde oturup dostlarını orada kabul edeceklerdi.
Sand, bir gün bu hayallerini Musset’ye anlatmıştı.
Musset, Sand’ın anlattıklarını dinledikten sonra bütün kibriyle,
- Öyle mi? demişti.
Bu kısacık cevapla Sand, "hayalleri" içinde aslında yapayalnız olduğunu görmüş, sevdiği şairin kendisiyle ilgili hiçbir hayali bulunmadığını anlayarak yaralanmıştı.
Musset, bu kısa cevabın bedelini, aylar sonra çıktıkları bir yolculuk sırasında hastalanıp Venedik’te ateşler içinde yarı baygın yatarken yan odada sevgilisinin kendine bakmaya gelen doktorla seviştiğini fark ederek ödemişti.Sand daha sonra doktoru Paris’e de getirmiş, bütün Paris o korkunç maceranın ayrıntılarını ilk ağızdan dinlemişti.
Musset de bir kadını yaralamanın nasıl tehlikeli sonuçlar yaratabileceğini kıskançlık krizleriyle kıvranarak öğrenmişti..

Kadınların ruhu kaplan pençeleri gibiydi.
Sevildiklerinde, kendilerini güvende hissettiklerinde, yavrusunu okşayan bir kaplanın pençesi gibi yumuşacık olabiliyordu.
Yaralandıklarında ise bir erkeği paramparça edebilecek bir öfkeyle kasılıyordu.

George Sand gibi şimşekli zekası, hiçbir kuralın içine sığmayan özgür ruhu ve sergilemekten kaçınmadığı alaycılığıyla erkekleri etkileyen, girdiği her hayatı darmadağın edebilen bir kadın bile solgun yüzlü bir şaire aşık olduğunda evcimen hayallerle yumuşayabiliyor, sevdiği erkeğin en rahat biçimde çalışabileceği bir evi döşemenin sevecen hayaline dalabiliyordu.

Kendi sevgisiyle kendini değiştirerek bir ipekböceğine* dönüşen kadını böyle zamanlarda en ağır yaralayan darbe ise sanırım sevilen erkeğin aldırmaz kibri oluyordu...

Erkek ise karşılaştığı sevginin parlaklığıyla körleşiyordu.
O anın "dondurulduğuna" ve sonsuza dek hep o anın yaşanacağına inanıyordu..
Hep sevilecek, yaptığı her şey her zaman onun hakkı olarak hoş görülecekti.
Aslında birçok davranışı da gerçekten hoş görülüyordu.
Küçük kaprisleri, önemsiz hoyratlıkları, gereksiz övünmeleri, eve yeni getirilmiş bir kedi yavrusunun yordamsızlıkları gibi "zamanla eğitileceği" inancıyla karşılanıyor hatta bunlar zaman zaman alaycılığı ustalıkla saklanmış şefkatli gülümsemelere yol açıyordu.


Erkeğin asıl yanılgısı "o anın" değişmezliğine olan inancıyla başlıyordu, 
o an ona sonsuz gibi geliyor ve bu sonsuzlukta kendi tanrısallığını görüyordu..

Sonsuzluk içinde tapınılan bir güç halinde yansıyordu kendi gölgesi kendisine.
Değişmezliğe olan inancı onu şımartırken, "bunun hep süreceğine" duyduğu inanç da erkekte "tek bir ana ve tek bir sahneye" hapsolmuşluk duygusuyla garip bir sıkıntı yaratıyordu.
O zaman huzursuz bir kibirle davranıyordu.
Bazen bu kibriyle öylesine sarhoşlaşıyordu ki kadının üstündeki "tanrısal" gücünü kalabalıklara da göstermek istiyor, kadını başkalarının gözü önünde de kıracak kadar aldırmaz bir kabalığa kapılıyordu.

Kibir yaralıyordu kadını..

