Önce evlendiğimizde hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi. Evlendikten sonra, bir çocuğumuz doğduktan hatta ardından bir tane daha olduktan sonra hayatın daha iyi olacağına inandırırız kendimizi.
Sonra çocuklar yeterince büyük olmadıkları için kızar,onlar büyüyünce daha mutlu olacağımıza inanırız.
Bundan sonra, ergenlik dönemlerinde çocuklarla uğraşmamız gerektiği için öfkeleniriz.
Kendimize,çocuklarımız bu dönemden çıkınca daha mutlu olacağımızı, yeni bir araba alınca, güzel bir tatile
çıkınca, emekli olunca, yaşantımızın dört dörtlük olacağını söyleriz.
Gerçek ise şu andan daha iyi bir zaman olmadığıdır.
Eğer şimdi değil ise ne zaman?...
Hayatınız her zaman mücadelelerle dolu olacaktır. En iyisi bunu kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya
karar vermektir.
En sevdiğim sözlerden biri Alfred D. Souza' ya aittir.
Der ki; "Uzun zamandan beridir hayatın -gerçek hayatın- başlamak üzere olduğu izlenimine kapılmıştım.
Fakat her zaman yolumun üzerinde bir engel, öncelikle erişilmesi gereken birşey, bitmemiş bir iş, hizmet
edilecek zaman, ödenecek bir borç oldu. Sonra hayat başlayacaktı.
Sonunda anladım ki bu engeller benim hayatımdı."
Bu görüş açısı, mutluluğa giden bir yol olmadığını gösterdi. Mutluluk yoldur, öyleyse sahip olduğunuz her
anın kiymetini bilin ve mutluluğu, vaktinizi harcayacak kadar özel biriyle paylaştığınız için, ona daha fazla değer verin. Unutmayın, zaman hiç kimse için beklemez.
Öyleyse; Okulu bitirene kadar, 100 milyar kazanana kadar, Çocuklarınız olana kadar,
Çocuklarınız evden ayrılana kadar, Işe başlayana kadar, Evlenene kadar, Cuma gecesine kadar, pazar
sabahına kadar, Yeni bir araba, ya da ev alana kadar, Borçlari ödeyene kadar, Ilkbahara kadar, Yaza
kadar, Sonbahara kadar, Kışa kadar, Maaş gününe kadar, Şarkınız söylenene kadar, Emekli olana kadar,
Ölene kadar.....
MUTLU OLMAK IÇIN IÇINDE BULUNDUĞUNUZ 'AN' DAN DAHA IYI BIR ZAMAN OLDUĞUNA KARAR VERMEK IÇIN BEKLEMEKTEN VAZGEÇIN. MUTLULUK BIR VARIŞ DEĞIL, BIR YOLCULUKTUR. "PEK ÇOKLARI MUTLULUĞU INSANDAN DAHA YÜKSEKTE ARARLAR,
BAZILARI DA DAHA ALÇAKTA. OYSA MUTLULUK INSANIN BOYU HIZASINDADIR."
Unutmayın "YARIN KIMSEYE VAAD EDiLMEMIŞTIR."
Murathan Mungan
29 Nisan 2011 Cuma
27 Nisan 2011 Çarşamba
Ondan şikayet bundan şikayet ne iştah kaldı ne de ben...
Kalabalıklar içinde yapayalnız hissediyorum kendimi.
Neye tutunsam elimde kalıyo..yoruluyorum..
Blog yazmaya içimi dökmeye tam alışmışken yasaklar geldi ,pc ayarları yüzünden daha sonra da giremedim girsem de yazsam ne olucaktı ki?
Kötüyüm bu ara..gittikçe kötüleşiyorum..
Hep ben fedakarlık etmek,anlayış göstermek,gülümsemek zorundayım içim kan ağlasa bile.Evlat,kardeş,dost,arkadaş,sevgili her ne olursam ben aynıyım..
Hiçbişey başladığı gibi devam etmiyo,beklentilerim yok desem de,en azından tepki bekliyor olduğumu görüyorum.İstemekten utanıyorum..utanmalımıyım bilmiyorum?
Ben ilgi sevgi göstermek için elimden geleni yaparken?
Zavallı bi kedi yavrusu gibi okşanmayı neden bekliyorum ne ayıp değil mi?
Benim vermeyeceğimi karşımdakinden asla beklememeye çalışıyorum halbuki.
Yaptığım fedakarlıkları dile getirmiyorum olması gereken sanıp..oysa benim sürekli yüzüme vurulur en ufak hatam da -bana yapılan en sıradan iyilik te..
Peki olması gereken??
İçimdeki coşku ölüyo günbegün..heyecanla,neşeyle beklediklerim yokmuşum gibi ya da hep çok meşgullermiş gibi geliyo,hep hak veriyorum,bana aynı anlayışı göstermeyeceklerini yada göstermediklerini bile bile..
İçim içime sığmazken aniden öyle bişey oluyo ki o an ölmek istiyorum..ve bir daha asla ne yapsam eskisi kadar coşkulu olamıyorum.Ve bende neleri öldürdüğünü asla bilmiyo karşımdaki.Yine değişen ben oluyorum,şaşıyolar..
Tek kelime etmiyorum çünkü.. Belki de yine hayalkırıklığına uğramamak için savunma mekanizması geliştiriyo ruhum..
Düşünmeden sarf edilen sözlerden, 1 dakikada yapılacak şeylerin ihmaller zinciri olmasından yoruldum,çok kırılıyorum.. ve bende alışkın oldukları ve beni sevdikleri o coşkulu halimden gitgide uzaklaşıyorum..
Ölüyo ruhum..ölüyorum:(
20 Mart 2011 Pazar
Siz Kimin Tanığısınız?
Az önce okuduğum bir yazıyı kaybetmemek için nereye saklayacağımı bilemedim bir an,sonra da blogumun bunun için var olduğunu hatırladım,sadece benim kalemimden çıkanlar için değil..
Mutlaka okumalısınız diye de not düşmeden etmek istemiyorum:
Doğan Cüceloğlu (20.02.2011)
Mutlaka okumalısınız diye de not düşmeden etmek istemiyorum:
Eşim yıldızla bir sabah boğazda kahvaltı yapıyoruz. Sırtım boğaza dönük; karşımdaki masada genç aileler birlikte kahvaltı yapmaya hazırlanıyorlar. Gelen ailelerden birinin dört-beş yaşlarında bir oğlu var; konuşmalardan adının Hakan olduğunu öğrendim.
