28 Eylül 2013 Cumartesi

The Police - Every Breath You Take


Aldigin her nefeste 
Her hareketinde 
Kopardığın her bağda 
Her adim atisinda 
Seni izliyor olacagim 
Her bir gun 
Soyledigin her kelimede 
Oynadigin her oyunda 
Her gecende 
Seni izliyor olacagim ..

Göremiyor musun 
Sen bana aitsin 

Her adım atışında benim zavallı kalbim nasıl da sızlıyor 
Her hareketinde 
Her yeminini bozduğunda 
Aldatici her gulumsemende 
Seni izliyor olacagim 

Since you've gone I been lost without a trace 
I dream at night I can only see your face 
I look around but it's you I can't replace


27 Eylül 2013 Cuma

Etme...



Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Mevlana Celaleddin Rumi

26 Eylül 2013 Perşembe

Aşk..

Tam ben yazsam bu kadar olur dersiniz ya, öyle bir yazı kaleme almış Aret Vartanyan..
Çok şey yazasım var aslında bu ara ama boğazımda bi düğüm..engel oluyo bana..
Tam mucizelere inanacakken, betona çarpmak hayatın ta kendisi değil mi?

Aşk her şeydir de, bir insana aşık olmak nasıl farklı bir tat katar yaşama...
Siyah beyaz karelerin içine renkler düşmeye başlıyor. 
Hayatın tekdüzeliği kaybolurken, her sabah kelebekler uçuyor yüreğinde. 
Telefonun her titreyişinde kalbinin sesini duyarken, minik bir dokunuş hayallerini süslüyor. 
İlk dokunuş, ilk temas, ilk öpücük,... 
Paylaşılan ilk şarkılar, ilk dans, ilk olan birçok şey... 
Yaşı yok, yeri yok, zamanı yok... 
Günün getirdikleri, yaşamın kuralları karışana kadar ne kadar güzel her şey. 
Korkularımız, geçmişimiz, çevremiz yavaş yavaş kirletiyor aşkı. 
Aşka aşık olmayan, aşkı nasıl yaşar ki? 
Aşkı kurallarla yaşamaya çalışan, yüreğini dizginleyen, aşkın tadını nasıl alabilir ki?

16 Eylül 2013 Pazartesi

Birinin Kadını Olmak..

Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Biraz korunmak, biraz şımarmak...
Bir kaç çeşit yemek yapmak, İstiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak,
belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek,
Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun,
sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!
Neden mi?

Herkesin eli tutulmaz,
herkesle film seyredilmez,
herkesle çekirdek çitlenmez,
herkesin kadını olunmaz da o yüzden!
İçinden gelmeli...
Hücrelerine kadar hissetmeli, dna larına kadar bilmeli insan!
Düşünerek emin olunmaz, bir anda ya olunur ya olunmaz.
Bir de şu yakın geçmiş duvarları olmasa, kafa da hiç karışmaz ya, olsun!
Oysa bazen tek bir söze ya da bir bakışa yıkılır bütün duvarlar...

Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara!
Sabahları uyandığımda “günaydın sevgilim” mesajları görmek istiyorum telefonumda.
Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. 
Özlemek istiyorum birini.
Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara...
Gülümsediğim için daha çok çalışmak...

Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, 
hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!

Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum “neredesin” diye,
“Hımm kim aradı bakayım” diye! Ben sormam ama, korkmasın.
O sorsun!

“Biliyo musun ne oldu?” ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana..:(
 Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar.
Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte."Ya evet çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda..

Şimdi ben istesem İstiklal caddesinde birinin elini tutup gezemem mi?
İstesem benimle birlikte çekirdek çitleyip aynı anda film seyretmeyi de başarabilecek birini bulamam mı bi arasam?

Şimdi ben yalnız olmak istemesem, yalnız olur ve bunları da yazıyor olurmuydum?
Hiç sanmam! 
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok. .

Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal caddesine gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz! 
Birinin kadını olmak istiyor canım; biraz korunmak, biraz şımarmak...
 
Çekirdek mutlaka olsun!

Keşfedilmemiş günahlar..



Muhteşem limanlardan ayrılıyoruz
Yüksek tepelerden atlıyoruz
Issız adalarda yasak meyvelerden yiyip
Keşfedilmemiş günahlar buluyoruz
Sonra beraber olsak diyoruz
En ufak tebessümden yüz buluyoruz
Her yere kiraz ağaçlarından
Pembe karlar yağdırıp
Affet diye yalvarıyoruz
Sonra yine yine aldatıyoruz
--
Bir vardın sonra bir yoktun
Masalları çoktun hep oynuyordun
--
Oysa nede çok sevmiştik
Oysa yine söz vermiştik
Bu son artık dayanamam
Bu yara artık durmadan kabuğu koparılan
Ve kanayan..