Bunun kalabalıklara da gösterilmesi yarayı derinleştiriyordu.
Kadın ise aldığı yaraya ilk anda inanamıyordu.
Onun sevgisiyle yarattığı o iki kişilik dünyanın içinde böylesine bir davranışın karartısı bulunmadığı, sadece hayallerin ışıklarıyla aydınlandığı için şaşırıyordu.
Gördüğünün ya da duyduğunun gerçek olduğunu anladığında hayallerin ışıkları sönüyordu.

O hayaller her erkek için kurulamadığı ve o hayalleri kuracak kadar kendini yakın hissedeceği bir erkeğe rastlamanın pek de kolay olmadığını bildiği için hayallerinin darbelenmesi de onun canını ayrıca acıtıyordu.
Bu "düşmanlık" karşısında önce içine çekilip büzülüyordu.
Güneş battığında yapraklarını kapatan bir günebakan gibi yapraklarını kapatıyordu.

Yaralanmış ruhu ve buruşturulmuş hayalleriyle baş başa kalıyor, hayattan uzaklaşıyor, huzursuz ruhuyla çırpınarak tek başına duruyordu.

Dut yapraklarının üstünde dolaşan tombul tırtıllar, vakti geldiğinde, bir dala tutunup bir koza örerek kendilerini bu kozaya hapsederler, sonra o kozanın içinde bütün varlıkları erir ve ancak doğanın bildiği bir sihirle eriyen o varlık yeniden biçimlenir, koza yırtıldığında bir kelebek çıkar içinden.

Erkeğin kibriyle yaralanan kadın da kendini kendi hücresine sakladıktan sonra orada ruhu erir ve o hücreden intikamını almak isteyen soğuk ve öfkeli bir kadının ruhu çıkar.
Bir tırtılın bir mucizeyle bir kelebeğe dönüşmesi insana nasıl inanılmaz gelirse seven bir kadının intikam almak isteyen bir kadına dönüşmesi de o kadar inanılmaz gelir.
Aynı bedende ortaya çıkan iki kadın birbirinden öylesine farklıdır.

Önce sesi soğur.
Erkekle aralarındaki bağı bir daha geriye dönülmez biçimde zedelemeden önce o soğuk sesiyle bir kez daha erkeğe kibrinden vazgeçmesi, onun hayallerine dönmesi için seslenir.

O sıradaki sesi, gerçekten hem ürkütücü hem de çok üzücüdür.
Neredeyse metalik vurgularla kurulan cümlelerin altında "yapacağa şeye" engel olması için bir yakarış saklıdır aslında.
Çünkü yapmaya hazırlandığı hareketin, bütün hayalleri ebediyen yok edeceğini bilir.
Erkek bu sesi duymadığında, kendini ve erkeğini hayat boyu yaralayacak hamleyi yapmak için yola çıkar.
Hemen hemen her konuda çok karmaşık duyguları, olayların her türlü ayrıntısını tek tek fark eden büyük bir algılama yeteneği olmasına rağmen kadının intikamı genellikle tek ve basit bir hamledir.
Bir erkeğin canını en fazla bir başka erkeğin acıtacağını içgüdüleriyle bilir.
Bu darbeyi indirmeden önce sesi yeniden yumuşar, davranışları sokulganlaşır, erkeğin kendini tamamıyla güvende hissetmesini sağlar, ruhundaki yarayı ve intikam isteğini saklar.
Kaplanın pençesi açılır.
"Hedefinin" iyice yakına gelmesini sağlar.
Erkeğin kendini iyice güvende hissettiğine, iyice kendine yakın durduğuna inandığında da vurur.
Kendilerini kibrin körlüğüne kaptırmış bütün erkekler bu pençe indiğinde şaşırırlar.
Daha önceki bütün işaretlere, gözyaşlarına, soğuklaşan sese, gizli yakarışlara, yeniden beliren yakınlığa karşın erkek tamamen hazırlıksız yakalanır.
George Sand gibi vahşi olanlar, tarih boyunca unutulmayacak ve dilden dile gezecek bir biçimde, erkeğin bütün varlığını, güvenini, ruhunu parçalayacak bir şahmerdan gibi korkunç bir vuruşla alırlar intikamlarını.
Kalabalıkların önünde yaralanan kadınlar ise intikamlarını kalabalıkların önünde alırlar.