Boğazdan geçen bir gemiyi gören Hakan babasına "Büyük gemi geçiyor," diye bağırdı. O sırada bir arkadaşıyla konuşmaya çalışan baba oğlunun konuşmayı kesmesinden rahatsız bir tavır içerisinde, tamam duydum, dedi ve konuşmaya devam etti.
Çocuk babasının sinirlendiğinin farkına bile varmadı, annesine dönerek, yine aynı heyecanla, büyük gemi geçiyor, dedi.
Annesi de o sırada bir kadın arkadaşlarıyla konuşmaya dalmıştı, ama o gülümsedi, hı hıhı tamam, dedi.
Ne anne ne baba dönüp gemiye bakmadı.
Hakan daha büyük bir heyecanla ve daha yüksek sesle babasına, büyük gemi geçiyor, diye bağırarak onun dikkatini çekmek istedi.
Babası daha sert bir tonda, tamam, duydum, yeter, dedi ve arkadaşıyla konuşmaya devam etti.
Hakan babasının sinirlenmekte olduğunun farkında olmadan annesine döndü ve çırpınır bir tarzda, büyük gemi geçiyor, diye adeta bağırdı. Arkadaşıyla konuşmaya devam eden annesi, dimi dimi, diye yine geçiştirdi.
Hiç kimse o gemiye dönüp bakmadı. Hakan çırpınıyordu.
Son bir gayret yeniden babasına döndü, büyük bir çırpınışla, büyük gemi geçiyor, diye bağırarak babanın dikkatini çekmeye çalıştı.
Babası bu defa, kapa çeneni, yeter be, öff, tamam duyduk, diye açıktan çocuğa bağırdı.
Babasının öfkesinin o zaman farkına varan Hakan birden durdu, donuklaştı, yüzünden müthiş bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı içerisinde olduğu belli oluyordu. Mahzunlaştı ve hüzün dolu gözlerle önüne baktı.
Hakan'ın mahzunlaştığının farkına varan masadaki bir bayan, "Evet, Hakan çok büyük bir gemi geçiyor, değil mi?" dedi. Hakan o kadına donuk gözlerle baktı ve hafif bir sesle, "evet," dedi. Hakan'ın ruhu incinmişti.
Önümde olup biten bu olayı seyrediyordum. En korunması gereken şey olduğu halde Hakan'ın ruhu bilinçsizce incinmişti. Bu baba kötü bir baba değildi; ama oğlunun ruhunu incittiğinin farkında bile değildi. İçimde hüzün vardı.
Seminer verirken, aramızda hukukçu var mı, diye soruyorum. El kaldıran avukat, hakim ya da savcının önüne gidiyorum, Selim Bey adında biri beni öldürmeye kalktı, dava açabilir miyim, diye soruyorum. Tabi açabilirsiniz, diyorlar. Peki, ne gerekli dava açmam için? Delil gerekli, şahit gerekli, diyorlar. Peki, ya delilim ve tanığım yoksa? O zaman, diyorlar, dava tutmaz, düşer.
O an konferanstaki bütün insanlara dönüyorum diyorum ki, yaşamınızın tanığı yoksa psikolojik olarak siz var olamazsınız; bedenen var olursunuz, ama psikolojik olarak var olamazsınız.
İnsanların varoluşunun altı temel boyutu vardır
(1) ait olma, birey olma,(2) umursanma, önemsenme,(3) kabul edilme, yargılanmama,(4)değerli olma, yegane olma,(5) elinden iş gelme, yapacağına güvenilme ve(6) sevgye layık olma.
Şimdi bu boyutlar çerçevesinde olaya bakalım. Hakan onu çok heyecanlandıran bir gemi gördü. Heyecanını paylaşmak istedi. Çünkü sezgisel olarak Hakan biliyordu ki paylaşılmayan şeyin anlamı yoktur ve anlamsız olaylar insana yük olur. O paylaşım sırasında Hakan'ın hayatı anlam kazanacaktı, kendisini ait hissedecekti, önemli biri olacaktı.
Orada heyecanlanmış olmak tuhaflık oldu, salaklık oldu, aklı ermezlik oldu, kendisini değersiz hissetti ve sevilmeye layık görülmedi. Ruhu incindi. Ve bir insanın ruhunun incinmesi çok acı bir şeydir; incinen ruhun tamir edilmesi çok zordur.
Bu tür dört beş olayla, İçimizdeki Çocuk kitabında söylemiş olduğum, utanca boğulmuş iç çocuk oluşmaya başlıyor. Analar, babalar, öğretmenler, diğer büyükler, farkında olmadan içimizdeki çocuğu utanca boğarlar.
Aile en önemli tanıklık ortamıdır. Her çocuk bir tanıklık ortamında yetişir. İçinde büyüdüğü ailenin tanıklığı içerisinde çocuk kimliğini, kişiliğini bulur.
Küçük Hakan'ın önce babasına bakması tesadüf değildir. Daha sonra annesine baktı; besbelli ki babanın tanıklık gücü o an daha önemliydi. İlişki içinde her bir insanın bir tanıklık katsayısı vardır. Bazı insanlar bizim için daha güçlü tanıklardır.
Hakan baba tarafından farkına varılsaydı, eğer baba durup bir otuz saniye, nerede, hani, aaa evet, çok büyük bir gemi geçiyor, gerçekten, arkadaşlar bakın, çok büyük bir gemi geçiyor, teşekkür ederim oğlum, sağ ol, deseydi Hakan başka bir yaşam yolculuğu yapmaya başlayacaktı. Önemli olduğunu hisseden, aklına güvenen, kendine güvenen mutlu bir çocuk olarak yolculuğuna devam edecekti.
Şimdi siz okurlarıma soruyorum:
Tanıklık yaptığınızın farkında mısınız?
Kimlere tanıklık yapıyorsunuz?
Evet, kimler bizim tanığımız, biz kimlerin tanığıyız? Bu hafta yaşamınızı gözleyin; mutlaka bu soruların yanıtlarını bulacaksınız.
Doğan Cüceloğlu (20.02.2011)
13 Mart 2011 Pazar
Nerde Kalmıştık?