13 Eylül 2013 Cuma

Kelebeğin ömrü...

Kendinizi hayatın akışına koşturmasına öyle bir kaptırırsınız ki bazen, bu paradoksta kaybolursunuz..
Başta olmazsa olmazınız olan bir sürü şeyi bulamaz ama alışırsınız..normali buymuş gibi..şikayet etmeye sızlanmaya devam etmeniz durumu değiştiremeyecekse kabullenirsiniz..kaybolan yıllarınızdır, umutlarınız beklentilerinizdir, görmezsiniz..
Öncelikleriniz hiç siz olamazsınız ,yasaktır. 

İşinizdir,kariyeriniz,çocuklarınız, sorumluluklarınız,yani  neyiniz varsa onu sizin önünüze geçirirsiniz herkes sizden bunu bekler zaten .Görevinizmiş gibi.
Ve kozanıza kaçarsınız bir daha çıkmamak üzere..

Ama bir gün gelir sığamaz olursunuz o sıkıştığınız daracık dünyaya.

Bir tek gün bile olsa yaşamak kanat çırpmak hiç olmazsa boğulmamak istersiniz..
Çıktığınızda hala tırtıl sanarsınız kendinizi ama sizi kelebek gören biri gelir,

sizi inandıramaz bir türlü önce ,bir ayna tutar sonra sizi güzelliğinize ve kanatlarınıza inandırmak için:)

Ve o kalan bir tek gününüz onun ellerinde son bulsun diye, kanat çırparsınız aşka...

 Bak, ipekböceği kozadan çıkarken alın teriyle ördüğü ipeği yırtıp parçalar.
Bu yüzden çiftçiler ya ipeği seçerler, ya ipekböceğini..
 İkisini birden koruyamazlar.
Çoğu zaman ipeği kurtarmak için ipekböceğinin canını alırlar.
 Bir tek ipek mendil için bilir misin yüz ipekböceği can verir?

25 Haziran 2013 Salı

Bi'şey..


Kaybetmek korkusu öyle bir sarıyor ki bizi, kaybetmemek için çırpınıyoruz. 
Bundandır konuşmak isterken susmamız, kendimizi eksilte eksilte fazlasını vermemiz. 
İyi çocuk olmak olur derdimiz; kimse bırakmasın, terk etmesin bizi. 
Sanırız ki biz verdikçe, daha çok sevecek, daha çok anlayacaklar bizi. 
Bazen gördüğümüz halde görmemezlikten geliriz birçok şeyi. 
Sanırlar ki, kandırıldık, uyuduk, fark etmedik. 
Oysa sen yüreğine taş basarak gözlerini başka yana çevirmişsindir.
Bil ki, gerçekten senin olan hiçbir şey seni bırakmaz. 
Yeter ki sen kendini terk etme..



Aret Vartanyan / Gerçekten Yaşıyor Musun

16 Haziran 2013 Pazar

Kıssadan hisse odur ki: Bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!

Dört tane kelebek bir gün bir ateş görmüşler. 
Bunun nasıl bir şey olduğunu öğrenmek istemişler. 
 Birinci kelebek ateşe biraz yaklaşmış ve üzerinin aydınlandığını görmüş. 
Arkadaşlarının yanına gelmiş ve:
 –Bu ateş aydınlatıcı bir şey! , demiş.. 

 İkinci kelebek bununla yetinmeyerek daha fazla şey öğrenmek istemiş. 
Biraz daha yaklaşmış ve ısındığını hissetmiş…
Demiş ki: –Aynı zamanda bu ateş ısıtıcı bir şey! 

Üçüncü kelebek bununla da yetinmemiş, Biraz daha biraz daha yaklaşmış. 
Bir anda ateşin kanatlarını yaladığını hissetmiş ve yanmış kanatlarıyla geri dönmüş… 
Şöyle demiş: –Ve bu ateş yakıcı bir şey! 

 Sonuncu kelebek daha da çok şey öğrenmek istiyormuş. 
Biraz yaklaşmış, aydınlandığını görmüş. 
Biraz yaklaşmış, ısındığını hissetmiş. 
Biraz daha yaklaşmış, ateş kanatlarını kavurmuş. 
 ve biraz daha yaklaştıktan sonra tamamen yanan kelebek “poff !” diye ortadan kayboluvermiş… 
 Ateşin gerçekten ne olduğunu belki bir tek o öğrenmiş ama geri dönüp söyleyememiş… 
Çünkü o kaybolmuş ateş içinde 
ve bir şeyi, ancak içinde kaybolan bilebilirmiş!…


13 Haziran 2013 Perşembe

Şaka değil! Beyoğlu Belediye Başkanı canlı yayında neden şoka girdi?