Ondan sonra ağlayan, yakınan, söylenen,
Victor Hugo’nun deyimiyle "sevilmediği için bayağılaşan" erkekler görürsünüz.

Böyle bir darbe aldığında ağır biçimde yaralanmayan bir erkek yoktur.
Ve, bu darbe bir erkeğin kendi varlığının çevresinde oluşturduğu parlak zırhı parçalar, onun altından onun varlığının özü çıkar.
Sanırım bir erkeğin nasıl biri olduğunu en iyi bu zamanlarda anlarsınız.
En derininde gizli olan, bir ceset gibi suyun yüzüne vurur.
Bayağılığı, çirkinliği, güçsüzlüğü, ucuzluğu ya da tam tersi soyluluğu, gücü, zarafeti böyle zor durumlarda anlaşılır.
Erkeklerin aralarındaki farkları onların acıyı taşıma biçimlerinde görürsünüz.
Çünkü o pençe ruhlarına yapıştığında hiçbiri kendini saklayamaz.

Alfred de Musset gibi soyluluğu, serveti, şöhreti, yeteneği ve kibriyle, George Sand da dahil olmak üzere bütün insanları küçümseyen biri bile "Venedik macerasından" sonra aylarca "bütün gerçekleri" öğrenmek için kıvranmış, öfke krizleri geçirmiş, evine saklanmak zorunda kalmıştı.
Bir erkeğin yapacağı en büyük hata kendisini seven bir kadını kibriyle yaralamaktır.
ikinci büyük hata ise yaraladığı bir kadının yanında kalmaya devam etmektir.

Kadınların, büyük bir duygusal sarsıntı geçirdiklerinde, ruhlarının derinliklerine çekilip oradan bir başka canlı gibi çıkabilme mucizesine sahip olduklarını bilmemek ya da belki buna inanamamak yüzünden erkekler yaraladıkları kadınların yanından kaçmayı beceremezler.

Kadını yaralayan kibri, kaçması gerektiği gerçeğini görmesini de engeller.
Kibriyle yaralar.
Kibriyle yaralanır.

Eğer Musset, Sand ona hayallerini anlattığında dinlediklerini paylaşabilseydi, duyduğu aşk nedeniyle büyük bir yazardan bir kadına dönüşen Sand’ı ve duygularını küçümsemeseydi herhalde başka bir hayat hikayeleri olurdu.
Aldıkları büyük yaralara rağmen, kimbilir belki de o yaralar yüzünden, yıllarca süren ilişkileri sadece acıyla beslenmez belki birbirlerini mutlu bile ederlerdi.
Ama iki büyük zekanın, iki büyük yaratıcının hayatını karartmaya küçücük bir soru yetti:
- Öyle mi?


27 Mart 2012 Salı

Özlem mimi:')

Yine sevgili Bricitim ve Aradia mimlemiş beni çok güzel bir mim, ben ciddiye alarak ve düşünerek yazdığımdan uzun sürüyor yazmam ama kusura bakmayın alıştınız artık:))

1) Hayatınızda 'artık yok' dediğiniz şeyler var mı?
İyi manada da var, acı veren artık yok larım da var..
En acı veren babamın olmaması..sevdiklerimi kaybetmem (sonsuza uğurlamam)
Bunun dışında ben hayatımdan insanları çok kolay çıkartıyorum eğer sonradan farklı bir yüzleriyle karşılaşırsam özellikle yüzsüzlük,menfaatçilik,edepsizlik,dedikoduculuk,iyi niyetimin suistimal edilmesi gibi beni irite edecek sebepler varsa(aklıma ilk gelenlerdi bunlar)ve kaybettiğim zamana acırım.
İyi ki yoklar ohh şükür de derim ardından:D