Her panele tıklayışta ayarları yaptığım halde bi yasaklanmıştır yazıp bir açılan blogger beynimi yese de,
mimlerimi unutmadım,(yalan,unuttum hatırlatın lütfenn)
canım Crazywomen ve de Deep beni "Gülümseten Blog"larından seçmişler çok teşekkür ederim bunu yapabiliyosam ne mutlu bana:)
En başta tabii ki beni de onlar güldürüyor,bunun dışında ilk aklıma gelen ARYA tabii ki:p sonra UÇUÇBÖCEĞİM, E.N.K ,SİMİNYA yı çok beğeniyorum :))
Ve güldürmek demişken bi fıkra anlatıp gidiyorum:p
Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır.
Markete geçer ıspanak alır. Koştura koştura eve döner..
Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar.
Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir.
Bir yandan sofrayı hazırlar… O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR !
...
Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar.
Hah bu evde işte,
Kocadan Kocaya değişen cevaplar:
1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin
( laçkalaşmış koca)
2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki. E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim, toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur, sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız.
( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..)
3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor........(İşte bu aldatan koca)
4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca )
5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca)
6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)
7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca)
8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca)
9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim (Yok böyle koca) :))))(Espiridir lütfen kimse alınmasın:):)
mimlerimi unutmadım,(yalan,unuttum hatırlatın lütfenn)
canım Crazywomen ve de Deep beni "Gülümseten Blog"larından seçmişler çok teşekkür ederim bunu yapabiliyosam ne mutlu bana:)
En başta tabii ki beni de onlar güldürüyor,bunun dışında ilk aklıma gelen ARYA tabii ki:p sonra UÇUÇBÖCEĞİM, E.N.K ,SİMİNYA yı çok beğeniyorum :))
Ve güldürmek demişken bi fıkra anlatıp gidiyorum:p
Kadın akşam işten çıkar. Çocuğu yuvadan alır.
Markete geçer ıspanak alır. Koştura koştura eve döner..
Çocuğu soyar, elini yüzünü yıkar.
Kendi üstünü değiştirir. Mutfağa koşar. Bir yandan ıspanakları yıkar bir yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir.
Bir yandan sofrayı hazırlar… O DA NE YOĞURT ALMAYI UNUTMUŞTUR !
...
Yoğurtsuz ıspanak olmaz Hemen kocasını arar.
Hah bu evde işte,
Kocadan Kocaya değişen cevaplar:
1) Ben geç geleceğim. Toplantım var. Yoğurtsuz yiyin
( laçkalaşmış koca)
2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm, tühhhhhh şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki. E, yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim, toplantı bu, kaçırsam olmaz. Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur, sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız.
( aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı sızlayan koca..)
3) Aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor........(İşte bu aldatan koca)
4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ("kazma" tipi koca )
5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ("kalas" tipi koca)
6) Tamam alırım (monotonlaşmış koca)
7) Tamam alırım başka bir şey lazım mı? ( Normal koca)
8) Tamam hayatım alırım başka bir isteğin var mı? (İdeal koca)
9) Aman canııım, ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarıda yiyelim (Yok böyle koca) :))))(Espiridir lütfen kimse alınmasın:):)
4 Mart 2011 Cuma
ISINMA TURU:)
Üzerime ölü toprağı serpilmiş gibi bloguma kolumu kaldırıp yazasım gelmiyor nedense,
yetmezmiş gibi takip ettiğim blogları okumaya yada okuduklarıma yorum yazmaya da elim varmadı,özür dilerim..hiçbişey yapmak gelmiyor içimden bu ara oyun oynarken bile sıklıyorum:p
Bir sürü mim birikti teşekkür ederek hemen onlara başlarsam ısınabilirim diye düşünüyorum:)
Yalnız şu saçma blogger kapanması olayı birkaç yıl önce de olmuştu,gene maç yayınladığı iddia edilen bloglar yüzündendi sanırım sebep her ne olursa olsun bireysel bir suç koskoca bir ağı kapattırabiliyor..
hatta buna bir zamanlar wordpress te maruz kalmıştı ,bu çok tatsız ve saçma.
Olan hevesimizi de kırdıkları ve özel alanlarımıza müdahele hakkı buldukları için tebrik ediyorum bu bağnaz zihniyeti.Bir avuç suçluyu bulmakta erinen milyonları kapattırma gücünü nasıl buluyor anlamıyorum.Onlar sanki başka sunucuya taşınmıyor mu? Engel yolu bumudur yani?
Birkaç bozuk yumurta tüm sepeti kokutuyo ve hep bu tedirginlikle yaşamamıza sebep oluyo yazıklar olsun:S
Ve ben daha önce bu blog taşıma vs olaylarını yaşadığım için hevesim kaçmıştı bir daha taşıyamam başka adresim yok.Olmayacakta.Buraya girdiğim başlıkları otomatik haber veren bi twitter ım var işte..amacı için kullanmıyorum diyebilirim yani..blog olmazsa ona da bişey yazacağımı sanmıyorum.
Neyse,
.Vişne Çürüğünden gelen mim:
Çok şeker sorular bayıldım,teşekkür ederim^^
1-Gün içinde, eğer gerçekleşirse şok geçireceğin şey?
Süpriz. Aniden çalan kapı ,telefon,mesaj,mail,blog..her şey beni, uçurabilir ama...ama uçurmuyo işte:p
2.Gördüğün zaman, eğer almazsam uyuyamam dediğin şey?
Çanta:p uyuyabilirim belki ama aklımdan çıkmaz rahat edemem almadan özellikle daha önceden görüp beğendiğim,indirime girmişsee bir de istediğim merak ettiğim bir kitap varsa almadan rahat edemem:D
3. Uğruna diyetini bir kalemde bozduğun şey?
Hmm,yemeksiz yaşayabilirim aylarca, zaten dikkat ediyorum her zaman ama pasta canım çekmişse dünya başıma yıkılsa duramam:) bol çikolatalı!!vee vişneli böğürtlenli .Meyveli de olur :p
4.Uğurun var mı?
Yok.Ben uğursuz diyorum kendime de nerden uğurum olucak pehh:/
5.Kendine en yakıştırdığın renk?
Bana her şey yakışır:) Mavi ve kırmızı bi başka ama sanki..(aldığım tepkilere göre)
6.En sevdiğin takın?
Büyük halka küpeler..çok severim.Bi rde kolyeleri:)
7.Takıntın?
Mp3 üm olmazsa yaşayamam.Bir de hep hep en kötüsünü düşünmek gibi bi takıntım var kurtulamıyorum:S
8.Bavulum çoktan hazır gitmek gitmek istediğim şehir, ülke?