Bundan sonra Beyoğlu'nda ne olacak sorusu Belediye Başkanına o kadar anlamsız geldi o kadar afalladı ki, heberlerden bi bölüm sandım, pes!!


“Biz de onları bir tek mermi bile sıkmadan öldürebiliriz, daha insan olup bu boklara oy vermeyi reddederek, ne sunuyorlar bize?” demiş -Bukowski

4 Haziran 2013 Salı

Yaprak döker bir yanımız...

Bursa'da toplanan binlerce kişi polis müdahalesi olmadan demokratik ve olaysız bir protesto gerçekleşti, 
diğer illerimizde de aynı tablonun olması dileklerimizle.

dedik ama  kötü haber gelmekte gecikmedi,
 CHP Antakya Gençlik Kolları üyesi Abdullah Cömert isimli genç başına aldığı sopa darbeleri sonucu hayatını kaybetti..:(

Turkiye'de son birkac gundur yasananlarin aci ozeti!.. Tum Dunya'ya Saygilarimla -
 Brief summary of the dramatic events taking place in Turkey for the past couple of days!.. 
With my regards to the rest of the World.(youtube dan alıntı)
P.S. Video'daki muzik / Song in the Video: Sefiller'den "Halkin Sarkisini Duyuyor musun?" /
 "Do You Hear The People SIng?" from Les Miserables


Dedem o ellerini öpeyim başıma taç edeyim seni:*
Sadece yeni nesil değil Atasının yolundan şaşmayan!

Basın paparazzi yoksa hiçmidir ülkemizde?
Nasıl bu hale geldi olaylar peki?
image is worth a thousand words...
Help us spread the reality of Turkey affecting both our humans and our animals... 

 BEFORE DAWN
A new day in Turkey... a chance for the Turkish government to understand WHY this has happened and the real meaning of the word DEMOCRACY.


SHARE!!!


03.06.2013 bak bi ayyas capulcu ibadetini yapiyo tayyip efendi.biz gazdan kacarken kardesimiz namazini bozmadi.
lutfen bunu yayin ibret olsun provakasyon diyene,bu eylemi partilere baglamaya calisana.(facebooktan alıntıdır)ama es geçilmemeliydi
Süslenmiş dikkati iyi çekmiş kendi adına kardeşim ama,
Polis emir kulu değildir tercih meselesidir bu, kanunen de red hakları oldugu yazılı günlerdir heryerde.
Oğluna sarılıp ağlayan polisin verdiği suyu almayan anne beni ağlattı bu gece!
Ya yerdeki o zalimlerin evladı olsaydı hunharca vuracaklarmıydı öldüresiye?
Okan Bayülgen in anlatımıyla:
Gösterilere müdahale etmek tercih değildir, emir gelir sen yaparsın. Gaz bombası atmak tercih değildir amirin söyler sen yaparsın. AMA250 gr. ağırlığındaki gaz bombasını lazer Pointer ile göstericinin tam kafasına denk getirmek tercihtir. Bir kadını 10 kişi yerlerde sürükleyerek dövmek tercihtir. Panzerden tazyikli suyu göstericinin göğsüne 30 derece açıyla 10 metre yakınlıktan sıkmak tercihtir. Akp gençlik kolları birliğiyle duvar kenarına sıkıştırılan bir insanı yüzünü tekmeleyerek dövmek tercihtir. Onlarca insanı kör, sakat bırakmak, panzerle ezmek, öldürmek tercihtir. Döverken keyif alıp "canımsın" demek tercihtir. Tercihini bunlardan kullanan insan değil insanlığını yitirmiş kansızın tekidir..
Çok materyal var herkes heryerde paylaştı o yüzden uzatmıyorum ama tarihe acı bi hatıra olarak kazındı bir gün daha ne yazık ki bir de can feda oldu bu uğurda...Yarı benim yarı medyadan alıntıdır cümleler ve resimler.

1 Haziran 2013 Cumartesi

Güzel bir gün dönmek için!!

Günün Fotoğrafı Bursa'dan.

"Anne,parklara bizim için limon ağacı dikin."
#direngeziparki

Eve şimdi geldik, çok yorgunum, daha çok kalmak isterdim ama istenirse nasıl tekyürek elele olunacağını gösterdi her bir yandan insanlar!