2) Eskiden bu yana neler değişti sizce? Neleri özlüyor ve yad ediyorsunuz?
Değişime ayak uydurmak zorundayız bazı alanlarda teknoloji gibi,bu tarz şeyler harici ben dediği yaptığı bir olmayı ve çevremdekilerin de böyle olmasını istiyorum..Yani ben gelişirim ama değişmem özetle.Beni ben eleştirir,hatalarımı bulur telafi edip yeni şeyler katmaya uyum sağlamaya çalışırım doğru olan buysa eğer.
Yad ettiğim şeyler bu kadar tekno-esir olmadan yaşadıklarımız, cep telefonları,facebook,arkadaş bulmaya yarayan tüm ağlar nefret yaratıyo bende.Yoklarken daha gerçekti herşey arkadaşlıklar da,aşk ta sanki..
ama gizli saklı kalan da daha fazlaydı belki kimbilir?
Özlediğim tek şey çocukluğum..babam ve o tasasız güzel günler:(
Ve diğer yazımın sonunda dediğim gibi her gerçekten daha gerçek gelen elmyramı çok fena özledim:(

3) Aklınıza gelince 'iyi ki de değişti' dediğiniz şeyler oluyor mu?
Önyargılarım. Bakıyorum da gün geçtikçe daha çok uzaklaşmışım onlardan..Adil ve önyargısız olmak benim için önemli.Bazen elde olmuyor ve haklı çıkıyorum ama genelde otokontrol çalışıyor;)

4) Hayatınızda neler değişsin isterdiniz?
Hiçbir konuda korkularım kaygılarım olmasın isterdim. Ama benim gibi salt kendini düşünmeyen, sorumluluk sahibi olmayı erken edinmiş biri için imkansız.

5) Yeni bir eşya, yeni bir hayat yada yeni bir icat mı istediğiniz?
Hayalimdir dediğiniz bir şey söyler misiniz?
Yeni bir hayatın içine hepsi dahil olur diye düşünüyorum ve benim hayalim bu evet..bu mutfak ve bu oturma odasını istiyorum şiddetle!


İcatsa istediğim an istediğim yerde olabilmek istiyorum ..ve %100 güvenilir erkekler icat etsinler biricitin dediği gibi hahah:D

Crazywoman, Muzurella, Elmyra,Mia, Nini,sobe!!

Başlığı neydi bu mimin?

Misi ve Bridget beni mimlemişti zaman bulamadım keyfim de yoktu malesef özür diliyorum geciktirme sebebim için,çok teşekkür ederim mimlenince çok mutlu oluyorum ben:)
Şimdi, bu iki mim aynı sorular aynı ama sıralaması farklıydı ben birleştirdim sanırım ayvaz kasap hep bi hesap:p
Bu bitince diğerini de akşam yazıcam umuyorum^^





1-Kendini seviyor musun?
Herkes kendini sever mutlaka hatta gizli gizli hayralık bile duyar çünkü içindeki asıl saklı olan cevheri bir tek kendisi bilir kişinin.Dışarıdan göründüğü gibi olmayabilir pek çoğumuz.
Ama bu kendini beğenmişliğe, tarafsızca kendisini eleştirmesine, yanlışlarını bulup düzeltmesine ve hep daha iyiye gitmesine engel olmamalı kişinin.
Ben de kendimi çok seviyorum ama geçinemiyoruz bazen:D ve yazdığım her şey benim için geçerli.
Megoloman değilim ama özellikle sabrıma hayranım mesela:)

2-Yapmaktan hoşlandığın şeyler?
Yazmak, müzik dinlemek (hatta yazmaya başlarken kapalıymış öylece kaldım bir an, ateşleyici unsur benim için), herşey dijital ortama taşınsa da kitap okumak bazen altını çizerek, ve sinema,tiyatro, şık bir yemek, kahve içmek gibi güzellikleri sevdiklerimle yaşamak..hmm ve araba kullanmak, tek başıma.
Bir de bişeyler pişirmek :D (daha dünyaları yazıcam anladım ki burda keseyim)