İstanbul,hem de hemen..
Yazın da Marmaris e gitmek istiyorum gidince de sıkılıyorum.
9.Ben bu şarkıyı duyunca şakırım
Bir sürü şarkı var tabii ki coştuğum ama ilk aklıma gelenler şu an için:
Barış Manço-Balböceğim:)
Yalın-Bi bakmışın ben yokmuşum
Mavi ışıklar-İyi düşün taşın
Mustafa Sandal-Demo
10.Solunda ne var?
Cep telefonum var masamda solumda ve kulaklığım takılı şu an:)
NOT:BEN BU YAZIYI YAZARKEN GENE ERİŞİM ENGELLENDİ ALAY EDER GİBİ VE BEN SADECE ŞU YÖNTEMLE ÇÖZEBİLDİM SORUNU DNS AYARI FLN FOS,TEŞEKKÜR EDERİM EMEK VEREN ANLATAN ARKADAŞA
Yarın da kurdele mimi (süslü olduğumu düşünen ARYAM yolladı)
DEEP ten bir mim var,hediye daha doğrusu:)
CRAZYM den de aynı şekilde..çok teşekkür ediyorum yazıcam
21 Şubat 2011 Pazartesi
Biskoletteeeee
Ahahah facebook uçtu iyice ?
Hani biz bayanların tam destek verdiği "artık reklamlarda erkek vucudu sömürülsün" "yaşasın meta oldular" dedirten reklam yok mu:p
Blogmania ve Crazywomen yazmıştı bu eğlenceli reklamla ilgili,obje olmalarına onay verdik topluca:p
Zaten tüm erkekler kendilerini istisnasız bu yakışıklılar gibi hissettiğinden hiç şikayetçi olacaklarını da sanmam:D
Bizkolata reklamı:p izlemeynler için tıkırdatın*
Neyse profillerden birine bakınırken bakın ne vardı kenardan bana bakan:
Ooo bu ciddi olamaz dedim ama tıkladım bi(kediyi merak öldürürmüş) belki de gelirler alla alla ahahayt:D
Yetmedi mi dumur olmanıza?Burdan buyrun:
Benim şaşırdığım N**tellanın bile bunca sayfası yokken bu sayfaların açılış ve bunca hayran sebebi nedir?? Hmm,sizce?
Hani biz bayanların tam destek verdiği "artık reklamlarda erkek vucudu sömürülsün" "yaşasın meta oldular" dedirten reklam yok mu:p
Blogmania ve Crazywomen yazmıştı bu eğlenceli reklamla ilgili,obje olmalarına onay verdik topluca:p
Zaten tüm erkekler kendilerini istisnasız bu yakışıklılar gibi hissettiğinden hiç şikayetçi olacaklarını da sanmam:D
Bizkolata reklamı:p izlemeynler için tıkırdatın*
Neyse profillerden birine bakınırken bakın ne vardı kenardan bana bakan:
Ooo bu ciddi olamaz dedim ama tıkladım bi(kediyi merak öldürürmüş) belki de gelirler alla alla ahahayt:D
Yetmedi mi dumur olmanıza?Burdan buyrun:
Benim şaşırdığım N**tellanın bile bunca sayfası yokken bu sayfaların açılış ve bunca hayran sebebi nedir?? Hmm,sizce?
18 Şubat 2011 Cuma
Tesadüfün bu kadarı...
Hep bazı tesadüflerin boş yere olmadığını,bunun mutlaka kainatın içinde bir düzeni sebebi olduğuna inanırım. Nasıl diyeyim,hani sebepsiz kuş uçmazmış der ya eskiler..
Twitter kullanmam sadece burdaki yazılarımla bağladım o işe yarıyo birkaç ta izlediğim var gece bakıp kaparım hepsi o. Ama bugün açtım ,henüz sayfa önümde açıkken bir an gücümü tüketen bişeyler oldu ve yazdım bi satır:
Hemen bir üzerine gelen twitte dikkat edin..bu nasıl bir ilahi tesadüf?
Twitter kullanmam sadece burdaki yazılarımla bağladım o işe yarıyo birkaç ta izlediğim var gece bakıp kaparım hepsi o. Ama bugün açtım ,henüz sayfa önümde açıkken bir an gücümü tüketen bişeyler oldu ve yazdım bi satır:
Hemen bir üzerine gelen twitte dikkat edin..bu nasıl bir ilahi tesadüf?
12 Şubat 2011 Cumartesi
Bak yine mutsuz senin her bakışın, gel beni dinle benim yavru kuşum:))
Size nefiss bir haftasonu postu geliyor:p
Öyle bir geçer zamanki de Mete ve Necati çekişmesi muhteşem 2 şarkıyla karşı karşıya gelmeleriyle devam etti malum,dizi izlememek için dirensem de annecikim çok seviyo ben de onu sürekli yalnız bırakamam dimi^^
Neyse en keyifli yanı yarışmada çaldıkları şarkılardı yerimde duramadım mest oldum:)
Sonra tabii izlemek istedim yeniden,ben şahsen çocuk şarkısına benzeyen Necatinin şarkısına da bayıldımmm işte HELVACI ve Mete nin İYİ DÜŞÜN TAŞIN ı,gerçekten o dönem var olan yeni yetmelerden bir grup söylemiş Mavi Işıklar,hem de 1964 te,
sonra da onların versiyonunu izleyin ama mutlaka izleyin ve dans edin hatta..Dönem,gençler klibi de aynı harika bişey bu:)
VE ZAMAN TÜNELİNE UÇUYORUZ ŞİMDİ GÖZÜNÜZÜ AYIRMADAN İZLEYİN AMA LÜTFEN:
VE BUNUN KLIBI YOK SADECE ŞARKISI VAR:
"faydası yoktur gözlerdeki yaşın,
gitmeden evvel iyi düşün taşın.
mutluluğu bulacağım diyorsun amma,
ne zaman? ne zaman?
bak yine mutsuz senin her bakışın,
gel beni dinle benim yavru kuşum:)
unutulsa bile aşklar
unutulmaz hiç,anılar..anılar.!
bütün yollar kapalı,
hiç ışık yok uzaklarda,
neden terk etmek istersin,
neden durmuyor zaman..."