Bugün Kültürpark'tan Heykel'e binlerce kişi yürüdü... 

Kimsenin burnu bile kanamadı...
Demek ki neymiş?.......

Resimler çok sevgili Bursa Kültür Sanat tan. Canlı, süperdi (:
Yalnız anlamadığımız biçimde yürüyüş bitip eve döndüğümüzden sonra yollar ulaşıma kapandı bir karmaşa olmuş..
Pazar günü de FSM de toplanıldı.

18 Mart 2013 Pazartesi

Ben senden sonra eksiğim..

SUNAY AKIN ANLATIYOR: 

 Mustafa Kemal Atatürk'ün naşı İstanbul'dan ayrılıyor,
 Ankara'ya götürülecek. İnsanlar üzüntülü, hüzün var her yerde... 
Karaköy'den geçerken birdenbire, 'Çıt' diye bir ses... 
Çıt! Çıt! Çıt! Aaa! Gökyüzünden düğme yağdı biliyor musunuz? 
Düğme yağdı gökyüzünden! Atatürk'ün o bayrağa sarılı tabutuna düğme yağdı... 
Rengârenk düğmeler! Düğme yağıyor! Çıt! Çıt! 
Düğme yağıyor! 
Herkes yukarı baktı!
 O caddedeki dükkânlarda, bürolarda Türkiye Cumhuriyeti'nin Yahudi vatandaşları var pencerelerde...
 Ve Yahudi kardeşlerimiz, ülkenin Yahudi vatandaşları, önderlerini, 
 bu güzel insanı kendi (matem) geleneklerine göre "gömleklerinin ceketlerinin düğmelerini kopararak" uğurluyorlar... 
Nasıl bir görüntü... 
Atların çektiği top arabasında Mustafa Kemal Atatürk'ün tabutu 
 ve üstüne rengârenk düğmeler yağıyor, pencerede gözüyaşlı insanlar... 
Gömleklerin, ceketlerin düğmeleri kopartılarak uğurlama ne demekmiş 
biliyor musunuz?

 "BEN SENDEN SONRA EKSİĞİM"

Sunay Akını dinlemeye bayılırım öyle heyecanlı öyle güzel anlatır ki..Bu harika bişeydi paylaşmak istedim böyle özel bir günde.

18 Mart Çanakkale Şehitleri Anma Günü kutlu olsun ..


Çok mzledim blogumu bu da dönüş yazısı olsun:)

19 Şubat 2013 Salı

İki Zavallı Kuş feat. Teoman (Aylin Aslım)


 Sonumuz böyle olmayabilirdi
Kör olmasaydık eğer
Senle ben çok güzel bir resimdik
Aşık oldu görenler
 Ademle Havva olabilirdik
Cennet olsaydı eğer
 Hayatımın erkeği olabilirdin
Bulmasaydı gerçekler

 Tek bir söz söyle bana
Umut var hala
 Tek bir söz yetmez ama
Durur mu dünya
 Ne dua et ne inan
Ne ihanet ne yalan
Biz kanatları olmayan
Uçmak için çırpınan
İki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla ağla
Ne ucuz ne ağır roman
Tanrı mı bunu yazan
Aynı rüyayı göremeyen
Birbirini bulamayan
İki zavallı kuştuk özgürüz şimdi
Ağla ağla ağla dünya durana kadar

 Söz: Aylin Aslım Müzik: Övünç Danacıoğlu

2 Şubat 2013 Cumartesi

Deli Ayten

Yaydım yani,bildiğin yaydım kendim sıkıldım bu durumdan en başta. 
Tamam çok renkli macera dolu survivor türü bi hayatım yok ama beni onca heyecanlandıran,sevindiren, kızdıran bi ton olay oluyo özellikle gündemdeki tatsız haberler.. 
Bunun harici yorumlarınıza cevap verememişim çok utanıyorum çok teşekkür ederim geçte olsa hepsine tek tek bi teşekkür yazmak istiyorum an azından.. Nolur mazur görün:(

 Şimdi bu yazı alıntı Bursa Kültür Sanat tan, çok kullanılan bir deyimdir "deli ayten", bilmem duydunuz mu sizde? Ve bunun aslında iç acıtan da bir öyküsü varmış. 
Tarihi bişey benim için bu şehir efsaneleri ve çok önemserim. Okuyalım:
Bursa’da yaşayanlar bilir; Deli Ayten lakaplı Ayten Şenaşık hanımın hikayesini... 
Bir de Ersin Kalkan Beyden dinleyelim bakalım; 2009′da Hürriyet gazetesinde yayınlanan yazısıyla…

DELİ AYTEN (AYTEN ŞENAŞIK) Kimdir

15 yıl önce Bursa’da Deli Ayten adında bir

kadın yaşardı. Omzuna bir davul takar, eline bir cümbüş alır, koluna rengarenk çantalar takar, sabahtan akşama kadar o çarşı senin, bu pazar benim dolaşıp dururdu. Esnaf onu çok severdi.