3-Hedeflerin nelerdir?
Şu an yaşadığım hayat bir zaman hedefimdi, hayatımı seviyorum memnunum ve şükrediyorum bunun için.
Lakin bitmez amaçlarımız ama artık bir tek dileğim var şimdilik. Şu bir gerçek ki yaşadığımız sürece hep daha iyisini isteyip hep daha çok emek vermemiz gerekecektir.Geleceği düşünmeden sadece günlük yaşayanlara çok şaşıyorum.Yoksa yerimizde sayarız zaten.

4-Kendini bir cümleyle anlatabilir misin?
Bit tek cümleyle çok zor. O zaman mükemmel derim:p

5-Nefret ettiğin şeyler?
Yalan, kıskançlık,inatçılık,haksızlık,tarafsız davranamayan ya da hatasını göremeyen cüçük beyinler..Seviyesiz ve haddini  aşan insanlara tahammülüm yoktur. Kale almasam da o cüret şaşırtıcıdır değil mi? Herkes kendi hayatı ve derdiyle ilgilensin kafa patlatsın ne oalcak halim diye:)
Küfürbaz,kavgacı,sağa sola laf sokma derdinde ve bugün ne giysem modunda başarısız amaçsız kadınlar :p
Her başladığı işi yarıda bırakan, her aldığı kararın yanlış olduğunu sonradan anlayan kendi hatalarını,tembelliğini binbir bahaneyle örtmeyesağa sola yıkmaya çalışan başarısız günübirlik yaşayan sorumsuz nesilde tiksindirici ayrıca.

6-Favori film, şarkı, kitap?
Benim seçim yapmam çok zor hayatıma anlam katan güzellikler bunlar.Blogumda daha önce bahsetmiştim Mahşer (kitap) ve Gölgesizler (film) ,Hikayesi olan şarkılarda bahsettiğim tüm şarkılar özellikle the last waltz melodisi dünya değiştirtebilir size.

7-İlham aldığın kişiler kimlerdir?
Kendisini yazarak ifade edebilen kişilere hayranım.Yazdıkları bir anlam içeren.
Ve çoğu zaman felsefecilerin,kah Bukowski gibi bir sarhoşun kah Oruç Aruoba nın,Halil Cibran ın,Nietzsche'nin, kah taban tabana zıt Mevlana'nın güzel öğretileri ışık oluyor yolumda.

8-Birisinin yazdığı ölüm notunu bulmuş olsaydın ne yapardın?
Ölüm ve yaşam arasında ne hissedip düşündüğü konusunda derin düşüncelere dalardım sanırım, anlamaya çalışırdım o arafta ne düşünüp ne anlatmış?

Elmyramı mimliyorum çok özledim yaa:(

20 Mart 2012 Salı

Üstüm Kalsın!

Mimlerimi yazıcam
Eksik kalan yorumlarıma cevap yazıcam
Söz verdiğim ve daha sonra burda açıklayacağım yazımı bitirip teslim edicem.
Ne zaman bilmiyorum.

Ve bu içimdeki tükenmez acının son bulmasını hayata bir an önce dönmeyi diliyorum kendime..

Bugün hayatımın en kötü günüydü:( Kanatlarım, daha uçmayı öğrenmeden koptu..
Öyle işte..




Bu hiddet benim!
Kimse sahiplenmesin!
Bütün suçlar "yine" benim!
Kimse, nezaketini araya verip, suçtan pay çıkarmasın kendine!
 Nesnelerinizin, kelimelerinizin, zamanınızın, sevginizin ziyanlığına yanmayın!
Hasarı tespit edin yeter!
Bedelini, fazlasına canımı ekleyip ödeyeceğim!
Sıyrılıp çekilirken aranızdan, "üstüm kalsın" diyebileceğim!
Meğer siz, nasıl da yetermişsiniz size! Bilemedim...
Sağ olun, sizi sevmeme izin verdiğiniz için ve beni sevdiğiniz için...
Üstüm kalsın!