Öyle bir geçer zamanki de Mete ve Necati çekişmesi muhteşem 2 şarkıyla karşı karşıya gelmeleriyle devam etti malum,dizi izlememek için dirensem de annecikim çok seviyo ben de onu sürekli yalnız bırakamam dimi^^
Neyse en keyifli yanı yarışmada çaldıkları şarkılardı yerimde duramadım mest oldum:)
Sonra tabii izlemek istedim yeniden,ben şahsen çocuk şarkısına benzeyen Necatinin şarkısına da bayıldımmm işte HELVACI ve Mete nin İYİ DÜŞÜN TAŞIN ı,gerçekten o dönem var olan yeni yetmelerden bir grup söylemiş Mavi Işıklar,hem de 1964 te,
sonra da onların versiyonunu izleyin ama mutlaka izleyin ve dans edin hatta..Dönem,gençler klibi de aynı harika bişey bu:)
VE ZAMAN TÜNELİNE UÇUYORUZ ŞİMDİ GÖZÜNÜZÜ AYIRMADAN İZLEYİN AMA LÜTFEN:
VE BUNUN KLIBI YOK SADECE ŞARKISI VAR:
"faydası yoktur gözlerdeki yaşın,
gitmeden evvel iyi düşün taşın.
mutluluğu bulacağım diyorsun amma,
ne zaman? ne zaman?
bak yine mutsuz senin her bakışın,
gel beni dinle benim yavru kuşum:)
unutulsa bile aşklar
unutulmaz hiç,anılar..anılar.!
bütün yollar kapalı,
hiç ışık yok uzaklarda,
neden terk etmek istersin,
neden durmuyor zaman..."
Özgürlük ve Sevgi Üzerine
Özgürlük bir tepki değildir, özgürlük bir seçim değildir.
Seçebildiği için özgür olduğunu düşünmek sadece iddiadır.
Özgürlük, içinde ceza korkusu ve ödül beklentisi olmayan yönsüz saf bir gözlem halidir.
Özgürlük, insan gelişiminin sonunda değil varoluşunun ilk adımında yatar.
Gözlem halindeyken kişi özgür olmadığını görmeye başlar.
Özgürlük, bizim günlük varoluşumuzu ve aktivitelerimizi yaşarken seçmesiz farkındalığımızda bulunur.
Düşünce zamandır. Düşünce deneyim ve bilgiden doğar geçmişten ve zamandan koparılamaz.
Zaman insanın psikolojik düşmanıdır.
Eylemlerimiz bilgi ve zaman üzerine kurulu olduğu için insan zamanın kölesidir.
Düşünce sürekli sınırlıdır bu nedenle biz çatışma ve mücadele içinde yaşarız.
Psikolojik evrim yoktur.
İnsan kendi düşüncelerinin farkında olduğu zaman görecektir ki düşünen ve düşünce şeklinde bir bölünme vardır. Gözlemleyen ve gözlemlediği, deneyimleyen ve deneyimlediği.
Sonunda bunun bir ilüzyondan ibaret olduğunu keşfedecektir.
Sonra sadece saf bir gözlem kalacaktır, geçmişin ve zamanın gölgesini içermeyen bir kavrayış.
Bu zamansız kavrayış zihine derin, köklü bir mutasyon getirir.
Bütünsel , toptan olumsuzlama asıl, en olumlu harekettir.
Psikolojik açıdan düşüncenin getirdiği herşey toptan olumsuzlandığında, yalnız ondan sonra orada aşk vardır, aynı zamanda merhamet ve zeka olan. "
"Sevgili ile ne demek istediğimi soruyorlar.
Açıklayayım, siz istediğiniz gibi anlayın.
Benim için O Krishna, Kuthumi, Maitreya, Buda--bunların hepsi, ama hepsinin biçiminin ötesinde.
Ne ad verdiğiniz ne fark eder ki?...
Benim Sevgilim gökler, çiçekler, her bir insan.
Ben Sevgilimle birleştim ...
ve siz Onu her bir hayvanda, her bitkide, acı çeken her insanda göremedikçe anlayamayacaksınız."
Krishnamurti |
8 Şubat 2011 Salı
Yaşadıklarınız unutulur, söyledikleriniz unutulur fakat hissettirdikleriniz asla unutulmaz..
Çok sevdikleriniz vardır hani siz bir anda öfkelenirsiniz,bir davranışı sizi delirtebilir özellikle düşüncesizce sarfedilmiş bir söz bana bunu yaptırır, ağzınıza geleni söylersiniz arkasından (mümkünse yüzüne olmasın zaten)-biraz soğutursunuz içinizi bu biçimde ama toz konudurmazsınız gene de..
Zaten o her ne sebepten kanınızı beyninize sıçratmışsa,ağzınızdan girip burnunuzdan çıkar kendisini affettirmesini de bilir.
Sizi tanır çünkü..siz de boşa sevmez değer vermezsiniz öyle olmasa.
Bazen de siz yanlış düşünmüşsünüzdür. Konuşunca sakinleşir uzlaşırsınız bir şekilde.Ya da ilmek ilmek ördüğünüzü patır patır söker atarsınız.Bir anlık öfkeye kurban edersiniz ama tek kişi olmaz kurban böyle zamanlarda..
Ama değerlinize başkası tek söz etse göğsünüze hançer gibi saplanır o sözler,izin vermezsiniz..özellikle siz neden olduğunuzda daha da batar çünkü diğer değer verdiğiniz,güvendiğinizle olan bağınıza zarar verir bu.
O sinirli olduğunuz anda boş boş ağzınıza geleni sarfettiklerinizi duymuşta olsa bu affettirici sebep değil tam tersi "özrü kabahatinden büyük"durumudur.
"Sen dersin ben diyemem dimi" gibi bir cevap aldığınızda hala hatasını idrak edememiş demektir sizi ne kadar incittiğini ve kötü anınızda ona nasıl güvendiğinizi göz ardı ediyo demektir..ve yüze vurmak kadar acıtıcı bişey yoktur hatalarını pişmanlıklarını insanın. Düşmanı değilse karşıdaki silahı daha çok hasar bırakır.Ama anlatamazsınız bi türlü,dinlemez.Kafasındaki doğruya inandırır kendini ne deseniz duvara anlatmakla eşdeğerdir o an için.Oysa sakinleşince pişman olacağını bilir üzerine gitmezsiniz.,
Velhasıl kelam,arada kalırsınız bazen..ARADA KALMAK ÖLDÜRÜCÜDÜR..