Yaz gelip de Bursalılar sahillere ya da sayfiyeye çekildiğinde çarşılarda işler durur, baharın curcunasının yerini derin bir eski zaman sessizliği alırdı. İşlerin kesat olduğu bu ıssız zamanlarda Kapalıçarşı’nın girişinden bir davul sesi duyulurdu önce. Herkes Deli Ayten’in geldiğini anlardı böylece. Can sıkıntısı yerini neşeye bırakırdı ansızın. Ayten önce davulunu çala çala bir uçtan diğerine geçerdi çarşıyı. Sonra da geldiği yoldan cümbüşünü inleterek geri dönerdi.

NEREDE MOLA VERİRSE ORAYA NUR YAĞARDI

Kapıların önüne yığılan esnaf, “Ayten Hanım buyurmaz mısınız?” diye önüne çıkar, Deli Ayten’i dükkanlarında ağırlamak için birbirleriyle yarışırlardı. Önünde bel kırıp reverans yapanlar da olurdu, amuda kalkanlar da.

Ayten kibirle bakardı olup bitenlere. Bazen sinirlenir, “Ne o ? Kız Yakup gibi kıvırıp duruyorsunuz, hoppalık yapıyorsunuz” diye azarlardı esnafı. Sonra da gönlü hangi kapıda durmak istiyorsa o dükkanın önünde mola verirdi. Deli Ayten’in konakladığı dükkanda bereketin kilidi açılmış olurdu. Çayını kahvesini içerken davulunu tımbırdatıp cümbüşünü çalar, ardından kalkıp başka bir dükkana uğur ve bereket getirmek için harekete geçerdi.

AYTEN BURSA’DA BÜTÜN DELİLERİN KRALİÇESİYDİ

Bursalılar için Deli Ayten tam bir efsaneydi. Sokaklarda yürüdüğü zaman insanlar onu karşılamak için evlerinden çıkar, mahalleden ayrıldığında alkışlayarak uğurlarlardı. Arkasında daima çocuklardan oluşan uzun bir kuyrukla dolaşırdı.

Her mahallenin bir delisi vardı kuşkusuz. Ve bu deliler mahalleyi babalarının malı gibi görürlerdi. Hanedanlık alanlarına başka delilerin sızmasından da hiç hazzetmezlerdi. Ama Ayten’in delilerüstü bir kimliği vardı. O bütün delilerin tartışılmaz kraliçesiydi.

Bursa’nın delileri, her yıl Hıdrellez haftasının pazar günü Deli Ayten için bir çeşit takdis töreni düzenlerdi. Henüz ufuk ağarmamışken Deli Ayten, Kızyakup Mahallesi’ndeki derme çatma evinden yola çıkardı. O gün en güzel elbisesini giyer, en şık çantalarını koluna takar, en kırmızı rujuyla dudaklarını boyardı. Bir iki gün öncesinden temizlediği davulu ve parlattığı cümbüşü de yanında olurdu tabii ki.

İlk kendi mahallesinden başlardı festivaline. Meydana gelir, davuluna üç kere vururdu. Mahallede yaşayan iki deli çıkagelir Deli Ayten’in ardında yerlerini alırdı. Sonra hep birlikte ikinci mahalleye yürünürdü. Yine üç kez tokmak davula vurulur, oranın delisi de gelip konvoya katılır, böylece 15 mahalle dolaşılırdı.

Bursa’nın akıllıları derin uykularındayken Bursalı deliler Ayten’in ardında ayinlerini yapardı. Ayten, ardında 15-20 kişilik bir deli tümeniyle sokakları dolaştığında Bursalılar uyanıp camlara dökülür, konvoya alkışlarla tempo tutarlardı. Deli Ayten ve tebaası dönüp dolaşıp ikindi vaktine doğru, kraliçelerinin tenekeden şatosunun bulunduğu Kızyakup Mahallesi’ndeki Müzisyenler Kahvesi’nin önüne gelirdi. Burada onları müzisyenler darbukalar, davullar, kemanlar ve kanunlarla grubu karşılardı. Sazlar çalar, kızlar oynar, akşam da evli evine köylü köyüne giderdi.