13 Mart 2012 Salı

Göğe Bakma Durağı

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yanan otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım
Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz ,otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun
Bir seni uyutmam ,bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak, göğe bakalım
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi, ağaçlar gibi..
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen,
                                    başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin..
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat,
Durma göğe bakalım...

3 Mart 2012 Cumartesi

Herkesin bir yara izi vardır..

Gidenler bizden hep bir parça götürürler
O parçanın yerinde de derin izler kalır
Herkesin bir yara izi vardır
İnsanlardan gizlemeye çalıştığı saklamak için çok uğraştığı bir yara izi..
Herkesin bir yara izi vardır
Kimseye dokundurtmayacak kadar güzel olan
Baktıkça nefes alabiliyor olmanın
kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi..
Bu izlerle yaşamaya alışırsın
Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı,
yaşamayı yeniden sevebilirsin..
Ve bir gün elbet birileri o yara izlerine dokunur
Acın da biraz olsun hafiflemeye başlar...


2 Mart 2012 Cuma

Sevemedim karagözlüm- Azize

Katıksız bir Türkan Şoray hayranıyım benim için gelmiş geçmiş en güzel kadın o..
ağlayışı, gülüşü, dudaklarının titreyişi..aman yarabbimm
bir de gerçek hayatındaki nezaketi asilliği eklenince..ibret-i alem!!
Bir kadın nasıl hem bu kadar seksi hem bu kadar masum olabilir:)

Muzurellam da benim gibi hayranmış bissürü film afişi koymuş bugün izlemiş tabii ben de hepsini izledim ama  çocukken izlediğim için mi bilmem en sevdiğim Kara Gözlüm yazdım, ah çok severim o şarkıyı.
 (şimdi olsa sinir olurdum şımarık azizeye belki:p)
 1970 yapımıymış oyyyy:) ve bu filmden iki şarkıya hastayımm, Belkıs Özener in sesiymiş bu arada ne ses ama..biri sevemedim karagözlüm diğeri:
ey kız balık mı aldın da yoksa kocamı aldın
kör mi idi gözlerin oh oh minik kız
onu gecemi aldın onu gece mi aldın
kalkan balığına bakın usta keseri gibi
arkası kamburlaştı oh oh azize
eşek semeri gibi
balıklarım tazedir da alıp yiyip doysana
bir kilodan n'olur oh oh bey amca
3-5 kilo alsana
lüferlerimi yiyen su içer kana kana
ben satıyorum diye oh oh teyzecim
ne kızıyorsun bana
hamsi kurban o göze ne bakarsın denize
atarlar sana olta oh oh güzel kız
alırlar seni yüze



Ve youtube de full izleme linki buldum izliyorum:') BURDAN

Bu arada Kadir İnanır a da aynı derece hayranım hatta hep keşke evlenselerdi diye düşünmekten kendimi alamam o kadar yakışıyorlardı ki, neyse kanser olduğu haberi manşetlerde ve çok üzüldüm acil şifalar diliyoruz hayranları olarak dualarımız onunla..

5 N 1 K

Kuulumsu fıstık mimledi beni, Lalişim de mimledi aynı konuda ben de onları öpüyorum o zaman :*
Kod adı:5N1K. Şimdi şöyle oluyor; Ne?, Nerede?, Nasıl? Ne zaman, Neden?, Kim? sorularını aklımıza gelen ilk cevaba göre cevaplıyoruz. Cevapları ister yazarak, ister bağlantı vererek yazabilirsiniz. Ben ikisini de kullanıcam mesela. Tercih sizlerin efendim.