Bu hiç adil değildir oysa çünkü aynı kefede tartılmayacak değerler vardır, birini seçemezsiniz..bunu anlatır şununla bu ölçülemez ki dersiniz ama neşesi yerindeyken sizi anlayan kulaklar kendi keyfi yerinde değilken size sağır olur.
Öyle anlarda sizin ona ihtiyacınız varmı yok mu, daha önce konuştuklarınız hepsi çöp olur.
Sadece onu dinlemenizi,hırçınlıklarını anlamanızı, daha önce konuştuklarınızı hatta gözyaşlarınıza şahit olmuşsa bunları dahi unutmanızı ister sizden..
Sadece "kendini düşünen,önce ben" diyen insanlardan yakınmakla geçen ömrünü de unutur.Ve bunu kendisi yapar..tek bi kül bırakmamacasına..Susar kalırsın sen bir söyledikçe bin söylenmesine dayanamazsın..geri dönüşü olmayan sözlerden korkar saklanırsın kabuğuna,kozana:(
Kaç eşit parçaya bölünebilir bir insan? Hangi parçam mutlu eder seni??
En çok kırdığını mı istersin, sana bütünü yetmemişken bi parçasıyla idare edermisin?
Been büyüyünce Tweety olcam!
Harika bir mim bu, hangi çizgi film kahramanı olmak istersiniz?,
Deep mimlemiş beni de ve anında cevabım hazır: Benden olsa olsa tweety olur!
Neşeli,bıcır bıcır, geveze,saf görünür ama hakkından gelemez
kolay lokma olmadığını anlaması uzun sürmez sylvester ın ahahah
Bu arada Giz ve Missbone da beni mimlemiş çok sevindim çok teşekkürler:*
Şurdan izleyebilirsiniz orjinallerini:D
Ama en sevdiğin çizgi film derseniz SPONGEBOB derdim önce sonra Tweety:D
LoLLa yı Arya yı E.n.k i mimledim^^
Deep mimlemiş beni de ve anında cevabım hazır: Benden olsa olsa tweety olur!
Neşeli,bıcır bıcır, geveze,saf görünür ama hakkından gelemez
kolay lokma olmadığını anlaması uzun sürmez sylvester ın ahahah
Bu arada Giz ve Missbone da beni mimlemiş çok sevindim çok teşekkürler:*
Şurdan izleyebilirsiniz orjinallerini:D
Ama en sevdiğin çizgi film derseniz SPONGEBOB derdim önce sonra Tweety:D
LoLLa yı Arya yı E.n.k i mimledim^^
Murphy Kanunlarından seçmece
- Mekanik Tamirat Kuralı
- Yer Çekimi Kuralı
- Yanlış Numara Kuralı
- Mazeret Kuralı
- Değişkenlik Kuralı
- Banyo Kuralı
- Yakın Tesadüf Kuralı
- Sonuç Kuralı
- Biomekanik Kuralı
Şekilden şekile girersiniz.
- Tiyatro Kuralı
- Starbucks Kuralı
kahve soğuyana kadardır.
- Murphnin Soyunma Odası Kuralı
- Yüzey Kuralı
halının pahalılığı ve yeniliği ile doğru orantılıdır.
- Mantıksal Tartışma Kuralı
- Brown'un Fiziksek Görünüm Kuralı
- Wilson'ın Pazarlama Stratejisi Kuralı
- Doktorların Kuralı
Eğer randevu almazsanız hastalık devam eder.
Dipnot: Bu Murpy üşenmemiş benim hayatımı yazmış eheh:D
7 Şubat 2011 Pazartesi
Aşk Tesadüfleri Sever miş:)
İtiraf ediyorum,bu film umurumda bile değil.(böyle bişey beklemiyordunuz değil mi?)
İzlemeye de niyetim yok.
Ama Teoman ve Ortaçgil den dinlediğim Eylül Akşamı nı Günsür ün nasıl söylediğini çok merak ettim.,
Mynet haberleri okurken rastladım tesadüfen:)
Bir adam nasıl hem aşık hem evli hem karısına aşık:F olabilir?
Hem bu kadar gereksiz derecede yakışıklı hem de sesi bu kadar hoş olabilir yaa
İlahi adaletsizlik bu!!
Ahahaytt:))
Ben burdan dinledim videosu lazım değil:p
Ard arda çalıyor burda çünkü.
Mehmet Günsür-Eylül Akşamı
6 Şubat 2011 Pazar
Bir UMUT öyküsüdür..!
Profösör çok güzel bir umut yazısı bırakmış yorumuma ve bir kahve eşliğinde sizlerle paylaşmamı rica etmiş,çok sevdiğim bir öyküdür seve seve başım gözüm üstüne dedim çok teşekkür ediyorum:)
Aynen güzel yorumu ve sözleriyle yayınlamak istiyorum ama:
Hayırlı pazarlar olsun.. Yüreğine ferahlık dolsun. Dileklerin kabul olsun..
En iyisi bir pazar keyfi yaşamak dileğiyle küçük bir öyküyü paylaşalım dostlarımızla. Belki iyi gelir..
Küçük balık, yiyecek bir şey sanıp süratle atıldı çapariye.
Önce müthiş bir acı duydu dudağında... Sonra hızla çekildi yukarıya.
Aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü. Neye benzerdi acaba gökyüzü.
Balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu ve küçük balık anladı yolun sonunun geldiğini.
Koca denizlere sığmazdı, oysa şimdi yüzerken küçücük yeşil leğende,
cansız dostlarına değiyordu ister istemez. Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine.
Yavaşça karardı dünya; başı da dönüyordu.
Son kez düşündü derin maviyi, beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu.
İşte tam o sırada eğilip aldım onu, yürüdüm deniz kenarına.
Bir öpücük kondurdum başına. Sade bir törenle saldım denizin sularına.
Bir an öylece baka kaldı, sonra sevinçle dibe daldı gitti.
Teşekkürü de ihmal etmemişti, birkaç değerli pulunu avuçlarımda bırakarak.
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme: "Neden yaptın bunu?" diye sorar gibiydiler.
"Bir gün" dedim,
"Bulursam kendimi yeşil leğendeki küçük balık kadar çaresiz,
son ana kadar hep bir ümidim olsun diye."
Ümidinizin kalmadığı anlarda, bu hikâyeyi düşünüp, teselli bulabilirsiniz.
not bu postumu bir pazar kahvesi eşliğinde paylaşırsanız, daha tesirli olacağını düşünüyorum.