GERÇEK DELİ AYTEN KİMDİ

Türlü çeşit tevatür dolaşırdı Deli Ayten hakkında. Kimisi çok zengin bir İstanbullu ailenin kızı olduğunu, çok gençken kafayı sıyırıp Bursa’ya geldiğini söylerdi. Bazıları onun Selanik’ten göç eden bir ailenin çocuğu olduğunu, annesini babasını bir yangında kaybettikten sonra yapayalnız kaldığını anlatırdı.

Bursa’da Deli Ayten hakkında çok sayıda insanla konuştuk. Ahalinin büyük kısmının mutabık kaldığı asıl hikaye yine Kızyakup Mahallesi’nde başlıyor. Adı soyadı: Ayten Şenaşık. Çocukluğunda ateşli hastalıklarla boğuşmuş. 16-17 yaşında genç bir adama aşık olmuş. Kendisinden beş altı yaş büyük olan Cümbüş Hasan (Bayındıroğlu) da sevmiş Ayten’i. Ama ailesi çok içki içiyor, gece alemlerinde kendini kaybediyor diye kızın sevdiği adama kavuşmasına engel olunca, yanıp tutuşan Ayten, yemeden, içmeden, uykudan kesilmiş.

SONUNDA HASAN’A KAVUŞTU AMA ARTIK ÇOK GEÇTİ

İşte bu dönemde açılıyor gerçeklikle aklı arasındaki mesafe. Tüm böyle hikayelerde olduğu gibi, tabip tabip dolaşıyorlar. Sonunda bir doktor, “sevdiği adama kavuşursa belki düzelir” diye tavsiyede bulunuyor ailesine. Altı yılın sonunda rıza gösteriyorlar evlenmelerine. Ama iş işten geçmiş, Ayten ile gerçek dünya arasında açılan mesafe bir türlü kapanmıyor. Alkolizmin derinliklerinde kaybolan Cümbüş Hasan da zeten bir gün evi terk edip gidiyor.

Ayten de kocasından kalan cümbüşü eline alıp, davulu boynuna takıyor, sokak sokak dolaşıp Hasan’ı arıyor. Birkaç yıl sonra Hasan hastalanıp ölünce defter tamamen kapanıyor. Ayten de kalan ömrünü sokaklarda tamamlıyor.

Kızyakup’taki kulübesinde 12 Mart 1992 günü ölü bulunan Ayten, ertesi gün Ahmet Dai Camii’nde kılınan cenaze namazından sonra Pınarbaşı’nda defnediliyor. Cenaze namazına 3 binden fazla Bursalı katılıyor. 2001’de, dönemin Belediye Başkanı Hilmi Şensoy’un girişimiyle mezarı granit kaplanıyor, mezar taşına davullu bir fotoğrafı konuluyor.

CENAZESİNE 3 BİN BURSALI KATILDI

Osmangazi Belediyesi Kız Yakup Mahallesi’nde çöküntü alanı olan bir bölgeyi kamulaştırarak Kamberler Tarih ve Koordinasyon Parkı’nı inşa etti. İki sene önce ulusal bir yarışmada kazanan projenin uygulandığı parka aralarında Osman Gazi, Orhan Gazi, Ahmet Hamdi Tanpınar, Zeki Müren’in de bulunduğu ünlülerin büst ve heykelleri dikildi. Belediye Başkanı Recep Altepe’nin önerisiyle Deli Ayten’in de parka dikilmekm üzere bir heykeli yaptırıldı. Ama kaidesi ve çevre düzenlemesi bitmediği için henüz yerine dikilmeyen heykel Saadet Partisi Bursa Gençlik Kolları tarafından protesto edildi. O kadar ünlü Türk büyüğünün yanında deli bir kadının heykelinin ne işi var, dediler.

Konu belediye meclisinde de gündeme geldi fakat Başkan Altepe kararından geri adım atmıyor: “Deli Ayten’in Bursa’da yaşamış ve yaşı 30’u aşmış herkeste bıraktığı bir hikaye vardır. Bir trajedi kahramanı olmasına rağmen, her sabah etrafına neşe ve sevinç taşımış olan bir insandır Deli Ayten.”

Başkan kararlı. Deli Ayten’in Kent Müzesi’nde de bir köşesi olduğunu ekleyerek şöyle diyor: “Bursalılar kadirşinastır. Deli Ayten, Kızyakup’ta doğup ömrünü burada tamamlamış, 40 yıl sokaklarında dolaşmış. Şimdi biz buraya bir tarih ve anı parkı yapacağız da onun heykelini dikmeyeceğiz öyle mi?” Heykel, kraliçelik töreninin yapıldığı Hıdrellez’de dikilecek. Deli Ayten böylece, 16 yıldır ayrı kaldığı yuvasına, Bursa’sına kavuşmuş olacak.