Bir de şunu farkettim, aslen ilk cevapla bağlantılı olursa çok anlamlı oluyor bu mim, ama ben böyle yaparmıyım bilmem o zaman da çok sığ oluyor gibi geldi bana:D
Neyse kafama göre takılayım siz de öyle yapın.En güzeli doğaçlama olandır çünkü..dere tepe de olsa..
Muzurella,mia wallace, elmyram,aradia,arya,profösör,inanırsakolurbence,forever,kokoşkelebek,crazywrm ve yapmamış arkadaşları bekliyorum mimledim yani:D
Bu arada yine eklediğim blogları ekliyorum neden bilmem panelde görünmüyolar:( off yani..demeyin yeni mi ekledi diye sakın sakın..

NE?
Bişey dememe gerek var mı, rüyama giriyo nerdeyse bu resmi gördüm göreli bişiler oldu bana:)

NEREDE?
Bana huzur veren tek yer evimdir..ama kendi dayayıp döşediğim huzur yuvamda..
Kraliçe de ben olmalıyım hizmetçi de..Aşk ta..

NASIL?
 Bil-mi yo-ruummm:(
 Üsttekilerle alakalı da alakasız da bu ara ben neyi nasıl yapacağımı hiç bilmiyoruumm:'(

NE ZAMAN?
Enn çok duyduğum soru bu inanın..ve cevap veremediğim tek soru...yapmak istediğim tek şeyse resimdeki.

NEDEN?
Buna bir şiirle 'kısmen' cevap vermeye çalışayım tıkandım bu soruda çünkü..

İste yine basbasayiz icimin acisi,yine birlikteyiz
ver elini..Sus ...ve ne olur incitme beni

Ey kalbimin agrisi ver elini,çikalim seninle soluksuz kalmadan sessizce
bu karanlik ve uğultulu ormandan

İcimin acısı, kalbimin ağrısı, aşkım,iste yine başbaşayız ver elini ..
Sus ve ne olur incitme beni...

KİM?
Başıma gelen, gelecek olan, ve gelmesini umduğum her şey bana bağlı olmasa bile, her zaman bir çok şeyin sorumlusu kendim olduğum için..ve elimde olduğu için bazı şeyler..(yapamasam da bazen)
BEN..ahh bu ben..

ya da;

Kendi olarak, sana gelen..
  -sana gereksinimi olmadan, seni isteyen
 -sensiz de olabilecekken, senin ile olmayı seçen
 -kendi olmasını, seninle olmaya bağlayan-
 -O, işte...

1 Mart 2012 Perşembe

Sevgili şimdi..


Dün çok keyifsizdim.. kar yağdı, durdu..güneş çıktı.
Oturduğum kafede gözüme girdi, ne şimdi bu kar mı topluyo dedim, güldüler...

Yolunu kaybetmiş martılar geldi balkona..kocaman kocaman kanatlarıyla süzülerek,
oysa ben onlara gemiden simit atmak özlemiyle yaşıyorum aylardır.
Ben gitmiyorum onlar bana geldi herhalde. Evren gönderdi bana.
Benim gibi yollarını şaşırmışlar dedim, güldüler...

Bazen paylaşmak öyle zor ki sevdiklerini başkalarıyla.. 
sonradan gelenlerle..
öyle sahipleniyosun ki senin sanıyosun:(
yazdım twitter a, içimdeki kıskançlığa dur demeye çalışırken eş zamanlı.
Alıntı değildi o an içimden geçenlerdi.. Alıntı yaptılar..

Uyandığımda hava yağmurlumu acaba diye perdeyi kaldırdığımda durum buydu;
İşe gitmedim, yollar kapalıydı yer yer (aslında bahane tabii bu)
Bir sürü bekleyen işim var, anca oyun oynadım,içim içimi yerken..


Neyse bir mimim var çok güzel ona devam edeyim o zaman, ..ya da kalkıp işe gideyim.
EsenkalıN
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...