:A :H
5 Şubat 2011 Cumartesi
Bazen..
Bazen ona bişeyler yazarsın,
yazar silersin..yazar silersin..
O hiçbirini okumamış olur;
ama sen hepsini söylemiş olursun...
ve işte bu,su katılmamış %100 ipekböceği davranışıdır..
öfkelidir,yazar yollamaz siniri geçince makul düşünür pişman olur diye.
neşelidir,bazen anlamaz keyfini kaçırabilir ya da onun derdi var diye
hüzünlüdür,yazar ağlar,çizer ağlar,dinler ağlar ama yollamaz...:(
ve hepsini söyledi farzeder..
4 Şubat 2011 Cuma
HEZARFEN
Tolga Arı önderliğinde, uluslararası bir ekip tarafından hayata geçirilen kısa animasyon 'Hezarfen', animasyon türünde kaliteli işler üretmekte sıkıntı yaşayan ülkemizi gururlandıran bir çalışma olarak tarihte yerini aldı.
Hezarfen Çelebi'nin 1632 yılında Galata Kulesi'nden yaptığı insanlığın ilk uçuş denemesini bambaşka bir açıdan, eğlenceli bir senaryoyla anlatan 'Hezarfen', yayınlandığı ilk 2 günde 35 bin kişi tarafından izlendi.
'Hezarfen'in ses tasarımı Ozan Kurtuluş'a, müzikleri ise Yannis Dumoutiers'e ait. Animasyon tarafında ise 5 kişinin imzası var:
Tolga Arı, Romain Blanchet, Chung-Yu Huang, Rémy Hurlin ve Chao Ma.
Ayrıntılı bilgi:
BURDA,
Buraya kadarı alıntı;)
İlk defa haberlerde izledim ve o kadar hoşuma gitti ki bugün de defalarca izledim,tarihe not düştüm:p ben bunu yerimmm
Hezarfen Çelebi'nin 1632 yılında Galata Kulesi'nden yaptığı insanlığın ilk uçuş denemesini bambaşka bir açıdan, eğlenceli bir senaryoyla anlatan 'Hezarfen', yayınlandığı ilk 2 günde 35 bin kişi tarafından izlendi.
'Hezarfen'in ses tasarımı Ozan Kurtuluş'a, müzikleri ise Yannis Dumoutiers'e ait. Animasyon tarafında ise 5 kişinin imzası var:
Tolga Arı, Romain Blanchet, Chung-Yu Huang, Rémy Hurlin ve Chao Ma.
Ayrıntılı bilgi:
BURDA,
Buraya kadarı alıntı;)
İlk defa haberlerde izledim ve o kadar hoşuma gitti ki bugün de defalarca izledim,tarihe not düştüm:p ben bunu yerimmm
3 Şubat 2011 Perşembe
YAZ,GELME!
Sabah sabah bilgisayarımdan gelmeyen ses,zar zor takılan kulaklıkla tlf kulaklığının birbirine dolanması hatta sandalyemin altına sıkışması sonucu düşme tehlikesi atlatmam,birkaç blog gezip keyiflenmem,ama yorum yazmaya kalkışınca klavyemin de pert olduğunu anlamam:) ara tuşu canı isterse basıyo,backspace a basınca ne hikmetse sayfa dolusu virgül basıyo,virgül tuşu yumruk yediği için basmıyo kopy paste yapıyorum,ama olmadık yerde virgülleniyorum:p
Yeşil limonlu çay,hafif bir müzik,keyifimi kaçırır mı bin kere düzeltmek iki satırı?
Bugün kaçırmadı hiçbişey nedense..
Güzel bir yaz postu okudum az önce Deep ten gelen, fit kızları tiril tiril göremediği için hüzünleniyo olsalar gerek:p ama yok postun bütünü çok hoş olmakla birlikte(tesbitimle alakası yoktur kasti saldırı eheh)
yazı sadece deniz ve güneş dışında(yani kısacık tatil harici;) lise yıllarımdan beri sevmediğimi farkediyorum gene.Benim gibi en sevdiklerim de sevmiyor hem.
Kışı ve özellikle baharı seviyorum ben Candan ın şarkısındaki gibi,açınız hemen:
Sabah beri dinliyorum içim kımıl kımıl oldu:D
Özellikle yurdum insanının özensiz hijyenden uzak halleri sebebiyle daha da itiyo yazın şehir (sahil kasabasında dedem de sever:p) ,şık bakımlı ve kişisel temizliğine özen gösterenler muaftır ama şunu düşünüyorum ben de:
"Yeni başladı kış ıyyy lütfen yaz gelmesin ,göz zevkim ve sinir katsayım adına yalvarıyorum:)"
Ayrıca sıcak boğucu taşıma araçları,kendi aracınla da nereye gitsen zirveye çıkan park sorunu, sürekli gergin sinirli kan beynine sıçramış insanlar.. sıcaktan akmış makyajlar,ortak kullanım alanlarında (asansör dahil)yoğun ter kokusu,pis bakımsız ayaklar ve sandaletler,çıkmış ojeler,inanılmaz uyumsuzlukta bir araya gelmiş renk cümbüşü,föne maşaya vs dayanamayan saçlar ,ha sonunda toplanıp tepede yuvalanır,anında yağlı bi görünüşe kavuşur,sürekli sıcaktan şikayet eden insanlar,konu kısırlığı,
yorgun ve sinirli haller,küçük pet şişeler elde her daim...
Ve bu yorumu pembe bulan,kal e almayan deep e inat(ba bahaneye bak) kışın çağrıştırdıklarına devam;
Yakışıp yakışmadığına bakmadan giyilen et yığınlarını ortaya koyan tuhaf kıyafetler yerine şık kombinler,bazıları aman kapkalın giyiniyoruz cart curtta dese kış artık eskisi kadar soğuk değil ,ne istesek emrimize amade.Mini isteyene mini,taytlar çizmelerle ayrı havalı, jeanler model model sıcaktan yapışmıyo üzerimize,moda konusunda ilkbahar ve kışı tek geçerim.Atkılar şallar makyajınızı önplana çıkartır,bakımlı saçlar,kahve,kestane,bitki çayları, romantik yürüyüşler,hava mis gibi taze,dağda sucuk ekmek piknik partileri( e uludağ olmazsa olmaz) bu listeyi bitirmem ben söyliyim..
Sonbahar demiyorum çünkü öyle bi mevsim yok:F
Artık ara mevsimler yok bahar bile 1-2 hafta hoop yaz hooop kış..Yalan mı?