Paylaşım için Serap Kaplan'a teşekkürlerimizle...

18 Ocak 2013 Cuma

Güçlü Kadınlar...


Güçlü kadınlar vardır her işlerini kendileri halletmeye çalışan..
Anne babaları tarafından böyle yetiştirilen.
Onlar kendi paralarını kendileri kazanmak isterler. Evdeki tüm tamirat tadilat işlerinden anlarlar. 
Bir erkeğe mecbur kalmadan da hayatlarını devam ettirebilirler. Faturalarını kendileri yatırırlar. 
Hemen hemen tüm işlerini kendileri yaparlar. Hatta etraflarının yükünü de üstlenirler
.Özgürlüğü severler, dik durmayı da, güçlüdürler çünkü...

Âşık olduklarında hissederek yaşarlar. Aşklarına kurallar koymadıkları gibi büyük beklentilere de girmezler.
Sevdiklerine problem çıkarmazlar. Bütün gün çalışıp durduktan sonra akşamları yorgun da olsalar sevgilileri buluşalım dediğinde hemencecik hazırlanıp sevgililerinin onları evden almalarına gerek kalmadan 
o her neredeyse onun olduğu yere giderler.

Çoğu zaman sevgililerinin ya da kocalarının haberi bile olmaz yaşadıkları sıkıntıdan yansıtmazlar çünkü.
Para var mı, iş yerinde sıkıntı mı oldu, birine canı mı sıkıldı hiç bunlarla yormazlar birlikte oldukları erkeği.
Çünkü istemezler kimse onlara acısın.
Sonra da bir bakarlar ki bu kadar dik durmanın ve sorun çıkarmamanın karşılığında gerçekten de kimse onlara acımaz.
Bu durum zamanla gelenekselleşir ve acınmama ile sorun çıkarmama hali yaşam tarzına dönüşür.
Eskaza dayanamayıp sorunlarını paylaşmaya kalksalar bu sefer de sorunlu kadın - kaprisli kadın - tahammül edilmez kadın damgasını yerler.
Bu yüzden de terk edildiklerinde bile hiç seslerini çıkarmaz bu güçlü kadınlar!

Terk eden erkek de bilir onun ne kadar güçlü olduğunu ve onsuz da yaşayabileceğini içinde yaşadığı fırtınalardan bihaber.
Sonra bir dosttan eşten ya da tanıdıktan duyarlar ki onu terk eden gitmiş erkeğe muhtaç yaşamak zorunda olan biriyle beraber olmaya başlamış.
Erkekler çok severler böyle kadınları. Birinin ona muhtaç olduğunu görmek bir çok duygusunu okşar erkeğin.
Onlara kendini erkek gibi hissettirir! Bu zayıf kadınlar erkeklere bağımlıdır.

Mesela fatura filan yatıramazlar anlamazlar çünkü. Nereden yatırılır onu da bilmezler.
Ev ya da yemek alışverişi de yapmazlar çünkü taşıyamazlar onca torbayı.
Hep yorgun olurlar bütün gün spor salonları kuaför o mağaza bu mağaza gezerler.
Akşama yemek yapmaya fırsat bulamazlar. Akşam eşleri eve geldiğinde bugün nereye yemeğe gidelim diye sorarlar. En kötü ihtimal dışarıdan yemek söylerler. Zayıf kadınlar doğurdukları çocuğa bakacak gücü de kendilerinde bulamazlar, pamuklar içinde yaşamaya alışmışlardır bir kere.
Kendilerini hep altın tepsi içinde sunarlar. Huysuzluk da ederler ama bu erkeğin hoşuna gider çünkü kadın ona muhtaçtır söylenmeyen güçlü kadının aksine hiçbir şeyi beğenmedikleri gibi devamlı da mutsuzdurlar.
Pek teşekkür etmezler kıskançlık krizlerini de severler Kocasının ve sevgilisinin hayatlarını karartırlar. Erkekler bu kadınları asla terk edemezler.

Çünkü o güçsüz kırılgan bir kadındır. Ayrılırsa kurda kuzuya yem olur.Koruyup kollanmalıdır her an o!.
 Zayıf kadınlar hiç çökmez buruşmaz ve yıpranmazlar. Ancak işin ilginç yanı her zaman daha değerli olanlar da onlardır.
 Ve geride kalan güçlü kadınlar tüm bunların nasıl gerçekleşebildiğine sadece bakakalırlar..