Velhasıl kelam,ben ya ilkbahar ya kış kadınıyım...
2 Şubat 2011 Çarşamba
Hayat...
Sadece sessizce dinleyin...
Neden oynamak zorunda olduğunuzu, neden yemek yemek zorunda olduğunuzu,
neden nehre bakmak zorunda olduğunuzu, neden zalim olduğunuzu sormuyorsunuz, değil mi?
Bir şeyi yapmak istemediğinizde başkaldırıyor,
neden yapmak zorunda olduğunuzu soruyorsunuz.
Ama okumak, oynamak, gülmek, zalim olmak, iyi olmak, nehri, bulutları görmek,
tüm bunlar hayatın parçalarıdır; ve okumayı bilmezseniz, yürümeyi bilmezseniz,
bir yaprağın güzelliğini takdir edemezseniz, yaşamıyorsunuz demektir.
Yaşamın bütününü anlamanız gerek, sadece küçük bir parçasını değil.
İşte bu yüzden okumak zorundasınız, işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundasınız, bu yüzden şarkı söylemek, dans etmek, şiirler yazmak, acı çekmek ve anlamak zorundasınız;
çünkü tüm bunlar ,
hayattır...
Jiddu Krishnamurti
Neden oynamak zorunda olduğunuzu, neden yemek yemek zorunda olduğunuzu,
neden nehre bakmak zorunda olduğunuzu, neden zalim olduğunuzu sormuyorsunuz, değil mi?
Bir şeyi yapmak istemediğinizde başkaldırıyor,
neden yapmak zorunda olduğunuzu soruyorsunuz.
Ama okumak, oynamak, gülmek, zalim olmak, iyi olmak, nehri, bulutları görmek,
tüm bunlar hayatın parçalarıdır; ve okumayı bilmezseniz, yürümeyi bilmezseniz,
bir yaprağın güzelliğini takdir edemezseniz, yaşamıyorsunuz demektir.
Yaşamın bütününü anlamanız gerek, sadece küçük bir parçasını değil.
İşte bu yüzden okumak zorundasınız, işte bu yüzden gökyüzüne bakmak zorundasınız, bu yüzden şarkı söylemek, dans etmek, şiirler yazmak, acı çekmek ve anlamak zorundasınız;
çünkü tüm bunlar ,
hayattır...
Jiddu Krishnamurti
1 Şubat 2011 Salı
Hiç bitmeyen fıkra, mobius:p
Patron Sekretere :
Bir haftalığına iş için yurtdışına çikacagiz. Ona göre hazırlan.
Sekreter kocasını arar :
Patronla bir haftalığına yurtdışına çıkacağız. Sen başının çaresine bakarsın.
Kocası sevgilisini arar :
Karım bir haftalığına yok. Bu haftayı beraber geçirelim.
Sevgili Özel ders verdiği minik çocuğu arar :
Bu hafta sana ders veremicem. Gelmene gerek yok.
Minik çocuk dedesini arar :
Dedecim. Bu hafta dersim yok. Öğretmenim yok.Bu haftayı beraber geçirelim.
Dede (1.bölümdeki patron ) sekreterini arar:
Bu haftayı torunumla geçireceğim. Gezimiz iptal oldu. Gidemicez.
Sekreter kocasını arar :
Gezimiz iptal oldu. Gidemicez.
Koca sevgilisini arar :
Bu hafta beraber olamıcaz. Karımın gezisi iptal oldu.
Sevgilisi ders verdiği minik çocuğu arar:
Bu hafta sana ders verebileceğim. ışlerim iptal oldu.
Minik çocuk dedesini arar :
Dedecim. Öğretmenimin işleri iptal oldu. Bu hafta beraber olamıcaz.
Çok üzgünüm.
Dede sekreterini arar :
Merak etme. Bu hafta yurt dışına çıkabileceğiz. Hazırlıklarını yap...
31 Ocak 2011 Pazartesi
Yükselen Burçcunuz geldi hanımmm:F
Ortaokul-lise dönemimde her ergen kız gibi burçlara fallara müthiş bir alakam vardı:)
Her ay düzenli astroloji dergileri alırdım burç tahmin ederdim şıppadanak bilirdim falan.
Ama bazen ayyy ben hiç burcumun özelliklerini taşımıyorum derler ya,ona da "o zaman senin yükselenin başkadır" dersiniz karşınızdakinin atağını etkisiz hale getirsiniz ahah.
Ki gerçekten de etkisi vardır karakterinizde..öyle derler.
Astroloji eğitimi verilen bir dal ve millet boşa okumuyor ve araştırmıyor diye düşünüyorum elbette...
diğer yandan aynı gün doğan zibilyon insanın farklı çevre,dahil olduğu aile ve topluluk,genetik,maddi manevi koşullar gibi elinde dahi olmayan etkenlerle kişiliği ve karakteri şekilleniyor en başta bunu da gözardı edemeyiz. Günlük fallar bu yüzden fos çıkmaktadır kanımca..Dağdaki çobanla Aysu nun falı bir olur mu? Aynı gün aynı saatte bilem doğsalar? Heeççç:) Bi kahve için kapatın daha hayırlı:p
Yine de genel yapısı itibarıyla burcunuz kişiliğinizi yansıtabilir(tabii sizin onayınızla)
Burç uyumu ise çoğunlukla doğru çıkıyor benim gözlemime göre. Ha mantıklı olmakla kalmayıp bilimsel açıklaması da bu işte..
Astroloji, göksel cisimlerin insan karakteri ve kaderi üzerine olan etkilerinin neler olduğunun araştırılmasına ve anlatılmasına denir diye bilimselde bi girizgah yapayım merakı olan okusun şuradan ,
Okumadım ben tamamını onu da söyliyim.Çok okudum zamanında siz okuyun ahahayt:D
Bugün yükselen burca takıldım ben terazi olarak biliyorum.Öz burcum yengeç.
Gugıl a yazmamla 1500 yükselen burç sitesi çıkması bir oldu.
10 siteden 8 i terazi derken 2 si akrep deyip içime kurdu düşürdü lanet!
Ama bana terazi daha uygun hadi çoğunluk kazansın hem ben şu siteyi beğendim..
anlayan varsa tavsiye site vs beklerim efem.
Ben daha burcuu bilmiyorum beheyy diyenler için (bu kesin doğru değildirr):
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)