7 Ocak 2013 Pazartesi

Günaydıın, haftanız güzel başlasın:)
Üşenmedim bileştirdim tıklarsanız kocaman olur

5 Ocak 2013 Cumartesi

Mesela;



Bıraksam MUTFAKTA biriken bulaşıkları,

Çeksem arkamdan kapıyı,
KADIN başıma gitsem bir meyhaneyi dağıtsam..!

FONDA bir masa,

Arkada Sezen'in şarkıları çalsa;
Ben AĞLASAM...
Şişenin dibine dibine vursam..!

MESELA diyorum;
Sokaklardan bütün ERKEKLERİ kovsam,
Bu gecelik evlerinde otursalar..
Korkmadan dolaşsam bütün şehri,
Kimse DOKUNMASA bana,
Bir sandalda sabahlasam...!

Alabildiğince KADIN,
Alabildiğince ÖZGÜR olsam.
Küfür etsem ağız dolusu, utanmasam;
Şehre isyanımı haykırsam.

Kim bilir kaç kere satılmıştır, bu dünyanın ANASI...!
MESELA diyorum;
Bu gece de ben BABASINI satsam..!

27 Aralık 2012 Perşembe

Beni Affet

Şubat dizisini izliyormusunuz?
Ben birkaç bölümü izledim, oyuncuları çok beğensem de nedense sokak mafyasının amerikanvari giyimi ve tarzı beni itiyo şiddet içeren filmleri oldum olası sevemedim zaten..
Neyse geçen bölümüne denk geldim ve merakla izledim tabii kaçırdığım için anlayamadım neler olmuş ama bu şarkıyı duyduğum an sesi tanıdım ve ben benden gittim resmen..
Müthiş acıklı bi sahne,ve özellikle laliş ve fd nin bayılacağına emin olduğum bi şarkı..Üşenmedim dnüştürdüm indirdim upload ettim:))

 Beni affet
 Kaybetmek için çok erken ,sevmek için de çok geç
 Beni affet bir adım kalmalı geriye kırılmış şeylerin nihayetine
 Yalnızlığın eşiğinde beni affet
 Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde yağmurlar yağardı
 Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde ayrılık kurşun gibi ağırdı
 Beni affet şiirler gözlerini şarkılar saçlarını söylemedi
 Beni affet bir adım kalmalı geriye kırılmış şeylerin nihayetine
 Yalnızlığın eşiğinde beni affet ...

23 Aralık 2012 Pazar

Yeni yıl dilekleri mii

Yeni yıl dileklerimizi yazıyoruz hadiyin dedi bricitim ben de muhtemelen bu tembellikle bir yeni yıl yazısı yazmayacağım için hem soruları cevaplayıp, hem tarihte ilk defa zamanında mim yazayım dedim.
Şimdi bu dilekler bizim için mi herkes için mi bilemedim bricit tekil yazmış ben de o yüzden kendim için diye farzederek yazıyorum:)
Geçen yılda yapmışım ben bu mimi işte burda, ne yazık ki bunu yaptıktan 10gün sonra farkettim ahaha işte burda


  1. Huzur istiyorum, şu yukarıdaki evde..kendi evimde yaşamak istiyorum artık:(
  2. Sağlık .Klasik gibi gelebilir ama bağışıklık sistemi zayıf biriyim ve hayattan soğutuyo bu..
  3. Hayal kırklığı olmasın bu sene ne aşkta ne dostlukta lütfen tanrım!
  4. İş hayatımdan memnunum ama daha iyisini diler herkes elbet kendisi için di mi?
  5. Hayata bağlanmak için bir sebep istiyorum. Bir yaşama amacı.Birçok hatta!
  6. Piyango gibi biyerden havadan para kazanmak istiyorum fahiş miktarda, ne yapacağım bana kalsın:)
  7. Kadere ve şansa inancımı değiştirecek bişeyler istiyorum..belki bir mucize..
  8. Annem herşeyden şikayet etmesin ve demir gibi sapasağlam olsun artık istiyorum hoş gene şikayet eder ya :f
  9. Zaman ayıramadığım arkadaşlarıma, aileme, bana kırılanlara tek tek zaman ayırmak istiyorum.
  10. Daha çok kitap okumak istiyorum eskisi gibi..
  11. Yeni bir bilgisayar ve tablet istiyorum ^^
  12. Yeni yılda olmam gereken yerde olmak istiyorum bu yıl:(

Ve sizin için de sağlık mutluluk huzur AŞK ve gönlünüzden geçen her dileğin gerçek olmasını diliyorum!

2011in son yazısı burda
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...